Cımbız

Kemal MANSUR


Rumca kökenli bir kelimedir. Kıl vb. ince şeyleri tutmak veya çekmek için kullanılan küçük maşa anlamı taşır. Biraz da mahremiyeti çağrıştıran cımbız, detaylarda kullanılan, detaylarda saklı kusurların giderilmesinde etkili, önemli bir alettir. Bu anlamıyla cımbızın sağladığı imkân ve etki kümesi kişinin özel hayatında inkâr edilemeyecek önemde bir işleve sahiptir.  Pul koleksiyoncuları cımbızdan çokça faydalanır, örneğin. Altın işlemeciliğinde de kullanıldığı bilinmektedir. Hatta pasta ustalarının ince detaylarda faydalandığı bir alet olduğunu ekleyelim.

Bedenimizin tezyin ve tecmilinde olduğu gibi gündelik yaşam içerisinde de birçok alanda kullanılabilen cımbız, cılızlığından olsa gerek hayat seyrimiz içerisinde detay olarak kalmaya mahkûm olagelmiştir. Minik cüssesiyle oluşturduğu büyük etkiye rağmen hala detay olarak algılanmasını insanların kadirbilmezliğine yoruyordur kim bilir!

Deyimlerimizde hak ettiği yeri bulabildiğine pek de şahit olamıyoruz. Yer bulabildiği kadarına bakarak da olumlanmadığını, kıymetlendirilmediğini rahatlıkla söyleyebiliyoruz: “Cımbızla çekmek…”

Cımbızın tedai ettirdiği anlamlardan biri de gamsızlık/nemelazımcılıktır. Burada Orhan Veli Kanık’ı anmadan geçmemeli:

“Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya!”

Hepten de karamsar bir tablo yok aslında. Kimi zaman ince, hassas, kritik çözümlerin bir kahramanı olarak görebiliyoruz onu: “Cımbızla çeker gibi…”

“Ağzından cımbızla laf almak” deyimini de unutmayalım. Deyimin ifade ettiği ketumluk hali tam da cımbızın “mahremiyetine” denk düşüyor gibi.

Nerede hangi niyetle kullanırsanız kullanın cımbız için şu ortak yargı kayıtlarda yerini almaya devam edecektir: Cımbız detayların ve detaylarda iştigal edenlerin aletidir!

Detayların önemsiz olmadığının ve detaylarda gizli nice hayat kurtaran hazinelerin varlığının farkındayız. İnsan ruhunu müzeyyen kılan sanatın ana malzemelerinin hayatın detaylarında yer tuttuğunun da ayrımındayız. Tümelin anlamı, tikelin cebindedir fikrimizce. 

Fakat hayatın küçük ölçekli bir haritasını önümüze serip, global siluete en azından âşinalık kesp etmeden gireceğimiz yol, bizi detaylarda defnetme potansiyeline sahiptir. İşte cımbızın sembolize ettiği anlam, bu nokta-ı nazardan hayatî önemi hâizdir. 

Detaylarda iş tutmak, zamanla kişide bir karakter haline dönüşüyor. İlk bakışta zenginleştirici bir unsur olarak algılansa da ayarı kaçtığı durumlarda kişi hayatının her alanına sirayet eden, yönlendiren bir olgu haline dönüşür. Bu menfi detaycılık bir kez kişiyi yönetmeye başladığında o bünyeden bütüncül bir yaklaşım beklenemez artık. Kişi, bütünden habersiz detaylarda iş tutmaya mahkûmdur. Üstad Necip Fazıl Kısakürek tam da bunu söylemiş: “Güneşten habersiz uçurtma uçurmuşum”

İlk kullanımının M.Ö. 3000 yılları civarında olduğu söyleniyor. Kadim Mısır’da kullanılmış ilkin. Epeydir insanın, hayatın, tarihin sırdaşlığını yapıyor yani. Çanakkale’de yapılan kazılarda bulunan ve 1500 yıllık olduğu tahmin edilen cımbız için uzmanının yorumu şöyle: “Bunun makyaj aleti olarak kullanıldığını biliyoruz. Bronzdan yapılmış ve sadece baş tarafında biraz deformasyon var. Kadınların günümüzde olduğu gibi antik dönemde de kendilerini güzelleştirmek ya da bakım yapma konusunda, erkeklere göre daha itinalı olduğunu söylemek mümkün’’ (Haber Türk, 02.09.2011).

Cımbızın alet olmaktan sıyrılıp anlamlar dünyasında tuttuğu yerin algı dünyamız ve hayat seyrimiz açısından ne denli önemli olduğunu pratiklerimizde yakından müşahede ediyoruz. Bazı gerçekleri, duyguları, anları, isimleri, yerleri cımbızla çekip almıyor muyuz? Birbirimizle tartışırken sağ elimizde her daim kullanıma hazır manevi/soyut cımbızlarımız durmuyor mu? Gerekçelendirmek için, parmaklarımızın sığmadığı derinliklere cımbızlarımızı daldırmıyor muyuz, biteviye?

Cımbız, -hadi hafifletelim!- hinliklerimizin, bahanelerimizin, öçlerimizin, had bildirmelerimizin altın kabzalı silahıdır bir nevi. 

Varoluşsal kodlarıyla uyumlu insan anlamına gelen Müslüman, vasatı (orta yolu, dengeyi) telkin eden vahyi vizyonuyla eşyayı yerli yerine koyan (hiçbir insana ya da nesneye zulmetmeyen) kişidir. Her şeyde olduğu gibi, cımbızın da bütün bir anlam kümesi ile etkin ve yapıcı kullanımı sadece bir Müslümanın elinde gerçekleşebilir.

İman, külli ile cüz’inin en mükemmel halitasıdır çünkü. Külli anlamlar, kavramlar, değerler kümesini süzen “akleden kalbin” itminan noktasında karar kılmasıdır iman. Bilinmiş, süzülmüş münkerlerin reddi (Lâ) sürecinin sonunda yekta olana (İllâ) varıştır iman. Büyük inanış haritasında dolaşıyorsunuz ve sizi büyüleyen bir cezb noktasında karar kılıyorsunuz. Yer çekimi değil, iman çekimidir bu!

Büyük inanış (Güncel dini, siyasi, felsefi vs.) haritasından haberiniz yoksa iman, ameli geliştirmeyen “taklidi” bir kalıp içerisinde sıkışıp kalır. Bu noktada iç çelişkilerinizi ve buhranlarınızı gidermek için elinizde cımbız dolanıp durursunuz, sizi mutlu kılacak detayları dermek için. Buradaki amelden kasıt, dini ritüelden daha geniş bir pratik sahasıdır.

Cımbızın bu manipülatif tarafının ayrımına varmamak insan olarak başımıza birçok iş açıyor. Kimisinin sonuçlarını hissedemiyoruz bile. Bu noktada insanın cımbızla ilişkisi “yumurta-civciv” ilişkisine benziyor: Kim kimi kullanıyor?

Cımbızın orantısız kullanımının sebep olduğu hastalıklardan olan detaya çakılı kalma kişiyi keskinleştirir, agresifleştirir ve radikal tavırlara yönlendirir. Dünyanın gerçeğini, cımbızının ucundaki parçanın büyüklüğü nispetinde algılayan kişinin daha fazlasını görmeye ne takati ne de tahammülü vardır. Gerçeğin dairesini genişletme çabası onun için tahammül edilemez bir ihanettir.

Bunun en çarpıcı örneklerini imajlar ve emojiler vatanı sosyal medyada müşahede ediyoruz. Sanal dünyada şahit olduğumuz kamplaşmalar, sataşmalar, saldırılar, algılar, zanlar tümüyle cımbızcı yaklaşımın getirdiği keskin nobranlığın neticeleri.

Allah (c.c.) tarafından vasat ümmet olarak tanımlanan/emrolunan Müslümanlar dahi bu pandemik virüsün kurbanları konumunda ne yazık ki. Ayet-i Kerîme, hastalığın teşhisini net olarak koyuvermiş: “Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup kendilerinde bulunan (fikir ve davranış) ile sevinip böbürlenmektedirler.”

Mesajların ‘gelen’ bölümü kapalı, ‘gönderi’ bölümü açık!

Cımbızın ucuna sıkışan dünyalarla beraber hayaller, beklentiler, dirençler, ufuklar da daralıyor. Bu insanlık için gerçek bir yakın tehdit işaretidir.

‘Kapak yapmak’ için cımbızla taşınan kirli malzemenin gün geçtikçe büyüyerek gelecek nesillerin ruh sağlığını tehdit eden şeytani atık dağlarına dönüştüğünü göremeyen gözler için her gün bayram…

Cımbız deyip geçmemek lazım!