İlk Halife: Hz. Ebubekir (r.a)
Mekke’nin fethinde İslâm ordusu şehre girdiğinde babasının yanına gitti, onu Hz. Peygamber’in huzuruna getirerek Müslüman olmasını sağladı. Böylece sağlığında annesi, babası ve bütün çocukları Müslüman olan tek sahabi oldu.
Rıza Savaş
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi

Hz. Ebubekir, Hz. Peygamber’den sonra onun yerine devleti yönetmek üzere seçilen ilk halife olduğu için kendisine “Rasulullah’ın Halifesi” denmiştir. Hz. Peygamber’den yaklaşık iki yaş küçük olan Hz. Ebubekir, Kureyş kabilesinin Teym oğulları boyuna mensuptur.[1]

Hz. Peygamber’in ailesi dışından onun getirdiği vahye ilk inanan Hz. Ebubekir’dir diyebiliriz. Hz. Peygamber, ilk vahyi aldıktan sonra uyarı görevini yapmaya ailesinden başladı. İlk üç yıl içerisinde davet faaliyetini yaparken seçmeci davrandı.
Mekkelileri çok iyi tanıyan Hz. Peygamber, başlangıçta hakkı kabul etmeye müsait, ahlâken iyi, düşünüp değerlendirme yapabilecek, bağnaz olmayan, mevki, makam, ün tutkusuna kapılmadan gerçeği görebilecek olanlarla görüştü. Onları atalarının dinini ve putlara tapınmayı bırakıp bir olan Allah’a kul olmaya, kendisinin peygamberliğini tasdik etmeye çağırdı. Onlarla birer birer, çoğu zaman da gizlice görüştü.
Değişik lakaplarla anılan Hz. Ebubekir’in en meşhur lakabı Sıddîk’tır. “Çok samimi, çok doğru” anlamına gelen bu lakap kendisine, Hz. Peygamber’in bildirdiği gaybla ilgili haberleri hiç tereddütsüz kabul ettiği için bizzat Hz. Peygamber tarafından verilmiştir.
Hz. Ebubekir, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra hep Hz. Peygamber’in yanında yer almış ve bu dinin yayılmasında aktif olarak çalışmıştır. Mekke döneminde Kureyşli müşriklerin ağır işkencelerine maruz kalan Müslüman kölelerle yabancılardan erkek, kadın, zayıf ve güçsüz pek çok kimseyi sahibinden büyük paralar ödeyerek satın alıp azat etmiştir. Onun malını bu şekilde harcamasından rahatsız olan babası Ebû Kuhâfe, güçsüz ve zayıf köleler yerine güçlü kuvvetli kimseleri satın almasını tavsiye ettiği zaman babasına satın aldığı kölelerden faydalanmayı düşünmediğini, bu hareketiyle Allah’ın rızâsını kazanmayı umduğunu söylemiştir.
Hz. Ebubekir, Medine’ye hicret etmek istediği zaman Rasulullah, beklemesini söyledi. Müslümanların tamamına yakını hicret ettikten sonra Mekkeliler Darü’n-Nedve’de Rasulullah’ı öldürmeye karar verince o gün gizlice Hz. Ebubekir’in evine gelen Hz. Peygamber, onunla birlikte Sevr mağarasında üç gün gizlendikten sonra beraberce Medine’ye hicret ettiler. Kur’an’ı Kerim’de[1] mağaradaki bu beraberliğe işaret edilmiştir.
Hz. Ebubekir Medine’de Mescid-i Nebevi’nin arsasını satın aldı ve böylece başladığı destekleri ölümüne kadar hep devam ettirdi.
Hz. Ebubekir, Hz. Peygamber’in yaptığı bütün savaşlarda ve seferlerde onun yanında bulundu. Yapılan istişarelerde ve devlet yönetimiyle ilgili konularda isabetli görüşleri herkesin takdirini kazanmıştır.
En zor zamanlarda problemlerin çözümünde Hz. Peygamber’e ciddi destekleri olmuştur. Mesela hicretin altıncı yılında Hudeybiye Antlaşması neticesinde Medine’ye dönme kararını bir türlü kabul edemeyen Hz. Ömer’i o ikna etti.
Hicretin yedinci yılında Necid bölgesine bir birlikle giden Hz. Ebubekir, Kilâb ve Fezâre kabilelerini yola getirerek Medine’ye döndü.[2] Mekke’nin fethinde İslâm ordusu şehre girdiğinde babasının yanına gitti, onu Hz. Peygamber’in huzuruna getirerek Müslüman olmasını sağladı. Böylece sağlığında annesi, babası ve bütün çocukları Müslüman olan tek sahabi oldu.[3]
Hicretin dokuzuncu yılında Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir’i hac emiri tayin etti. Bir yıl sonra da o, Hz. Peygamber ile birlikte Vedâ Haccı’na katıldı.
Hicretin on birinci yılı Safer ayının son haftasında rahatsızlanan Hz. Peygamber ashabına yaptığı konuşmada, Allah Teâlâ’nın bir kulunu dünya ile kendi yanında olandan birini tercih etmekte serbest bıraktığını, o kulun da Allah’ın yanında olanı tercih ettiğini söylemesi üzerine Hz. Ebubekir kastedilen kişinin Hz. Peygamber olduğunu anladı ve ağlamaya başladı. Resulullah onun susmasını istedi ve Hz. Ebubekir kapısı dışında mescidin avlusuna açılan bütün kapıların kapatılmasını emretti. Bunun sebebini açıklarken de İslâmiyet’e ondan daha faydalı kimseyi tanımadığını, insanlar arasında bir dost edinecek olsa onu tercih edeceğini söyledi. Namaza çıkamayacak kadar hastalığı ilerleyince namazı Hz. Ebubekir’in kıldırmasını istedi.
Hz. Ebubekir’in on yedi vakit namaz kıldırdığı rivayet edilmiştir. Üç vakit kıldırdığı rivayeti de mevcuttur.[4] Hz. Ebubekir’in namaz kıldırmak için görevlendirilmesinin yatsı namazına rastladığı rivayeti[5] ile onun on yedi vakit namaz kıldırdığı rivayeti beraber düşünüldüğünde 8 Rebîülevvel Perşembe, yatsı namazında, Hz. Ebubekir’in namaz kıldırmaya başlayıp on yedi vakit namaz kıldırmış olduğu tespit edilmiş olur.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ensarın “Sakifetü Benî Saide”de toplanarak halife seçimi konusunu görüştüğünü öğrenince Hz. Ömer’le birlikte oraya giden Hz. Ebubekir, yapılan uzun müzakerelerden sonra Hz. Peygamber’in yerine birinci halife olarak seçilmiş oldu.
Mescid-i Nebevî’de genel bir toplantı düzenlendi ve orada Müslümanlar kendisine biat ettiler. Hz. Ebubekir, takip edeceği siyasetin genel esaslarını ortaya koyan meşhur hutbesinde Müslümanların en iyisi olmadığı halde onlara başkan seçildiğini ifade ederek doğru hareket ederse kendisine yardım etmelerini, yanlış davranırsa doğrultmalarını, Allah’a ve resulüne itaat ettiği müddetçe Müslümanların kendisine itaat etmelerini istedi. Aynı konuşmada yönetimi sırasında zayıf olsa da haklı olanın güçlü olacağını, güçlü olsa da haksızlık yapanın zayıf olacağını belirtti.
Hz. Peygamber’den sonra onun yerine Hz. Ali’nin geçmesi gerektiğini düşünen Haşimîler’in bu düşünceleri gerçekleşmeyince üzüldüler. Peş peşe Hz. Peygamber’in yerine geçen ve halifelik yapan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer İslam birliğini koruyabildiler.
Hz. Ebubekir’in ilk icraatı, kuzeye gitmesi için Hz. Peygamber’in görev verdiği Üsame b. Zeyd’in kumandasındaki orduyu göndermek oldu. Dinden dönen ve Medine’deki otoriteye başkaldıran Araplara karşı kararlılıkla hareket eden Hz. Ebubekir, altı-yedi aylık mücadeleden sonra hâkimiyeti yeniden kurdu.
Kuzeyde bulunan Bizans ve Sasani devletleri de Medine merkezli bu yeni devlete karşı düşmanca tavırlar içinde oldukları ve sınırlarda bazı saldırılar yaptıkları için Hz. Ebubekir, evvela Sasani sınırına, sonra da Şam bölgesine ordular göndermeye başladı. Medine’nin kuzeyinde ve doğusunda isyancıları yenen Halid b. Velid’i Sasaniler’le yapılacak savaşa başkomutan tayin etti. Halid, Basra körfezindeki önemli yerleşim merkezlerini fethetti. Daha sonra aldığı bir emirle Suriye cephesine geçti.
İslam orduları Suriye cephesinde de önemli başarılar elde ettiler. Hz. Ebubekir, başkomutanlığını Halid b. Velid’in yaptığı Ecnadeyn Savaşı’nın sonucunu öğrendikten sonra 22 Cemâziyelâhir 13 (23 Ağustos 634) tarihinde altmış üç yaşında vefat etti. Hz. Ebubekir hastalanınca vefatından kısa bir zaman önce sahabilerle hilâfet konusunu istişare etti ve Hz. Ömer’i veliaht bırakmayı kararlaştırarak Hz. Osman’a bir ahitname yazdırdı. Hz. Ömer onun vefatından sonra tartışmasız halife oldu.
Hz. Ebubekir Kur’an-ı Kerîm’i, Hz. Peygamber’in söz ve hareketlerini en iyi ve en süratli şekilde anlama kabiliyetine sahipti. Kur’an’ı ezbere bilir ve çok duygulu bir şekilde okurdu Nitekim imamlık yapacak kimselerin Kur’an’ı en iyi bilen ve en güzel okuyanlardan seçilmesini tavsiye eden Hz. Peygamber, yerine namaz kıldırmakla sadece onu görevlendirmişti. Hilafeti esnasında Kur’an-ı Kerim’i Mushaf haline getirmek suretiyle İslâmiyet’e en büyük hizmeti yapmıştır.[6]
[1] Zübeyri, Ebu Abdillah el-Mus’ab b. Abdillah b. El-Mus’ab (öl: 236 h.), N. Kureyş, Khire 1982, s. 275-277.
[1] et-Tevbe 9/40
[2] İbn Sa‘d, Ebu ʿAbdillah Muḥammed b. Saʿd (ö.230/845), et-Ṭabaḳatü’l-Kübra, Beyrut tarihsiz, III, 169-213,
[3] İbn Sa‘d, a.g.e. , V, 451
[4] İbn Saʿd, a.g.e. , II, 198.
[5] İbn Saʿd, a.g.e. , II, 193.
[6] Daha geniş bilgi için bakınız: Mustafa Fayda, “EBÛ BEKİR”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1994, Cilt: 10 sayfa: 101-108.
Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamber’in Savaşları, Çeviri: Salih Tuğ, İstanbul 1981; İslam Peygamberi, İstanbul 2013.