Gençler ve Aileler Arasında Çatışma ve Çözüm Yolları

Aile içi ilişkilerin sağlıklı olabilmesindeki en önemli etken, iletişimin doğru ve kaliteli olmasıdır. İletişim, konuşurken ağzımızdan çıkan sözlerin ve beden dilimizin tamamının muhatabımızda oluşturduğu etkidir.

Semanur Özkaya

Aile bir toplumun en önemli yapı taşıdır ve toplumları korumanın yolu aileyi ve aile yapısını korumaktan geçer. Ülkemiz gibi kültürel değerlerini henüz kaybetmemiş toplumlarda, aile içerisinde bağlar ne kadar sarsılsa da kolay kolay kopmaz. Ancak buna rağmen ülkemizde de her dönem yaşanan ebeveynler ve ailenin genç üyeleri arasındaki çatışmaların günümüzde hızla arttığını gözlemlemekteyiz. Bu nedenle bu yazıda artan aile içi çatışmaların nedenlerini ve bunun için neler yapabileceğimizi incelemek istedim.

Sanayileşmeyle birlikte aile yapısı değişmeye başladı ve birbirini destekleyen geniş ailelerin yerini içe kapalı çekirdek aileler aldı. Köyden kente göçle beraber yaşam şartları zorlaşıp aile içerisindeki paylaşımlar azalmaya başladı. Bunlara ilaveten hızla gelişen teknoloji ve artan eğitim düzeyleriyle birlikte her dönem yaşanan kuşak farklılıkları günümüzde çok yüksek seviyelere ulaşmış durumda.

Aile içi ilişkilerin sağlıklı olabilmesindeki en önemli etken, iletişimin doğru ve kaliteli olmasıdır. İletişim, konuşurken ağzımızdan çıkan sözlerin ve beden dilimizin tamamının muhatabımızda oluşturduğu etkidir. Bu nedenle karşımızdakinden herhangi bir şey isteyeceğimizde veya ona bir şey anlatmak istediğimizde yani konuşurken ağzımızdan çıkan sözlerle beden dilimize oldukça özen göstermeliyiz. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” hesabı, doğru iletişim yöntemiyle muhatabımızla düzgün ilişki kurabilir ve söylemek istediklerimiz her şeyi söyleyebiliriz.

Esasında iletişimi en güçlü ailelerde dahi sık sık fikir ayrılıkları ve bazen çatışmalar yaşanabilmektedir. Bu çatışmalar gayet olağan ve insan olmanın gerekliliğidir. Burada önemli olan yaşanan çatışmaların nasıl bittiğidir. Eğer yaşanan bir çatışma, her iki tarafı da memnun edecek şekilde çözümleniyorsa bu durum ebeveynler ve çocukları arasındaki bağı güçlendirir.  Ancak bir tarafın kazandığı düşüncesine yol açacak şekilde çözümleniyorsa bu durumda aile içerisinde çatışmaların oluşma ihtimali yüksektir.

Artan eğitim düzeyiyle birlikte günümüzde genç bireylerin çoğunun hedefleri arasında üniversite eğitimi de bulunmaktadır. Üniversite eğitim hayatı her birey için adeta bir dönüm noktasıdır. Çok çeşitli ve farklı kültürlerden gelen insanlar, aynı ortamda eğitim alırken birçok paylaşımda bulunup ortak bir kültür oluştururlar. Bunlar arasında ailesinin yanında yaşayan, öğrenci evinde kalan, yurt vb. yerlerde öğrencilik hayatlarını devam ettiren birbirine yakın yaşlardaki gençler olduğu gibi evli ve çocuk sahibi kişiler de olabilmektedir. Böyle kozmopolit bir ortamda eğitim alan üniversiteli gençler ile aileleri arasında, birçok nedenden kaynaklanan çatışmalar yaşanması muhtemeldir. Bu çatışmaların çözümünde yukarıda da belirttiğim gibi sağlıklı iletişim önemli bir rol oynar. Sağlıklı bir iletişim için ise her iki taraf arasında dengeyi sağlamak ve her iki tarafın da bu konuda istekli olması çok önemlidir.

Bu durumu iki zıt örnekle açıklayalım:

Üniversite çağındaki gençlerden bazıları ayrı eve çıkarak aile korumasından nispeten kopmaktadır. Bu kopuşun sarhoşluğundayken üzerine bir de maddi geçimlerini kendileri sağlayabilmeleri durumunda, kendi hayatlarıyla ilgili ailelerine hiçbir söz hakkı tanımamaya yönelebilmektedir. Yeni deneyimler elde etmek, farklı kişiler ve aile yapıları görmek üzerine içerisinde bulundukları ortamın hazırlayıcı etkisine ilaveten bir de günümüz yaşam tarzı üzerinde büyük etkisi olan gerek sosyal medya gerek yazılı ve görsel medyanın dayattığı benmerkezci yaşam tarzının etkileriyle birlikte aile içi çatışmalar ciddi düzeyde artabilmektedir.

Bir diğer örnek ise sorumluluk almayan gençlerdir. Ülkemizde üniversiteye başlayan gençlerin birçoğu ailesinden ayrı yaşıyor olsalar bile ailelerine olan bağımlılıkları hem maddi hem manevi açıdan devam etmektedir. Eğer denge kurulmazsa bu durum da aile içerisinde sorunlara ve çatışmalara yol açabilir. Ailenin gencin hayatına fazla müdahale etmesi, gençlerin hiç sorumluluk almaması ve sürekli ebeveynlerinden beklenti içinde olmaları, aile içerisindeki dengelerin sağlanamayışına ve çatışmalara neden olacaktır.

Bu konuda çözüm yolu oluşturabilmek için biz gençler daha fazla sorumluluk almalıyız. Ebeveynlerimizin hayata dair bizden çok daha tecrübeli ve dolayısıyla bilgili olduğunu unutmamalıyız. Çoğu zaman yapacağımız işlerde ve alacağımız kararlarda arkadaşlarımızdan bile fikir alırken bunu menfaatimizi en çok düşünen ailelerimizden esirgememeliyiz.

Ebeveynler ise çocukları her ne kadar kendileriyle birlikte yaşıyor olsalar bile normalde kendi ailesini kurabilecek yaşta ve olgunlukta olduğunun farkında olmalılar.  Kendi ailesini kurabilecek durumda olan bir gencin, birçok konuda tek başına hareket edebilecek ve karar verebilecek yaşa geldiğini de unutmamalılar.  

Gençlik dönemi, zorlu ve gençlerin fıtrat gereği arayış içerisinde olduğu bir dönemdir. Ailelerin bu dönemde yaşanan çatışmaların minimum olması için bebeklikten itibaren doğru iletişimi kurması çok kıymetlidir. Neredeyse tamamı Müslüman olan bu toplumda ebeveynler, gençlerle iletişim kurarken de Hz. Peygamber’i örnek almalı, onun gençlerle olan iletişimini çok iyi okumalıdır.

Hz. Peygamber’e (sav) inanan ilk insanlar genelde gençler olmuştur. Ayrıca Efendimiz İslam’ı tebliğ ederken toplumun diğer kesimlerine göre daha yeniliğe açık, idealist ve dinamik kesimi olan gençlerden epey destek görmüştür. Allah Resulü, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), insanlarla iletişiminde hep şefkatli ve merhametli olmasıyla bilinirdi ancak gençlere karşı ayrı bir ilgiye ve sevgiye sahipti. Resulullah, gençlerle daima yakından ilgilenmiş, onların sorularını ve sorunlarını dinleyip en doğru şekilde çözümlemiş; görüşlerini önemsemiş, isteklerini ve itirazlarını dikkate almış ve onlara güvenerek pek çok önemli görevi gençlere vermiştir. Gençlerle sık sık konuşan Peygamber Efendimiz (sav) onlara öğütler de vermiştir.

 Hz. Peygamber’i örnek alarak aynı dikkatle gençlerle ilgilenmek; onların aile bağlarını kuvvetlendirerek onların maddi manevi tüm tehditlerden korunmalarını sağlayacak ve yarınların garantisi olacaktır.

Gençlerin de Hz. Peygamber’in hayatını iyi okuması, kendi hayatına bundan ders çıkarması, gençlik döneminin avantaj ve dezavantajlarının farkında olması gerekmektedir.  Zira Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz: Ömrünü nerede ve nasıl geçirdiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, bildiği ile amel edip etmediğinden.”

 Biz gençler, Rabbimizin bize verdiği bu kıymetli dönemin farkında olup arayışımızı en doğru şekilde yönetmeli, bu sorgulama halimizi en yakınlarımıza ve doğrularımıza yöneltmek yerine, insanlık yararına olacak konular için kullanmalıyız.

Her ailenin kendi içerisinde bir dinamiği vardır. Ezbere söylemlerle aile içi çatışmaları engellemek maalesef mümkün değildir. Bu konuda benim kişisel düşüncem, her kişinin kendi evladını veya anne-babasını çok iyi tanıdığı ve dolayısıyla aile içerisinde yaşanan sorunların çözümlerini de en iyi kendisinin bilebileceği yönündedir. Bir tarafın atacağı adıma -ki özellikle bu adımı atan evlat olduğunda- karşı taraf çok daha fazlasıyla cevap verecektir.

Özetle, aile içerisinde yaşanan ufak tartışmalar ve kuşak çatışmaları her dönem yaşanmış; bundan sonra da yaşanacaktır. Bu çatışmaların ve tartışmaların soruna dönüşmemesi ve kolayca çözümlenebilmesi için önemli olan karşılıklı sevgi ve saygının devam ettirilmesi, sağlıklı iletişimin küçük yaşlardan itibaren kurulmasıdır. Zira sevgi, saygı, şefkat ve düzgün iletişimin birlikte olduğu bir ortamda hiçbir sorun çözümsüz kalamaz.