İslam, yapılan iyilik ve yardımda iki şeyi çok önemser. İlki mümkün olduğunca en iyisinden vermek, diğeri verirken, yardım yaparken muhatabı ezmemek, güzellikle, hoşnutlukla vermek. Kurban ibadetinde de güzellik ön plandadır.
Mustafa Özel
Prof. Dr., FSMVÜ İslami İlimler Fakültesi

I
İnsan, hareketleriyle, davranışlarıyla Allah’a ve insanlara ya yaklaşır ya da uzaklaşır. İstenilenleri yapmak yaklaşmaya, istenilmeyenleri yapmak da uzaklaşmaya yol açar. İslam’da hem sözlük hem de terim anlamıyla bu manayı ihtiva eden bir ibadet vardır: Kurban. Allah bize kendisine yaklaşmaya çağırır. İnsana düşen bu çağrıya kulak vermek, bu davete icabet etmektir. Hz. İbrahim’in, oğlunun yaptığı budur. Onun soyuna düşen de budur, onun yolunu izlemektir.
II
Aciz bir varlıktır insan. Kurban, bu acziyetin bir tezahürüdür. Bu ibadetle kendimizin acziyetini, Rabbimizin kuvvet ve kudretini ikrar ve tasdik etmiş oluruz. Biz kullar var olmaktan, varlığını devam ettirmekten aciziz. Sahip olduğumuz her ne varsa, Yüce Rabbimizin ihsan ve ikramıdır. Aslında bu durum, bütün ibadetler için geçerlidir.
III
Kurban deyince herkesin aklına ilk gelen şey, ettir. Kesilen hayvanın etinin, yemek malzemesi olmasıdır. Elbette bu ibadetin böyle bir getirisi vardır. Kurban kesen her müminin hakkıdır kesilen hayvanın etinden yemek. Ama unutulmamalıdır ki; bir hayvan, asla etinin yenmesi için kesilmez, daha doğrusu kesilemez. İbadetlerin maddî manevî getirileri, faydaları, artıları vardır. Ancak hiçbir ibadet bunlar için yapılmaz. O zaman yapılan bu iş, ibadet olmaktan çıkar. Kerim Kitabımızdaki bir ayet (Hacc, 37 ) bu hususu net bir şekilde belirtir: “(Kestiğiniz) o (hayva)nların etleri de kanları da Allah’a asla ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’ın emrini yerine getirme konusundaki duyarlığınız) ulaşır.”
IV
Kurban, bir ibadettir. Bunu sık sık hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, ibadetin herhangi bir sonucunu, onun önüne geçirmek, ibadeti lekeler, hatta onu ibadet olmaktan bile çıkarabilir. İbadetlerde asıl olan, ihlastır, samimiyettir. Bunun dışındaki herhangi bir şey, Allah saklasın, insanı şirke düşürebilir.
V
Kurban deyince akla gelen diğer bir kavram da sadakattir. İbrahim Peygamber (a.s.) kendisine salih bir çocuk vermesi için Allah’a yakarmıştır. Kendisine halîm (yumuşak huylu, uysal) bir oğlan çocuğu verilmiştir. Ancak Hz. İbrahim, Allah’a verdiği çocuğunu kurban etme sözünü unutmuş, bu durum kendisine rüyada hatırlatılmıştır. Baba ve oğul, bildirilen ilahi emre boyun eğmişler, baba yıllardır hasretini çektiği çocuğunu kurban etmeye, oğul da Allah’ın emrine ittibaen kurban olmaya karar vermiştir. Tam emir yerine getirileceği esnada yeni bir ilahi bilgi gelir: “İbrahim, sen rüyanın gereğini yerine getirdin.” (Saffât 100-105). Sadakat, son ayetteki saddekte (gereğini yerine getirdin) fiiliyle aynı kökten gelmektedir. Kubbealtı Lugatı’nda sadakat kelimesine verilen mana şöyledir: “Kendisine iyilik edene, lutufta bulunup koruyana minnet ve şükran duyguları ile bağlanma, bu bağlılığa yakışır şekilde davranma, hâinlik ve döneklik etmeme, vefâkarlık gösterme.” İşte kurban budur. Böyle bir sadakatin tezahürüdür, sonucudur.
VI
Kurban, paylaşmaktır. Kesilen hayvanın etinden kurban sahibi yiyebilir. Dinen bunda herhangi bir mahzur yoktur. Unutulmamalıdır ki Peygamber (s.a.v.) tavsiyesi, kurban etinin üçe ayrılması, bir bölümünün kurban kesemeyen yoksullara, ikincisinin konu komşuya, akrabaya verilmesi, diğer kısmının evde hane halkıyla birlikte yenmesi şeklindedir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Efendimizden (a.s.) bu konuda yapılan bir rivayet şöyledir: Bir gün Hane-i Saadet’te bir koyun kesilmiştir. Aişe annemiz koyunun ön kolu hariç etin hepsini komşularına dağıtmıştır. Peygamber (s.a.v.) eve geldiğinde, “Koyundan ne kaldı?” diye sorunca Hz. Aişe’nin cevabı, “Koyunun şu ön kolundan başka bir şey kalmadı” olur. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi (s.a.v.) şu anlamlı sözü söyler: “(Demek ki) ön kolu hâriç tamamı (bize sevap olarak) kalmıştır!” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 33). Son zamanlarda kurban etinin verileceği kimsenin bulunmadığı yollu şikâyetler olmaktadır. Oysa vermek isteyen mutlaka verecek birilerini bulur. Vermek için aramak lazım.
VII
Modern hayat, geleneksel hayat biçimini her geçen yok etmektedir. Şehirlere göçen insanlar, kırsal bölgelerde yaptıkları birçok işi yapamamaktadır. Bırakın kırsal hayatın önemli bir unsuru olan hayvan yetiştirmeyi, çiçek, ağaç yetiştirme imkân ve zemini bile bulamamaktadırlar. Yaşadıkları bina, ev buna uygun değildir. Yeni nesil, hayvanlardan uzak bir tarzda yetiştiği için onları bakıp beslemeyi bilmemektedir. Köyde yaşayan çocuk, bir biçimde hayvana bakmayı, gerektiğinde onu kesmeyi bilir, kesene yardım eder. Ama bu durum şehirde yaşayanlar için imkânsız bir derecededir. Hem bu işi bilmediğinden yapamamak, hem yapmak istese uygun yer bulamamaktan mütevellit bireysel kurban kesim işi gün geçtikçe zorlaşmakta, azalmaktadır. Artık kurban kesme işi, kurumlara kalmaktadır. Şehirli birçok insan, kurbanını görememektedir. Hâlbuki kesilen kurbanın görülmesi, bu ibadetin insan üzerindeki etkisi bakımından önemlidir. Dağıtırken göz göze gelmek, göz ve gönül temasında bulunmak, veren kişi açısından çok etkileyicidir. Malum kurban telaşeli bir iştir. Kesenin, ailenin bir, hatta iki gününü alır. Ev ve mutfak dağılır. Bu sebepten kimi kadınlar kurban işinin evden uzakta halledilmesini arzu eder hale gelmişlerdir. Unutulmamalıdır ki, bu bir ibadettir. Ve bu ibadetin hissedilmesi gerekir.
VIII
Son zamanlarda kurban ibadetinden bir kaçış gözlenmektedir. Ekonomik durumu iyi olan hatırı sayılır derecede insan, “Nasıl olsa ben her zaman evime et alabiliyorum” düşüncesiyle kurbanını kurum ve kuruluşlara havale etmektedir. Oysa iş, kesinlikle et meselesi değildir. Önce ferdi ve ailevi, sonra da toplumsal düzeyde İslamî bir atmosferin, bir heyecanın yaratılması, yaşanması ve yaşatılmasıdır. Heyecanın olmadığı yerde hiç bir şeyin tadı tuzu olmaz.
IX
İslam, yapılan iyilik ve yardımda iki şeyi çok önemser. İlki mümkün olduğunca en iyisinden vermek, diğeri verirken, yardım yaparken muhatabı ezmemek, güzellikle, hoşnutlukla vermek. Kurban ibadetinde de güzellik ön plandadır. Kurbanlık olarak güzel bir hayvanı seçmek, onu keserken bıçağı iyice bileylemek, güzelce, acı çektirmekten kesmek, bıçağı hayvana göstermemek hep bu güzelliğin bir parçasıdır.
X
Ülkemizin kimi bölgelerinde insanlar, kurban kesemedikleri için üzerlerinde toplumsal baskı hissetmektedir. Şartlarını zorlayarak, kimi zaman harca borca girerek kurban kesmeye gayret etmektedir. Kurban ibadetini ekonomik imkânları müsait olanlar yerine getirir. Bir de evine et girsin diye düşünenler vardır. Ne kurban ibadeti ne de başka bir ibadet asla başkaları ne der düşüncesiyle yapılmaz. İbadet, her zaman ve zeminde şartları tutanlar tarafından yapılır.