JAPONYA’DA İSLAMİYET’İN TARİHİ -II-

Uzakdoğu Seyyahı Abdurreşid İbrahim’in Hayatı

Rusya’nın Vladivostok limanından kalkan bir gemi ile Japonya’ya giden Abdürreşid İbrahim efendinin, Japonya’da pek çok gözlem yaptığı, kontların malikânelerinden meclis salonlarına, çeşitli okullardan kütüphanelere, hatta hapishanelere kadar birçok kurum ile temaslarda bulunduğu kaydedilmiştir.

Sevde ÖZTÜRK

İbn Haldun Üniversitesi, Doktora Öğrencisi

Asıl adı Abdürreşid b. Ömer b. İbrahim b. Abdürreşid olan İbrahim Bey, Sibirya bölgesinde yaşayan Rusya Türklerindendir. Abdürreşid İbrahim’in 1857 yılında Tobolsk vilayetinin Tara kazasında dünyaya geldiği bilinmektedir. Aslen Özbek asıllı olduğu kaydedilmektedir.[1]Abdürreşid İbrahim’in babası Ömer Bey devrin siyasi olaylarına karışmış, Sibirya’nın muhtariyeti için mücadele etmiş, dindar bir kişi idi.”[2] Annesi Afife Hanım’ın ise Başkurt Türklerinden olduğu ve uzun yıllar Tara ’da kız çocuklarına öğretmenlik yaptığı ifade edilmektedir.[3]

Abdürreşid İbrahim küçük yaşta iyi bir eğitim alması için ailesi tarafından yatılı medreseye gönderilmiş ve farklı vilayetlerde dönemin tanınmış âlimlerinde ders almıştır. Öğrenim gördüğü Taşkar’daki medresede öğreticilik yaptığı sırada 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi başlamıştır.[4] Rusya’nın bu sırada Müslüman Türkler üzerinde baskı politikası izlediği ve bölgede sıkı bir denetimin hâkim olduğu görülmektedir.[5] Hatta Abdürreşid İbrahim Efendi’nin o sırada pasaportu ile ilgili bir sıkıntı nedeniyle bir süre hapse girdiği kaydedilmiştir. Hapisten çıktıktan sonra Kazak zenginlerinin çocuklarına öğretmenlik yaptığı ve Kazakça öğrendiği çeşitli kaynaklarda ifade edilmektedir.[6]Abdürreşid İbrahim, eğitimini ilerletmek için Medine’ye gitmeye karar vermiş ancak maddi sıkıntılar nedeniyle bir süre İstanbul’da ikamet etmek zorunda kalmıştır. Burada Abdürreşid İbrahim’in Rusya’dan gelip hacca gitmek üzere olan bir Tatar zenginin hizmetini üstlenerek onun refakati ile Arabistan’a girme imkânı bulduğu belirtilmektedir.[7] Abdürreşid İbrahim Medine Arapça ve Farsça öğrenmiş ve yaklaşık beş yıl sonra eğitimini tamamlayıp icazet almıştır. Onun tahsilinin en önemli safhasını Medine’de aldığı bu eğitim oluşturmaktadır.[8] Daha sonra Memleketi Tara’ya dönen Abdürreşid İbrahim Bey’in burada evlendiği ve bu evliliğinden üç çocuğu olduğu belirtilmektedir.[9] Abdürreşid İbrahim Bey bu süre zarfında öğrenci yetiştirmiş ve daha sonra öğrencileri ile birlikte tekrar Medine’ye dönmüştür.  Hem hac görevini ifa edip hem de talebelerini buraya yerleştirdiği ifade edilmiştir. Abdürreşid İbrahim Efendi’nin memleketine döndükten sonra buradaki eğitim sistemini eksik bulduğu için ‘usul-u cedid’ adlı yeni eğitim okulları açtırdığı bilinmektedir. [10]

İyi bir eğitim alan Abdurreşid İbrahim’in, çeşitli bölgelerde dolaşarak dinî dersler verip, halkı aydınlatıcı faaliyetlerde bulunduğu belirtilmektedir. Dini ilimlerde derin bir bilgiye sahip olan Abdurreşid İbrahim, bir dönem Orenburg Ruhani Meclisi’nde kadılık vazifesi sürdürmüş ve bu dönemde halkın üzerinde büyük tesiri olmuştur. Bu yüzden Rusya Müslüman Türkleri arasında “Reşit Kadı” olarak adlandırıldığı da söylenmektedir.[11]

Abdürreşid İbrahim’in faaliyetleri ve etki alanı Rus hükümetinin ondan rahatsız olmasına neden olmuştur. Bunun üzerine kadılık vazifesinden istifa ettiği belirtilmektedir. Artık faaliyetlerini burada sürdüremeyeceği için tıpkı diğer Türk aydınları gibi İstanbul’a geldiği belirtilen Abdürreşid İbrahim Bey’in Rusya Türklerinin siyasi amaçlarını içeren ilk metin olma özelliğini taşıyan eseri “Çulpan Yıldızı”nı (Çoban Yıldızı) İstanbul’da neşrettiği bilinmektedir.[12] Bu dönemde Rusya’da Türk aydınları üzerindeki baskının oldukça arttırıldığı, Yusuf Akçura, Ahmet Agaoğlu, Ali Hüseyinzade, Zeki Velidi Togan, Ayaz İshaki gibi pek çok tanınmış aydının Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakıldığı vurgulanmaktadır.[13]

Abdürreşid İbrahim’in eğitim faaliyetlerinin yanında pek çok eser de kaleme almıştır. Bunların bir kısmı kitap ve risale halinde yayımlanmış bir kısmı da gazete ve dergilerde neşredilmiştir; diğer bir kısmı ise müsvedde halinde kalmıştır.[14] Ülfet, Rehber, Necat isimli yayımlar bunlardan bazılarıdır.[15] Ancak yazarın, büyük kitleler üzerinde etkili olduğu fark edilince gittiği bölgelerde yayınları engellenmiştir.[16] Abdürreşid İbrahim Rusya’ya döndüğünde de faaliyetlerinde vazgeçmemiş ise de baskıların şiddetinin had safhaya ulaştığı ve artık Rusya da kalmanın tehlikeli olacağına kanaat getirdiği görülmektedir. Bu durum ile ilgili seyahatinin başlangıcını şu sözlerle dile getirdiğini görmekteyiz: “Önümde bir çeken, arkamda bir iten yok idi. Yalnız himmet kemerini bele bağlayarak tevekkül asasını ele aldım. Yalnız ila-yı kelimetullah niyeti halisanesiyle Allah ipine sarılma fikrini arttırmak ve takviye mukaddes emeline dayanarak vatanımı, ehl u ıyalimi ve mini mini ciğer parelerim olan ma’sumelerimi Allah’a emanet ederek terk ettim, ”Ya Allah” diye yola çıktım.[17] Bu noktada pek çok insan tarafından tanınan Abdurreşid İbrahim’in İslam dünyasına en büyük katkısı, Asya kıtasındaki birçok ülkeye gerçekleştirdiği seyahatler sonucu kaleme aldığı “Âlem-i İslam” adlı eseri olarak karşımıza çıkmaktadır.[18] Eser başlangıçta 1910 yılından itibaren Sırat- Müstakim dergisinde ek olarak verilmeye başlanmıştır. Eserin en önemli noktası, o döneme kadar Asya kıtasında yer alan İslam ülkeleri, orada yaşayan topluluklar hakkında yazılan ilk eser olma özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır.[19]

İslam âleminde büyük yankı uyandıran eser, dönemin Türk aydınlarından Mehmet Akif’ in ilgisini de cezbetmiş olacak ki, Akif Bey: “Vakıa Abdurreşid ’in bu seyahatnamesi insana o kadar keyif vermiyor. Çünkü birçok acı hakikatleri olanca acılığıyla, olanca üryanlığıyla gösteriyor, Şark’ın emraz-ı içtimaîsini ortaya döküyor. Lâkin hastalık bütün arazıyla, edvarıyla meydana çıkmalıdır ki müdâvatı kabil olsun, esbabı bertaraf edilebilsin.” sözleriyle kitabın mahiyetini gözler önüne sermektedir.[20] Akif, Süleymaniye Kürsüsünden başlıklı şiirinde de Abdurreşid İbrahim’i konuşturarak İslâm dünyasının durumunu, Müslüman toplulukların problemlerini ve geri kalmışlık sebeplerini uzun uzadıya dile getirmektedir.[21]

Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Japonya Seyahati ve Faaliyetleri

 Abdurreşid İbrahim’in, 1907 senesinin sonlarında Orta Asya’ya kısa bir seyahat gerçekleştirdiği ifade edilmektedir. Buraların ne denli İslam’a muhtaç olduklarını gören Abdürreşid İbrahim Efendi’nin, kendisini büyük bir vazifenin beklediğini bilerek 1908 senesinin Eylül ayında, 2–3 yıl sürecek olan Orta Asya, Çin, Hindistan, Japonya, Hicaz ve İstanbul’da sona erecek olan seyahatine başladığı bilinmektedir.[22] Orta Asya halklarının derdine ortak olma düşüncesiyle Abdurreşid İbrahim Efendi’nin o toprakları karış karış gezerek Müslümanların problemlerini tespit ettiği ve onlara çözüm önerileri getirmeye çalıştığı belirtilmektedir.[23] Abdürreşid İbrahim Efendi, Moğolistan’da iken Budist rahiplerin lideri Hamba Lama’dan Buda dini ve kitaplarına dair pek çok şey öğrendiğini ifade etmektedir.[24]

Rusya’nın Vladivostok limanından kalkan bir gemi ile Japonya’ya giden Abdürreşid İbrahim efendinin, Japonya’da pek çok gözlem yaptığı, kontların malikânelerinden meclis salonlarına, çeşitli okullardan kütüphanelere, hatta hapishanelere kadar birçok kurum ile temaslarda bulunduğu kaydedilmiştir.[25] Abdurreşid İbrahim, burada gerçekleştirdiği ziyaretlerle hem dönemin halifesi Sultan Abdülhamid’i Japonya’dan haberdar etmiş hem de Japon imparatorunu Osmanlı’dan haberdar etmiştir.  Abdurreşid İbrahim Bey, tüm bu görüşmeleri boyunca Japonların kültürü, dili ve milli adetlerini yerinde gözlemlemiştir. [26] Tokya’da yaklaşık yedi ay kadar kaldığı bilinen Abdürreşid İbrahim’in bu sırada toplumun her kesiminden insan ile görüştüğü, ilk başlarda yanında tercüman bulundursa da daha sonra Japoncayı öğrendiği belirtilmektedir. [27]Japon okullarını gezerek Japon eğitim sistemini de inceleyen Abdürreşid İbrahim, önde gelen insanlar ile fikir alışverişinde bulunmuştur. Japon imparatorluk ailesinden Prens İto ve ailesi ile samimi bir ilişki kuran Abdürreşid İbrahim Efendi’nin bu sayede üst düzey Japon devlet erkânı ile tanıştığı ifade edilmektedir.[28] İlk seyahatinin ardından tekrar İstanbul’a dönen Abdürreşid İbrahim, burada çeşitli konferanslar vermiş ve seyahatteki gözlemlerini anlatmıştır. Bu sebeple de “Seyyah- Şehir”, “Hatip-i Şehir” gibi unvanlarla anıldığı bilinmektedir.[29]

Japonya’ya iki büyük seyahat gerçekleştirdiği bilinen Abdürreşid İbrahim Efendi’nin ikinci dönem ziyareti 1933-44 yılları arasındadır.[30] Bu yıllar arasında Japonya’da pek çok öğrenci yetiştirmiş ve Japonyalı Müslümanların Batılılara karşı kendi değerlerini müdafaa edecekleri bir topluluk olan ‘Asya Savunma Gücü’ (Asya Gı Kay) cemiyetini kurmuştur.[31] Nitekim, bu çalışmalarının arkasında Pan Asyacılık fikrinin yattığı bilinmektedir. Abdurreşid İbrahim Efendi’nin Rusya Müslümanlarının kurtuluşunu Japonya’da gördüğü için zaman zaman Japonya propagandası yaptığı ifade edilmektedir.[32] 1934’te ailesiyle birlikte Japonya’ya giderek oraya yerleşen Abdurreşid İbrahim, bu ziyaretinin ardından Japonya’ya yerleşmiş ve hayatının sonuna kadar faaliyetlerini burada sürdürmüştür.[33] Abdürreşid İbrahim Efendi’nin, Tokyo’da yapılması planlanan Tokyo Cami’nin inşa edilmesinde büyük rol oynadığı ve 1938-43 yılları arasında bu caminin imamlığını yaptığı bilinmektedir.[34] Tokyo Cami 1937 yılında Japon Müslümanlar, Müslüman ülkelerin temsilcileri ve davetliler, ayrıca Japon askeri ve siyasi liderlerinin katılımıyla çok büyük bir tören ile açılmıştır. Caminin bir en büyük katkısı da aynı zamanda bir merkez ve okul vazifesi üstenmesi olarak görülmektedir. [35]Ancak II. Dünya Savaşı’nda camii büyük hasar görmüş ve daha sonra yıkılmıştır. Günümüzde ise Diyanet işleri tarafında yeniden inşa ettirildiği bilinmektedir.[36]

Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Japonya’ya gerçekleştirdiği en önemli faaliyetlerden biri de Japonya’daki misyonerlerin İslam’ı karalama propagandalarına karşı verdiği konferanslar olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdürreşid İbrahim, Mısırlı Ahmet Fazıl adındaki bir genç ile birlikte misyonerlerin Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında yayınladığı asılsız iddialarla dolu kitabın gerçek yüzünü kamuoyuna tanıtmıştır.[37] Daha sonra bu konferansların Japan Times adlı gazetede yayımlanmıştır.  Aynı zamanda yazılarını çeşitli gazete ve mecmualara gönderdiği bilinen Abdürreşid İbrahim Efendi’nin, misyonerlerin Japonya’da dağıttıkları bir kitaba cevap olarak yazılıp dağıtılacak bir eserin kaleme alınmasını isteyen ilk yazısı da, o dönem Sırat- Müstakim Dergisi’nde, “Japonya Mektupları” başlığıyla yayımlanmıştır. Diğer taraftan Abdürreşid İbrahim Efendi Japonya’da İslam dininin resmen tanınmasını da sağlamıştır.[38]

Abdürreşid İbrahim sekreterinin yardımıyla Japonya’da Müslümanlığın daha iyi tanınması ve çok kişi tarafında benimsenmesi için İngilizce-Arapça bir dergi çıkarmayı düşünüyorduysa’da savaş ve ömrü buna vefa etmemiştir.”[39] Abdürreşid İbrahim, 17 Ağustos 1944 günü Tokyo’da vefat etmiştir. Ölümü Japon radyosunda duyurulmuş, cenazeye katılmak isteyenlerin gelmesi için dört gün beklenilmiştir. Daha sonra büyük bir törenle defnedilmiştir.[40]

Özetle Japonya’nın İslam ile tanışması 19. yüzyılın ikinci çeyreği gibi geç bir döneme denk gelse de ülkede Müslümanların sayısının peyderpey arttığı görülmektedir. İslamiyet’in bölgede yayılmasında öncü şahsiyetlerden biri de Abdürreşid İbrahim Efendi olarak karşımıza çıkmaktadır. Abdürreşid İbrahim Efendi, Japonya’da bulunduğu dönemde Japonya’nın kültürü, tarihi, geleceği ve milli hususiyetleri konusunda bilgi almış ve yeri geldikçe İslami hususiyetler noktasında Japon halkını bilgilendirmiştir. İslamiyet’i onlara anlatmak ve hoş göstermek için oldukça titiz davranmış ve her türlü fedakârlığı göstermiştir. Nitekim bu çalışmalarının neticesi alınmış olup görüştüğü kimselerin büyük bir kısmının Müslüman olduğu bilinmektedir.[41] Bu noktada en dikkat çekici hususun Abdürreşid İbrahim Efendi’nin Japonya’yı Japonya yapan milli adet, ahlak ve değerleri dikkate alması ve tüm bunları yerinde görerek tespit etmesi olarak ifade edilebilir. Abdurreşid İbrahim’in gayretleri, fedakârlıkları ve azmi ile gerçekleştirdikleri ulvi kişiliğini gözler önüne sermektedir.


[1] Huriye Şen, XX. Yüzyıl Başlarında Abdürreşid İbrahim’in Rusya ve Japonya’daki Faaliyetleri, Yüksek lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrasya Araştırmaları, Orta Asya Bilim Dalı, Kayseri, 2015 s.4

[2] Şen, s.4

[3] Şen, s.4

[4] Şen, s.5

[5] İsmail Türkoğlu, Rusya Türklerinden Abdürreşid İbrahim, Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi Türki-yat Araştırmaları Tarih Anabilim Dalı Yakınçağ Tarihi, İstanbul, 1993, s.3

[6] Şen, s.5

[7] Türkoğlu, s.4

[8] Türkoğlu, s.4

[9] Şen, s.6

[10] Şen, s.6

[11] Şen, s.6

[12] Türkoğlu, s.10

[13] Türkoğlu, s.24

[14] Mustafa Uzun, Abdürreşid İbrahim, DİA maddesi, yıl: 1988, cilt: 1,  s. 295-297

[15] Türkoğlu, s.23

[16] Türkoğlu, s.23

[17] Abdürreşid İbrahim, Âlemi İslam ve Japonya’da İslamiyet’in Yayılması, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003, s.35

[18] Uzun, s. 295-97

[19] Şen, s.15

[20] Abdurrahman Hacımelek, Akademya Dergisi, II. Dönem, Sayı 3, Mayıs-Temmuz 2012, s. 266-76

[21] Şen, s.19, Lee- İlhan, s.62-64

[22] Lee- İlhan, s.30

[23] Türkoğlu, s.24

[24] Türkoğlu, s.24

[25] Lee- İlhan, s.30,47-49, Türkoğlu, s.25

[26] Lee- İlhan, s.90

[27] Türkoğlu, s.25

[28] Lee- İlhan, s.51, Türkoğlu, s.25

[29] Uzun, s.295-97

[30] Lee- İlhan s.90

[31] Türkoğlu, s.25, Lee- İlhan, s.60

[32] Ali Merthan Dündar, Türk Yurdu, “Türk Milliyetçilerinin Japonya Algısına Bir Kaynak Olarak Mehmet Akif’in Mısralarında Japonya ve Japonlar”, Cilt 32, Sayı 295, Mart 2012.

[33] Lee- İlhan, s.66

[34] Uzun, s.295-97

[35] Lee- İlhan, s.97-99

[36] http://www.diyanetdergi.com/dunya-muslumanlari/item/3278-japonya-da-islam-ve-muslumanlar

[37] Türkoğlu, s.26, Lee- İlhan, s. 58-59

[38] Uzun, s.295-97

[39] Türkoğlu, s.49

[40] Uzun, s. 295-97

[41] Lee- İlhan, 43-66