İddiasız ve çok doğal konuşur ama toplumun her meselesine ilgi gösterip temas ederdi. Kültürden sanata, ticaretten sanayiye ve siyasetten ahlâka ve özellikle güzel ahlâka, gençliğe çok önem verirdi.
İNSİCAM

- Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nin gençlerle irtibatı nasıldı? Bilhassa onlarla bu kadar alakadar olmasının özel bir sebebi var mıdır? Ne düşünüyorsunuz?
Gençlerle ilgilenmek, Gümüşhanevî Dergâhı’nın bir geleneğidir. Özellikle rahmetli Hasip Efendi ve Aziz Efendi zamanında Ümmü Gülsüm Camii’nde başlayan teknik üniversiteli gençlerle ve diğer üniversitelerdeki gençlerle olan sohbetler, 1952 yılında Hocaefendi’nin göreve başlamasıyla devam etti. Hocamızın İskenderpaşa’ya intikalinden sonra bu çalışmalar ivme kazandı. Özellikle pazar günleri yapılan hadis sohbetleri, bütün gençlerin ilgiyle takip ettiği derslerdi. İskenderpaşa aynı zamanda gençliğin bir buluşma yeriydi. Hocaefendi hem İstanbul içinde hem de dışında sıkça ziyaretler yapar, cemaatle birlikte olurdu. Özellikle de gençlerle yakından ilgilenirdi. Onların yetişmelerine maddi manevi yardımcı olurdu.
Hasip Efendi zamanında başlayıp, Aziz Efendi ve Hocaefendimiz zamanında devam eden bu sohbetlere, o zamanın gençlerinden Necmettin Erbakan, Osman Çataklı Recai Kutan, Emin Acar, Mazhar Özmen, Nurettin Topçu, Gökhan Evliyaoğlu, Ferruh Bozbeyli, Turgut Özal, Korkut Özal, Hafize Özal ve Doktor Hümeyra Ökten gibi daha birçok tanınmış isim katılırdı.
2. Hocaefendi nasıl bir insandı? Siz onunla nasıl tanıştınız?
Çok mütevazı, müşfik, sevecen ve aynı zamanda vakur ve etkileyici bir insandı. İddiasız ve çok doğal konuşur ama toplumun her meselesine ilgi gösterip temas ederdi. Kültürden sanata, ticaretten sanayiye ve siyasetten ahlâka ve özellikle güzel ahlâka, gençliğe çok önem verirdi. 1970’li yıllarda sağ-sol çatışmalarının gençleri etkilememesi için çok özen gösterdi.
1970’te üniversite okumak için İstanbul’a geldiğimde Hocaefendi’yi ve İskender Paşa’yı hiç duymamıştım. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okurken ikinci dönem Mehmet İncili abiyle tanıştım. O bizi İskenderpaşa’ya pazar sohbetlerine götürmeye başladı. Bu şekilde Hocaefendi’yi görme ve tanıma imkânımız oldu. Daha sonraki yıllarda İskender Paşa’nın etrafındaki yeni açılan küçük külliyede çoğunluğu YTÜ’den yirmi beş kadar arkadaş kalmaya başladık. Bu vesileyle, kendilerini yakından görme ve tanıma imkânımız oldu. Mezun olup Ankara’ya tayin oluncaya kadar sohbetlerine aksatmadan devam etmeye çalıştık. Ankara’dayken de fırsat buldukça İstanbul’a sohbetlerine giderdik. Ayrıca Ankara’ya geldikleri zaman rahmetli Esad (Coşan) hocanın evinde kalırlar ve her akşam bir evde cemaatle sohbet ederlerdi. Onlara da büyük bir heyecanla katıldık. 1980 Eylül ayından vefatına kadar, yanında-yakınında olmaya ve istifade etmeye gayret ettik.
Raşit Küçük, İrfan Gündüz, Ahmet Turan Aslan, Mehmet İncili, Mehmet Güney ve daha ismini hatırlayamadığımız birçok kişi ile istifade etmeye çalışıyorduk.
Son derece sade, mütevazı bir yaşantısı vardı. İsraftan hiç hoşlanmazdı. Kendisine hizmetinde kullanılsın diye hediye edilen arabayı, Medine-i Münevvere’de yapılan Erzurum ribâtına hediye etmişti.
İnsanlara yardım etmeyi çok sever, yardım için kendisine gelen emanetleri hemencecik dağıtırdı.
Ulemaya çok değer verir, kendisini ziyarete gelenleri mutlaka huzurda bulunanlara konuştururdu. Camide ise vaaz ettirirdi.
Müslümanların birlik ve beraberliğine çok önem verir, cemaatlerin oluşturduğu tefrikadan son derece rahatsız olurdu.
Kendisine yapılan davetlere katılmaya çalışır, sohbet ve zikirle hoşça vakit geçirilirdi. Nasihatlerini kendi nefsine yapıyormuş gibi yapar asla suçlayıcı bir dil kullanmazdı.