Başarısız Son Darbe, Darbeler Rejiminin Sonunu Getirdi

Son yapılan darbe yine bu rejimin ayakta kalabilmesi için gerçekleştirildi. Ancak bu sefer görev; sözde İslam’ı kendisine referans olarak aldığını söyleyen, ancak İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir “cemaat”e verildi. Ve yüce Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki bu güruh emeline ulaşamadı.

Mucahid YILDIZ

Bin dört yüz yıllık tarihi birikimimizi ortadan kaldırmak maksadıyla kurulmuş rejim, bir türlü sağlam bir zemine oturamamış ve darbelerle ayakta kalmayı başarabilmişti. Sonuncu darbe ise baskıcı zalimler için tam bir hüsranla nihayete erdi.

Bu satırların sahibi, acizane daha önce de darbe mevzu bahis olduğunda, dünyanın hiçbir yerinde bunların müspet sonuç vermediğini, darbeye maruz ülkelerde bu sayede hiçbir zaman ilerlemenin mümkün olmadığını dile getirmişti.

Memleketimizde cihana hâkim bir devlet, uzun bir zamanda, içerden ve dışardan yapılan türlü entrikalarla yok edildi. Yerine yeni bir dikta rejimi kuruldu. Ancak Müslüman mahallesinde salyangoz satmak isteyenler yıllardan beri uğraşmasına rağmen, öz benliğimize hiçbir zaman uymayan, batıdan derleme toplama kanunlarla ayakta durmaya çalışan rejimi hiçbir zaman tam anlamıyla yerleştiremediler. Bu yüzden sürekli darbelerle ayakta durmaya çalıştılar.

Son yapılan darbe yine bu rejimin ayakta kalabilmesi için gerçekleştirildi. Ancak bu sefer görev; sözde İslam’ı kendisine referans olarak aldığını söyleyen, ancak İslam ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir “cemaat”e verildi. Ve yüce Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki bu güruh emeline ulaşamadı. Bugünkü adıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü zapt eden askerlerden birinin şu sözlerini Alman televizyonu tarafından yayınlanan belgeselde duymuştum: “Erdoğan falan yok artık, güneşli günler bizi bekliyor.” Sözde Kuleli’den gelen bu subay adayı, askerlerle birlikte tam teçhizat silahlarla, tanklarla yollara düşmüş ve teröristlere engel olmak için köprüyü kapatmışlardı.

Darbenin yapıldığı saatlerde, mukim bulunduğum Almanya’nın Münster şehrinde akşam namazı vakti idi. Ankara İlahiyat’ta okuyan oğlum izine gelmişti. Darbe olduğuna dair arkadaşlarından aldığı haberi duyurduğunda namazım sona ermişti. Ve ben oğluma biraz da alaycı bir üslupla, arkadaşların sana şaka yapıyorlar herhalde dedim. Yok, hayır baba, Fetöcüler darbe yapmış, halk sokağa dökülmüş dedi. Türkiye’deki gelişmeleri göz önüne aldığımızda böyle askeri bir müdahalenin yapılabileceği aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Hemen televizyonu açıp haberleri izlemeye başladık. O gün adeta biz de memleketimizin sokaklarındaki heyecanı birebir duyuyor gibiydik ve sabaha kadar haberleri izlemeye devam ettik.

Alman Başbakan Merkel ertesi gün yaptığı basın açıklamasında, darbe girişimini kınayarak, seçilmiş iktidarı desteklediklerini ifade etti. Fakat daha sonraları Alman medyasında çıkan yorumlarda maalesef her zaman olduğu gibi Avrupa çifte standartlı tavrından vazgeçmedi ve hırsızı suçlamak yerine ev sahibine yüklendi.

Alman ikinci resmi televizyon kanalı ZDF’in “Frontal21” isimli belgesel programında bir taraftan halkın yanında yer alarak darbeci askerlere ve tanklara karşı cesurca direnen halk gösterilirken, diğer taraftan halktan direnmesini isteyen Recep Tayyib Erdoğan kanlı saldırıların sorumlusu olarak lanse ediliyordu. Silahsız sivil halkı kurşun yağmuruna tutan askerlere emir veren caniden hiç bahsedilmiyordu. Erdoğan’ın bu darbenin arkasında FETÖ’nün olduğunu iddia ettiği belirtiliyordu yalnızca. FETÖ’nün ise darbeyle hiçbir ilgisinin olmadığı yönündeki açıklamaları Alman kamuoyuna duyuruluyordu.

Haftalık Spiegel dergisi Türkiye muhabiri, Tayyib Erdoğan’ın halkı sokaklara çıkarak darbeye karşı direnmeye çağırmasını eleştirerek, kendi iktidarı için binlerce kişinin hayatını tehlikeye atmasının ne kadar da yanlış olduğunu ifade ediyordu. Bu mücadelenin aslında Tayyib Erdoğan için değil, Hakkın yanında yer alan halkın darbelere karşı artık yeter diyen asil bir direnişi olduğunu anlayamamıştı.

Ertesi gün Tayyib Erdoğan basın toplantısında darbenin başarısız olmasını Allah’ın bir lütfu olarak ifade etti. Şayet bu darbe başarılı olsaydı, ellerinde ortadan kaldırmak istedikleri on binden fazla insanın listesi bulunan darbecileri göz ardı eden Alman büyükelçisi Martin Erdman, “Frontal” programına yaptığı açıklamada bu neticenin nasıl “Tanrı’nın bir hediyesi olduğunu” anlayamadığını belirtti. Ona göre bu çatışmalarda “suçsuz askerler, polisler ve siviller” karşılıklı birbirlerini katletmişlerdi. Tayyib Erdoğan, darbeye karşı direnişi ve darbenin başarısız olmasını Allah’ın bir lütfu olarak ifade ettiği halde, Alman medyası büyükelçinin sözleriyle, sanki Erdoğan yüzlerce insanın ölmesinin ya da yaralanmasının Allah’ın bir lütfu olduğunu söylüyormuş gibi bir algı operasyonu yapıyordu.

FETÖ ve cemaat ismini duyduğumda, 1979’da daha o zamanlar İmam-Hatip Lisesi beşinci sınıf öğrencisi iken bir hocamızın rehberliğinde İzmir’e yaptığımız seyahati hatırladım. O gün öğrenci yurdunda hınca hınç dolu mescidde sabah namazını kılmıştık. Ardından Fettullah Gülen vaaz vermek üzere mescide girdiğinde, birden ayağa kalkarak ona yol açan kalabalık oldukça etkileyici idi. O günkü vaazdan aklımda kalan tek söz, duvarlardaki mermerlerin soğuk havayı depoladıkları ve onlara dayanmamamız gerektiği yönündeki uyarısıydı Fettullah Gülen’in. İzmir dönüşü Kütahya’daki yurtta geceyi geçirmiştik. Sabah namazına yalnızca ben ve bir büyüğümün, daha telaşla kalkıp en yakındaki Şevelli Camii’nde namazı yetiştirmeye çalıştığımızı hatırlıyorum. Diğer öğrenciler ise horul horul uykularına devam ettiler. O günden sonra da bu “cemaat” ile doğrudan ciddi bir irtibatım kalmamıştı.

İstanbul’da 1983 yılında tanıştığım ve 90’lı yıllardan sonra Avrupa’da da birlikte hareket ettiğimiz merhum Bahattin Yıldız abi bu cemaati çok iyi tanıyordu. FETÖ için bazen “ağlayan adam” bazen de “sızlayan duvar” tabirini kullanırdı. Onlarla ilgili birçok bilgiyi, Müslümanlar arasında fitne çıkmaması için söylemediği kanaatindeyim.

Almanya’da bu darbeden yıllar önce arkadaşlarımız ve büyüklerimizle yaptığımız görüşmelerin birçoğunda bu cemaat mensuplarının çok tehlikeli olduklarını ve gücü tamamen ele geçirdiklerinde en evvel bizi ortadan kaldırmak isteyeceklerini dile getirmiştik. Ve nihayet 15 Temmuz 2016’da gerçek yüzleri tamamen ortaya çıktı.