Suçu tek başına devlete, belediyeye, müteahhide, yapı denetimciye, vatandaşın kendisine yıkmak kolaycılıktır. Evet, bu mekanizmanın tüm bileşenlerinde sorunlar vardır. Dolayısıyla herkes kendi tevbesini, kendisinden kabul edilebilir şekilde yapmalıdır.
Kemal ÖZDEN
İMH Yönetim Kurulu Başkanı

Unuttuk sandığımız, unutmaya çalıştığımız deprem gerçeğini, en yıkıcı ve en ağır bedellerle yeniden yaşadık.
6 Şubat 2023 sabahı saat 04:17’de büyük bir felakete uyandı ülkemiz. Biz uyandık ama 40 binden fazla canımız için artık sabah olmayacaktı. Saniyeler içinde binlerce ev, iş yeri gibi meskûn mahaller yıkılırken on binlerce insanımız da hayata gözlerini yumdu, emanet sahibine teslim edildi.
Hayat, bir imtihan alanı. Herkes kendi imtihanını verecek. Geride kalanların imtihanı, gidenlerden farklı olarak devam edecek. Uzmanlar depreme yönelik, Allah’ın (c.c.) yeryüzünde hayatın devam etmesi için takdir ettiği bir doğal hareketlilik diyor. Yani olmazsa olmaz. Muhakkak olacak.
Şu günlerde bunun insanoğlu için nasıl bir imtihana dönüştüğünü müşahede ediyoruz. Söylenecek çok söz, çıkarılacak çok ibret, alınacak çok ders var. Başkasına ders vermekten kaçınarak, öncelikle kendimiz bir ders almalıyız. Kutsal Kitap’a, vahye karşı gelirsen, onu inkâr etmiş ya da şirk koşmuş olursun. Kevni ayet (sünnetullah) olarak değerlendirilebilecek olan deprem kuşağı üzerine hayat kurmak, dünya inşa etmek, başka bir haddi aşma değil midir? Bu, bir müstağnilik değil de nedir?
İnsanoğlu, kendisi için en büyük tehdit olan kibir, küstahlık, müstağnilikten ve bunlara sebep olacak her şeyden kaçınmalıdır. Ebu Zer’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Efendimiz (s.a.v.) “Tedbir gibi akıl yoktur.” buyurmuştur (İbn Mace, Zühd, 24). Hz. İsa’nın halkına, “Evlerinizi yükseklere, sağlam kayalıkların üzerine yapın” tavsiyesini sık sık yaptığı belirtilir. Herkesin başını ellerinin arasına alıp bu felaketten ders çıkarması gerekmektedir.
Suçu tek başına devlete, belediyeye, müteahhide, yapı denetimciye, vatandaşın kendisine yıkmak kolaycılıktır. Evet, bu mekanizmanın tüm bileşenlerinde sorunlar vardır. Dolayısıyla herkes kendi tevbesini, kendisinden kabul edilebilir şekilde yapmalıdır.
Toplumun genelinde ortalama olarak bu konuda bir bilinç oluşmadıkça veya var olan düzey daha iyiye ve güvenilirliğe doğru evrilmedikçe, çok fazla gözyaşı döküp ağır bedeller ödemeye devam ediyor olacağız.
İnsan, yeryüzünü imar etmekle emrolunmuştur. İnsanın kendi felaketini kendi elleri ile hazırlaması, açıkça Allah’ın (c.c.) sünnetine karşı gelmektir.
Meselenin özüne dönecek olursak;
1. Deprem konusunun eğitim müfredatına konulması
2. İmar planlarını aktif fay hatları dikkate alınarak akademinin ve bilimsel gelişmenin ışığında yeniden, mantıklı ve rasyonel (uygulanabilir) şekilde ele alınması
3. Olası deprem risklerine karşı riskin ve etkisinin azaltılmasına yönelik çalışmaların ve deprem senaryolarının daha kapsamlı hazırlanması
4. Yapı denetim sisteminin fonksiyonel, denetleyici ve rehberlik eden bir yapıya dönüştürülmesi
5. Merkezi bütçeden ciddi oranda yeniden imar için kaynak ayrılması gibi makro tedbirler yanında konunun önemini, ehemmiyetini unutturmayacak her türlü tedbir de alınmalıdır.
Bu bağlamda, dünyada yapılan çalışmalardan yararlanılmalıdır. Mesela Meksika’da her binanın girişinde bina hakkında ruhsat, mimar, inşaat mühendisi, yapı denetim, ilgili belediye vesaire tüm izin, onay, yapım ve denetim bilgilerini bulundurulması zorunluymuş.
Bizler Müslüman bir toplum olarak temel ahlaki değerlerimizi politik malzeme yapmadan, ev ve şehir mimarisine olan bakışımızı net olarak belirlemek zorundayız.
Kamuoyuna yansıyan haberlerden, yeni imar çalışmalarının, yine siyasi amaçlarla engellendiği anlaşılmaktadır. Maalesef siyasi rant, kentsel rant, ekonomik rant gibi çıkar beklentileri, insanımıza hak ettiği güvenli yaşama hakkını teslim edememe sonucunu doğurmaktadır.
Depremden etkilenmiş, canlarını toprağa vermiş, sevdiklerini kaybetmiş olmanın hüznü ile feryat eden vatandaşlarımızın tepkisi makul karşılanmalıdır. Toplum ve millet olarak yaşadığımız acılı sürecin üstesinden gelmenin yolu, sağduyulu, gerçekçi, insanî ve ahlakî tenkit ve tekliflere açık olmaktadır. Buna bağlı olarak da geçmişten, yaşanılanlardan, eksikliklerden, yanlışlardan ders çıkararak geleceğe planlı ve programlı bir şekilde adım atmaktadır. Ülkemiz, bu güce, bu birikime, bu imkâna sahiptir. Milletimizin bağrından çıkan dernek, vakıf ve benzeri kuruluşlarımız, kendilerine düşeni şimdiye kadar yapmış, bundan sonra da yapmaya devam edeceklerdir. İnsan ve Medeniyet Hareketi olarak insanımızın ve toplumumuzun ihtiyaçlarını gidermek, sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak temel hedeflerimiz arasında yer almıştır. Bu hususta her türlü çaba tarafımızdan gösterilmiştir.
Kahramanmaraş Depremi’nin yol açtığı yaraları sarma konusunda şimdiye kadar kurum olarak maddi ve manevi olarak yoğun çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.
Rabbimizden niyazımız, milletimizin, İslam âleminin ve insanlığın böyle tabii afetler yaşamamasıdır.