Sarsılan Gönüllerimiz!

Meselelerimizin en temelindeki problem, kalplerimizde, gönüllerimizde halledilmesi gerekir. Müslüman olduklarını söyleyenler, yaptıkları işlerin Allah’ın rızasına ne kadar uygun olduğunu sorgulamıyorlarsa, imanlarının boğazlarından aşağıya inmediğini çok iyi bilsinler. Hiçbir şeye inanmadıklarını iddia edenler ise birer insan olduklarını unutmasınlar. Onlar da yaptıkları işlerinde, insani ve vicdani ölçülerle hareket etsinler.

Mucahid YILDIZ

Minyatür: Mükerrem Mert

Deprem, dünya hayatının en önemli ikaz eden felaketlerinden birisidir. Öyle olduğu için Kur’ân-ı Azîmüşşan’da depremle ilgili bir sure ve çok sayıda ayet mevcuttur. Yerin sarsılması aslında bize kıyameti hatırlatır, hatırlatmalıdır. Zira biz insanlar, dünya telaşına dalarak dünyevilerin dışında Hak olanı çok çabuk unutuveriyoruz.

Gönül isterdi ki, biz bu konuda birkaç kelam edeceksek, bütün bu felaketler başımıza gelmeden konuşalım. Ancak yukarıda ifade edildiği gibi dünyanın gayrısı insanın aklında değil. İnsan, sabah akşam, nasıl maddi geçim sağlayacağının, nasıl daha büyük bir eve, nasıl daha büyük bir araziye, nasıl daha lüks bir hayata sahip olacağının telaşından bir türlü kurtulamıyor.

Tam bu sırada memleketimizde yaşadığımız bu büyük felaket gibi yer sarsılıyor ve bir kısmımız bu dünya uykusundan uyanıp kendine bir çeki düzen veriyor. Rabbim böyle yer sarsıntılarıyla birlikte gönülleri de sarsılan ve sıratı müstakimden ayrılmayanların sayısını artırsın. Bu ikaz deprem bölgesinde yaşayanlarla birlikte, uzaklarda da buna şahid olanlaradır. Bu imtihan hem bu felaketi birebir yaşayanlar hem de onlar için tek vücut olup yardıma koşanlar ya da koşmayanlar içindir.

Sarsılan yerle birlikte hepimizin kalpleri de sarsıldı. Depreşerek Allah ve Resulüne olan imanımız tazelendi. Bazıları bu felaketleri tabiat hadiselerinden ibaret görüyor olabilir. Materyalist bir düşünce ile yaklaştığımızda elbette bu sarsıntıların fay hatlarının kırılması sonucu meydana geldiği herkese malum. Ancak tabiatın her köşesinde yaşanan sıradan hadiseler bile ders almasını bilen kişi için ibretlerle doludur. Günlük hayatımızda bunun farkına bile varmıyoruz. Böyle büyük felaketler olduğunda, kimilerimiz gaflet uykusundan uyanabiliyor.

“Cihan-ara cihan içindedir arayı bilmezler

Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.”

Elbette bu felaketlerin sebep ve sonuçları üzerinde de mütalaalar yapılmalı ve her fikriyat dinlenerek gerekli dersler alınmalıdır. Bu ders ve tedbirler hem manevi hem de maddi yönden düşünülmelidir.

Depremin ilk gününden bu yana mevzu hakkında çok konuşuldu, boş laf olmamak şartıyla konuşulanların hepsinin de önemli olduğu kanaatindeyim. Hadise daha taze iken çok konuşmak ve tartışmak fakat birkaç yıl sonra tamamen unutmak gibi ciddi bir noksanlığımız var. İzlediğim videoların birinde bir film oyuncusu bunu dile getirdi ve gerçekten çok haklı. Zira memleketimizde deprem felaketleri ilk defa yaşanmıyor. Tarihte birçok örnekleri var. Kısa bir süre önce İzmir’de yaşananları dahi birçoğumuz unutmuştu bile.

Pekâlâ yalnızca unutmamak yeterli mi? Yoksa gerekli tedbirler alınarak depreme dayanıklı evler inşa edilmesi için ne gerekliyse yapmak mı lazım? Her aklı selim insan, mutlaka tedbir alınarak deprem felaketine dayanan evler yapılması gerektiğini elbette kabul eder.

Meselelerimizin en temelindeki problem, kalplerimizde, gönüllerimizde halledilmesi gerekir. Müslüman olduklarını söyleyenler, yaptıkları işlerin Allah’ın rızasına ne kadar uygun olduğunu sorgulamıyorlarsa, imanlarının boğazlarından aşağıya inmediğini çok iyi bilsinler. Hiçbir şeye inanmadıklarını iddia edenler ise birer insan olduklarını unutmasınlar. Onlar da yaptıkları işlerinde, insani ve vicdani ölçülerle hareket etsinler.

Günümüzde kendi menfaatlerini sağlamak gayesiyle hiçbir ölçü tanımayanlar ve onlara karşı mücadele edenler var. Birinci grup, birbirleriyle paslaşıp birlikte hareket ederken; ikinci grup, parça parça, birbirlerinden habersiz mücadeleye devam etmektedir. Halbuki insanlık düşmanı vicdansızlara karşı, dini, dili, ırkı ne olursa olsun bütün aklı selim insanlar bir araya gelerek topyekûn mezkûr güruha karşı mücadele etmek mecburiyetindedirler.

Acizane birkaç kelam da yardımlar konusunda sarf etmek isterim. Batı bu konuda her zaman olduğu gibi çifte standartlı tavrından bir şey kaybetmediğini tekrar gösterdi. Karşılaştırmak ne kadar doğru olur bilmem ama, Ukrayna’da yaşanan savaş ile Türkiye’deki deprem felaketinin verdikleri hasar ve can kaybı bakımından çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Ancak Batı siyasi kaygılarını gizleyerek, vatandaşlarına Ukrayna’da yaşananları bir insanlık dramı olarak gösterip, milyarları Ukrayna hükümetine aktarıyor. Memleketimizdeki deprem felaketine yardım için ise örneğin Almanya’nın nakdi yardımı, burada yaşayan Müslüman Türkiyelilerin topladığı miktarı bile geçmedi sanırım.

Almanya’da yaşayan hemşehrilerimiz sabah haberlerde deprem haberini alır almaz harekete geçerek büyük yardımlar toplamayı başardılar. İlk hafta diyanete bağlı camilerde 380 milyon TL yardım toplanarak AFAD’ın hesabına gönderildi. Benim her zaman Cuma namazına gittiğim cami diyanete bağlı değil. Cuma gününe kadar bu camide toplanan miktarın 10 bin Euroyu bulduğu söylendi. Ayrıca Cuma namazının akabinde tekrar yardım toplanarak pazartesi günü AFAD hesabına gönderildi. Almanya’da üç binden fazla cami bulunuyor ve sanırım tüm camilerde yardım toplama faaliyetleri yapıldı.

Fakat maalesef sürekli takip ettiğim Türk televizyon kanallarındaki haberlerde yalnızca Hamburg’dan trenle gönderilen yardımdan söz edildiğini duydum. Diğerleri hakkında hiçbir haber duymadım. Bu durum Almanya’da yaşayan Müslüman Türkler için bir burukluk ve üzüntü sebebidir. Eğer bu konuda yanılıyorsam, çok değerli İnsicam okuyucularımız yorumlar kısmında lütfen beni uyarsınlar. Rabbim cümlemizi felaketlerle karşılaştığımız imtihanı kazanıp kurtulanlardan eylesin!