Evet Demeden Önce

Kişinin doğduğu evi, zihinsel, duygusal, bilişsel ve davranışsal analizler yaparak anlamlandırabilmesi, kuracağı yuvayı ayakta tutan kolonlar olacaktır.

Fatma YILDIZ

Uzm. Aile Danışmanı

İnsan, kendisinden yola çıkar bir başkasına varmak için. Kendisini duyar öncelikle, bir başkasını duyabilmek için. Kendisiyle tanışmış olmanın halidir bir ötekiyle tanışıklığı sağlayan. Kendi yolunu inşa edememişse kişi henüz, kendisine ulaşamıyor, kendisiyle temas edemiyorsa şayet, nasıl varabilir bir ötekine, nasıl varabilir o kişiye?

“Evlilik iki şeye bağlıdır; doğru insanı bulmaya ve doğru insan olmaya.” demiştir Hz. Mevlâna. Doğduğum ev, seçtiğim ya da seçecek olan evimi belirliyorsa şayet diğer eve yerleşmeden önce kendi doğduğum evimi anlamlandırabilmekle başlar tüm hikâye. Apartmanın dayanıklılığını sağlayarak emniyet ve güvende hissettiren kolon görevi, kişinin dününü bugünü ve yarınını belirleyecek olan ‘anlamlandırabilme’ dinamiği ile mümkündür. Kişinin doğduğu evi, zihinsel, duygusal, bilişsel ve davranışsal analizler yaparak anlamlandırabilmesi, kuracağı yuvayı ayakta tutan kolonlar olacaktır. Kişi dünyayı ilk algıladığı yer olan anne-baba ya da bakım veren diğer üyelerle birlikte deneyimlemeye başlar. Dünyayı ilk tanıştıran kolon görevindedirler. Öyle ki, şuan ki bilincinizle ısınamadığınız bir insanla tanıştırıldığınızı varsayabilirsiniz. Ne düşünürdünüz? Düşünceleriniz size ne diyebilirdi? Ya da duygusal tepkileriniz ne olurdu? Nasıl hissederdiniz? Ve son olarak davranışsal boyutta nasıl aksiyon alırdınız? Isınamamak üzerinden analiz ettiğiniz bu süreçleri aynı zamanda güvende hissettiren birisiyle tanıştırıldığınızı varsayarak da değerlendirebilirsiniz. İkisi arasındaki fark sizin yaşamla kurduğunuz bağı belirleyen etkendir. Dolayısıyla yaşam boyu, yaşamın her alanında kişiyi var eden; sosyal, ilişkisel, duygusal bağlardaki temel ihtiyaçlarımız olan emniyet ve güvende hissetme, yakınlık, sevgi ve destek ihtiyaçları, yabancısı olduğumuz dünya ve yuvada karşılandığı ölçüde bizlere tanışıklığı sağlar. Yeterli ve sağlıklı düzeyde karşılanamayan ihtiyaç ve onarılamayan duygular, kurulacak yeni evdeki rutubete sebep olabilir. Tedavi edilmediğinde de kronikleşen bir sürece dönüşebilir.

Sen, ben ve biz parçalarıyla var olan birey, dünyayı da bu rolleri üzerinden algılayarak, çeşitli deneyimler yaşar. Bir ötekiyle tanışmadan ve biz kıvamının birlikteliğinden önce, ben rolünü sağlıklı kavrayabilmemiz, yaşanabilecek deneyimlerin irade yanıdır. Kişinin kendisini tanıması elbette ki bir alemdir. Dolayısıyla bu süreç, başlatıp sonlanacak ve hatta bitirilecek bir keşfedişin daha üstüdür. “Netice itibariyle her insan kendi başına bir alemdir. Ve Allah alemlerin Rabbidir” ifadesiyle İsmet Özel, bu üst bakışın sonsuzluğunu tasavvur eder. Öyle ki, kişinin kendisini tanıma, kendisiyle tanış olabilme aşaması bir sefer halidir ve bu sefer hali bir yoldur. Başlangıcı belli olan fakat varılamasa dahi, nereye varılmasını bilenlerin çıktığı bir yol halidir. Yaşamın kendisi, kişinin kendiliği ve evlilik, bir sefer haliyse şayet, kişi en azından yola çıktığını, yolda olduğunu ve bir istikamette bulunduğunu fark edebilmelidir. Sefere çıkmadan evvel, yol üstü ihtiyaçlarını hazır etmesi yolculuğu daha kolaylaştıracak belirleyicilerdir. Ben kimim? Nasıl bir yaşam istiyorum? Yaşam benim için ne anlam ifade eder? Yaşamı yaşamak eyleminin bendeki karşılığı nedir? Yaşamsal sürecimde neler yapmak, neleri gerçekleştirmek istiyorum? Güçlü, zayıf ve desteklenmesi gerekilen yanlarım neler olabilir? Benim önceliklerim, beklentilerim nelerdir? Kendimle olan ve bir ötekiyle kurduğum ilişkide beni huzurlu, mutlu hissettiren ve rahatsız eden neler olabilir? Neleri tolere edebilirken, neleri tolere etmekte zorlanabilirim? Hangi noktalarda esnek davranarak uyum gösterirken, hangi noktalarda esnek davranamayabilirim? Hangi tür özellikleri olan insanlarla daha iyi anlaşırken, hangi tür özelliklere sahip olan insanlara tahammül göstermekte zorlanıyorum? Kendimle kurduğum içsel diyaloğum nasıl? Kendime ve bir ötekine yumuşak, şefkatli ve bağışlayıcı bir yaklaşımım var mı? İletişimde ne kadar sağlıklı ve verimliyim? Suçlama, yok sayma, eleştirme, küsme gibi eylem ve söylemlerim var mı? Hangi yoğunluk ve sıklıkla bunları yapmaktayım? Kendimde ve bir ötekiyle kurduğum etkileşimde duyguları duymakta ne kadar beceri sahibiyim? Duyguları anlama odaklı mıyım? İhtiyaçları, beklenti ve istekleri duyabilir miyim? Aksine, suçlama ve savunmaya geçme eğilimim daha yüksek düzeyde midir? Öfke kontrolüm nasıl? Kendi duygumu ifade edebilmek için ne düzeyde duygularımı sakinleştirebiliyor ve aktarabiliyorum? Ve ifade etme şeklim nasıl? Ahlaki, kültürel, siyasi, dini ailesel değerler zihinsel çerçevemde belirgin midir? Seçimlerim bu çerçevenin neresindedir? Erken dönem çocukluk kaygılarım, travmatize olduklarım ve çözümlenememiş durumlarım var mı? Gibi sorular, yolunuzun üstündeki ihtiyaçlarınızı karşılayacak, karşılamak adına size yol gösterecek navigasyonlarınız olacaktır.

Kişinin yolu, yoldaşıyla kesiştiğinde ise güncellenerek revize edilen bağlantı yolları mevcuttur. Bu bağlantı yolları yoldaşınızla aranızdaki duygusal, zihinsel ve davranışsal bağın özüdür. “Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ile ilgilidir.” der Erich Fromm. Dolayısıyla ilişkinizdeki canlılığın ve duygusal dinginliğin devam etmesi, ilişkiyi yaşatabilme becerisidir. Romantik ilişkiler, özellikle duygusal paylaşım ve doyum ile birlikte canlılığını sürdürür. Bu canlılık hali tıpkı insan psikolojisine benzer olan evlilik psikolojisinin de ruh sağlığını belirleyen önemli dinamiktir. Eşinizin psikolojik ihtiyaç ve isteklerini duyarak, farkındalıklı eylemle birlikte aksiyon alabilmek, ilişkiyi iyileştirmek ve geliştirebilmek amacıyla bir niyetin olması, ilişkinin başlıca duygusal, cinsel ve bilişsel yatırımlarıdır. Evliliğin psikolojisini iyi hissettirerek, ilişkiyi anlamlandıran önemli bir dinamik ise kadın ve erkeğin psikolojik ihtiyaç ve isteklerinin duyulmasıdır. Erkek psikolojisinin kolon görevi gören ihtiyaçları; takdir edilmek, saygınlık ve onaylanmak, cinsel mutluluk ve doyum ihtiyacı, bağımsızlık ve sınırlara saygı gösterilmesi, şefkat ve sevgi görmek iken kadınların ise sevgi, ilgi, güven ve şefkat görmek, duygusal paylaşımlar içeren karşılıklı muhabbet edebilmek, bir arada zaman geçirmek ve finansal güven ihtiyacıdır. Temel ihtiyaçların sıralandığı bu bağlamda ortak ihtiyaç ise sevmek ve sevilmek, onaylanmak, takdir ve saygınlık ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Evlilikte duygusal ve manevi ihtiyaçların sağlanılması, evliliğin ruh sağlığını belirleyen temel dinamiktir.

“İnsanlar birbirlerinin parasına değil, sevgi ve ilgisine muhtaçtır. Bu olmadıktan sonra aile sahibi olmanın gerçek ismi birkaç yabancı beslemektir.” der Sabahattin Ali. Dolayısıyla kişi ‘ben’ parçasına temas ettiği ölçüde, biz kıvamını aldığı şekliyle ve karşılanan ihtiyaçlar bağlamında birer yabancı değil, yakınlığı kuvvetlendiren bir bağ oluşumunu besler.