Bazı çevreler Japonya’daki bu durumu eleştirmekte, gençlerin sorumluluklarından kaçtığını ve günümüzde kadınların sabırsız olduğunu söylemektedir. Acaba durum sahiden böyle midir?
Naoki Kayyım YAMAMOTO
Dr., Marmara Üni. Türkiyat Enstitüsü

Herkes mutlaka evlenmeli mi? İnsanlar evlilikle mutlu olabilir mi? Bunlar hiç eskimeyen sorulardır.
Japonya’da evlenme oranı 2021 yılı itibariyle savaş sonrası dönemin en düşük seviyelerine geriledi ve genç nüfus giderek daha ‘az evlenir’ hale geldi. Önceleri evlilik hem erkeklerin hem de kadınların %90’ından fazlasının en az bir kez tecrübe ettiği bir dönüm noktasıydı; ancak artık neredeyse her dört erkek ve her altı kadından birinin “hayatı boyunca bekar” kaldığı bir döneme giriyoruz.
Ayrıca Japonya’da orta yaş boşanması olarak bilinen bir olgu da mevcuttur.
Genellikle, 20 yıldan uzun süredir evli olan çiftlerin boşanmaları ‘orta yaş boşanmaları’ olarak bilinir. 2021 yılında boşanmış 184.386 çiftin 38.968’i veya oransal bazda %21,1’i orta yaş boşanmasıydı. Vakaların çoğunda, kadın partner bağımsızlığını kazanabilmek amacıyla erkek partnerinden boşanmaya karar vermişti.
Bazı çevreler Japonya’daki bu durumu eleştirmekte, gençlerin sorumluluklarından kaçtığını ve günümüzde kadınların sabırsız olduğunu söylemektedir. Acaba durum sahiden böyle midir?
Bu bağlama iyi bir örnek olarak 2016 yılında, evlilik temalı dizi The Full-Time Wife Escapist (Nigeru wa Haji da ga Yaku ni Tatsu) Japonya’da oldukça popüler olmuştu. Bu dizi, 2012- 2017 yılları arasında yayınlamış bir mangadan uyarlanmıştı.
Bu mangada, yüksek lisansını tamamlamış ancak iş bulamamış kadın karakter Mikuri, Mikuri’yi temizlikçi olarak çalıştıran bir mühendis olan Hiramasa ile ‘sözleşmeli’ evlilik yapar ve evlilik kavramı üzerinden toplumsal algı yeniden düşünmeye zorlanır. Burada sözleşmeden kasıt, kadının ev işleri için kocasından ‘yeterli miktarda ücret’ alması ve eşinin de ona saygı gösterip maddi karşılık verdiği bir iş akdine girmesidir.
Bu ‘sözleşmeli evliliğin’ kendisi oldukça gerçek dışıdır, ancak Japon gençleri, özellikle de kadınlar, neden bu hikayeyle ‘gerçekmiş gibi’ ilişki kurmuşlardır?
Bunun nedeni, en azından Japon toplumunda pek çok kişinin, sadece evlilik konusunda değil, toplumsal olarak da kadınlara gerçekten ‘eşitsiz’ davranıldığının düşünülmesi olabilir.
Bu hikayedeki ana karakter Mikuri, psikoloji mezunudur ve kariyer açısından Hiramasa’dan hiçbir şekilde aşağı değildir. Ancak gerçekte Mikuri sadece geçici bir iş bulabilmiş ve bu işte de sözleşmesi yenilenmemiştir. Bununla birlikte, normal bir evlilik yapıp bir aile kurduğunda, yaptığı ev işleri ve çocuk bakımı için bir şirkette çalışırken elde edeceği ‘takdiri’ görmeyecektir.
Mikuri’nin bu hikâyede karşılaştığı çeşitli çatışmalar, Japon toplumunun gerçeğini gözler önüne serer; toplumda erkeklere ‘gerçek yeteneklerinin’ üzerinde itibar görürken, kadınlardan hayatlarının her alanında sorumluluk almaları beklenir, buna rağmen hak ettikleri takdiri kazanamazlar.
Erkeklerin işlerinde gösterdikleri en ufak bir çaba bile takdir sebebi iken, kadınlar hayatlarını buna adamış olsalar dahi ancak şirketteki en üst düzey erkeğin yardımcısı ya da vekili pozisyonuna gelebilmektedirler.
Japonya’da evlilik oranlarındaki düşüşün sebebi bir ‘Mason komplosu’ ya da Batılı toplumsal cinsiyet görüşlerinin yayılmasının etkisi değildir. Mesele, karakter, çaba ve yeteneğin adil bir şekilde değerlendirilmesinin önemine karşı gösterilen duyarsızlığın toplumu erozyona uğratmasıdır.
Mikuri’nin Hiramasa’ya olan aşkı, ‘sözleşmeye dayalı ilişkileri’nin ötesinde, onun saygın bir kariyere, güce ya da paraya sahip olmasından ya da yaptığı işin başarılı olmasından kaynaklanmıyordu.
Hiramasa en başından beri Mikuri’nin kişiliğini ve yeteneklerini takdir etmiş ve karşılığında onu mutlu etmek istemişti. Hatta Mikuri’nin kendisini terk etmesini istemediği için kendi yetersizlik duygusuyla bile mücadele etmişti. Çünkü her şeyden önce Mikuri’yi seviyordu.
Öte yandan Hiramasa’nın kaslı bir vücudu, özgüveni, gür sesi ya da erkek arkadaşlarıyla gece yarısına kadar içmeye devam edebilecek gücü yoktur, ancak mangada bunlar ‘ideal erkeklik’ olarak tasvir edilmiştir.
“Seni seviyorum. Seninle evlenmek istiyorum. Ancak meşgulüm, ev işleri ve çocuk bakmak için zamanım yok. Bütün ev işlerini sen yapmalısın.”
Hiramasa karakteri, yukarıdaki ifadeleri sorunlu olarak görmeyenleri kendileri hakkında düşünmeye teşvik ediyor gibi görünüyor.
Başka bir deyişle, başkasını “sevmek” adı altında kendilerini sevmeye çalışanlara bir uyarıda bulunuyor.
Şaşırtıcı bir şekilde, birçok insan partnerini kendi hayatında ‘biraz uzun ömürlü ve kullanışlı bir batarya’ olarak kullanarak ‘hayatı birlikte yaşadığını’ düşünüyor.
Ancak ‘seni seviyorum’ demek, ‘o zaman benim için çalışacaksın, değil mi?’diyerek eşinizi tüketme hakkını talep etmek anlamına gelmez.
Evlilik, kendi hayatlarımızı daha parlak hale getirmekten ziyade, başkalarında bizde olmayan kişilikleri, cazibeleri ve yetenekleri bulma ve onlara adil bir şekilde değer verme perspektifini kazanmadığımız sürece insanları tüketen abes bir toplumun mikrokozmosu olarak var olmaya devam edecektir.