Amerika’nın en makbul insanları Anglosakson ülkelerinden gelen beyaz ırka ait vatandaşlarıdır. Cadde ve sokaklarda polis şiddeti ile öldürülen ve toplumun dışladığı siyah renkliler ve yabancılara yapılan muamele bugün bile ne insani ne hukukidir. Zenciler, Kızılderililer ve diğer Amerika yerlileri, halen en kötü şartlarda yaşayan ve muamele gören modern köleler, sığıntılar ve yabancılar olarak görülmektedir.
Arif ALTUNBAŞ

Bir devletin başka toplulukları, ulusları, devletleri; askeri, siyasal, ekonomik ve kültürel egemenliği baskısı altına alarak orada yayılması veya yayılmacı bir politika izlemesine kolonyalizm veya sömürgecilik denir.
Sömürgecilik 15. asrın başlarında Avrupa devletlerince köle ticareti ile başlamış ve daha sonra Afrika ülkelerini işgal ve istilacı hegemonyal bir kimliğe büründürmüştür. İngilizler buna, “Afrika’ya hücum” diyerek özetlerler.
Sömürgeciler işgal ettikleri ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, iş gücünü, pazarlarını sömürmekle kalmamışlar o halkları sosyal, kültürel, ekonomik, tarihi ve demografik yapısına kadar değiştirerek oraların sahipleri olan halkları yabancı, yabancıları da ev sahibi durumuna getirmişlerdir.
İşgalci güç olarak o ülkeye dayattıkları emperyalist düzen ve sistemlerini de meşrulaştırmak ve yaymak için oralara atadıkların sömürge valileri veya vesayet, iktidar ve hükümetlerini kullanarak bugünlere kadar emperyalist amaç ve hâkimiyetlerini sürdürmüşlerdir.
Kendilerini diğer insanlardan daha seçkin ve üstün gören batı emperyalizminin beyaz adamları, Afrika’ya şimdiye kadar dünyanın yaşamadığı barbarlığı yaşatmışlardır. 19. yüzyılda Avrupa’da sözde bilimselliğe dayandırılan beyaz adam üstünlük iddiaları, daha sonra ırkçılık ve faşizmi doğurmuştur. Bu kibir saltanatı II. Dünya Savaşı’nda 100 milyona yakın insanın ve milyarlarca maddi manevi varlığın yıkım ve felaketine yol açmıştır.
1776 Amerikan bağımsızlık bildirgesinde, “Tüm insanların eşit yaratıldığını, Yaradanları tarafından kendilerine devredilemez hakların verildiğini ve bu hakların Yaşam, Özgürlük ve Mutluluğa Erişme haklarının bulunduğu gerçeklerinin apaçık ortada olduğunu kabul ediyoruz” denmesine rağmen 1965 yılına kadar Amerika’daki zenciler, beyazların girdiği otel, restoran, tren, otobüs, lavabo, tuvalet ve çay-kahve içtikleri sosyal tesislere girmesi bile yasaktı. Bu mekânların kapılarında, “Buraya köpekler ve zenciler giremez” yazıyordu.
Bu utanç verici barbar uygulama, bugün zencilerin batı ülkelerinde sadece spor, şarkı, eğlence, mankenlik veya seks objesi olarak kullanıldığı mekânlara dönüştü. Siyah derililer ve beyaz olmayanlar, batı ülkelerinde halen 2. ve 3. sınıf insan veya modern köle muamelesi görmektedirler. Amerika, İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci ülkelerde, en kötü yerlerde, en pis işlerde, en az maaşla, en kötü şartlarda çalıştırılan baba ve anneleri köle olarak alınarak buralara getirilen bu insanlardır.
Amerika’nın en makbul insanları Anglosakson ülkelerinden gelen beyaz ırka ait vatandaşlarıdır. Cadde ve sokaklarda polis şiddeti ile öldürülen ve toplumun dışladığı siyah renkliler ve yabancılara yapılan muamele bugün bile ne insani ne hukukidir. Zenciler, Kızılderililer ve diğer Amerika yerlileri, halen en kötü şartlarda yaşayan ve muamele gören modern köleler, sığıntılar ve yabancılar olarak görülmektedir.
Bu ayrıcalık ve zulme karşı 1965’te Amerika’da siyah derililer “Sivil Haklar Yasası” çıkması için ayaklandılar. Aynı yıl “oy verme hakkı yasası”na sahip oldular. Böylece 1965 yılında oy verme de dâhil olmak üzere temel hak ve hürriyetlerde onlar da kanun karşısında eşit sayıldılar. O zamana kadar beyaz batılının evlerinde besledikleri kedi ve köpek, ahırlarında baktıkları domuzlar, siyah derililerden daha üstün ve kıymetli idi.
Şimdi teoride eşit ama pratikte siyahiler yine de esir ve köleler gibi, kızılderililer kadar sevilmeyen ve nefret edilen insanlar olarak muamele görmektedirler. Yasalar pratikte öteki insanlarla eşit ve adil olarak uygulanmadığı sürece, su üzerine yazılmış bir yazıdan farksızdır. Halen zenciler, Kızılderililer ve Amerika’nın yerlileri, Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki “Bütün İnsanlar…” cümlesinin dışında görülmekte ve tutulmakta olduğunu, pratikteki uygulamalarda görüyoruz.
Bu anlayış, ABD’nin, NATO ve ortaklarının Afganistan’da, Irak’ta, Somali’de, Mali’de, Nijer’de, Burkina Faso’da, Sudan ve diğer Afrika ülkelerinde de aynı mantık ve anlayışla işlemektedir. ABD ve ortaklarınca bu ülkelerde milyonlarca masum insan mağdur ve katledildi. İnat ve ısrarla bu zalim ve alçak düzen hâlâ birçok Afrika ülkesinde yürürlüktedir.
Nihayet son yıllarda Afrika halklarından bazıları bu gerçeğin farkına varıp uyandılar. Ezeli düşmanlarına ve atalarının katillerine âşık olmanın ahmakça, aptalca boş bir tutku ve ihanet olduğunu anladılar. Onun için Mali, Burkina Faso, Nijer ve daha birçok Afrika ülkesi bu zulme, sömürüye ve işgale artık bir son vermek için ayağa kalkarak cellatlarına ve yerli işbirlikçilere başkaldırmaya başladılar.
Nijer’de meydana gelen askeri darbeden sonra başını Fransa ve batılıların çektiği “Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu’nun (ECOWAS)” ülkeye silahlı müdahale konusunda onay vermesi üzerine, Rusya bu durumun “uzun süreli bir çatışmaya” yol açabileceği konusunda uyardı. Amerika ise buradaki milyonlarca dolar yatırımlarını öne sürerek askeri müdahaleye karşı olduklarını söylediler.
Batı emperyalizmine karşı darbe yanlılarının Rusya ve Türkiye bayraklarıyla sokaklar ve meydanlarda boy göstermesi, bize Türkiye’nin birçok mazlum coğrafyada olduğu gibi Afrika’da da beklenen kardeş ülke olduğunu bir daha ortaya koymuş oldu. Kafkaslar, Orta Asya, Ortadoğu, Balkanlar, Kuzey Afrika gibi Afrika da Türkiyeli kardeş ve dostlarını bekliyor. Muhteris iç muhalefetin makam ve mevki sürtüşmeleri ve çatışmalarıyla kaybedecek vaktimiz yok. Sadece Afrika değil, dünya Türkiye’nin güçlü, kuvvetli, kararlı ve istikrarlı gelişini bekliyor.
Başta Amerika ve Fransa olmak üzere ezeli rakiplerimiz ve düşmanlarımız batılı emperyalist ülkelerin bundan hiç hoşlanmadığı belli. Afrika’nın uyanış ve kıyamından millet olarak biz mutlu ve umutluyuz. Yaşasın mazlum Afrika halklarının emperyalist güçlere karşı şanlı dirilişi ve direnişi.
Yaşasın Müslümanların uyanışı, birliği, beraberliği ve yeniden yeryüzüne barış ve huzur, özgürlük ve bağımsızlık getirme mücadelesi.