Tüm bunları bir çocuğun asla sıkılıp, alıp başını gidemeyeceği şekilde, harikulade bir kurgu ve cazibe ile anlatırdı Saliha abla. Tiyatral anlatımı ile kendimi tam da o mevzunun öznesi ve baş kahramanı gibi düşler, adeta o dünyanın içinde kaybolurdum.
Öznur GÖRÜR KISAR

Çocukluğumun kahramanını sorsalar bir gün; hiç düşünmeden Saliha abla deyiveririm. İlk Kur’an-ı Kerim öğretmenim, tanıdığım ilk bilge insan.
Evindeki tahta döşemelerinin garip ve esrarlı gıcırtısı, tahta oda kapılarının tam kavuşmadığı (Kavuşmak: Anneannemin kapıyı örtme kavramı ile eş anlamlı kullandığı bir deyiş) mütevazi ve sade ev ortamında, onun misafiri olmak, bir çocuğun adeta Samanyolu’nda bir keşif yolculuğunda olması anlamına gelirdi benim için. Kavuşma mevzusuna gelirsek yeniden, Saliha ablanın evindeki tahta kapılar, zamanla eski hacminden biraz farklı bir büyüklüğe dönüştüğü için belki de tam bir kapanma, kavuşma gerçekleşemezdi. Biraz rutubet, biraz da kapının yıllar içerisinde bulunduğu konumdan aşağıya doğru inmesi ile belki, kavuşmayı engelleyen bir durum ortaya çıkardı.
Saliha ablanın evine konuk oluşum neden benim gibi küçük bir çocuğun veya bir genç kızın hayretini bu denli celp ederdi? Çok renkli, keşfedilmesi gereken, ilginç ve çok fazla objenin bulunduğu bir ev ortamına mı sahipti? Hayır, fakat Saliha ablanın bana anlattıklarının her biri, kendimi içinde bulabileceğim, bir çocuğun en sade ve cazip bir şekilde anlayabileceği, özdeşim kurabileceği, adeta içinde kaybolabileceği kadar ilginç ve güzel olduğuydu. Ve her bir anlattığı şeyin yıllar geçtikçe benim yeniden keşfedeceğim hakikatler ile dolu olduğuydu.
İkindi vakitlerinde çoğu kez evinin bulunduğu küçük yeşil tepede, kapısının önünde akşam sefalarının yanı başında, onu bazen lacivert, bazen kahve rengi büyük namaz örtüsünü örtmüş halde ve mütebessim bir çehre ile bana bakarken görür, eve giderken yolumu değiştirir, bir anda onun dizlerinin dibinde buluverirdim kendimi. Dünyanın en önemli konuğu gibi hissettiğim mütevazi minderde saatlerce bana anlattığı harikulade şeyleri dinler. Kendimce çok önemli çıkarımlar yapar, hayatımla ilgili kararlar alıverirdim. Tüm bunları bir çocuğun asla sıkılıp, alıp başını gidemeyeceği şekilde, harikulade bir kurgu ve cazibe ile anlatırdı Saliha abla. Tiyatral anlatımı ile kendimi tam da o mevzunun öznesi ve baş kahramanı gibi düşler, adeta o dünyanın içinde kaybolurdum. Elindeki minik çubuk ile akşam sefalarının toprağını havalandırırken minik bir toprak öbeği ile güya kendisinin bir an ahirete göçmüş olduğunu hayal eder, kabristanındaki kalabalığa ses olur, bana o kurgunun tüm ayrıntılarını resmederek anlatırdı. Aslında küçük bir çocuğa o minik kurgu ile ahiret inancı ve tevhid ilkesini hiç ürkütmeden, üzmeden, kâh beni kahkahalar içinde gülmekten karnım ağrıyana dek, kâh gözlerim dolu dolu olana dek o masalın içinde tutardı. Şimdilerde anlıyorum öğrettiği her şey aslında bir çocuğu ürkütmeden, sıkmadan, bıktırmadan nasıl anlatılabilecekse tam da öyle bir bilgelikle, zihnime nakşettiği hakikatlerdi.
Uzun kış gecelerinde akşam oturmalarına gidişimiz için nasıl heyecanlanır, nasıl anneme ısrarcı olurdum kim bilir? Hemen mutfağa girişir pişi hazırlar, çay ikramıyla yer sofrasının başına oturur, gerçek ikramı olan sohbeti ve muhabbetinde kaybolurdum. Muhabbetin en koyu anında bir an duraksar, hemen soba geçmesin diye odun, kömür ile sobayı beslerdi. Sobanın kapağı açılır açılmaz alevler odanın tavanına garip şekillerle yansır, o esnada yeni bir hayal dünyasında bulurdum kendimi.
Küçük kardeşimi hafızlığa teşvik etmek için, tıbbıye okuduğunu da hayal ederek, kendi yaşlılığını ve kardeşime bastonu ile gidişini hayal eder; lütfen bu yaşlı hanıma müsaade ediniz ben hafız Dr. …Beyefendiye gidiyorum şeklinde bir tablo resmeder, kardeşim ve ben kıkır kıkır kıkırdayarak onun o haline gülüşürdük. Harika bir eğitim metodu ve mükemmel bir motivasyon yöntemi kullanırdı. Şimdilerde anlıyorum o demlerde, o düşürdü gönlüme o sevgiyi. İşte tam da o motivasyon ile hıfz nasip olmuştu.
Bir çocuğa inanmak her şeydi. Bir çocuğun dünyasına girebilmek her şey. Hele bir çocuğa inanmayı anlatabilmek, böyle zor bir konuyu aşkla anlatabilmek, dünyanın en kıymetli işiydi. Saliha abla bunu başarmıştı.
Yıllar geçti, Saliha ablanın hastalığı esnasında; evladının, torunlarının bile adını unuttuğu oldu. Fakat elindeki tesbihi, namaz saatlerini ve başındaki örtüyü hiç unutmadı. Böyle bir salihayı, tıpkı onun beni evinde misafir edişi gibi, cennet de misafir etmez miydi?
Rahmetle…