Kırk Kandil -27-

Ammar B. Yasir

Müşriklerin dayanılmaz baskı ve işkencelerine artık tahammülü kalmadığı bir gün Ammar, sırf bu işkencelerden kurtulmak maksadıyla onların arzusuna uyarak Lat ve Uzza lehinde ve Hz. Peygamber’in aleyhinde konuşmak zorunda kaldı.

Rıza SAVAŞ

Prof. Dr., Dokuz Eylül Üni. İlahiyat Fak. Emekli Öğr. Üyesi

Güney Arabistan’da yaşayan Ans kabilesine mensup olan Ammar’ın babası Yasir b. Amir ile kardeşleri Haris ve Malik kaybolan dördüncü kardeşlerini bulmak için Yemen’den Mekke’ye geldiler. İki kardeşi geri dönen Yasir Mahzum oğullarından Ebu Huzeyfe’nin himayesine girdi ve Sümeyye bint Hayyat adlı cariyesiyle evlenip Mekke’ye yerleşti. Bu evlilikten Ammar dünyaya geldi. Hz. Peygamber’in Dârülerkam’da bulunduğu sırada İslam’a giren Ammar, Müslümanlığını açıklayan ilk yedi kişiden biridir.

Ammar’ın Sıffin Savaşı’nda 37/657 tarihinde yaklaşık doksan yaşında öldürüldüğü rivayet edildiğine göre miladi 567 tarihinde doğduğu kabul edilebilir. Ayrıca Ammar’ın Müslüman olduğu sırada 40 yaşları civarında olduğu da kaynaklara yansımıştır. 

Annesi Sümeyye, babası Yasir ve kardeşi Abdullah da onun yönlendirmesiyle İslâm’a girdiler. İlk müslüman olan kırk kişi arasında yer alan Yasir ailesi, Mekke’de kendilerini himaye edecek kimseleri olmadığı için Kureyşli müşriklerin ağır zulüm ve işkencesine maruz kaldılar. Fakat imanları sebebiyle başlarına gelen bu sıkıntılara sabırla göğüs gerdiler. Annesi Sümeyye ve babası Yasir bu işkenceler sonunda Ebucehil tarafından öldürülerek İslâm tarihindeki ilk şehitler oldular. 

Müşriklerin dayanılmaz baskı ve işkencelerine artık tahammülü kalmadığı bir gün Ammar, sırf bu işkencelerden kurtulmak maksadıyla onların arzusuna uyarak Lat ve Uzza lehinde ve Hz. Peygamber’in aleyhinde konuşmak zorunda kaldı. Müşriklerin elinden kurtulur kurtulmaz hemen Hz. Peygamber’e koşan Ammar, başına gelenleri anlattı. Hz. Peygamber ona bu sözleri söylerken kalbinde neler hissettiğini sordu. Ammar da iman ile dolu olan kalbinde en ufak bir değişiklik olmadığını söyleyince, Hz. Peygamber yine işkenceye uğrarsa aynı sözleri söylemesinin bir mahzuru bulunmadığını ifade etti. Nitekim bu konuyla ilgili olarak nâzil olan ayette kalbi imanla dolu olduğu halde dininden dönmeye zorlananların söyledikleri sözlerden sorumlu olmadıkları şöyle açıklanmıştır:

مَنْ كَفَرَ بِاللّٰهِ مِنْ بَعْدِ اٖيمَانِهٖٓ اِلَّا مَنْ اُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْاٖيمَانِ وَلٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْراً فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللّٰهِۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظٖيمٌ 

“Kalbi iman ile mutmain olduğu halde iken ağır baskı altında olan kimse dışında her kim, inanıp güvendikten sonra Allah’ı inkâr eder ve kalbini inkâra açarsa işte Allah’ın gazabı bunlaradır ve bunlar için çok büyük bir azap vardır.”[1]

Hicretten sonra Hz. Peygamber, Ammar’la Huzeyfe b. Yemân arasında kardeşlik bağı kurdu. Mescid-i Nebevi’nin inşası sırasında büyük gayret sarf eden Ammar, bu işi çok benimseyerek yaptığını çalışırken şarkı söylediğinden anlıyoruz. Şu iki mısra onun söylediği kasidedendir: 

نحنُ المسلمُونَ نَبتَني المساجدا  – يظل فيها راكعاً وساجدا


Biz mescitler yapan Müslümanlarız. – Oralarda rükû ve secde edenler bulunur.

Hz. Peygamber’in bulunduğu bütün savaşlara katıldı. Hz. Ebubekir devrinde ise Müseylimetülkezzâb ile yapılan Yemâme Savaşı’nda bir kulağını kaybettiği halde yiğitçe savaştı ve dağılmak üzere olan İslâm ordusunu yeniden toparladı. Hz. Ömer devrinde Kufe’ye vali olarak gönderildi (21/641-42) ve bu sırada gerçekleşen Nihavend Savaşı’na ve Huzistan’ın fethine katıldı. Hz. Osman’ın icraatlarını eleştiren muhalefet saflarında yer aldı ve bu yüzden iktidar yanlıları tarafından baskılara maruz kaldı.

Hz. Osman’ın şehit edilmesi üzerine Hz. Ali’ye biat etti. Cemel ve Sıffîn savaşlarında onun yanında yer aldı. Sıffîn Savaşı’nda doksan küsur yaşlarında olmasına rağmen Hz. Ali’nin yaya birliklerinin komutanı olarak savaşırken şehit edildi ve Hz. Ali’nin kıldırdığı cenaze namazından sonra orada defnedildi.[2]

Ammar, sade ve nezih bir hayat yaşadı. Onun hiçbir namazını kazaya bırakmadığı rivayet edilir. 

 Allah İslam’a hizmet edenlere rahmet eylesin!

246-265.


[1] en-Nahl 16/106.

[2] İbn Sa’d, Tabakat, III, 246-265.