“Bu kitap hayli farklı; her şeyden önce bir asırlık Cumhuriyet tarihi boyunca geniş mânasıyla dinle, Müslümanlıkla, laiklik politikalarıyla, din-siyaset ilişkileriyle, mevzuatla, dinî yaşantıyla alakalı bütün meseleleri bir şekilde ve birbiriyle irtibatlı olarak ele alması hedeflenmiştir. Onun için laiklik gibi, din eğitimi, Diyanet gibi ana konular yanında cami mimarisi de var, Medeni Kanun ve türbeler de var, başörtüsü yanında medeniyet ve Avrupa fikri de, hilafet ve İslâm dünyası yahut Kudüs meselesi de var. 70 başlık…”
Prof. Dr. İsmail KARA ile yeni kitabı “Resimli Cumhuriyet Din Kitabı”nı konuştuk.
İstifadenize.
İNSİCAM

S- Kıymetli hocam evvela böyle abidevi bir eser ortaya koymanızdan dolayı teşekkürlerimizi sunarız. Okuyucular nezdinde ilgi ve alaka görmesini temenni ederiz.
Önce şunu sormak isterim: Bu kitabı yazma, böyle bir çalışma fikri nasıl oluştu? Önceden planlamış mıydınız yoksa yıllar içinde topladığınız bilgi ve malzemeler, sizi bunları bir kitapta toplamaya mı itti?
C- Sizin de çok iyi tahmin edeceğiniz üzere böyle bir eser kısa zaman içinde tasarlanıp tamamlanamaz. Arkasında 30-35 sene var. İhtisas alanım çağdaş Türk düşüncesi ve çağdaş İslâm düşüncesi olduğu için Cumhuriyet devri de doğrudan bu sahanın içine giriyordu. Nitekim başta iki ciltlik Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm kitabı olmak üzere bu sahada bir kısmı akademik, bazıları deneme tarzında birçok çalışma yaptım, yapıyorum.
Bu kitap hayli farklı; her şeyden önce bir asırlık Cumhuriyet tarihi boyunca geniş mânasıyla dinle, Müslümanlıkla, laiklik politikalarıyla, din-siyaset ilişkileriyle, mevzuatla, dinî yaşantıyla alakalı bütün meseleleri bir şekilde ve birbiriyle irtibatlı olarak ele alması hedeflenmiştir. Onun için laiklik gibi, din eğitimi, Diyanet gibi ana konular yanında cami mimarisi de var, Medeni Kanun ve türbeler de var, başörtüsü yanında medeniyet ve Avrupa fikri de, hilafet ve İslâm dünyası yahut Kudüs meselesi de var. 70 başlık…
İkinci olarak dili ve akışı üniversite düzeyi ve üstü eğitim almış her insanın rahatlıkla takip edip istifa edebileceği şekilde inşa edilmiştir.
Üçüncüsü ise konularla alakalı her türden 850 civarında görsele ve onların altyazılarına yer vermiş olması. Her üç maddenin de kendine göre istisnailikleri var.
S- Eserin adı, “Resimli Cumhuriyet Din Kitabı”. Sanki kitabın ismi, muhtevayı tam yansıtmıyor, hatta küçültüyor gibi. “Belgeli Cumhuriyet Din Kitabı” gibi başka bir şey olsaydı diye düşündüm. İsmi seçerken neyi öncelediniz?
C- Teklifiniz doğru olabilir, ben “Resimli” tercihi ile hem bir ironiye işaret ettim hem de sizin kasdettiğinizi vereceğini düşündüm. Kullandığım görsel malzemenin hepsi belge niteliğinde değil ayrıca. Hususiyle sanat eseri olanlar farklı ve hatta zıt yorumlara çok müsait.
S- Kitapta çok zengin, belki de Türkiye’de tek denilebilecek bir görsel malzeme var. Bu kadar fotoğrafı, resmi, karikatürü, tabloyu, afişi, ilanı, belgeyi nasıl topladınız, nasıl muhafaza ettiniz, bunları kitaba nasıl yerleştirdiniz?
C- Tevazu sınırlarını zorlamadan bu kitabın istisnai taraflarından birinin görseller olduğunu söyleyelim. Ve ancak bir kurumun yapabileceği bir şey bu. Her meslekten, her meşrepten, her seviyeden insana bunlar çok şey öğretecek veya hissettirecektir. Bu malzemeyi araştırmanın, takip etmenin, biriktirmenin, hele tasnif etmenin arkasında da uzun bir tarih, takip ve yoğun bir emek var. Sadece ilgilenmek yetmez. Aslında hem maddeten hem yer-mekân açısından hem de vakit itibariyle benim imkanlarımı aşan yahut zorlayan bir şey. Ama uzun bir zaman içine yayıldığı ve her halükârda vaz geçilmediği için mümkün ve müyesser olabildi. Ayrıca benim tek işim, hatta esas işim bu değil; koleksiyoner yahut arşivci değilim.
Fakat biraz da tarihçi tarafım üzerinden şunu erken farkettim: Bir meseleyi görsellerle, onlar üzerinden de anlatabilirsiniz, belki göz hafızasına da işaret ettiği için daha iyi, daha imkânlı anlatabilirsiniz. Bu konuda kitaplar, metinler de okudum, hâlâ okurum. Kullandığım görseller arasında öyleleri var ki ben onun etrafında bir kitapçık yazabilirim. Zannederim kitaptaki mufassal görsel altyazıları bunu ele veriyordur.
S- Sanırım elinizde kitapta kullanmadığınız başka bilgiler, belgeler, malzemeler de vardır. Varsa şayet, bunları ne yapmayı düşünüyorsunuz? Elimizdeki üç ciltlik eserin arkası gelir mi?
C- Latife yapmak caizse daha defteri kapamadık diyelim. Yaralar açık olduğu için yazmayı hep geriye attığım Yeni Müslüman Kadın-Başörtüsü-Tesettür-Mahremiyet konularında görselli bir kitap yazacağım. Aynı şekilde cemaatlar, yeni cami mimarisi, halk Müslümanlığı konularında da… Bazıları için hiç değilse iyi sergiler açmak ve iyi hazırlanmış, iyi basılmış sergi kitapları yayınlamak istiyorum. Fakat kurumların şartları ve imkânları bunlara çok açık değil. Bakalım hangileri kısmet olacak? Ayrıca çalışma tarzım itibariyle makalelerim ve kitaplarım olduğu gibi kalmaz, devamlı ekler alır, gelişir, başka dallar ve meyveler verir.
Şunu da ekleyeyim; severek, önemseyerek biriktirdiğim binlerce görsel malzemenin herhalde ancak onda birini bu kitapta kullanabildim. 850 civarında… Çünkü başta kararlaştırdığım üçte iki metin, üçte bir görsel kullanma kuralına büyük ölçüde uymaya çalıştım. Sabahattin Zaim Üniversitesi görsellerle sınırlı olmayan arşivimi tarayıp hizmete sunmaya başladığı için bunlar da zaman içinde istifadeye sunulacaktır ümidindeyim. Ama memleketimizde maalesef bu işlerin garantisi yok, gönül rahatlığıyla emanet edeceğiniz kurumlar da pek yok. Kütüphane ve arşiv geleneklerimiz ve entelektüel kapasitemiz iyi değil.
S- “Resimli Cumhuriyet Din Kitabı”na bakıldığında, bir ekip çalışması olmadan böyle bir çalışmanın kotarılması zor, hatta imkânsız gibi görünüyor. Tek başınıza bunun altından nasıl kalktınız? Nasıl bir yöntem ve programla çalıştınız?
C- Bu sorunun tam ve açık bir cevabı yok herhalde. Bir kısmı mizaçla alakalı, bazıları çalışma tarzıyla, fikr-i takiple, farkındalıkla, ısrarla… Zor ama imkânsız değil. Maalesef kurumların olmadığı veya üniversiteler ve kütüphaneler dahil çok çelimsiz kaldığı yerde bu iş kişilere düşüyor.
Bizimki de kendi çapında öyle sayılır.
S- Siz yazar ve araştırmacı olarak kendinize düşeni yaptınız, bir eser yayımladınız. Okuyuculardan bekletiniz nedir? “Resimli Cumhuriyet Din Kitabı”nın topluma, kültürel hayatımıza katkısı, etkisi ne olacak? Ne bekliyorsunuz biz okuyuculardan?
C- Türkiye’de dinle alakalı meselelerin -ki bana göre ülkemizde dinle alakalı olmayan hiçbir mesele yoktur- vasıflı bilgilere ve bunlar üzerinden yapılacak yorumlara, değerlendirmelere çok ama çok ihtiyacı var. Dünkü bilgiler ve kanaatlerle bugünü ve yarını idare edemeyiz. Türkiye birçok konuda olduğu gibi bu konuda da kendisini taşıyamıyor, dökülüyor. Dinle alakalı resmî veya yarı resmî kurumlar da öyle; büyüyor ve teknik tabiriyle şişiyorlar ama derinleşme ve yükselme o ölçüde olmuyor; hepimizin, herkesin istifade edeceği bilgi, yorum ve tecrübe havuzlarımız yok. Suni tartışmalar ve kutuplaşmalarla, Türkiye ile irtibatlandırılamayan bilgilerle idare ediyoruz dense yeridir. Vasıfsız bir ilim ve kültür ortamı kutuplaşma konforunu ve rahatlığını sever, onunla tatmin olur. Siyaset kolay yönetmek için haydi haydi sever.
Sade bir örnek vereyim size; Din Derslerinin mecburi olup olmamasına dair bir kısmı lüzumsuz ve sıradan tartışmalar yapıyoruz, bu “Türkiye’de gerçek bir Din Dersi eğitimi var mı?” sorusunu sormanın önünü tamamen tıkıyor. Halbuki esas mesele bu. Din Dersi hocalığı da yapmış bir insan olarak ülkemizde Din Derslerinin mecburi olmasının daha doğru olduğu kanaatindeyim ama müfredatın ve kitapların perişanlığı ve Din Dersi öğretmenlerinin ciddi yetersizliğini konuşan yok. Bu olur mu? Sorarım size; talebelerin Din Dersinden ve din dersi hocalarından memnuniyet derecesi nedir? Bakın İlahiyat Fakültelerinde ve Diyanet’te aktüel cemaat ve tarikat yapılarına kendini hasretmiş mütehassıslar yok, aktüel cami mimarisi ve yeni cami kültürüyle de derinliğine uğraşan yok bu kurumlarda. Bu olur mu? Basın dünyasında da yok. Ama konuşan ve ahkâm kesen çok. Çuvaldızı biraz da belki evleviyetle kendimize batırmamız lazım.
Ben kendi sınırlarımda, sahte bizim taraf-karşı taraf ayrımını esas almayarak bu anlayışa ve gidişe, konformizme de az bilgi ile ahkâm kesmeye de karşı duruyorum; yerinde, sıhhatli ve tedavüle sokulabilecek yorumlar ve çözüm arayışları için seviyeli bir zemin oluşturmaya çabalıyorum. Bu kitabın çok ihtiyacımız olan seviyeli bir bilgi zemininin, bir metodolojinin oluşmasına katkı vermesi en büyük arzum. İlim, fikir ve sanat hayatımızın gidişatı ve kapasitesi iyi sayılmaz. Umarım buna da iyi, uyarıcı ve yükseltici bir girdi verir.
S– Kitabınızın muhtevası çok geniş; siyaset var, din var, tarih, kültür var, mimari var. “Resimli Cumhuriyet Din Kitabı”, herkese hitap ediyor. Şunu sormak istiyorum: Muhataplar, bu muhtevanın tümünü kaldırabilecek mi?
C- Biraz önce de söyledim, kitabın dili ve akışını eğitimli ve bir dereceye kadar okuma alışkanlığı olan herkesin okuyabileceği bir seviyede ve kıvamda inşa etmeye çalıştım. Ayrıca görseller ve altyazıları nisbeten zor bazı meselelerin de anlaşılmasını, kuşatılmasını kolaylaştıracaktır. Onun için prensipte bazı okuyucuların anlamakta zorlanacağı kısımlar olduğunu zannetmiyorum. Bütünü kuşatmak için sıra ile olmasa da her kısmın okunmasında çok fayda var. Hepsi birbiriyle bir şekilde irtibatlı çünkü. Bütünlük meselesi çok önemli. Problemlerimizden biri de bölük pörçük bir malumatla yaşıyor olmamız.
Yine de bir atasözümüzü hatırlatalım: Zafer biraz da hasar ister.
S- Bir de her kesime tenkit var; İslami cemiyet ve müesseselere de, dini bütün olanlara da, İslam’la bağı zayıf olanlara da, İslam’a mesafeli olanlara da, ona düşman olanlara da. Bu durum beraberinde size tenkit de getirecek. Tenkitler, sizi rahatsız eder mi?
C- Benim anlayışıma göre tenkit bir meseleyi yeniden ve farklı önceliklerle, farklı değişkenlerle bir daha ele almak ve soru ve sorunlarla çözümleri, hükümleri iyileştirerek, doğru ile yanlışı ayıklayarak, tahkim ederek, unsurların seviyelerini belirleyerek bir yukarıya çıkarmaktır. Bu bir bilgi zeminini, bir tasvir ve tahlili, bir değerlendirmeyi öncelikle davet eder. Ben bunları yapmaya çalışıyorum. İlmî ve fikrî bir faaliyet tenkitsiz olmaz çünkü bir vaaz yahut hoş sohbet değil. Yalnız üslup meselesi önemli; insaflı ve yol açıcı tenkit var, yıkıcı ve karalayıcı yahut hesabı verilmemiş tenkit var.
İnsanoğlu tenkitten hoşlanmaz, bunu biliyoruz. İlim ve fikir adamlarının ne kadarı hoşlanır, o da müzakereye açık. Bunu bilmekle beraber bu şahsi ve hissi olanı esas almamalıyız diye düşünüyorum. Çünkü meseleler bizden, tek tek kişilerden daha önemli ve devamlıdır. Ben tenkide açığım gibi beylik bir cümle kurmaktan ziyade benim emek verdiğim hususlar ancak daha seviyeli tenkitlerle gelişir ve derinleşir, anlam kazanır, neticede bizi taşıma kapasiteleri artar diyeyim. Buna fikren hazırım. Okuyanın katılma ve tenkit hakkı zaten vardır. Tashih edici, geliştirici, zenginleştirici ve derinleştirici tenkit hakkı ziyadesiyle vardır.
Ayrıca ben bu kitapta ele aldığım konular için sadece dışardan bakan, dışardan araştırıp kanaat belirten biri değilim. Mesleğim itibariyle hemen hepsinin içinde, yanında yöresinde bulundum, birinci derecede yahut tali roller aldım. Hâlâ da bütün bu hadiselerin cereyan ettiği meydanın ortasındayım. Dolayısıyla tenkitlerim aynı zamanda kendime ve kendi mesleğimedir. Evleviyetle öyledir. Bana yönelenler de öyle olacaktır.
S- Muhterem hocam zaman ayırıp sorularımıza cevap verdiğiniz için teşekkür ederiz. Bize, böyle bir çalışmayı kazandırdığınız için müteşekkiriz. Eklemek istediğiniz bir şey varsa, buyurun efendim.
C- Ben de teşekkür ederim.