Günümüzde futbol, beden eğitimi bakımından ne kadar tavsiye edilebilir bilmem ama, dünyanın en ücra köşesine kadar yayılmış durumda. Almanya’da geçen yıl verilerine göre 24 binden fazla futbol kulübü (derneği) bulunuyor ve bunların üye sayısı 7 milyon 400 bin. Yani en çok icra edilen spor futbol. Bu spor türünün vücut sağlığı bakımından faydalı olduğu söylenebilir. Doktorlarımız da bunu teyit edeceklerdir.
Mucahid YILDIZ
Yarım asır önce biz de acizane kenar mahallemizin dar sokağında az top koşturmadık. Önceden kaldırım taşları üzerinde oynardık. Sert taşlara düşüp dizlerimiz kanasa da kaldığımız yerden aynı hızla devam ederdik. Sonraları asfalt olunca bu yol bi sevindik bi sevindik ki sormayın. Zira asfalt yol üzerinde top oynamak hem daha zevkli oluyordu hem de düştüğümüzde dizlerimiz fazla acımıyordu.
Futbola geçmeden önce beden eğitiminin küfrü temsil eden Batı’daki tarihi anlayışı ile İslam alemindeki ve Doğu’daki tarihi anlayışı üzerinde biraz duralım. Roma’da köleler arasından ayrılan gladyatörler birbirlerine karşı ya da vahşi hayvanlara karşı dövüştürülüyor, ekseriyeti binlerce kişinin seyri sefası ve çılgınca el çırpışları arasında can veriyordu. Bizim tarafta ise her zaman ata sporu dediğimiz güreş, ok atıcılığı, at biniciliği zaten neredeyse tüm şahısların yaptığı bir tür beden eğitimi idi.
Batı’da yaygın olan ve artık tüm dünyada kullanılan spor kelimesi hakkında internette verilen bilgiler, belirli kurallarla yarışma özelliği taşıyan, insanları eğlendiren ve dinlendiren faaliyetler olarak tanımlanıyor. Tam olarak böyledir demek istemiyorum ama tarihi gelişmesine baktığımızda sanki Batı’da sporun daha çok yarışma esaslı olup insanları kızıştıran tarafının daha ağır bastığı kanaati var bende. İslam aleminde ve diğer doğu kültürüne sahip ülkelerde ise sporun daha çok hem beden hem de ruh terbiyesine daha çok önem verdiğini görüyoruz.
Futbol tarihinin çok gerilere dayanmadığını hepimiz biliyoruz. Buna benzer bir oyunun milattan önce 3. yüzyılda Çin’de “Cuju” adı altında oynandığı iddia ediliyor. Bugünkü bildiğimiz “modern” futbol oyununun kuralları İngiltere’de 19. yüzyılda yazıldı ve ilk olarak özel okullarla üniversitelerde icra edildi.
Günümüzde futbol, beden eğitimi bakımından ne kadar tavsiye edilebilir bilmem ama, dünyanın en ücra köşesine kadar yayılmış durumda. Almanya’da geçen yıl verilerine göre 24 binden fazla futbol kulübü (derneği) bulunuyor ve bunların üye sayısı 7 milyon 400 bin. Yani en çok icra edilen spor futbol. Bu spor türünün vücut sağlığı bakımından faydalı olduğu söylenebilir. Doktorlarımız da bunu teyit edeceklerdir. Ancak ellerinde sağlığa zararlı türden içecekler ve yiyeceklerle yirmi kişinin top koşturmasını seyredenlerin bu sayede ne kadar sağlıklı oldukları tartışılır. Ayrıca sert bir tür spor olan futbol müsabakalarında oyuncuların sakatlandıkları da sıklıkla görülmektedir.
Gelelim Avrupa Şampiyonasına. Bu yıl bilindiği üzere Almanya’nın değişik şehirlerinde maçlar oynanıyor. Türk milli takımı da malum bu şampiyonada oldukça iddialı. Maçların oynandığı Köln, Dortmund ve Gelsenkirchen gibi şehirlerde çok sayıda vatandaşımız yaşamakta. Türkiye’nin oynadığı maçlarda Türk seyirciler elbette diğer taraftarlardan çok çok daha fazla. Ee bu da milli takım için tabi sevindirici bir durum. Fakat maalesef bu tür taraftarlıklarda günümüzde aşırı derecede artan ahlaki zafiyetten dolayı insanlar ekseriyetle aşırılıktan yana ve hiç de edebe uygun olmayan durumlarla karşılaşıyoruz. Yaşadığım şehirde bizzat başımdan geçen kısa bir tecrübemi sizlerle paylaşmak isterim. Bir yerden gelirken yanımdan spor bir arabanın arka penceresini tamamen kaplayacak şekilde bir Türk bayrağını asmış iki genç yanımdan son süratle geçtiler. Önümde ilerlerken diğer arabaları da geçebilmek için bir sağa bir sola girerek memleketimizdeki tabiriyle bütün araçlara “makas atarak” devam ettiler. Ancak sonunda bir trafik lambasında durmak zorunda kaldılar. Geçtikleri tüm araçlar da buraya geldiler. Bu iki genç sola dönecekleri lamba kırmızı olduğu için beklemek zorundaydılar. Ben ise ileriye doğru gittiğimden lambada yeşil olduğundan ancak pencereyi açıp onları elimle uyarmakla yetindim. Fakat bana da kızmış olacaklar ki korna çalarak tepki verdiler. Şimdi böyle bayrak asarak sözde Türklük gururunu ortaya koyduklarını sanan bu zavallı iki genç hakkında diğer sürücülerin neler düşündüğünü varın siz tahayyül edin. Bu bayrak böyle aşırılık ve vandalizmin sembolü müdür, yoksa edep ve güzel ahlak timsali insanların bayrağı mıdır?
Bugün milli maçları sanki bir savaş havası içinde yaşamanın asla doğru olmadığını düşünüyorum. Başarının ya da başarısızlığın da milletimiz adına çok mana taşıdığı kanaatinde de değilim. Bugün özellikle Batı Avrupa milli takımlarına baktığımızda oyuncuların birçoğunun Afrika kökenli olduğunu görüyoruz. Netice itibari ile nerede bu işi iyi kıvıran bir genç varsa en çok parayı veren onu alıp takımına dahil ediyor. Futbolun diğer spor türlerine nazaran daha çok ekonomik kazanç temini için kullanıldığı da hepimizin malumudur. Bugün merkezi İsviçre’de bulunan FIFA’nın Avrupa ve Dünya şampiyonalarında elde ettiği para miktarı milyarlarla ifade ediliyor.
İdeolojik bakımdan değerlendirildiğinde futbolun seyretmek ve taraftar olmak bakımından hızla yükseldiği tarihlerde (19. yüzyıl ortalarında) milliyetçiliğin de geniş kitlelere yayıldığını görüyoruz. Ülkeler arası futbol müsabakalarında çeşitli milletler arasındaki rekabet, milliyetçilik duygularını da kabartıyor. Ne çare ki bölgeciliğin sınırı olmadığından, şehirler, kasabalar, köyler hatta mahalleler arasında bile bu rekabet kavgalara dönüşebiliyor. Nadiren ciddi çatışmalar yaşansa da Allah’a şükürler olsun ki insanların çoğu aklı selim ile hareket etmesini biliyor. Ancak bu rekabet ortamları insanları daha çok bölgeciliğe, milliyetçiliğe itiyor.
Bu yılın 7 Ekim tarihinde yaşadığımız “Kudüs Tufanı” ameliyesi, adeta yeni bir çağ başlatır gibi tüm dünyayı etkisi altına aldı. Gazze’de yaşanan ve tüm dünyanın haberdar olduğu siyonist zulmü, futbol taraftarlarının ve takımlarının bazılarının, aklı selim tüm insanlar gibi gözlerini açtı. İnsanlığa karşı işlenen bu suçlar bazı stadyumlarda protesto edildi. Filistin bayrakları ve kefiyeler açılarak Filistinli ve Gazzeli kardeşlerimiz desteklendi. Bu elbette sevindirici bir durumdur ve her yerde paylaşılarak insanlar arasında daha çok duyulması sağlanmalıdır.