Ellerimizi açıp dua ettiğimizde, bu duaların bizi harekete geçiren bir güce dönüşmesi gerekiyor. Dualarımız, kalplerimizi uyandırmalı, vicdanlarımızı harekete geçirmeli. Bugün Gazze’de yaşananlar, sadece oradaki insanların değil, bütün dünya Müslümanlarının sorumluluğundadır. Bizim dualarımız aynı zamanda Gazze halkının yanında, aktif bir duruş sergilememizin de temeli olmalıdır.
Sinan ÖZYURT

Resulullah (s.a.v), yakasını bırakmayan borçlar yüzünden sıkıntı yaşayan ensardan Ebu Ümâme’ye, “Sana bir söz öğreteyim mi? Onu söylediğin zaman Allah (cc) kederlerini giderir ve borcunu ödeme imkânı sağlar.” buyurmuş, sabah ve akşam şu cümlelerle Allah’a sığınmasını tavsiye etmişti:
“Allah’ım! Gam ve kederden sana sığınırım, çaresizlik ve tembellikten sana sığınırım, korkaklık ve cimrilikten sana sığınırım, ağır borç altında kalmaktan ve güç sahibi olan kişilerin zulmüne uğramaktan sana sığınırım.”
Ebu Ümâme, Peygamberimizin öğrettiği bu cümlelerle Allah’a sığındıktan sonra hem kederinden kurtulduğunu hem de kısa sürede borcunu ödeme fırsatı bulduğunu söylemektedir. (Ebû Dâvûd, Vitr, 32)
Dua, birçok kişi tarafından sadece zor anlarda sarf edilen bazı sözlerden ibaret zannedilir. Bazıları da duayı, sadece manevi bir teselli aracı olarak algılar. Oysa dua, müminin hem Rabbine yönelişinin hem de dünyadaki sorumluluklarının bir yansımasıdır. Dua, pasif bir bekleyiş değil, aksine insanı harekete geçiren bir güçtür. Gazze’deki Müslümanlar için dua, sadece bir yakarış değil; zulme karşı verdikleri mücadelenin manevi temelidir. Ancak bu dualar, yalnızca Gazze’de yankılanmamalı. Biz, dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanlar olarak, Gazze’nin sesine ses katmalı ve bu duaların bize yüklediği sorumlulukları yerine getirmeliyiz.
Gazze’nin Duaları: Direnişin Kalbi
Gazze, yıllardır devam eden acımasız saldırıların gölgesinde yaşıyor. Son bir yıldır soykırıma varan saldırılar karşısında insanlar, kayıplarıyla, yıkılan evleriyle, bombaların ortasında geçen hayatlarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Ancak bu zor şartlarda dahi dillerinden düşmeyen bir şey var: DUA. Gazze’deki anneler evlatlarını kaybettiklerinde “Elhamdülillah!” diyebiliyorlar; her şeye rağmen Allah’a olan imanları ve tevekkülleri sarsılmıyor. Babalar, toprağa verdikleri evlatlarının ardından “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” (Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz) diyerek Allah’a yöneliyorlar.
Bu dualar, sadece birer sözden ibaret değil; zulme karşı direnişin en güçlü simgeleri. “Hasbunallahu ve ni’me’l vekîl” (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir) diyerek Allah’a tevekkül eden Gazze halkı, bütün zorluklara rağmen sabırla ve onurla ayakta duruyor. Dualar, onları hayatta tutan, mücadelelerinde güç veren en önemli manevi direnç kaynağı. Ancak bu dualar, onları pasif bir bekleyişe sevk etmiyor; bilakis zulme karşı durmanın ve direnmenin en güçlü ifadesi hâline geliyor.
Bizim Sorumluluğumuz: Dua ve Eylem Birlikteliği
Gazze’deki kardeşlerimizin bu duaları, bizler için de bir sorumluluğu hatırlatıyor. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar olarak, elbette duaya sarılmalıyız fakat yalnızca bununla yetinemeyiz. Ellerimizi açıp dua ettiğimizde, bu duaların bizi harekete geçiren bir güce dönüşmesi gerekiyor. Dualarımız, kalplerimizi uyandırmalı, vicdanlarımızı harekete geçirmeli. Bugün Gazze’de yaşananlar, sadece oradaki insanların değil, bütün dünya Müslümanlarının sorumluluğundadır. Bizim dualarımız aynı zamanda Gazze halkının yanında, aktif bir duruş sergilememizin de temeli olmalıdır.
Bu anlamda boykot fiili bir duadır. Zulme destek veren ekonomik güçlere karşı önemli bir sivil direniş yoludur. Bizler, Gazze’deki soykırımı destekleyen şirketlerin ürünlerini boykot ederek, bu zulmün devam etmesine karşı durabiliriz. Dualarımızı eyleme dönüştürmenin en somut yollarından biri, budur. Boykot, yalnızca bir tüketim tercihi değil; mazlumların yanında durmanın ve onların sesine ses katmanın bir yoludur. Bu, dualarımızın gereğini yerine getirmek için atabileceğimiz önemli bir adımdır.
Ebu Ümâme’nin Duası: Eyleme Dönüşen Bir Yakarış
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) Ebu Ümâme’ye öğrettiği dua, bizler için önemli bir ders niteliğindedir. “Allah’ım! Gam ve kederden sana sığınırım, çaresizlik ve tembellikten sana sığınırım, korkaklık ve cimrilikten sana sığınırım, ağır borç altında kalmaktan ve güç sahibi olan kişilerin zulmüne uğramaktan sana sığınırım.” Bu dua, sadece manevi bir teselli değil; aynı zamanda insanı eylemsizliğe düşmekten koruyan bir yakarıştır. “Çaresizlik ve tembellikten sana sığınırım” ifadesi, insanın hareketsizlikten kurtulması ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini hatırlatır.
Bu duanın bize öğrettiği en önemli ders, dua ile sorumluluğun el ele yürümesi gerektiğidir. Dua, bizleri sadece Allah’a sığınmaya değil, aynı zamanda bu sığınmanın gereği olan eylemi gerçekleştirmeye davet eder. Tembellik ve korkaklık, insanı zulme karşı sessiz ve hareketsiz bırakır. Oysa dua, bizleri bu durumu kırmaya ve harekete geçmeye zorlayan bir çağrıdır. Biz de Hz. Peygamber’in Ebu Ümâme’ye öğrettiği bu duayı rehber edinerek harekete geçmeliyiz. Gazze’deki kardeşlerimizin duaları sadece dillerinde kalmıyor, hayatlarının her anına sirayet ediyor. Bize düşen de aynı duruşu sergilemek olmalı. Dualarımız, hayatımıza ve eylemlerimize yön vermeli. Bunun yolu da bütün samimiyetimizle Rabbimize yönelmekten geçiyor. Zaten dua, bir yönüyle tamamen samimiyet değil midir?

Dua ve Eylemin Birlikteliği: Umut ve Direnişin Gücü
Kimi zaman duaları basite alan, küçümseyen ifadelere şahit oluyoruz maalesef. “Duadan ne olacak ki!” demek, insanın manevi açıdan çökmesine ve ümitsizliğe kapılmasına yol açar. Her şeyden önce kişinin, Allah’tan ümit kesmesi anlamına gelir ki bu insanı mahvetmeye yeter. Oysa dua, insanın ruhunu güçlendirir ve eylemlerine yön verir. Gazze’deki Müslümanlar, duaların nasıl birer direniş aracına dönüştüğünü en güzel şekilde bütün dünyaya gösteriyorlar. Dua, sadece manevi bir güç kaynağı değil; aynı zamanda zulme karşı direnmenin ve adaleti savunmanın bir yoludur. Bize düşen de dualarımıza önem vererek onları eylemlerimizle taçlandırmak ve zulme karşı durmanın bir aracına dönüştürmektir.
Boykota katılmak, infakta bulunmak, mazlumların sesi olmak ve zalimlerle mücadele ederek adaleti savunmak; dualarımızın gerçek anlamını bulması demektir. Dua, Allah’a içten bir yakarışın yanında harekete geçmenin, sorumluluklarımızı yerine getirmenin ve adalet için mücadele etmenin en güçlü aracı olmalıdır. Gazze’deki insanlar, bu dualarla direniyor. Biz de aynı dualarla Allah’a yönelirken, bu duaların eylemsiz kalmasına izin vermemeli, Gazze’deki ve yeryüzündeki bütün mazlumlar için aktif olarak çalışmalıyız.
Gazze’nin Sesi Olmak: Sorumluluğumuzu Üstlenmek
Gazze’de yükselen her dua, yalnızca bir yakarış değil; aynı zamanda zulme karşı bir direniş çağrısıdır. Biz, dünyanın dört bir yanında yaşayan Müslümanlar olarak bu çağrıya kulak vermeli ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Dualarımız, eylemlerimizle birleşmeli; boykot, infak ve fiili yardımlarla mazlumlara ses ve nefes olmalı. Çünkü dualarımız, bizi harekete sevk eden yol haritalarıdır. Gazze’nin sesi olmak, dualarımızı hakiki anlamına kavuşturmak ve bu duaların bize yüklediği sorumluluğu yerine getirmektir.
Ne mutlu zalimin karşısında durup mazlumun sesi olanlara!