Teoman Duralı’nın Felsefe-Bilim Görüşü Etrafında

Teoman Duralı, felsefe-bilimin felsefe bileşeni olarak filo-sofiya’yı esas almıştır. “İmdi, biz de burada kadim felsefe yapma usulü ile üslubuna geri dönüyor, felsefemize filo-sofiyayı esâs alıyoruz. Filosofluk inayetine mazhar olmadığımızdan, filo-sofiya âlemine, tabii ki, girmiyoruz, giremiyoruz. Ama yapmağa, kurmağa gayret gösterdiğimiz felsefenin membaı olarak filo-sofiya’yı görüyoruz.

Durmuş GÜNAY

Prof. Dr., Maltepe Üni.

Giriş

Ş. Teoman Duralı, felsefe-bilimi bir toplumun/milletin beyni mesabesinde görür. Duralı, çalışmalarının odak noktasına felsefe-bilimi koymuştur. Felsefe alanında, özellikle felsefe-bilim alanında teorik düzeyde ortaya koyduğu çok sayıda eserinin yanı sıra, felsefe-bilimin kurumsallaşmasına yönelik bir vakıf kurulması için hazırlık çalışmaları yapmıştır. “Kutadgubilig Türk Felsefe-Bilim Araştırma Merkezleri Birliği Vakfı” adıyla bir vakıf senedi taslağı hazırlamış ve yayımlamıştır (Duralı, 2002, s.243-248).

Duralı, verdiği bir röportajda konuya dair şunları ifade etmiştir (N’aber, 2009): “En önemli ülküm, idealim Türkiye’de, başkalarının 400 yıl önce oluşturdukları bir şeyin kurulmasıdır. Bir felsefe-bilim akademisinin meydana getirilmesidir. Bir toplumun, bir milletin en önemli işi felsefe-bilimdir. Bunu iyi başardığımız takdirde, bunu yoluna koyduğumuz taktirde, sanatımız da ilerleyecek teknolojide de iş göreceğiz demektir. O olmadığı taktirde beynimiz yok demektir. Her şeyi dışardan alıyoruz, taklit yoluyla alıyoruz, teknoloji olsun sanat olsun bilimin kendisi olsun taklit yoluyla alıyoruz.  O da pot oturuyor, eğreti oturuyor. Birinci derecede ihtiyaç duyduğumuz böyle bir kurumu oluşturmaktır. Yıllardır bu konuda kafa ve çene yoruyorum.

Bu çalışmada, Duralı’nın bir millet için önemini ısrarla vurguladığı felsefe-bilimi, kendi eserlerinden hareketle anlamaya çalışacağız.

1. Felsefe-Bilim Nedir?

Felsefe-bilim, uygulama ve yarar gayesi söz konusu olmayan, “yalnızca bilmek uğruna bilgi edinmeği istemek” gayesini güden teorik ve sistemli bir etkinliktir. Uygulama ve yarar gayesi taşımayan etkinlik, teoriktir. Mantık düzeni içinde yürütülen etkinlik sistematiktir. Felsefe-bilimin kurucusu Aristoteles’tir (Duralı, 2017, s.13).

Felsefe-bilim, hem bilimin hem de felsefenin araçlarını bir arada kullanarak insanlığın bilgi arayışında daha bütünsel bir anlayış geliştirmeye çalışır.

Bilgeliğin kendinden fışkırdığı pınar, aklıselimdir. Aklıselim, aklın, tecrübelerden hareketle duyu verileri arasında geniş kapsamlı ilişkiler kurarak onları aşan sonuçlar çıkarabilme niteliğidir. Aklıselim; akıl, tecrübe, duyuş ve sezişin sentezinden oluşan bir kılavuzdur. Felsefe-bilimin felsefi boyutu, bilgelikten tezahür eder. O halde, bilgelik çıkışlı felsefenin ilk ve asıl belirleyicisi aklıselimdir (Duralı, 2017, s.14). Özellikle M.Ö. üç yüzlerde Aristoteles’in elinde felsefe, annesi bilgelikten, dolayısıyla aklıselim uzaklaşmaya koyulup aklın biçimselleştirici etkisini benimser olmuştur. Aristoteles, bu felsefeden bilimi inşa etmiştir.

“Bilimin dinamosu, bilimin güdücüsü, bilimi yürürlüğe koyan duyu insanda meraktır. İnsanlar dünyaya baktılar, şaştılar diyor Aristoteles, felsefe-bilimin kurucusu. Hayrete kapıldılar ve bu hayretin cevabını aradılar” (Duralı, 2022, s. 272). Şaşmak, hayranlık ile merakın sonucudur

 “Felsefe-bilim tarihinin ana durakları olarak kabul edebileceğimiz Aristoteles, Descartes ve Kant nezdinde, biçimselleştirme işleminin müellifi salt akıl, zaman ile mekana aşkın olup insanlığın ortak paydasıdır. Salt akıldan kalkıp yine ona doğru kulaç atan felsefe, biçimselleş/tir/me işleminin doruğunu oluşturan sistem denilen binanın mimarıdır.” Biçimselliği vazeden salt akıl, duyu verilerinin izini taşıyan tasavvurları barındırmayan ve duygulardan tecrit olunmuş düşünceler demek olan fikirlerin müellifidir. Fikirler salt düşüncelerdir (Duralı, 2017, s.14).

Hikmet mistik bilgeliktir. Mistik(lik): Duyu ve akıl yoluyla erişilemeyen; ilahi-uhrevi (dini) ya da metafizik bağlamda, doğrudan sezgi, ilham veya içsel deneyim yoluyla kavrayışa işaret eder. Bilgi hiyerarşini göz önüne alırsak, hikmetin altında, aklıselimden fışkıran bilgelik vardır. Onun da altında hikmet aşkı taşıyan filo-sofiya yer alır. Aristoteles, filo-sofiya’yı biçimselleştirerek, yani aklın düzeni anlamına gelen mantığın süzgecinden geçirerek, felsefeyi kurmuştur. Bu felsefeden bilim doğmuştur. Felsefe ve bilimden felsefe-bilim çıkmıştır. O halde bilgi hiyerarşisi şu şekilde sıralanabilir: Hikmet, bilgelik, filo-sofiya, felsefe, ve bilim.

 Aklın ve gönlün hikmet ateşiyle yanıp tutuşması, filo-sofiyadır.  Felsefenin kendisinden neşet ettiği menbâ, ilahi-dini kaynaktır. Ancak 1600’lerden sonra, Yeniçağ dindışı Batı Avrupa ve Çağdaş küresel İngiliz-Yahudi medeniyetleri çerçevesinde felsefe, filo-sofiya kökünden kopartılmış, tam anlamıyla biçimselleştirilmiştir (Duralı, 2017, s.15).

Teoman Duralı, felsefe-bilimin felsefe bileşeni olarak filo-sofiya’yı esas almıştır. “İmdi, biz de burada kadim felsefe yapma usulü ile üslubuna geri dönüyor, felsefemize filo-sofiyayı esâs alıyoruz. Filosofluk inayetine mazhar olmadığımızdan, filo-sofiya âlemine, tabii ki, girmiyoruz, giremiyoruz. Ama yapmağa, kurmağa gayret gösterdiğimiz felsefenin membaı olarak filo-sofiya’yı görüyoruz. O halde filo-sofiyamızın kendisinden çıktığı, bittiği İslam dini ile klasik medeniyeti (İslam Medeniyeti) felsefemizin de neşvünema bulduğu topraktır, zemindir (Duralı, 2017, s.15,16).

Bu, şu anlama gelmelidir: Teoman Duralı’nın felsefesi, hikmet aşkı taşıyan özgün bir felsefedir; filo-sofiyadır. O halde Duralı’nın ortaya koymaya çalıştığı  felsefe-bilimin felsefe bileşeni filo-sofiya salt akıldan değil, İslam dini ve İslam Medeniyetinden neşvü nema bulmaktadır. Bu felsefeden çıkan bilim,  Aristoteles’in ve Yeniçağ felsefe-bilimlerinkinden esastan farklıdır. Yeniçağ bilim-felsefesi, Tanrı ile bağları koparmıştır. Duralı’nın, felsefe-biliminin ontolojik zemini ise; yaratıcıyı, fizik evrenini, dini-manevi alemi ve insanı birlikte kuşatan bir tasavvura dayanır.

Felsefe tarihinden biliyoruz ki: Felsefe sözcüğünün çıktığı filo-sofiayı ilk kullanan Pitagoras (MÖ 580-500), kendine filo-sofos (filozof) dermiş. Neden sofos değilsin? Denilince, sofos tanrılara özgüdür cevabını verirmiş. Felsefenin kökü, menbaı ilahi-dini kaynaklıdır (Duralı, 2017, s.14-15).

Duralı’nın felsefe-bilimi filo-sofiya’ya ve spekülatif olmayan metafiziğe dayanmaktadır. Özgünlüğü de buradan kaynaklanır.

Bilgi Hiyerarşisi ve Kaynağı
HiyerarşiBilgiKaynağı
1HikmetMistik bilgelik
2Bilgelik Aklıselim
3Filo-sofiyaHikmet aşkı
4FelsefeBiçimselleştirilmiş filo-sofiya
5BilimBiçimselleştirilmiş felsefeden doğmuştur.

Duralı’da felsefe-bilimin açımlanması için onun yaklaşımında şu soruların cevapları ortaya konulmalıdır: Metafizik nedir? Spekülatif olmayan metafizik nedir? Filo-sofiya nedir?

Hikmet aşkı olan filo-sofiya, bilgelik yahut hikmet (mistik bilgelik) pınarından doğar. Hikmet; inanç, hüner ve sezginin sentezidir (Duralı, 2023, s.11). “Dinden kaynaklanan ahlâkın esası edeptir. Bu, aynı zamanda Bilgeliğin/Hikmetin de ‘öz suyudur. Annesi bilgeliğe sırtını çevirmemiş her felsefe ve onun evlâdı durumundaki bilimin dokusu edep tarafından sevk ve idare olunur. Edepli yaşayışsa, ilahi-uhrevi sese kulak vererek yaşamaktır. Böyle yaşayan, haddini bilendir. Haddini bilmeyen kibirlidir. Buysa, kötülüklerin hem başı hem sonudur.” (Duralı, 2023, s.12)

Tarih Boyunca Felsefe-Bilim sistemleri
Hangi Felsefe-BilimKurucusuTarih
Eskiçağ Felsefe-Bilim SistematiğiAristoteles (MÖ.384-322)Aristoteles’ten Yeniçağa kadar.
Yeniçağ Felsefe-BilimNewton (1642-1727)18. Yy. ikinci yarısından günümüze kadar.
Duralı Felsefe-BilimiTeoman Duralı (1947-2021)21.Yüzyıl Filo-sofiya esaslı
Felsefe-Bilime ilişkin kavramlar
KavramKaynağıEsası
AhlâkFelsefe, AkılHukuk/Ödev: Felsefe
AhlâkDinEdep: Filo-sofiya esaslı
EdepHikmetin Özsuyuİlahi-uhrevi: Filo-sofiya esaslı
Edepli Yaşayışİlah-uhrevî yaşamaHaddını bilmek: Filo-sofiya esaslı

Eflatun (MÖ 427-347), ilahi-uhrevi hikmetten ilham alarak felsefeyi tesis etmiştir. Hocası Eflatun’dan sonra, felsefeyi “sistemli düşünüşün örnek yapısı” haline getiren Aristoteles’tir. “O, felsefe sistematiği çerçevesinde bilimi oluşturmuştur. Böylece ortaya çıkan eskiçağ felsefe-bilim sistematiğidir. Yeniçağa değin sürüp gelmiş olan bu sistem geleneğinin beyni, yüreği durumundaki metafiziğin besin kaynağı din olmuştur.” (Duralı, 2023, ss.12)

Eskiçağ Aristotelesçi fiziğin aksine, yeniçağ fiziğinin odağında canlı varlık yoktur.

“On sekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, başta İngiltere olmak üzere Batı Avrupa’da ortaya çıkan yeniçağ felsefe-bilim sisteminde din ile canlı inkar edilir olmuştur. İdeolojisi ve teknolojisi ile din dışı maddeci-mekanikçi yeniçağ felsefe-bilim sistem geleneği, tarihte örneğine rast gelmediğimiz bir çığır açmıştır.” (Duralı, 2023, s.12)

2. Sonuç

Beşer, Latincede homo sapiens sapiens olarak ifade edilir. Bu terimin Türkçeye “bilgisi üstüne katlanarak bilen beşer” şeklinde çevrilebilir. Filosof ise bilgiyi ve bilginin yapıtaşı durumundaki kavramı konu edinen kişi olarak sapiens sapiens’tir. Ancak ahlak varlığı olması dolayısıyla, homo, yani beşer değil humanus, insandır. Çünkü beşer, ahlak kazanımıyla insan olur. Bu ilişki şu şekilde formüle edilebilir:

 İnsan = Beşer + Ahlak

“Bilgi üreten bilim, bilimin ürettiği ‘bilgiler’ üzerinde düşünen de felsefedir. İkisinin bir arada temsil ettiği kudret böylelikle olağanüstüdür (Duralı, 2023, s.12).

“Felsefe-bilim doğru ve meşru esaslara dayandığında, sağladığı manevi ve fikri değerler ile bunların maddi verimleri, başka hiçbir insani başarıyla ölçülemeyecek raddede yüksek ve yücedir. Ama bunun tersi vuku bulduğunda da, ortaya çıkan zarar feci denilebilecek boyutlardadır.” İnsanlık yeniçağ felsefe-bilimi içinde debelenmektedir. Yeniçağ felsefe-bilimi ve onun yaydığı dünya görüşüne ve ideolojiye yahut ideolojilere karşı seçenek geliştirebiliriz.” (Duralı, 2023, s.13)

Şu noktayı vurgulamak gerekir: Yeniçağ felsefe-biliminin yol açtığı feci akıbetin bertaraf edilmesi cihetiyle, ya da doğru ve meşru esaslara dayalı felsefe-bilimin sağladığı, başka hiçbir insan başarısıyla ölçülemeyecek raddede yüksek ve yüce maddi ve fikri değerler cihetiyle olsun, her durumda, Duralı’nın dile getirdiği alternatif bir felsefe-bilim sisteminin geliştirilmesinin zarureti ortaya çıkmaktadır. Teoman Duralı Hocanın hazırladığı “Kutadgubilig Vakıf Senedi’nde” belirtilen  Türk Devletleri ve toplumlarında yapılan felsefe-bilim çalışmaları için öngörülen eşgüdüm, İslam Ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletilebilir.

Referanslar

  1. YouTube, N’aber:12.11.2009 Tarihli Program, Program Konuğu: Teoman Duralı.
  2. Duralı, T., (2002). Genel Yayım Yönetmeni, Kutadgubilig Felsefe Bilim Araştırmaları, Sayı: 1, s.243-248. İstanbul: Dergah Yayınları
  3. Duralı, T. (2017). Sorun Nedir. İstanbul: Dergâh Yayınları.
  4. Duralı, T. (2023). Felsefe Bilim Nedir?. İstanbul: Dergâh Yayınları, 7. Baskı
  5. Duralı, T. (2022). Din ve Felsefe-Bilim Açısından Doğu ve Batı Medeniyetleri. İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları.