Sezai Karakoç’un Mevlânâ’sı[1]

Karakoç’a göre Mevlânâ, Gazzâlî ve İbnü’l-Arabî ile birlikte İslam medeniyetinin sacayağından biridir. Gazzâlî, İslam medeniyetinin Yunan düşüncesiyle karşılaşması sonucunda ortaya çıkan kaostan çıkış için ilahi bir lütuftur ve Müslüman dünyanın entelektüel istikametini belirlemiştir. Ali ÖZTÜRK Prof. Dr., Trakya Üni. İlahiyat Fak.  “Ölümü düğün gecesi (Şeb-i Arûs) olarak anlayan insana tesir edecek güç var mıdır?” diye sorarak başlar Sezai Karakoç, Mevlânâ ile ilgili ilk yazısına. Sahabenin Mâverâünnehir’e taşıdığı ve zamanla hazine hâline gelen yükü, Doğu ile Batı’nın karşı karşıya gelip durakladığı, kaderlerinin düğümlendiği, altında sakladıklarının üstünde barındırdıklarından fazla olan medeniyetler tarihinin beşiğini Anadolu’ya taşıyan erenler kervanına bir çocuk olarak katılmıştır Mevlânâ: “Göklerin yükünü omzunda taşıyan bir…

Okumaya devam edin Sezai Karakoç’un Mevlânâ’sı[1]

Sezai Karakoç’un Mehmed Âkif’i

Âkif’in doğduğu Fatih semti, İstanbul içinde ikinci bir İstanbul’dur. Devletin yürek köşesidir. Fatih Camii ve medreseleri etrafında yaşayan halk da devletin yürek halkıdır. Devletin mutlu günleri de hüzünlü günleri de burada yaşayan halkın yüzüne doğrudan yansır. Ali ÖZTÜRK Prof. Dr., İstanbul Üni. İlahiyat Fak. “Boşuna yaşamadın, boşuna savaşmadın ve boşuna ölmedin.” Sezai Karakoç Bu yazı, geçtiğimiz Kasım ayında dünya sürgünü sona eren üstat Sezai Karakoç’un, seksen beş yıl öncesinin Aralık ayında vefat eden Mehmet Âkif ile ilgili kaleme aldığı ve ilk olarak 1968 yılında basılan incelemesine dikkatleri çekmek üzere kaleme alınmıştır. Mehmed Âkif kitabı, Karakoç’un monografik üç eserinden ikincisidir. Diğerleri, Türkçenin kurucu Piri Yunus Emre…

Okumaya devam edin Sezai Karakoç’un Mehmed Âkif’i

LATİN HARFLİ İLK TEZKİRETÜ’L-EVLİYA TERCÜMESİNİN İZİNDE: M.Z.K. NEŞRİ

Tezkiretü’l-evliya tercümesi, Latin harfleriyle ilk kez Mehmed Zahid Kotku (rahmetullâhi aleyh) tarafından neşredilmiştir. Ali ÖZTÜRK Prof. Dr., İstanbul Üni. İlahiyat Fak. Ferüdiddîn-i Attâr’ın (v. 618/1221) Tezkiretü’l-evliya isimli eseri veli, Allah dostu olarak tanınmış kişilerin hayatlarından, ibretli hikâye ve kerametlerinden bahsedildiği, sözlerinin nakledildiği menkıbe türünün en meşhur örneğidir. Feridüddîn-i Attâr’ın diğer eserleri gibi Tezkiretü’l-evliya’nın da çok erken devirlerden itibaren Türkçeye tercüme edilmeye başlandığı görülmektedir. İlk tercümesinin Aydınoğlu Mehmet Bey’in (v. 734/1334) isteği üzere[1] yapıldığı anlaşılan Tezkiretü’l-evliya, Beylikler devrinden başlayarak müteakip dönemlerde Türkçeye birkaç defa çevrilmiştir. Bunlardan bir kısmının mütercimi bilinirken diğer bir kısmının mütercimleri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır.[2] Bu çeviriler üzerine çok sayıda gramer incelemesi[3] ve…

Okumaya devam edin LATİN HARFLİ İLK TEZKİRETÜ’L-EVLİYA TERCÜMESİNİN İZİNDE: M.Z.K. NEŞRİ

VELÂDET ŞİİRLERİ

Doğum yeri ve doğum zamanı manalarına gelen mevlid kelimesi, edebî ıstılahta ise Hz. Peygamber’in doğumu başta olmak üzere nübüvveti ile ilgili bazı önemli hadiseleri anlatan, genellikle mesnevi biçiminde yazılan manzum eserleri ifade eder. Ali ÖZTÜRK Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi "Bu şeb hurşîd-i evreng-i risalet geldi dünyâye Muhammed Mustafa’nın nûru saldı âleme sâye" Abdurrahman Refîa Efendi (ö. 1132/1720) İslâm kültüründe Hz. Peygamber’in doğumuna özel bir önem atfedilmiş ve bu kutlu hadisenin vuku bulduğu gün ve gece, yüzlerce yıldan beri çeşitli etkinliklerle yâd edilmiştir. Bu kıymetin bir alâmeti olarak Türk dinî edebiyatında doğum olayını merkeze konumlandıran “mevlid” adıyla bir edebî tür meydana getirilmiştir. Doğum yeri…

Okumaya devam edin VELÂDET ŞİİRLERİ

ULUSLARARASI ÇEVRE ve AHLÂK SEMPOZYUMLARI

Çevre ve ahlak sempozyumları, çevre sorunlarını maddi sebep-sonuç zinciri içinde ele almanın yanında modern çevresel felaketlerin temelindeki felsefi ve sosyolojik arka plana, manevi ve ahlaki değerlerin aşınmasına ve bunların çözümlerine yönelik tebliğlerin sunulduğu çok disiplinli bir bilimsel platform olarak dikkati çekmektedir. Ali Öztürk Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Sempozyum ya da Türk Dil Kurumunun teklif ettiği şekliyle bilgi şöleni, alanlarında uzman kişilerin bir araya gelerek görüş ve düşüncelerini bir bildiri çerçevesinde ifade ettikleri, akabinde sunulan bildirilerin etraflıca müzakere edildiği bilimsel toplantılardır. Sunum ve tartışmaların yayına dönüşmesiyle söz konusu akademik faaliyet kalıcı hâle gelmiş olur. Bu yazımda,  2013 yılında başlayan, 2014 yılından itibaren iki yıllık…

Okumaya devam edin ULUSLARARASI ÇEVRE ve AHLÂK SEMPOZYUMLARI

Kil Tabletlerinden e-Kitaba Yazının Serüveni

Dijital yayıncılığın kolay üretilebilir olmasının yanı sıra erişebilmenin önünde neredeyse bir engel bulunmaması başta olmak üzere yayıncı ve okuyuculara getirdiği yenilikler saymakla bitmez. Ali ÖZTÜRK Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi  “Kalemle (yazmayı) öğretendir.” · Yazının bulunması ile birlikte üzerine kazınacağı maddeler de tarih içerisinde çeşitlilik ve gelişme göstermişti. Önceleri, muhtemelen ne bulunduysa, ağaç, taş, kemik, deri vb. nesnelere kazınan yazılar, kalıcı hâle getirilmek için kayalara, kil tabletlerine, papirüse ve nihayet kâğıdın icadıyla birlikte kâğıtlara yazılmaya başlandı. Diğer materyallerden farklı olarak üzerine yazılı olan kâğıdın, önceleri dürülerek tomar hâline getirilmesi, sonraları yaprakların iki kapak arasına alınarak kitaba dönüşmesiyle birlikte inancın, düşüncenin, insanlığın ortak tecrübelerinin yayılması…

Okumaya devam edin Kil Tabletlerinden e-Kitaba Yazının Serüveni

En Derin Bayram

Neredeyse bütün bir divan edebiyatı, buna tasavvufi edebiyatı da dâhil edebiliriz, kurban kavramını metaforik anlam çerçevesi içerisinde ele almıştır. Kurban, mâşuk uğruna canından vazgeçen âşığı temsil eder klasik edebiyatımızda. Ali Öztürk Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Sezai Karakoç’un “Hızırla Kırk Saat” isimli şiir kitabının 16. saati “Kurban Bayramı”na ayrılmıştır.[1] Karakoç, bu şiirinde, görüntüsüyle kanlı canlı bir dinî ritüelin derin ve metafizik anlamı üzerine dikkatleri çeker. Kurban, semavi ve gayri semavi inançların en önemli ritüellerinden biri olarak kabul edilir. İslam geleneğinde Hz. Âdem’in iki oğluna kadar uzanan kurban ibadeti İbrahim ve İsmail peygamberlerin teslimiyet sınavı ile birlikte hakiki veçhesine bürünmüş ve bu şekilde günümüze kadar…

Okumaya devam edin En Derin Bayram

EN GÜZEL İSİMLER HÜRMETİNE

Yani, Cenab-ı Hakk’ın isimleri pek çoktur; bu sayı hasr (sınırlama) için değildir. Cenâb-ı Hakk’ın Kuran-ı Kerim’de geçen isimlerinin yüzün üzerinde olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte yüce Rabbimizin bizzat onlarla dua etmemizi istediği güzel isimlerin belli bir tertip içinde sıralanması ve namaz tesbihâtındaki gibi miktarın belli olması, saymak ve ezberlemek için bir kolaylık vesilesidir. Ali ÖZTÜRK Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Var her ismin hezâr mânâsı Birdir ol cümlenin müsemmâsı[1]                               Subhî Yüce Allah Âdem aleyhisselama eşyanın isimlerini öğretmiş (Bakara 2/31) ve bu bilgiyle onu meleklerin önüne geçirmiştir. Cenab-ı Hakk’ın bu tasarrufu varlığı tanımak ve tanımlamak için ismin ne kadar önemli ve öncelikli olduğunu bize…

Okumaya devam edin EN GÜZEL İSİMLER HÜRMETİNE

ACZİYETİN NAZMA GELİŞİ: MÜNÂCÂT

Münâcâtta bulunanın amacı bellidir: Her ne pahasına olursa olsun bağışlanmak. Öyleyse yapılacak iş, bütün içtenliğiyle huzura yönelip af dilemektir. Ama bunu yaparken şöyle bir mazerete sığınır şair: Bu dünya bir günâh bataklığıdır. İnsan iradesinin dışında bu bataklığın içerisinde bulmuştur kendini. Dolayısıyla günâhlarla çevrili dünyada tamamen günâha bulaşmadan bir hayat sürmek mümkün değildir.

Okumaya devam edin ACZİYETİN NAZMA GELİŞİ: MÜNÂCÂT

Kalb İle Tasdik, Nazm İle İkrar: Şairin Tevhîdi

Geçen yüzyılda dağarcığımıza giren kültür emperyalizmi denilen ve gelecek nesilleri rehin alan büyük savruluşun bir yönü, ne yazık ki dilimizde yaşanmıştır. Bambaşka bir kültür evrenine doğru sürüklendiğimizin yaşayan kanıtı da, hayatımızı istila eden, adeta zihnimize kazınan başka dünyaların kelimelerdir.

Okumaya devam edin Kalb İle Tasdik, Nazm İle İkrar: Şairin Tevhîdi