Müslüman Olduğunuzdan “Emin” misiniz?

Başkaları da vardır etrafında, hiçbirini ihmal etmez, herkese yetecek kadar büyük bir kalbi vardır. Varlığı bütün salonu kaplar, nasıl olup da bıkmadan yorulmadan herkese yetebildiğine şaşarsınız? Derviş Çelebi “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir”(Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8.) Bazı insanlar vardır, kendinizi onların yanında güvende hissedersiniz, Adları Mehmet’tir Cemal’dir ya da Ayşe’dir önemsizdir, yani isminin bir önemi yoktur demek istiyorum. Teklifsizce ararsınız, teklifsizce varırsınız yanlarına, oturursunuz gösterdikleri sedire… “Acaba ayıp mı oldu, zamansız mı geldim?” diye bir düşünce geçmez aklınızdan. Belli ki kırk yıllık dostunuzdur, ne var bunda diyebilirsiniz. Ama bilirsiniz ki onu diğer kırk yıllardan ayıran, adını koyamadığınız bir şey vardır.…

Okumaya devam edin Müslüman Olduğunuzdan “Emin” misiniz?

İki Gönül Bir Olunca, Samanlık Seyran Olur Mu?

“Dünyada mekân, ahirette iman” diye duydum çok sonradan. Oysa benim çocukluğumda mekânlara mündemiç bir iman vardı. İman, mekândan münezzeh değildi yani. Derviş Çelebi Tek katlı betonun yeni icat edildiği ama henüz yaygınlaşmadığı yıllarda, tutkal olarak kara çamurun kullanıldığı, taşların üst üste konularak inşa edilen eski bir köy evinin önünde duruyorum. Ev dediysem aklınıza iki artı bir daire gelmesin, hepi topu tek bir odadan söz ediyorum. Yatak odası, misafir odası, mutfak, bütün görevler bu yirmi metre kare odanın omzuna yüklenmiş. Ahşap bir kapıdan, ki aynı zamanda evin hem dış hem de iç tek kapısıdır, eve sağ ayağımla, besmele çekerek giriyorum ve selam veriyorum. Dedemden öğrendim, eve…

Okumaya devam edin İki Gönül Bir Olunca, Samanlık Seyran Olur Mu?

Kentte Dindar Kalmak Mümkün Ama Nasıl?

Bugün yeni bir fıkıh anlayışına ihtiyacımızın olduğu açık. “Şehirde” dindar kalabilmek istiyor isek, yeni iş yapma modelleri, yeni bir tebliğ ve davet metodu üretmek zorundayız. Derviş Çelebi Meşhur hikâyedir, zamanlardan bir zamanda, iki Allah dostu kardeş yaşarmış. Biri dağda çoban diğeri şehirde ayakkabı tamircisi. Dağda çoban olan, günlerden bir gün şehirdeki kardeşini ziyarete gelmiş, gelirken de yanında hediye olarak iki kilo keçi sütü getirmiş. Hikâye bu ya hediye sütü keramet nişanesi olarak bir bez çıkına sarıp getirmiş ve dükkânın duvarında bir çiviye iliştirmiş. Hoş beş derken iki kardeşin sohbeti bir müşterinin gelişiyle kesilmiş. Gelen müşteri ayakkabısını boyatmak isteyen gayri müslim bir hanım imiş. Hanım, boyama…

Okumaya devam edin Kentte Dindar Kalmak Mümkün Ama Nasıl?

Yeryüzünde Harama Batmamış Bir Belde Var mı?

Geliriniz arttıkça talepleriniz de buna bağlı olarak aritmetik olarak artar. Ateşinize sürekli odun taşınır ve ateş yükseldikçe daha fazla odun gerekir. İşte yoksulluğun yoksunluğa (bağımlılığa) dönüştüğü yer, kırılma noktası, burasıdır. Bu noktada siz eşyaya değil, eşya size hâkim olmaya başlamış demektir. Derviş Çelebi Üstad Mustafa Kutlu’nun Yoksulluk İçimizde isimli hikâyesinin kadın kahramanı Süheyla, yaşadığı bir dizi sorgulamadan sonra bir başka dünyanın, bir başka Süheyla ile mümkün olduğu gerçeğine teslim olur ve çalıştığı işten ayrılarak hayatında yanlış olan ne varsa onları değiştirmek için kendisi ve çevresiyle zorlu bir mücadeleye başlar. Bu süreçte onu en fazla zorlayan ise başta nefsi olmak üzere kendisine yakınlık duyduğu erkek arkadaşı…

Okumaya devam edin Yeryüzünde Harama Batmamış Bir Belde Var mı?

Polyanna Bizim Neyimiz Olur?

Bizim kültürümüze kaynaklık eden, bizi diğer toplumlardan farklı kılan yani bizi biz yapan “şey” nedir? Mesela düğünlerimiz, tüketim alışkanlıklarımız, giyinme biçimlerimiz, güldüğümüz şeyler, ağladıklarımız? Derviş Çelebi Hayata olumlu bakmak, başımıza gelen kötü olarak nitelendirilen şeyleri iyiye yorarak avunmak, kötü olanı göz ardı etmek, yaşadığımız toplumda “polyannacılık” olarak adlandırılıyor ve hatta bir miktar da küçümseniyor. Burada küçümseme kelimesine kaynaklık eden “avunmak” kelimesine dikkatinizi çekmek isterim, bizde olumsuz çağrışımlar uyandıran bu kavramanın altını, pardon üstünü çizmemize sebep nedir hiç düşündünüz mü? Acaba başka hangi kavramların üzerini farkında olmadan çiziyoruz?  Tekrar “polyannacılık” kavramına dönecek olursak, bence bu kavram her konuda olduğu gibi bu konuda da kültürel bir işgal…

Okumaya devam edin Polyanna Bizim Neyimiz Olur?

Erkeğe, “Erkek” Demek Yasaklanmıştır!

Kadim meseledir, mağlup topluluklar galipleri taklit eder. Yenilginin belki de en önemli faturası budur. Derviş Çelebi Yakında böyle bir manşet duyarsam şaşırmayacağım, arkadaş! Nasıl ki Osmanlı’nın son döneminde gâvura gâvur demek yasaklanmışsa, o gün dedelerimize parmak sallayanların bugünkü torunları bize toplumsal cinsiyet eşitliğine uyun deyû parmak sallıyor. Yakında yeni doğan evladınızın nüfus kütüğüne erkek yazdırmak istediğinizde, “Ne demek erkek? Bırakalım büyüdüğünde kendi karar versin!” diyecekler diye korkarım. Erkek milletinin haklarını savunacak birkaç cümle ettiğimizde bile, “Erkek egemen bir toplum özlemi bu”, “Kadının ezilmesine, horlanmasına zinhar müsaade etmeyiz”, “Ataerkil toplum özlemleri bunlar” diye bizim mahallenin nargile fokurdatan, feminist ablalarından bile ayar yiyoruz. Farkında mısınız, ey ehli…

Okumaya devam edin Erkeğe, “Erkek” Demek Yasaklanmıştır!

Yedi Güzel Adamın Yedincisi

Rasim Özdenören’in dilinden dökülen bu cümleleri onun tevazu göstermesine işaret olarak okuyabiliriz. Üstad kuşkusuz kendisine yakışanı yapıyor, “güzel” olarak bize zirve isimleri işaret ediyor. Derviş Çelebi Bir güzel adamı daha baki aleme yolcu ettik, Allah (c.c) rahmet etsin. Rasim Özdenören, bizim kuşağın zihin dünyasına katkısı açısından önemli ve simge isimlerinden birisidir. Elbette, sadece bizim kuşak değil, Türkiye İslami hareketinin entelektüel cephesini tahkim açısından en önemli isimlerden birisidir. Bugün, İslamcı olduğumuzu dilimiz dolaşmadan ve başımız dik olarak söylüyorsak, bunda üstadın katkısı inkâr edilemez. Rasim Özdenören, cemaat ve cemiyet tefrik etmeksizin, bütün Türkiye Müslümanlarının sahih beslenme kaynağı olarak ittifakla sahip çıktığı ender isimlerdendir. Ardında hepsi birbirinden değerli,…

Okumaya devam edin Yedi Güzel Adamın Yedincisi

Hızlı Yaşa Genç Öl!

Günümüz dünyasında, tamamen görsel ve tensel güzelliğe odaklanmış bir reklam sektörü ve dijital medya taarruzu altındayız. Çıplaklık ve buna eşlik eden cinselliğin neredeyse her türü kutsanıp, inanan insanların mahremiyet duygusu ile alay ediliyor. Hele de yaz geldiğinde, sokaklarda kafamız yerde nazar ber-kadem zikri çeken Nakşi dervişler gibi yürüyoruz. Derviş Çelebi “Hızlı Yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun.” Geçen gün ünlü aktör Cüneyt Arkın’ın ölüm haberini TV haber bültenlerinde izlerken bu söz takıldı zihnime. Hayır, Cüneyt Arkın’ın ölümü değil erken gelen, hatta tam tersi kendisi Türkiye ortalamasına göre geç ölmüş bile sayılabilir. Sanırım program yönetmenlerinin Cüneyt Arkın’ın vefatı üzerine, görüşlerini almak için bağlandıkları, özellikle de aynı…

Okumaya devam edin Hızlı Yaşa Genç Öl!

Zurnada Peşrev Olmaz mı?

Sonra bir de bakıyorsunuz ki sermaye tükenmiş, mevsim sonbahar olmuş, yokuş-düz derken ömür yolu bitmiş. Derviş Çelebi Malum, “Zurnada peşrev olmaz” deyu bir atasözümüz var. Akabinde “Ne çıkarsa bahtına” diye devam edebilirsiniz. Yanlış anlaşılmasın, Farsça ile bir husumetim yok, lakin peşrev sözünden mülhem bu sözün bir Egeli’den zuhur etmediği de aşikâr olsa gerek. Bu saatten sonra memleket milliyetçiliği yapacak halim yok, kaldı ki Karadenizliler o bahiste hepimize nal toplatır, ben haddimi bilirim. Ama zurnanın itibarını yere düşürmemek için müsaadenizle bu minvalde birkaç kelam etmek isterim. Peşrev kelimesinin sözlük anlamına baktım. “Peş” (ön, öncü, önden), “rev” (giden, yürüyen) kelimelerinin birleşiminden oluşan “önden giden, öncü” anlamına geliyor.…

Okumaya devam edin Zurnada Peşrev Olmaz mı?

Hasretin Rengi

Âkif Emre abimizi kara toprağa emanet edeli tam beş yıl olmuş. Yine böyle bir mayıs ayıydı, bu yüzden baharın müjdecisi mayıs, benim için biraz da hüzün ayıdır. Derviş Çelebi Çizgi: Hasan Aycın Ne yelkenimiz kaldı ne dümenimiz, Kalanlarımız tamam da nerde gidenlerimiz? Âkif Emre abimizi kara toprağa emanet edeli tam beş yıl olmuş. Yine böyle bir mayıs ayıydı, bu yüzden baharın müjdecisi mayıs, benim için biraz da hüzün ayıdır. Boğazın süsü erguvanlar, hasretin rengine bürünmüş sanki. Ne çok severdi erguvanları, saatlerce susar, öylece erguvanların sesini dinlerdi. Erguvanların rengine bürünürdü sükût. Âkif Emre’ye göre erguvanlar, boğazı yeşerten nice ağacın arasından “apansız açar ve apansız kaybolurlar” ve…

Okumaya devam edin Hasretin Rengi