Nerelisin?

Mücadele “yerlilik” ile mümkündür. Yerimizi, yöremizi, töremizi tebarüz ettirmekle mücadelenin ilk adımını atabiliriz. Kültür kümemizi oluşturan her elemana sahip çıkarak sabit kadem bir direniş kararlılığını kuşanmalıyız. Türedi kavram ve tarzları içinde eritecek, öğütecek, ayakları ‘yere’ basan bir çerçeveye sahip olmalıyız. Kemal MANSUR Büyüklerimiz ilk görüşmelerde birbirlerine bu soruyu mutlaka sorarlardı. “İsminizi bağışlar mısınız?” diye başlayan, “nerelisiniz?” suali ile devam eden bir tanışma faslı. Ait olunan yerler üzerine hatıralar, değerlendirmeler, sorular, muhabbeti koyulaştıran unsurlar olurdu hep. “O yer” ile ilgili bir hatıra, bir duyum mutlaka olurdu. Bir türlü anlam/ değer veremezdim bu soruya. Öyle ya, muhatap olduğun kişi tüm endamıyla önünde, onu etnisitesi ya da inancı…

Okumaya devam edin Nerelisin?

Öz Tutsaklığımızın Silüetidir Kudüs

Hiçbir gücün işgal edemeyeceği bir diriliş ruhudur, Kudüs. Tutsak edildiği düşünüldüğünde bile arzın her zerresine dem be dem özgürlük muştusu yayan tatlı bir esintidir. Kemal Mansur Kudüs şehirlerden bir şehir değil anlamların, değerlerin, kavgaların mezc olduğu kutlu bir anıttır. Mesrur hatıralar yanı başında trajik anıları besler Kudüs’ün sokaklarında. Vuslat, kalbi avucunda bir hüzündür bu sebepten burada. Ayrılışlar yedeğinde umuttan bir parça taşır hep. İnsan tarihinin/ talihinin bir özetidir, kadim şehir... Vahyi hafızanın tuttuğu bir güncedir Kudüs. Peygamberlerin peş peşe terennüm ettiği kutlu nakarattır. Davut, Süleyman, Zekeriyya, İsa (Selam olsun cümlesine) kutlu nefeslerini ölümsüz bir sevda ile bu mübarek şehrin silüetine gergef işler gibi işlediler. O…

Okumaya devam edin Öz Tutsaklığımızın Silüetidir Kudüs

Şehir

Şehir ikinci doğumun rahmidir. Kombine ettiği değer ve özellikler kolektif bir sosyal kimliğe, kişiliğe hayat verir. Bu kimlik damak tadından müzik zevkine, lehçesine, komşuluk ilişkilerine kadar geniş bir yelpazede görünürlük kazanır. O sebeple her birimiz aynı zamanda bir şehrin çocuklarıyız da. Bu aidiyet en kavi aidiyetlerden biridir. Kemal Mansur İnsan yaşadığı şehir ile sadece duyusal değil aynı zamanda duygusal ilişki de kurar. Şehirleri bayındır kılan ve ona ruh üfleyen bu ilişki biçimidir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Kutlu Elçi, sevgili yurdunu terk etmek zorunda kaldığında geri döner ve şu içli sözlerle veda eder Mekke’ye: “Allah'ın yarattığı şeyler içinde en çok sevdiğim yer, sensin. Eğer buranın halkı…

Okumaya devam edin Şehir

Özdenören Sanayi Mahallesine Ne Bıraktı?

Gül yetiştiren adam, yine oradaydı, gül yetiştirmeye devam ediyordu. Gülün tedai ettirdiği tüm anlamlar sinivermişti her bir cümleye. Sevginin öz güvenini, öfkenin ölçülülüğünü, seferin kararlılığını hissettiriyordu biteviye. Kemal MANSUR Sanayi mahallesinin el yordamıyla ne bulsa okuyan, ne okuyacağına dair bir planı olmayan ‘rehbersiz’ gençleri olarak seksenli yılların ortalarında, her hafta en az bir kere Beyazıt’taki Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı’na uğrardık. Biriktirebildiğimiz harçlıklarımızla gözümüze kestirdiğimiz, kimi zaman da kitapçı abilerin tavsiye ettiği kitapları alırdık. Rasim Özdenören ismi ile bu ‘rıhle’lerden birinde tanıştım. Sanırım kitapçının yönlendirmesiyle elime aldığım kitabın ismini gördüğümde çarpılmıştım adeta... Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler... Tam da aradığım şeydi bu. Canhıraş okuduğum onlarca kitaba bu…

Okumaya devam edin Özdenören Sanayi Mahallesine Ne Bıraktı?

Düş Kurmadan Düşünmek Mümkün Mü?

İnsanoğlunun tarihi, bir hayaller/düşler tarihidir dersek bir miktar abartmış olabiliriz ama gerçeğin de çok uzağına düşmeyiz! Kemal Mansur Toprak ve üfürülmüş ruhun bileşkesi olan insan, geniş bir değerler spektrumunda seyr-ü sefer etmektedir. Ahsen-i takvim ile esfel-i safilin arasındaki uzun menzilli bu sarkaç insanın ıstırabı olduğu kadar imkânıdır da. Yüce kitabın insan tavsifine baktığımızda bu varoluşsal gerçeği apaçık görüyoruz. “Yer”e ait olan ama yerle yetinmeyen bir varlık insan. Dünyada konumlandırılışının süreli sınırlı bir dilim olduğunun ayrımında olması onu her anlamda telaşlandırmaktadır (acul). Çünkü aslında ebedi bir yurdun geciktirilmiş namzedidir. Ruhunu kuran dinamikler bu verili âlemin değil, ebediyetin dinamikleridir. Onun metafizik ilgisi hatta takıntısının temelinde bu yatar.…

Okumaya devam edin Düş Kurmadan Düşünmek Mümkün Mü?

Hayatın Savurduğu Tarafta Mısın, Hayatı Savurduğun Tarafta Mı?

Taraf olmak niyet etmektir. Sadrına bir sevda, aklına bir dava düşürmektir. Kemal MANSUR “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe 119) Taraf belirlemek, tarif etmekle başlayan bir süreçtir. Tarifsiz yola çıkanların bulacakları değil, düşecekleri bir taraf olur ancak. Neyi nasıl tarif ettiğiniz ise değerler dünyanızla derinden ilintili bir durumdur. Değer verdiğiniz ve değerlendirdiğiniz şeyleriniz yoksa taraf belirleyecek bir bilince de çabaya da sahip değilsiniz demektir. Taraf olmak sizin için boşuna çabadır. Siz rahatınıza bakın, kim hangi taraftan olursa olsun! Taraf olmak öncelikle konum belirleme kriterlerini koymaktır. Nerede, niçin konuşlanacağınızla alakalı bir tespitte bulunmalısınız. Durduğunuz sosyal, siyasal, psikolojik koordinatların tarif ettiğiniz…

Okumaya devam edin Hayatın Savurduğu Tarafta Mısın, Hayatı Savurduğun Tarafta Mı?

Dil

Rabbimiz kitabını arı duru bir dille (Mübîn) indirdiğini beyan ediyor (Şuara, 195). Bu olgu üzerinde uzunca tezekkür/tefekkür etmeliyiz. Apaçık bir dille gönderilmiş kitabı hakkıyla anlayabilmek için apaçık bir dile sahip olmalı. Apaçık bir dile sahip olabilmek için ise hassasiyet ve gayret gereklidir. Pejmürde bir dille yüce anlamları taşımamız imkân dâhilinde değildir. Kemal MANSUR Halifelik gibi ayrıcalıklı bir paye ile yeryüzüne konumlandırılan insan, dil kullanabilme yeteneği ile diğer canlılardan çok daha zengin ifade yelpazesini haizdir. Dil, insani aidiyetlerin en köklü ve kavilerinden biridir. Annenin kucağında bir coğrafyaya gözünü açan sabi, aynı zamanda bir dilin içine de doğmuştur. Dil ile büyür, dili büyütür. Hayatının tüm yoğruluşlarını dil…

Okumaya devam edin Dil

Babacığıma Mektup

Birbirimize hiç kullanmadığımız sır kelimelerimiz vardı babacığım. Gözlerimizden gönüllerimize transfer olan. Belki de kirlenmesinler diye hiç dudaklarımızdan dökmediğimiz kelimelerimiz. Zira harcıalem kelimeler değildi onlar. Kim bilir cennetteki ilk buluşmamıza sakladık telaffuzunu… Kemal Mansur Allah’ın selamı, bereketi, inayeti üzerinize olsun sevgili babacığım. Hâllendiğiniz hoşnut olduğunuz hâller, Rabbimi hoşnut eden hâller olsun. Âlî makamlarda konaklayınız inşallah. Siz de beni soracak olursanız, geç de olsa kıymetinizi fark etmiş olmanın buruk mutluluğu yanında aymazlıkla geçen zamanların derin teessürünü bir arada yaşıyorum. Nimetleri zamanında fark edememek, insanoğlunun kaderiydi belki de. Özellikle son zamanlarınızda, hayatın derûnî tefsirine dönüşen anlamlı bakışlarınızı, seyrek ve cılız ama dağların taşımaya cesaret edemediği anlamları sırtlanmış kelimelerinizi,…

Okumaya devam edin Babacığıma Mektup

ÇEVREYİ MERKEZE ALMAK

Çevreyi tahrip eden unsurları bilimsel araştırmalar eşliğinde bir bir sıralıyorlar, çözüm önerileri getiriyorlar, alarm zilleri çalıyorlar. Ama şu soruları sormaktan ısrarla kaçınıyorlar: İnsana ne oldu da bu denli tahripkâr oldu? Tahripkâr insanın evrenle ilişkilerini tanzim eden hangi temel felsefedir? Kemal Mansur Çevre kavramı, popüler anlamlarıyla marazi bir teolojik, kültürel, politik zemin üzerine oturtulsa da ihtiva ettiği yalın gerçekliği itibara aldığımızda kaçınılmaz olarak ilgi duymamız gereken temel kavramlardan biri olduğunu fark ediyoruz. Çağdaş Müslüman zihnin klişeci, fırsatçı, taklitçi, tüketici karakterinin geç fark edip erken tükettiği kavramlardan biri olan çevre, maalesef hayatı her anlamıyla zehir eden şeytani mihrakların günah çıkartma ritüellerinin hammaddesi haline dönüştürülmüştür. Pagan bir doğa…

Okumaya devam edin ÇEVREYİ MERKEZE ALMAK

HAYATIN TAŞIYICI SÜTUNU KİTAP

Medeniyetlerin büyüklüğü bir anlamda kütüphanelerinin büyüklüğü ile de ölçülür. Kütüphaneler bir medeniyetin araştıran, düşünen, üreten insan varlığının müşahhas anıtlarıdır. Bir insan topluluğu kütüphanesini kurabilmişse, hayatı da kendi özgünlüğünde kurabildiği içindir. Bu anlamda kitap, hayatı yaşayan ve yaşatan ana sütundur. Kemal MANSUR (Çizgi: Hasan Aycın) Kitap, insanlığın tecrübesini kayıt altına alan ve sonraki nesillere aktarılmasını sağlayan en temel araçtır. Teknolojinin sağladığı imkânlarla yeni enstrümanlar devreye girse de kitap bilgi, kültür, tecrübe taşıyıcılığı anlamındaki vazgeçilmezliğini hep korumuştur. Bu özelliği ile kitap, tarih boyunca milletlerin, medeniyetlerin iftihar kaynağı olarak özenle sakladıkları bir madalya gibi nesilden nesle aktarıla gelmiştir. Medeniyetlerin büyüklüğü bir anlamda kütüphanelerinin büyüklüğü ile de ölçülür. Kütüphaneler…

Okumaya devam edin HAYATIN TAŞIYICI SÜTUNU KİTAP