Ölümün Soğuk Yüzü ve Muhammed Nuh Kasadar

Seyr-i sulûk’ta makamların en yücesi Allah sevgisi’dir der İmam Gazâlî hazretleri. Ruhun dirilişi ancak bu sevgiyle kaimdir. Müminlerin en sevdiklerini kaybettiklerinde de hayata tutunmaları asıl sevgilinin Hayy ve Kayyûm oluşuyla bağlantılıdır. Mülayim Sadık Kul Ölüm bize gerçekten neyi hatırlatır ya da haykırır! Bunu her ölümle birlikte kendimize mutlaka sormuşuzdur? Yakın bir akrabanızı ya da dostunuzu kaybettiğiniz de içinizden kopan nedir? Nefesinizi kesen, derinden derine hissettiğiniz ince sızı nedir? Tarif edebilir misiniz? Hele bir de bu ölüm hiç beklemediğiniz bir anda ve barbarlıkta gerçekleşmişse bu acıyı ölçecek hangi vicdan hangi mizan vardır ki? Yaşanılan bir çok duygu gibi bu da şahsidir ve insan bunu kendi içinde…

Okumaya devam edin Ölümün Soğuk Yüzü ve Muhammed Nuh Kasadar

28 Şubat ve Avrupa’da İslam

Avrupa’da Müslüman kimliğinizle yaşamaya çalışmak, bazı açılardan, İslam coğrafyalarında zalim idareciler veya baskıcı rejimler altında yaşamaktan daha kolay olsa da buranın her konuda hak ve hürriyetlerin korunduğu bir cennet olduğunu düşünmek ham hayalden öte bir şey değil. Mülayim Sadık Kul      Başlık, ilk bakışta, o dönemi yaşamamış olanlara, “Ne alaka?” diye bir soru sordurabilir. O günleri, ailece yaşamış bir fert olarak, bu ilişkinin ne manaya geldiği, yazımızın temel konusu. Kısaca söylemek gerekirse, o dönemin mağdur ve mazlumları için tüm çıkış yolları tıkanınca Avrupa’ya yönelmekten başka çare kalmamıştı. Her kardeşimiz bu kadar şanslı olmasa da başörtüsü mağduru pek çok bacımız, eğitimlerini Avrupa’da, özellikle Avusturya’da tamamlayabilmek için…

Okumaya devam edin 28 Şubat ve Avrupa’da İslam

KUDÜS: Acziyetimizin Tescillendiği Mukaddes Emanet

Gönlü kırık, gözü yaşlı ama onurlu bir millet, ümitle bu emaneti beklemekte. Yüzyıldır bitmeyen bir çileye rağmen dimdik; bir gün emaneti kendisine tekrar teslim edeceği fatihi gözlemekte. Mülayim Sadık Kul      Kudüs Bilinci: Kudüs İmtihanımız      Kudüs… Tadı damağımda kalmakla birlikte her hatırlayışımda kalbime ince bir sızı, bitmeyen bir hüzün bırakan hatıra. Zira o, Müslümanların parçalanmışlığının, yeniden ümmet olamayışının acı sonuçlarından, Müslüman olarak her aklımıza düştüğünde yüzümüzü yere eğdiren ayıplarımızdan biri. Kudüs bu ümmetin dinmeyen gözyaşı, bitmeyen hasretidir. “Deş yarayı kabuk bağlamasın!” derler. Bazı acılar vardır ki bunların unutulmayıp hep taze kalması gerekir; ta ki bu acıya sebebiyet veren nedenler ortadan kalkıncaya dek. Bizimki de…

Okumaya devam edin KUDÜS: Acziyetimizin Tescillendiği Mukaddes Emanet

Temeli Cennette Atılan İlk Müessese: Aile

Yarattığı kulun durumunu bilen Allah, onu cennette bu yalnızlık duygusundan kurtararak huzur bulacağı diğer yarısı Havva’yı yaratır. Artık insan cennette olduğunu daha iyi fark eder. Yalnızken tatmadığı bir huzur, artık diğer cinsiyle birlikte ikram edilmiştir. Mülayim Sadık Kul Aile, temeli cennette atılan, serencamı insanın serüveniyle birlikte başlamış, yeryüzündeki en eski müessese. Kuruluş yeri cennet ve kuranların da tüm insanlığın ilk ataları Adem ve Havva olması, üzerinde önemle durulması gereken bir mesele. Aile müessesesi cennetle birlikte varlık alanına çıkmış diyebiliriz. Daha doğrusu ailenin varlık alanına teşrifi, cennet mekânlıdır. Ailenin olduğu yer, cennettir. Aile, cennete aittir. Bu sebeple, ailesi cennet olmayanın veya diğer bir ifadeyle, cenneti ailesi…

Okumaya devam edin Temeli Cennette Atılan İlk Müessese: Aile

Rasim Özdenören’in Eşikte Duran İnsan’ı

İslam düşüncesinde varlığı anlamanın yolu, insandan geçer. İnsan, hakikatin anahtarıdır. “Nefsini bilen Rabbini tanır” sözü de bu hakikati ifade eder. Üstad da tasavvufu ele aldığı makalesine “Anahtar” başlığını koyarak sırların sırrını çözebilmenin, varlığın hakikatine ermenin yolunu da böylece özetlemiş olur. Mülayim Sadık Kul Gün geçmiyor ki sevdiğimiz bir dostun ölüm haberiyle uyanmış olmayalım. Bugün de Osman Arı abimizin ölüm haberiyle sarsıldık. Uzun süren bir tedavi tam da cevap verdi derken o, ötelerden gelen davete evet dedi. Son ayların bilançosu ağır oldu desek pek de abartmış olmayız. Hepsi yakinen tanıdığımız güzel insanlardı. İsmail Cerrahoğlu, Raşit Küçük, Mustafa Yılmaz Hocaefendiler derken Osman Arı’yı da ebedi istirahatgâhına uğurladık.…

Okumaya devam edin Rasim Özdenören’in Eşikte Duran İnsan’ı

Depremle Ölüm ve Diriliş…

Bir şer ve musibet karşısında mümin, yıkılan değil yeniden dirilen olmalıdır. Seni ve tüm varlığı, bir “Ol!” emriyle yaratan Rabbin, nelere kadir değil ki! Bize kul olarak düşen, vazifemizi bihakkın yerine getirmektir. Mülayim Sadık Kul Her zamanki gibi eşimin uyarılarını dikkate almaksızın gecenin geç bir vaktine kadar elimdeki yazıyı bitirmeye çalışmıştım. Eğitim döneminin son haftasına girmiştik ve aslında ertesi gün dersim olduğu için de bu kadar geç vakte kalmamam gerekirdi. Artık yazı mı bitti ben mi tükendim tam hatırlamıyorum. Yatmadan haberlere bir bakayım dedim. Gece 04:17’de Kahramanmaraş merkezli bir deprem olduğu haberiyle irkildim. Haber, çok genel ve ölü sayısı yüz küsur olarak ifade ediliyordu. Hayrolsun…

Okumaya devam edin Depremle Ölüm ve Diriliş…

Mahremi Olmayan Mahrum Olur

Asıl problem, tarih boyunca İslâm’la yoğrulmuş örf ve adetlerimizin, hoyratça yanlış şekilde uygulanmaya çalışılması ve yerini tamamen modern ilişki şekillerinin aldığı, dinî hassasiyetlerin tamamen kaybedildiği bir formata dönüşmesidir. Orta yol; ifrat ve tefritten uzak, insan fıtratına uygun olan Nebevî davranış biçimidir. Bunun ne olduğu sorusu böyle bir yazının sınırlarını elbette aşmaktadır. Analarımızın veya ninelerimizin Anadolu irfanıyla yoğrulmuş ilişki formatı, bu anlamda bize yol gösterebilir. Mülayim Sadık Kul Günlük dilde sıkça kullandığımız “mahrem” kelimesinin “haram” kökünden geldiğini biliyoruz. Sözlükte; “helâl olmayan, yasaklanan şey” manasındaki mahrem, fıkıh terimi olarak kendileriyle evlenilmesi dinen yasaklanmış bulunan akrabayı ifade eder. Bu manada sizin mahreminiz, kendisiyle evlenmeniz haram olan kimse demektir.…

Okumaya devam edin Mahremi Olmayan Mahrum Olur

Mekân: Varoluşun Diğer Adı

İnsanın mekânla olan ilişkisi insanın varlık serüveni kadar eskidir. Dolayısıyla varlık tecrübemiz bizim mekânla ilişkimizin de başlangıcıdır. Yaratan, bizi bir “mekânda” yaratmıştır. İnsanın hem varlığı hem de varlık hakkındaki bilgisi mekân düşüncesi olmadan düşünülemez Mülayim Sadık Kul Mekân kelimesi ile birlikte aklıma ilk gelen, kelâm-ı kibar Arapların meşhur “şerefu’l-mekân bilmekîn” atasözüdür. Bir mekânın kıymetini, insanla yaratıcısı arasındaki bağla ilişkilendirerek kuran, bundan daha veciz bir söz var mıdır bilemiyorum. Bu deyim, taşı toprağından öte, bir mekânı şereflendiren asıl unsurun, o mekâna varlık verenle orayı kendine mesken tutan şahıslar olduğunu ifade eder. Elbette bu yaklaşım asla mekânın varlık değerini alçaltacak bir tespit değildir. Zira mekân kendi varlığıyla…

Okumaya devam edin Mekân: Varoluşun Diğer Adı

Nasıl Bir Din Dili?

Rahmetin tecellisi, ilâhî kelâmın insan seviyesine indirilerek onun anlayabileceği dilde gelmesidir. Bu rahmetin diğer bir tecelli yönü de, toplumun ahlak ve karakter noktasında en mükemmel olanlarının bu mesaja aracılık etmesidir. Mülayim Sadık Kul Bu soruya “Kur’an ve sünnete uygun bir dil” diyerek kestirmeden cevap verilebilir. Ama bu cevap, problemi çözme noktasında doğru adrese işaret etse de sorun ortadan kalkmış olmaz. Zira bu soruyla kastedilenin, bundan daha öte ve özel bir durum olduğu aşikârdır. Birçok meselede olduğu gibi burada da sadece bu iki temel kaynağa işaret etmek, sadra şifa olmaz. Bilindiği gibi bu kaynaklara dayalı olan din dilinin ne olması gerektiği hakkında binlerce farklı yorum getirilebilir.…

Okumaya devam edin Nasıl Bir Din Dili?

Roma’da Yaz Okulu ve Mevlid

Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında elde edilen tecrübeler, medeniyetlerin “ben” ve “öteki” tasavvurlarının da ne olduğu hakkında bize en doğru ipuçlarını sunmaktadır. Mülayim Sadık Kul Bu sene yaz okulumuzu Roma’da düzenledik. Malum Pandemi döneminde bu tür faaliyetlerin tamamı askıya alınmıştı. Avrupa’da ilâhiyat eğitimi veren resmi bir kurum için Avrupa ülkelerinden birinde yaz okulunu organize etmek, elbette daha kolaydı. Yaz okulu programı hem ilmî hem de kültürel kazanımı birlikte hedeflediği için gittiğiniz ülke bu anlamda önemliydi. Dolayısıyla Roma’yı seçerken de bu anlamda özellikle Hristiyan dünyası açısından ne anlama geldiğini biliyorduk. Kısacası böyle bir hedefle organize ettiğimiz yaz okulunda, gittiğimiz coğrafyanın dinler ve medeniyetler tarihi açısından bize…

Okumaya devam edin Roma’da Yaz Okulu ve Mevlid