Âkif Emre’nin Gönül Toprağına Düşen Silüet: Aliya

Müslüman coğrafyayı dert edinen Akif Emre, ömrünü Endülüs İslam uygarlığından Filistin'e, Balkanlardan Pakistan'a kadar; gezi, yazı ve belgeselleriyle bu coğrafyaları tanımaya ve tanıtmaya adamıştır. Özellikle 1990’lı yıllarda Müslüman coğrafyalarda yaşanan savaş ve krizler, onun yoğunlaştığı konular olmuştur. Nihal PAKIRDAŞI İnsan, doğduğu şehrin izdüşümünü karakterinde taşır. Evrene misafir olarak gönderilen insana, doğduğu şehir ilk ağız sütünü verir. İnsanoğlu bundan sonra, ister dünyanın öbür ucuna gitsin, isterse uzayın derinliklerine yol alsın, genlerinde doğduğu toprakların izi vardır. Bu yüzdendir ki her gönül, doğduğu toprakların muhabbetiyle yoğrulurken; yüz, şehrin aynası olur. Tıpkı mütefekkir Akif Emre’nin, Aliya İzzetbegoviç’in yüzü gibi. Gölgesiz; Akif Emre’nin Aliya hakkındaki ilk intibası. Aslında, kendi simasının…

Okumaya devam edin Âkif Emre’nin Gönül Toprağına Düşen Silüet: Aliya

“İslam Haritasında” Çıplak Ayaklı Bir Şair

Söz var oldukça çağlayacak bu taze memba tasavvuf testisinde yeni bir solukla kardığı kelimelerini önce kendi benliğine daha sonra darmadağın halde bulunan Millet-i İbrahim’in idrakine çalar. Zulümler karşısındaki ümmetin suskunluğunu mısralarıyla boğar. Nihal PAKIRDAŞI Abdurrahman Cahit Zarifoğlu’nun adının seçkin kimseler arasında anılmasının en önemli sebeplerinden biri de kendini “acz” içinde görmesiyle yoğrulan ruh ve düşünce dünyasının kaviliğidir.  "Seçkin bir kimse değilim ismimin baş harfleri acz tutuyor Bağışlamanı dilerim.” Kelimelere karşı gönüllü mahkûmluğu seçen şairin inanca, insana, mahlûkata, eşyaya karşı duruşu sözünü bereketlendirir. Hayatının ilk bölümünde bohem bir hayat süren şair yaşamının seyri içinde kozasından çıkarak toplumsal sorunlara yönelir. Bu yöneliş yazı diline de yansır. Kendisi…

Okumaya devam edin “İslam Haritasında” Çıplak Ayaklı Bir Şair

Hollywood Balonunun Sonu

Sinemanın bu büyüleyici yüzünün farkında olan Batı ve ABD, sinemayı oryantalizmin en önemli bir aparatı haline getirmeyi başarmıştır. Beyaz perdeyi, toplumların algılarını kendi lehlerine döndürmede sihirli bir değnek misali kullanmayı becerebilmişlerdir. Avrupalı, çok eski çağlardan itibaren dünyayı iki kutupta kamplaştırmıştır. Bu düşünce tarzı, Doğu’nun ikinci sınıf olduğunu, üretmeyen, bağımlı, tahammülsüz, tembel, akılcı olmayan, keyfi, geri kalmış, çocuksu, olgunlaşmamış, egzotik, karmaşık, durağan ve değişmeyen gibi kötü özelliklere sahip olduğunu iddia etmiştir. Nihal PAKIRDAŞI Geleneksel altı sanatın ilki olan resim ve heykelden sonra müzik, tiyatro, dans, edebiyat, mimari de sanat kategorisi arasında yerini alır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte 1895 yılında ilk sinema filmi çekilir. 1921’de İtalyan asıllı Fransız…

Okumaya devam edin Hollywood Balonunun Sonu

Son Asrın Ulu Çınarı: İbnülemin Mahmut Kemal İnal

Yaşamı boyunca klasik Osmanlı kültürüne bağlı kalan İbnülemin, ruh dünyasını şekillendiren doğup büyüdüğü evde, babası Mühürdar Emin Paşa’dan devraldığı meclis geleneğini Mercan’da bulunan “Dârülkemâl” adı verilen konağında devam ettirir. Nihal PAKIRDAŞI “Muhakkak biliyorum ki ben yazmasam kimse yazmayacak.” Her sayı özgün konuları “İnsicam” içinde ele alan dergimizin bu ayki dosya konusu, Osmanlı devlet adamları, şairleri, mûsikişinasları ve hattatları üzerine biyografileri ve tarih bilgisiyle tanınmış âlim İbnülemin Mahmut Kemal İnal’dır. Biyografi yazmak, sanılanın aksine ince eleyip sık dokunulması gereken bir yazı türüdür.  Hele ki yazarın yazısına konuk ettiği kişi hakkındaki kendi duygu ve düşüncelerini katması büyük bir mesuliyeti beraberinde getirir. Şahitlik ettiği dönemin Osmanlı tarihine kayıtsız…

Okumaya devam edin Son Asrın Ulu Çınarı: İbnülemin Mahmut Kemal İnal

Duamız: Şen Olasın Keşmir!

Ümmetin uzun süredir özlemle beklediği, ancak hiç ummadığı bir anda gelen bu zafer esintisi, ümit ediyoruz ki, sömürgeci güçlerin boyunlarına doladıkları kaşmir atkılarımızın çekilip  alınmasına ve zamanında attıkları kördüğümlerin çözülmeye başlanmasına vesile olur. Nihal PAKIRDAŞI Boyunlarına doladıkları ipeksi bir dokunuşa sahip kaşmir şallarını hafifçe bollaştıran İngiliz aklı, dünyaya nam salmış çaylarını yudumlarken, hindistan ve pakistan arasında zaten karmaşık olan ilişkiyi kördüğüme çevirmeye karar verir. Ve Keşmir’i, Asya’nın Filistin’i haline getirecek ilk düğümü atarlar. Keşmir, Hindu Kral Rincana'nın 1300'lü yıllarda Seyyid Şerifüddin adılı bir Sühreverdiyye dervişi aracılığıyla İslâmiyet'i kabul etmesiyle Müslümanlaşır. Ancak Sih mihracesi Ranjit Singh'in 1819'da yönetimi ele geçirmesiyle, nüfusun çoğunluğunu Müslüman olmasına rağmen, farklı…

Okumaya devam edin Duamız: Şen Olasın Keşmir!

Tanrıcılık Oynayanların Oyuncak Zaferleri

Kitapta ortaya atılan bu ezber bozan görüşler, İsrail’in Arz-ı Mev'ud vaatlerine ulaşmak için Filistin’de 1948’den beri askeri gücü kullanarak uyguladıkları politikalarla son zamanda Gazze başta olmak üzere yaptıkları soykırımlarla, Amerika’nın ve Batı’nın Ortadoğu planları dahilinde İsrail’e koşulsuz desteği çerçevesinde değerlendirildiğinde hiç de yadsınmayacak bir gerçekliği önümüze sermektedir. Nihal PAKIRDAŞI Çizgi: Hilal Özder Hemen hemen tüm literatür, Batı dünyasının 17. ve 18. yüzyıllarda kilise ile arasına mesafe koyarak, hatta Tanrı’yı dahi devre dışı bırakarak aklın önderliğinde bilimin ışığında Aydınlanma çağına geçtiğini aktarır. Fakat merceği konuya biraz daha yaklaştırdığımızda gerçeğin anlatılanlardan çok daha farklı bir yapıda vücut bulduğunu gözlemleriz. Bu konuya, Modernite ve Kıyamet adlı eserinde derinlemesine…

Okumaya devam edin Tanrıcılık Oynayanların Oyuncak Zaferleri

Zülfikar Kınında Ağlar

Zalimin sevinç gözyaşları kendilerine insan sureti vermek için yaptıkları ağır makyajı paçalarından akıtırken; “polyannacılıktan” gözü yaşarmayan Müslüman dünya ise Hollywood’dan ödül üstüne ödül almaya doyamadı. Nihal PAKIRDAŞI Nice zamandır dünyanın dört bir yanında Müslüman kanı akıyor. Ümmetin damarlarından süzülen bu kan özgürlüğümüzün soluğunu kesiyor. Zalim, zulümden yonttuğu neşteriyle ümmetin ciğerini deşmeye devam ederken, sinemizdeki yaraya merhem olmak için ise ne bir yiğit kılıç çekiyor ne bir at kişniyor ne de toz dumana katılıyor. Şimdilerde ise, asırlardan beri Müslümanların bu çaresizliğinden ümit devşirerek dünyaya hâkim olma arzusuyla, mazlumların üzerinde bilenen ABD ve Batı patentli o bıçak, İsrail’in eliyle ümmetin şah damarına dayanmış bulunuyor. Gazze’nin gerçek sahipleri…

Okumaya devam edin Zülfikar Kınında Ağlar

Devlet Yahut İmparatorluk Vârisi Olmak

Her alanda olduğu gibi İmparatorluk idareleri iktisadi cephede de sömürgelerinden mümkün olduğu kadar yararlanmak ister. Bunun için de tacirlerini ve iş adamlarını kullandığını söyleyen Maksudoğlu, Osmanlı idaresinde ise, Türk· asıllı kayda değer tacir olmadığını belirtir. Ticaretin Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar gayrimüslim tebaanın elindedir. Nihal PAKIRDAŞI Zihnin dünyayı anlamlandırması için kavramlara ihtiyacı vardır. Kavramlara bir nevi zihnin yakıtlarıdır diyebiliriz. Düşünce dünyamız, zihnin kavramları yorumlama şekline göre biçim alır. Dil ise, zihindeki kavramları dışa yansıtan vasıtadır. Her ne kadar şair, bazı duygu durumlarında insanoğlunun halini anlatmada; “kelimelerinse kifayetsiz olduğunu” itiraf etse de “gönülden gönüle gider yol gizli gizli” sırrının mahremiyetine hürmet edip “ya ben öleyim mi söylemeyince”…

Okumaya devam edin Devlet Yahut İmparatorluk Vârisi Olmak

Kadraja Yansıyan Özgür Sanat İnsanın Özünü Gürleştiriyor mu Yoksa Kuraklaştırıyor mu?

Batı’nın geçmişten günümüze hiçbir sapmaya ve duraksamaya uğramadan sanatla taşıdığı hümanizm soslu “ben” düşüncesi, en son yedinci sanat olarak sayılan sinemada, dizilerde kendi egemenliğini anlatacak geniş bir alan buldu. Nihal PAKIRDAŞI Bizim için sanat, sonsuza varmak için çuşa gelen ruhun kabına sığamayıp kendisini aydınlatacak, ısıtacak sonrasında da daha üst hazlara ermesi için benliğini yakacak ateşe nalınsız koşması. Akla saygıda kusur etmeyen, fakat ruhun gitmek istediği yere aklın rehberliğinin yeterli olmadığını/olamayacağını düşünen insanın, süregelen dünya serüveninde duygularının yol arkadaşlığını kabul etmesi. İnsanın, hakikate yükselmesi için biçilen yedek kaftan iken; üzerine Batı’nın kendi çıkmazları için çıkar yol olarak gördüğü Rönesans düşüncesi, Osmanlı’nın son dönemleri ile birlikte Cumhuriyet…

Okumaya devam edin Kadraja Yansıyan Özgür Sanat İnsanın Özünü Gürleştiriyor mu Yoksa Kuraklaştırıyor mu?

Ağla Ki Yüzyıllık Yalnızlığın Şifa Bulsun

Gözyaşı; topraktan karılmış nefsin kuruyan dudaklarına sunulan can suyu, bitmez dediğin çöl ikliminde hiç ummadığın bir anda önüne çıkan vaha, gönlün rahmeti, gözün aydınlığı. Nihal PAKIRDAŞI Gözyaşı; topraktan karılmış nefsin kuruyan dudaklarına sunulan can suyu, bitmez dediğin çöl ikliminde hiç ummadığın bir anda önüne çıkan vaha, gönlün rahmeti, gözün aydınlığı. Rabbin kirlere boyadığımız insani bakışlarımızı temizleyip cemâlinin seyrine layık olmak için sunduğu âb-ı hayat, gözyaşı. Server-i Kâinat Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) şefaat deryası. Hz. Adem’in tövbesi, Hz. Havva’nın bereketi, Hz. İbrahim’in milletinin harcına katılan, Hz. Yakub’un göz aydınlığı, Hz. Yusuf’un sultanlığı, Hz. Yunus’un affedilişi, Hz. Musa’nın hayra çağıranı, Hz. Meryem’in mucizesi, Hz. İsa’nın çarmıhında asılı…

Okumaya devam edin Ağla Ki Yüzyıllık Yalnızlığın Şifa Bulsun