Dostum, Ağabeyim: Ah(!)met Mercan

Sesi yükseltmeden de sözü yükseltebilen, sustuğunda da çok şey söyleyebilen nadir adamlar var. Onlardan birisidir benim dostum. Ömer KARAOĞLU O, benim dostum! Çünkü sağlam ölmek için bu çağda, hasta yaşamak gerektiğini, sılasız gurbet türküsü dinlenmeyeceğini belletti bana. Maskesiz yaşamanın savaşların en çetini olduğunu, uygarlığın her kıtaya en kısa sürede ölüm ihraç edebilecek kadar ilerlediğini söyledi. Değişimi en iyi ölülerin anlatabildiğini, tevhid bilincini eyleme dönüştüren insanın, yenilgisi olmayan bir savaşa çıktığını … ve hakikate dair damıtılmış nice cümleyi kayda geçirdi. Bu itibarla şükür ki benim dostum kendileri! Uzun yıllara sârî dostluğumuz, zamanımıza şahitlik oldu bir anlamda. Bir ağabey, bir yol arkadaşı, bir dost. Bir şair, bir…

Okumaya devam edin Dostum, Ağabeyim: Ah(!)met Mercan

Seksenlerin Ezgileri Ya Da Bir Yol Hikâyesi

Gençlere gelince onlar zannedildiği (ve hatta kendilerinin zannettikleri) kadar başka değiller. Araçlar, teknikler, koşullar farklılaşsa da insana dair değişen bir şey olmadığı kanısındayız. Detaylar değişebilir ancak esaslar değil. Ömer KARAOĞLU Kırk yıla yaklaşan bir hikâye bizim müzik yolculuğumuz. Gençlik yıllarında Hicret adlı bant tiyatrosu için besteleme cüretini gösterdiğimiz birkaç eserle dinleyiciyle buluşmuştuk. Ulvi Alacakaptan’ın yönettiği İbrahim Sadri’nin kaleme aldığı çalışmayı, esasında hiç tasarlamadığımız (en azından bizim) yeni çalışmalar izledi. Yapımcı Zaman Yayıncılık’tı. Bizden kısa bir süre önce Mute Destanı ve Musab bin Umeyr adlı eserler ilk iki örnekti. Ardından diğer çalışmalar geldi.  Bu yeni eserler, Tevbe, Hudeybiye, Mekke’nin Fethi gibi adlarla aynı formatı izlerken Gün…

Okumaya devam edin Seksenlerin Ezgileri Ya Da Bir Yol Hikâyesi