Kabe’de Dönen Kartal 3

Erdal ÇAKIR Evime gelen bir ayetin elini öptüm Yolu yolumdan kaldırıp elsiz ayaksız yürüdüm Beni benden kopardım, göğe yapıştırdım Ensesine bastırarak dünyayı mağarama soktum Uzağımın, yakınımın da arkasında kaldığını gördüm Uzağımın yakınımın içinde bir nokta olduğunu gördüm Kalbime konan bir ayetin ayaklarını öptüm Süleyman rahlesinden esen rüzgârlara açtım göğsümü Yetim kalmış manaları Ali Efendimin huzuruna taşıdım Öksüzlüğümü Annem Fatıma’nın kalbine bıraktım Ne görmüşüm ne duymuşum, alem hangi alemmiş Ben asırları sağıp ‘an’a mayalamışım Ya FETTAH Ya HAKÎM Vakitlerin hepsini toplayıp zikre oturdum Sabahın defterine kaydettim akşamı Yatsıyı sayfa sayfa ikindi ikindi okudum Öğleye bir minare ekleyip gölgesine yasladım sırtımı Kendi vakitlerimden ya Rahman senin vakitlerine…

Okumaya devam edin Kabe’de Dönen Kartal 3

Yüzler

Şakir Kurtulmuş 1. çok yavaş ölüyorum birazdan alışacak gözlerim karanlığa beyaz umutlar düşecek sığınağın küçük bir köşesinde sesi yağmur çığlıklarına karışan esmer bir çocuğun elinden tutup bir parça pamuğu ıslatarak dudaklarında karanlıktan koşarak çıkan sevinçtir iyi yaşayanlara kızmadan utandırmadan kimseyi ölüyorum yavaş yavaş gel kızım kaçalım kar tanesi değil bunlar gökten üstümüze yağan bizim evin duvarları mutfak dolabı saksılar komşumuzun duvarında asılı tablo düşüyor üstümüze kar beyaz ellerinden tutuyorum kızımın canım kızım nerde ablan nerde abilerin nerde ablanın elleri çok karanlık bulamıyorum hayal değil bu yaşamak dediğin ölüyorum yavaş yavaş enkazdan çıkan taşlar demir karışımı magnezyum termal kameralarda sismik titreşimler toprakta sular kabarıyor gecenin ıslak…

Okumaya devam edin Yüzler

Mahremiyetin Şairi: Ziya Osman Saba

İnsanın ruhu gibi evlerin de bir ruhu vardır. Mahremiyet evin içi ile dışı arasındaki mesafenin adıdır. Bununla beraber evi, mutluluğun olduğu kadar mahremiyetin kaynağı olarak gören şairlerimize de kulak vermek gerekir.   Hüseyin AKIN Şair-Yazar Modern hayat, gizli ve korunaklı olan şeylere karşı bayrak açar. Teşhir etmek, vitrine sunmak gibi göze hitap eden unsurları mümkün mertebe çağdaş hayatın alamet-i farikası sayar. Annelerimizin ve ninelerimizin gelinlik sandıklarından şimdinin gösteri unsuru vitrinlerine doğru evrilen süreç birdenbire oluşan bir süreç değil elbette. Önce kültür ve medeniyetimize özgü kavramlar değiştirildi, sonra da bu kavramlara yönelik hassasiyetler. Mahremiyetin omurgasını teşkil eden “haram” kavramı dünyamızdan çekilince “harem” kelimesi de müzelik oryantal…

Okumaya devam edin Mahremiyetin Şairi: Ziya Osman Saba

Kutsal At

Sezai Karakoç Çeviri: Soner Akdağ Kutsal At I. Cezayir’in atları Sever çılgınca Tanrı’yı ve insanı Ne kırmızı ne kara kutsal                   Cezayir’in atı böyledir Siyah atlar ölür Al atlar ölür Cezayir’de atlar ölür                   Aşkları unutsak yeridir Kıratlar belli belirsiz Yaşar ve yaşatır yalnızca                   Cezayir süt sirkidir Yurdunu sevenlerin Gözlerini kimse bağlamaz At üstünde can verirler Atla birlik güneş doğarken                   Ve yaşar Cezayir Gelir bizim çocuklar İnsan olduğu yerden atların Atların rengi geçer Sarı ayakkabılarına II. Ölüler evlerden Çıkmaz girer Gençlik açlık masalı Kadınlar Cezayir’de                   Fransa anlamıyor Cezayir’de atların Gördüğünü kimse görmedi Kimse bu ölümlerle Cezayir’li gibi Ve Cezayir’li kadar Ölmedi                  …

Okumaya devam edin Kutsal At

Balkon “الشُّرفة”

Sezai Karakoç Çeviri: Muhittin Karahan الشُّرفة إذا سقط الطفل من الشرفة يموت خليجٌ شجاع للموت في المنازل حينما تختفي الابتسامة الأخيرة من وجوه الأطفال تكون أيدي الأمهات في حدائد الشرفات الشرفة في داخلي، وفي المنازل تحتل مكاناً بحجم التابوت فحسب تنشرون فيها غسيلَكم، كفنٌ جاهز تمدّدوا على أسرَّتكم الشاطئية، كالموتى في الأزمنة القادمة سيدفنون الموتى في الشرفات لن يرتاح الإنسان حتى بعد الموت لا تسألوني أبداً؛ إلى أين هكذا  أمضي مسرعاً… أنا ذاهب لأقبِّل جباه  المعماريين الذين يبنون البيوت بلا شرفات  (صيف 1957) ترجمة: محيي الدين قره خان

Okumaya devam edin Balkon “الشُّرفة”