Antisemitizmin Ana Yurdu, Endülüslü Bir Hahamın Seyahatnamesi ve Siyonizmin Bir Kefaret Olarak Desteklenişi

Dünya sistemindeki işlemeyiş ya da yanlış işleyişlere dair itirazları olan, özellikle de bulunduğu bölgedeki gelişmeler karşısında sessiz kalmayıp oyun bozucu ya da oyun kurucu bir rol üstlenmekten geri durmayacağını göstermiş olan Türkiye’nin bu son direniş düzlüğünde sözünü ettiğimiz vicdan uyanışına öncü bir duruşla önemli bir katkı yaptığıysa tartışma götürmez bir gerçektir. Yusuf YAZAR Tarihçilerin birçoğu gibi J. M. Roberts da Oxford Yayınları tarafından yayınlanmış olan Dünya Tarihi isimli eserinde, Yahudi olanlara zulüm ve Yahudi düşmanlığı anlamında antisemitik tutum ve uygulamaların Avrupa ülkelerinde Ortaçağ boyunca çok yaygın bir biçimde yer almış olduğunu belirtir. Antisemitizm yakın dönemde ise özellikle Birinci Dünya Savaşı öncesinde Çarlık Rusya’sında ve Romanya’da…

Okumaya devam edin Antisemitizmin Ana Yurdu, Endülüslü Bir Hahamın Seyahatnamesi ve Siyonizmin Bir Kefaret Olarak Desteklenişi

Kudüs’ün Gönlü Kimdedir?

Müslümanlar, Hz. Ömer’in hilafeti sırasında 636 yılında Kudüs’ü fethedip kontrolleri altına aldıklarında Yahudilerin Kudüs’te yaşama yasağını kaldırırlar. Bundan sonra Kudüs ve çevresindeki Yahudi nüfusu daha önce göç etmiş oldukları yerlerden geri gelişlerle yavaş yavaş da olsa artar. Yusuf YAZAR Ortadoğu’yu arzın sadrı hâline getiren üç aidiyet ve irtibat mahallinden birisidir Kudüs; Musevîler ve İsevîler kadar biz Muhammedîler için de belli bir öneme ve vazgeçilmezliğe sahiptir. Kudüs’ün İsevîler ve Musevîler için de en az biz Muhammedîler için söz konusu olan kadar güçlü bağlar arz etmekte olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir. Bir manevî miras ortaklığı söz konusudur; çünkü Hz. İbrahim’den Hz. Davud’a, Hz. Süleyman’a ve Hz.…

Okumaya devam edin Kudüs’ün Gönlü Kimdedir?

Günümüze Yansıyan İz ve Etkileriyle Sömürgecilik ve Afrika -II-

Bağımsızlık sonrası dönemde öğrenim görme ve iş arama gibi nedenlerle gerçekleşmiş olan, sömürgeci ana ülkeye olan göçler ilişkileri daha da karmaşıklaştırmış ve derinleştirmiştir. Yusuf YAZAR 2. Siyasî Bağımsızlık Kazanma Sonrasında Sömürge Ülkelerinin ve Sömürgeciliğin Durumu[1] İnsicam’ın geçen sayısında yayınlanmış olan yazının ilk bölümünün sonunda vurgulamaya çalışmış olduğumuz, “sömürge ülkelerin siyasal bağımsızlık kazanması, onların sömürgeci ‘ana’ ülkeyle ilişkilerini hemen ve tamamen kesmeleri anlamına gelmemiştir; zaten pratikte bu pek mümkün ya da istenen bir şey de olmamıştır” şeklinde ifade edilebilecek değerlendirme, önemi dolayısıyla biraz derinleştirilmeyi hak etmektedir. Bağımsızlık sonrası[2] yıllara özgü yeni ortaya çıkmış olan ‘sömürge ülkelerden sömürgeci ülkelere büyük bir nüfus göçünün yaşanması’ durumu[3] bu yapılmış…

Okumaya devam edin Günümüze Yansıyan İz ve Etkileriyle Sömürgecilik ve Afrika -II-

Günümüze Yansıyan İz ve Etkileriyle Sömürgecilik ve Afrika -I-

Sömürgecilik, emperyalizmin önceki yüzyıllardaki sert ve vahşi formudur. O dönemlerde Batı’nın (Avrupalı devletlerin) hegemonik hedefleri büyük ölçüde ‘sömürgecilik’ olarak tezahür etmiştir. Yusuf YAZAR Fotoğraf: Şükrü Dinçer Batılılarca yazılmış ya da Batı düşünce atmosferinin etki ya da yönlendirmesi altında yazılmış kitapların büyük bölümünde (okullarda okutulan ders kitapları da dâhil), Avrupa Rönesans dönemini destekleyen unsurlar ön planda tutularak coğrafî keşiflerden “ilerleme” ve “gelişme”nin önemli adımları ya da safhaları olarak söz edilir. Coğrafî keşifler için daha önce cesaret edilememiş deniz yolculuklarına teşebbüs edilişi üzerinden (15. yüzyıl sonlarından itibaren) yıllar geçtikçe, bu ‘ilerleme’ ve ‘gelişme’nin yeryüzü coğrafyasında Avrupalıların kontrol ve nüfuzunu artışıyla özdeşleştiği, yeni ulaşılan yerlerde Avrupalıların menfaatlerine hizmet…

Okumaya devam edin Günümüze Yansıyan İz ve Etkileriyle Sömürgecilik ve Afrika -I-

Sezai Karakoç’un Bıraktığı Miras

Diriliş’le işaret edilen ideal ise İslam, İslam’ın Dirilişi, Kıyamet Aşısı İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü gibi kitaplarda yer almış olan yazılarla daha ilk dönemlerde tanımlanmış ve açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Yusuf YAZAR Sezai Karakoç’un vefatıyla kaybetmiş olduğumuz neydi ya da Sezai Karakoç ardında nasıl bir miras bıraktı sorularının cevabını vermeye çalışmak sanıyorum onu anlamak isteyenlerin yapabileceği en doğru şeylerden birisidir. “Miras” demekle düşünce ve duruş bağlamındaki mirası kastettiğimiz açıktır. Bu miras esas itibariyle, İslâmla yoğurulmuş değerlerimizin köşe taşlarını oluşturduğu bir birikimin her yanına ve parçasına nüfuz ettiği ve kitaplarında yansıtılmış olan bir bakış açısı ve perspektiftir. Düşünce dünyası merkezli olarak Avrupa Rönesans’ı döneminden beri yoğunlaşarak…

Okumaya devam edin Sezai Karakoç’un Bıraktığı Miras

‘Karanlık Çağ’ Kararıp Kalmaz

Tüm coğrafyalarda toplumlar, dereceleri farklı olsa da belli ölçüde Batılılaşmış bir evrededir. Bugünün insanı, evrensel insanî kavramların içinin büyük ölçüde boşaltıldığı ve hakikatinden koparıldığı bir hâli yaşamaktadır. Yusuf YAZAR XI. yüzyıldan itibaren Avrupa’da üniversitelerin kurulmaya başlanması, XV. yüzyılın ikinci yarısında coğrafî keşifler, dönemin denizci Avrupa ülkelerinde kazanılan özgüven, bilim ve teknolojide gerçekleştirilen gelişmeler, dünya algısındaki farklılaşmalar, yozlaşmış ve kokuşmuş kilise yapısının güç ve kontrolünü kırma isteğinin başat roller oynamasıyla Rönesans ve Reform dönemi, tüm diğer unsurların yanı sıra zuhûr etmiştir. Özelde Kilise (ve genelde din ve dinî olan) karşıtı hümanist, akılcı-liberal düşünce, kısa sürede güç kazanarak kendisine varlık alanı bulmuştur. Bu dönem, kilisenin (genelde dinî karakterde olanın)…

Okumaya devam edin ‘Karanlık Çağ’ Kararıp Kalmaz