Avrupalının Tesettüre Bakışı

Aşırı ırkçı ve İslam düşmanı Avrupalılar ise, ayet-i kerimede ifade edildiği gibi, adeta bakışlarıyla bizi yerle yeksan etmek ister gibiler. Alışverişte, gezintilerde, günlük hayatımızın cemiyet içinde olan zamanlarında, bu ters bakışlara eskiden olduğu gibi şimdi de rastlamak mümkündür. Bu konuda, maalesef, medyanın menfi tesiri; bu tip peşin hükümlü insanlar üzerinde çok daha fazla görülmektedir.

Mucahid YILDIZ

Örtünmek, insanın şerefidir. Ne zaman ki Hz. Adem (a.s.) ve hanımı Hz. Havva, emre karşı geldiler; ayıp yerlerini kapatan örtüleri ortadan kalkıverdi. Utandılar, ne yapacaklarını şaşırıp yapraklarla örtünmeye çalıştılar. Bu hadise bize göstermektedir ki, Cenab-ı Mevla’nın emrettiği gibi örtünmemek, Allah’a isyanın neticesidir. Örtüleri atıp soyunmak şeytanın saptırmasıdır.

Takriben 40 yıla yakındır, ömrümü paylaştığım yoldaşım tesettürlüdür elhamdülillah. Evliliğimizin ilk yıllarında Avusturya’daydık. Daha sonra bir gurbet elinden, diğer gurbet eline, yani Almanya’ya göç ettik. Bu kırk yıl zarfında, meslek icabı ya da diğer bazı sebeplerden dolayı toplamda 7 defa mesken değiştirerek, farklı 6 şehirde yaşadık. Netice itibarıyla, bu şehirlerin hemen hepsinde, evimizin dışında olduğumuz zamanlarda Avrupalıların tesettürlü, Müslüman görünümlü insanlara bakışlarında, elbette farklı farklı hallerle karşılaştık. Bilahare, eğitim müesseselerindeki yaşadıklarımızdan da bahsedeceğim inşaallah.

Bazı insanlar, özellikle yaşlı kadınlar, Müslüman hanımların örtünmelerini, o zamanlar olduğu gibi şimdi de hürmetle karşılıyorlar. Ancak kırk elli yıl önce, gençler örtülü kızlarımıza laf atıyor; farklı kostümler giyip geçit yürüyüşleri yaptıkları karnaval rezaleti sırasında, zamanın geçtiğini hatırlatır gibi örtüleriyle alay ediyorlardı. Hintlilerin geleneksel kıyafetlerini ise saygı ile karşılıyorlardı.

Bugünkü gençliğin, bu konuda daha serbest bir tutum içinde olduğu kanaatindeyim. Bazılarını hiç ilgilendirmezken, diğer bir kısmı ise inanç ve davranışları bakımından her insanın hür bir şekilde yaşama hakkı olduğunu savunuyor. Bu özgürlük anlayışı, maalesef, birtakım sapkınlıkları da hoş görmek gerektiği neticesine götürüyor insanları.

Aşırı ırkçı ve İslam düşmanı Avrupalılar ise, ayet-i kerimede ifade edildiği gibi, adeta bakışlarıyla bizi yerle yeksan etmek ister gibiler. Alışverişte, gezintilerde, günlük hayatımızın cemiyet içinde olan zamanlarında, bu ters bakışlara eskiden olduğu gibi şimdi de rastlamak mümkündür. Bu konuda, maalesef, medyanın menfi tesiri; bu tip peşin hükümlü insanlar üzerinde çok daha fazla görülmektedir.

Eğitim hayatında ise, Müslümanlığın gerektiği gibi örtünen kızlarımızın, bugün 30-40 yıl öncesine kıyasla daha rahat oldukları söylenebilir. Zira tesettürlü hanımların sayısının bu geçen zaman içinde giderek artması ve hususen yüksek öğrenim ile doktorluk, öğretmenlik, bilgisayar mühendisliği gibi mühim mesleklere sahip olmaları, hayatın tüm alanlarında Avrupalı yerlileri bu görüntüye alışmaya mecbur etti.

Kızım, ana okuluna gittiği yıllarda, annesini örnek alarak başını kendiliğinden örtmek istedi. Örtüsüyle gittiği anaokulu mürebbiyelerin hiçbirinden herhangi menfi bir söz işitmedik. İlkokula başladığında ise, okul müdiresi; başarılı bir öğrencisinin başını örterek,  tesettürlü bir şekilde okula gelmesine bir türlü tahammül edemiyordu. Peşin hükümle hareket ederek, babası olarak kızıma baskı yaptığımı zannediyordu. Her fırsatta kızımın başını açmasını öğütleyip duruyor; fakat hak ettiği cevabı yine kızımın kendisinden alıyordu. Başındaki örtünün başarısını engelleyeceğini düşünüyor ve açması için elinden geleni yapıyordu. Sınıf öğretmeni hanımefendi ise sürekli kızımı desteklemiş ve onu daha çok gayretlendirmişti.

Almanya’da lise dengi en yüksek seviyedeki okullara ‘gymnasium’ adı veriliyor. İlkokul sonrası öğrenciler, derslerindeki muvaffakiyetlerine göre üç ayrı seviyede lise eğitimleri veriliyor. O zamanlar, en yüksek seviyeli bu okullara giden Müslüman öğrenci sayısı, maalesef günümüzdeki kadar çok değildi. Özellikle başörtülü kızlarımız, bazı kötü niyetli öğrenci ve öğretmenler tarafından okullarda sıkça rahatsız ediliyorlardı. Kızım da gymnasium yıllarında, sınıfındaki bazı kız öğrenciler tarafından, sırf başörtülü olmasından dolayı bu tür saldırılara maruz kaldı. Ancak daha sonra bu sıkıntıları yaşatanların elebaşları kızımla iyi arkadaş oldular, ondan ders yardımı aldılar.

Memleketimizde olduğu gibi, başörtüsünün eğitime engel teşkil ettiğini iddia eden zavallılar maalesef bu ülkelerde de mevcut. Kızımın ilkokul müdiresi de bunlardan biriydi. O zamanlar Türkiye’de üniversitelerde başörtüsü yasağı vardı. Avrupalılar da kendi ülkelerinin nasıl özgür ve demokrat olduklarını, ilkokullara, ana okullarına bile Müslüman çocuklarının rahatlıkla başörtülü gidebildiklerini söylüyorlardı. Günümüzde ise bazı Avrupa ülkelerinde, mesela Avusturya’da, 14 yaşına kadar Müslüman kız çocuklarının başlarını örtmelerinin yasaklanması dikkate şayan bir durumdur. Çok övündükleri demokratlıkları ve özgürlük anlayışları nerede kaldı?

Tesettür zikredildiğinde yalnızca kadınlarımızın hatıra gelmesi, geleneksel bir yaklaşımın neticesidir ve doğru değildir. Zira erkekler de tesettüre riayet etmek mecburiyetindedir. Bugün Müslüman erkek ve kadınların örtünmesi yalnızca örtmekten ibaret değildir. Yani tesettür vücut hatlarının da belli olmaması demektir. Başını örtüp, vücudunun kalan kısmını dar elbiselerle çıplak olmaktan daha cazip göstermek asla caiz değildir. Erkeklerin dahi dar pantolonlarla vücut hatlarını belli etmeleri elbette caiz değildir.

Örtünmek, insanı şereflendiren edebin bir neticesidir. Edeb, örtünmeyi gerektirir, Rahmanidir. Çıplaklık ise edebsizliktir, şeytanidir. Almanya’da havalar çok sıcak olduğunda bir erkeğin şortla her tarafta dolaşması edebsizliktir. İspanya sahillerinde, plaj olmayan yerlerde erkeklerin fanilasız üst kısımlarının çıplak olarak gezmesini yasaklamak edebtir. Düğüne giderken giymeye utandığı bir donu,  Cuma namazına gelirken giymek suretiyle Müslüman erkek ne kadar edebe uygun davranmaktadır?