Mehter’den Muzıkâ-yı Humâyûn’a- Osmanlı’nın Batı Müziğiyle Tanışması
Hiç şüphesiz Muzıkâ-yı Humâyûn, kendisi de bir mûsikîşinas ve bestekâr olan (Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediye marşının da bestecisidir) Sultan II. Mahmud’un, kökleri çok eskilere uzanan ve “Osmanlı mûsikîsi” olarak tanımlanan müzik geleneğini sonlandırmak ve onun yerine Batı müziğini ikâme etmek maksadıyla ihdâs ettiği bir müzik kurumu değildir. Bilâkis -bana göre- dünyanın kendine has müziğini üretebilen şehirlerinden biri olan İstanbul’un müzik cevherinin Batılı müzisyenler tarafından da keşfedilerek işlenmesine katkı sağlaması bakımından oldukça önemli ve ufuk açıcı bir girişimdir. Yalçın ÇETİNKAYA Prof. Dr., / İstanbul Teknik Üni. Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuarı Müzikoloji Bölümü Özellikle Bach ve Barok dönem sonrası Avrupa müziğinin klasik dönemle birlikte kendisini tamamen yenilemesi, dikkat…