Türkiye, yoksulluğun azaltılmasında son 25 yılda önemli mesafe kat etti. Ancak salgınlar, savaşlar, göçler, ekonomik krizler, bölgesel ve küresel krizler yoksullukla mücadeleyi olumsuz etkilemiştir.
Tarkan ZENGİN
Öğr. Gör., Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Yoksulluk, tüm ülkeler açısından mücadele edilmesi gereken bir mesele olarak kabul edilir. Zira bir ülkede sosyal adaleti sağlamak ve sosyal barışı inşa etmek için yoksullukla mücadele etmek ve adil bir gelir dağılımını sağlamak gerekir.
Yoksulluk kriterleri ve yoksulluk tanımlamaları kişilere ve kurumlara göre farklılık göstermektedir. Yoksulluk tanımında üzerinde ittifak edilen tek bir tanım olmadığı için çok boyutlu bir yanı da vardır. Ayrıca “yoksulluk algısı” dediğimiz bir kavram var ki kişiler, yaşam şartlarını sübjektif değerlendirerek yoksul olup olmadıklarına karar verirler. Bu nedenlerle kimlerin yoksul sayıldığı, yoksulluğun nedenleri ve yoksullukla mücadele yöntemlerinde neler yapılması gerektiği, meselenin en önemli noktalarından biridir.
Yoksulluk Tanımları ve Kriterleri
Ulusal ve uluslararası çok sayıda kurum, yoksullukla ilgili kriterler belirlemekte ve araştırmalar yayımlamaktadır. Ayrıca bu kuruluşlardan bazıları yoksullukla mücadele programları yürütmektedir. Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği ve OECD gibi uluslararası kuruluşlar ile TÜİK gibi ulusal kurumun yoksulluk tanımlarını ve kriterleri ele alınacaktır.
Birleşmiş Milletler (BM) yoksulluk için şu üç kriteri öngörmektedir:
- Günde 2,15 doların altında gelir,
- Eğitim, sağlık hizmetleri ve güvenli suya erişim yetersizliği,
- Sosyal dışlanma ve fırsat eşitsizliği.
BM’ye göre bir kişinin yoksul sayılması için sadece gelirinin yetersiz olması değil, aynı zamanda temel insan ihtiyaçlarından (sağlık, eğitim, barınma, beslenme) mahrum olması gerekir.
Dünya Bankasına göre yoksulluk, asgari yaşam standardını sürdürecek gelire veya tüketime sahip olamamaktır. Dünya Bankası, bir kişinin yoksul sayılması için aşağıdaki kriterleri öngörmektedir:
- Aşırı (mutlak) yoksulluk sınırı: Günde 2,15 dolar gelir. (Günde 2,15 doların altında gelirle geçinen kişi aşırı yoksul kabul edilir.)
- Orta düzey yoksulluk sınırları: Düşük-orta gelirli ülkeler için günde 3,65 dolar, üst-orta gelirli ülkeler için günde 6,85 dolar.
- Gelir temelli ölçüm dışında “Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi (MPI)” de kullanılır; eğitim, sağlık ve yaşam standartlarını kapsar.
Avrupa Birliği (AB) yoksulluğu “toplumun genel yaşam standardının gerisinde kalmak” olarak tanımlar. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), yoksulluğu “insanların potansiyellerini gerçekleştirmesini engelleyen çok boyutlu mahrumiyet” olarak kabul eder. Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD) yoksulluğu, “toplumun genel yaşam düzeyinin altında bir gelir veya tüketime sahip olmak” olarak tanımlar. TÜİK ise yoksulluğu “asgari yaşam standardının altında kalan birey veya hanehalkı” olarak tanımlar. TÜİK, yoksulluk için şu kriterleri öngörmektedir:
- Göreli yoksulluk oranı: Medyan gelirin yüzde 50 veya yüzde 60’ının altında gelire sahip olanlar.
- Temel ihtiyaç yoksulluğu: Gıda, barınma, giyim, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması.
- 2023 itibarıyla ayrıca “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması (GYKA)” verileriyle sosyal dışlanma göstergeleri de kullanılmaktadır.
Yoksulluk tanımlarını genel olarak mutlak yoksulluk, orta düzey yoksulluk, çok boyutlu yoksulluk ve göreli yoksulluk olarak sınıflandırmak mümkündür. “Çalışan yoksulluğu” da kullanılan tanımlardan biridir. Çalışıyor olmasına rağmen elde edilen gelirin temel insani ihtiyaçları karşılamaya yetmemesine çalışan yoksulluğu denir.
Sadece gelirin asgari seviyede temel ihtiyaçlarını karşılayamaması yoksulluk olarak kabul edilmemektedir. Yoksulluğun belirlenmesinde eğitim durumu, hizmetlere erişim kısıtlılığı, hanede yaşayan kişi sayısı, sosyal dışlanma ve altyapı eksikliği gibi faktörler de yer alıyor.
Yoksulluk Algısı
Yoksulluk algısı, toplumun ve fertlerin yoksulluğu nasıl hissettiğiyle ilgili öznel değerlendirmesidir. Kişinin temel insani ihtiyaçlarını karşılaması, yoksul olmadığını hissetmesi için yeterli değil. Kişi yoksul sayılmadığı halde başkalarıyla kıyasladığında kendini yoksul hissedebilir. Örneğin, elde ettiği geliri ihtiyaçlarını karşılamasına yeten bir kişi bulunduğu çevrede ortalamanın altında geliri varsa kendini yoksul kabul edebilir. Aynı geliri elde eden iki kişiden, kırsalda yaşayan biri kendini yoksul olarak tanımlamaz iken kentte yaşayan kişi, yaşam maliyeti daha yüksek olduğu için kendini yoksul görebilir. Toplumsal normlar nedeniyle ünlü markaların kıyafetlerini alamamayı yoksulluk olarak algılayan kişiler olabileceği gibi tatillerini yıldızlı bir otelde yapamamayı yoksulluk olarak algılayan kişiler de olabilir. Geçmişte otomobil sahibi olmak zenginlik sayılırken bugün temel ihtiyaçlardan kabul edilmektedir. Dolayısıyla kişilerin beklentileri, yaşam standartları, sosyal çevreleri ve güncel ihtiyaçları yoksulluk algısını etkileyen faktörlerdir. Bu nedenle, kriterlere göre yoksul sayılmayan fertler de yoksulluk algısı nedeniyle kendilerini yoksul olarak görebilirler.
Dünyada ve Türkiye’de Yoksulluk
Uluslararası kurumların yaptığı araştırmalara göre, 2024 yılı itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 700 milyon kişinin aşırı yoksul olduğu tespit ediliyor. Bir başka ifadeyle, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 8,5’inin günde 2,15 dolardan az bir gelir elde ederek mutlak yoksulluk içinde olduğu görülüyor. Günde 6,85 dolardan az gelir elde eden orta düzey yoksul sayısının ise 3,5 milyar insan olduğu tespit edilmiştir. Bu sayı, dünya nüfusunun yüzde 44’üne tekabül ediyor. Yoksulluk, Sahra Altı Afrika bölgesi gibi şartları kötü olan ülkelerde daha da artıyor.
Dünya genelinde yaşanan savaşlar, savaş ihtimalleri, iklim krizi, dijital ve yeşil dönüşüm, göç, ekonomik durgunluk, salgınlar ve doğal afetler gibi etkenlerin yoksullukta artışa neden olacağı tahmin edilmektedir.
Ülkemizde yoksulluk; kent-kır ayrımına, eğitim durumuna ve hanede yaşayan kişi sayısına göre farklı oranlara sahiptir. Türkiye, yoksulluğun azaltılmasında son 25 yılda önemli mesafe katetti. Ancak salgınlar, savaşlar, göçler, ekonomik krizler, bölgesel ve küresel krizler yoksullukla mücadeleyi olumsuz etkilemiştir.
Türkiye Yoksulluk Verileri
TÜİK’in 2024 yılı “Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri”ne göre, Türkiye’de göreli yoksulluk oranı yüzde 13,6 oldu. Toplumun genel seviyesine göre belirli bir sınırın altında gelire sahip olmaya “göreli yoksulluk” deniyor. Medyan gelirin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen göreli yoksulluk oranı, 2015 yılında yüzde 14,7 iken en güncel veri olan 2024 yılında yüzde 13,6 olarak gerçekleşmiştir. Bir önceki yıla göre ise göreli yoksulluk 0,1 puanlık artış göstermiştir.
Eğitim seviyesi arttıkça yoksulluğun azaldığı biliniyor. Yüksek tahsil yapanlar, yoksullar arasında en düşük orana sahiptir. TÜİK’in 2024 yılı verilerine göre, medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanan göreli yoksulların yüzde 24,7’si bir okul bitirmemiş kişilerden, yüzde 13,6’sı lise altı eğitimlilerden, yüzde 7,4’ü lise ve dengi okul mezunlarından ve yüzde 2,7’si ise yükseköğretim mezunlarından oluşmaktadır. Görüldüğü gibi, yükseköğretim görenler en düşük yoksulluk oranına sahip grubu oluşturmaktadır.
TÜİK’in araştırmasına göre, göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler yüzde 14,6 ile TR71 (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir) ve yüzde 12,3 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) olmuştur. Göreli yoksulluk oranı en düşük olan bölgeler ise yüzde 4,7 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) ve yüzde 6,4 ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) bölgeleridir.
Türkiye, özellikle 2000’li yıllardan sonra yakaladığı ekonomik büyüme ve enflasyonu tek haneye düşürme performansıyla yoksullukla mücadelede önemli sonuçlar elde etti. Bu kapsamda, 2004-2016 döneminde Türkiye, ülkemiz için belirlenen yoksulluk çizgisine göre yoksulluk oranını yüzde 27,3’ten yüzde 9,9’a kadar düşürmüştür. Ancak son dört yılda dünyada yaşanan ekonomik sorunların etkisiyle ülkemizde de yaşanan ekonomik sorunlar, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon yoksullukla mücadeleyi olumsuz etkilemektedir.
Maddi ve Sosyal Yoksunluk
TÜİK, Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistiklerinde “maddi ve sosyal yoksunluk” oranını da hesaplamaktadır. Bu oranın hesabında hane düzeyinde sorgulanan değişkenler şunlardır:
- Otomobil sahipliği
- Ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme
- Evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme
- Kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme
- İki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme
- Evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme
- Mobilyaları eskidiğinde değiştirebilme
Bu oran için fert düzeyinde toplanan değişkenler de şunlardır:
- Eskimiş giysilerin yerine yenisini alabilme
- Düzgün iki çift ayakkabıya sahip olabilme
- Ayda en az bir kez tanıdıkları ile toplanabilme
- Ücretli boş zaman faaliyetlerine katılabilme
- Kendini iyi hissetmek için bir miktar para harcayabilme
- Kişisel amaçlı kullanım için internet sahipliği
Sosyal yoksunluk oranı; yukarıda belirtilen 13 maddenin en az yedisini karşılayamayanların oranı olarak tanımlanmaktadır. 2023 yılında sosyal yoksulluk oranı yüzde 14,4 iken 2024 yılında 1,1 puan azalarak yüzde 13,3 olarak tahmin edildi. Dünyada emtia fiyatlarındaki olağanüstü artışların başladığı 2021 yılında ise bu oran yüzde 18,1 olarak gerçekleşmişti. Zira, dünyada başlayan emtia fiyatlarındaki artış, ülkemizde de döviz ve emtia fiyatlarında yüksek artışlara neden olmuştur.
Yoksullukla Mücadele
Türkiye’nin yoksullukla mücadelede gösterdiği olumlu performansta; sosyal yardım programları, düşük gelirli hanehalklarının desteklenmesi, eğitim seviyesinin yükseltilmesi, altyapı yatırımları, bölgesel teşvikler, ekonomik büyüme ve istihdam imkânlarının artırılması gibi faktörler etkili olmuştur.
Ülkemiz bu konuda önemli başarılar elde etmiş olsa da bugün yoksullukla mücadelede karşı karşıya kaldığımız riskler de vardır. Yüksek enflasyon, ekonomik sorunlar, bölgesel kalkınma farkları, göçler, savaşlar, kamusal hizmetlerin maliyetlerindeki artış gibi meseleler önemli risklerdir.
Dünyada yoksullukla mücadelede belli stratejiler ve planlar sürdürülüyor. Bu mücadelelerde eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin arttırılması, ekonomilerde büyümenin desteklenmesi, insana yakışır işlerin oluşturulması ve altyapı yatırımları gibi tedbirler devreye alınmaktadır.
Sonuç
Yoksulluk, yalnızca gelir yetersizliğiyle sınırlı olmayan, çok boyutlu bir toplumsal meseledir. Eğitim, sağlık, barınma, beslenme, sosyal katılım ve yaşam standartları gibi alanlarda yaşanan kısıtlılıklar yoksulluğu artırmaktadır. Bu nedenle yoksullukla mücadele, sadece ekonomik büyüme politikalarıyla değil, aynı zamanda sosyal politika araçlarıyla da yürütülmelidir.
Türkiye, son yıllarda yoksulluğun azaltılması konusunda önemli ilerlemeler kaydetmiş olsa da yüksek enflasyon, gelir dağılımı eşitsizliği, bölgesel kalkınma farkları ve küresel krizler gibi faktörler bu ilerlemeyi olumsuz etkilemektedir. TÜİK verileri, göreli yoksulluğun azalma eğiliminde olduğunu gösterse de yoksulluğun artmasını sağlayacak riskler bulunmaktadır.
Yoksullukla etkili mücadele için sürdürülebilir kalkınma, eğitime erişim, istihdam imkânlarının artırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması büyük önem taşımaktadır. Yoksulluğun azaltılması sadece ekonomik büyüme ile değil; adil gelir dağılımı, insana yakışır işlerin oluşturulması, altyapı yatırımları, güçlü sosyal devlet mekanizmaları, eğitimde fırsat eşitliği ve toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesiyle mümkün olacaktır. Türkiye’nin gelecekteki politikalarının bu doğrultuda şekillenmesi hem sosyal adaletin tesisini hem de sosyal barışın inşa edilmesini sağlayacaktır.
