Her şeyden önce, bizim için en önemli tarafı inancımızla alâkalı olan kısmıdır. Bu teknolojik gelişme, İslami bakımdan nerelerde, hangi şartlar altında kullanılabilir? Menfi ve müspet tarafları nelerdir, kimler tarafından kullanılmalıdır vb. sorulara cevap aranmalıdır.
Mucahid YILDIZ

Daha önceki kaleme aldığım birçok yazımda ifade ettiğim gibi, günümüz insanlarının ekseriyeti teknolojik gelişmenin medeni bir gelişme olduğunu sanıyor. Halbuki asıl medeni kemâliyet, manevi hayatımızdaki güzelliklerin, saadetin ve huzurun artmasıdır. Birçok maddi rahatlıklar, insanların ruh âleminde olduğu gibi bedeninde de birtakım rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Mesela telefon ya da bilgisayar başında saatlerce hareketsiz kalmaları, hem psikolojilerini hem de beden sıhhatlerini menfi bir tesir altında bırakıyor.
Bugün “yapay zekâ”, Almanca’da “Künstliche Intelligenz”, İngilizce’de ise “Artificial Intelligence” adı verilen; kanaatimce “sun’î akıl” olarak da vasıflandırılabilecek olan yeni gelişme, aslında bilgisayar olarak bildiğimiz tekniğin daha fazla gelişmiş bir halidir. Önceleri “programlama” ismini verdikleri bir işlemle bilgisayara yapması gereken işler insanlar tarafından öğretiliyordu. Yapay zekâ ise yapması gereken işleri, anladığım kadarıyla, kendisine gösterilen yerden başlayarak kendi kendine öğrenip uyguluyor. Erbabından duyduğum kadarıyla bir takım teknik işler bu şekilde yapay zekâya bağlı araçlarla yapılabilecek.
“İlk bilgisayar ne zaman yapıldı?” sorusunu yönelttiğimizde, internetin bize verdiği cevaba göre 12 Mayıs 1941’de, Konrad Zuse isimli bir Alman’ın Berlin’deki evinde yaptığı alet anlatılıyor. Başka bilgilere göre ise 1822’de Charles Babbage adında bir şahıstan bahsediliyor. Bu kişiye “bilgisayarın babası” diyorlar.
Osmanlı Devleti’nin son yıllarında ve yıkılmasıyla birlikte dünyaya hâkim olan Batı ağırlıklı gücün kahir ekseriyetinin yaptığı tüm çalışmalarda insan ve insaniyet mefhumunu en sona attığını, hatta hiç gündemine bile almadığını görmekteyiz. Bugün birçoklarının “küresel şer güçler” olarak vasıflandırdığı bu anlayışın ilk önceliği, daha çok para kazanarak bütün gücü elinde tutmaktır.
Mevzu bahis şer odağı, bu mevzuda da hâkimiyeti tamamen elinde tutmak istiyor. Bunu ne kadar başarabilir, bu tamamen aklıselim insanların bunlarla ne kadar mücadele ettiğine bağlıdır. Şayet insani değerleri ön plana çıkaran sağduyulu halkın, konuya vakıf mütehassısları (günümüz “uydurukçasıyla” uzmanları) bu şer güce karşı iyi bir mücadele verirlerse, her teknik gelişmede olduğu gibi yapay zekâ da hayır yolunda kullanılabilir.
Yapay zekânın ne olduğunu tam olarak anladıktan sonra —ki bunu hepimizin tam kavrayabildiği kanaatinde değilim— hangi yönlerden müzakere edilmesinin gerektiğini tespit etmeliyiz. Her şeyden önce, bizim için en önemli tarafı inancımızla alâkalı olan kısmıdır. Bu teknolojik gelişme, İslami bakımdan nerelerde, hangi şartlar altında kullanılabilir? Menfi ve müspet tarafları nelerdir, kimler tarafından kullanılmalıdır vb. sorulara cevap aranmalıdır.
Bugün “etik midir, değil midir?” gibi tuhaf bir tabirle konuya yaklaşmak yerine, mertçe “Yapay zekâyı kullanmak haram mıdır, helal midir, yoksa mübah mıdır, mekruh mudur; hangi şartlarda, hangi hüküm mevzubahistir?” suallerinin yerinde olacağını düşünüyorum. Bir mevzuda “Caiz midir, değil midir?” sorusunu yadırgayan bir anlayış maalesef yaygınlaşmış durumda. Halbuki biz Müslümanların her işinde bu sual şarttır. Bu suali ihmal etmek, hafife almak ve dahi gereksiz görmek, itikadi bir mesele teşkil eder; insanı dinden, imandan eder.
Âcizane kanaatim: Kul yapısı olan her mamulde olduğu gibi, yapay zekânın da ihtimalen hataları, problemleri ve art niyetlilerin elinde insanlara zarar vermek için kullanabileceği herkesin malumudur. Ehil olanların bu konuda titiz çalışmalar yapması ve korunma konusunda bilgilendirmeleri elzemdir.
İstisnasız, zerre miktarı işlediğimiz her fiiliyatın hesabını vereceğimizi unutmayalım. Ne yiyip ne içiyoruz, interneti nasıl kullanıyoruz, hangi videoları seyrediyoruz, sosyal medyada ne okuyoruz, ne yazıyoruz, nelere bakıyoruz, ilâ âhir… Bütün bunlardan hesaba çekilmeyeceğimizi mi sanıyoruz?