Kadim bir öğreti olan seyahat, bugün yerini bir “görsel” şölene bıraktı. Bugün artık seyahatin “tecrübesi”, yerini kimin gittiğine bıraktı. Alelade bir “rutin” haline dönüşen seyahat, sadece gezen kişiyi değil, gezilen bölge insanını da menfi anlamda etkiledi. Gelecek olan “turist”e göre bir hazırlık, tabiri caizse yapay muamele söz konusu. “Tanrı misafiri” gitti yerine “döviz getirisi” geldi.
Zübeyir ŞEKERCİ

“De ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır.” Gerçekten Allah her şeye kadirdir.”
Ankebut, 20
“Tüfeng icat edildi, mertlik bozuldu” diye bir atasözü/deyiş vardır. Burada maksat, terakkinin bir neticesi olarak icat edilenin kendisine muhalefet değil; amacından sapmasına yönelik bir tespite dikkat çekmektir. Mertçe mücadelenin yerini arkadan vurma almış, bir “tüfeng” ile nice yiğitler yere yığılmıştır. Elbette evvelde de başka vasıtalarla mertlikten beri hareket edilse de, yeni icat, süreci hızlandırdığından mütevellit böyle bir atasözüne konu olmuştur. Oysa “form, normu doğursa” dahi, eşyanın kişiye sirayeti gibi, kişinin de eşyaya sirayeti hakikattir. Hülasa, ürünü kendi kadar kullanım şeklimiz de belirlemektedir.
Sözgelimi, bugün genelde dijitalleşme ve özelde sosyal medya ile beraber gözümüzün şahit olmadığı pek az şey kaldı. İnsanoğlunun her “şey”ine maruz kaldık. Ancak şerh düşmemiz gereken kısım, bunun bir “illüzyon” haline dönüşmesi. Bize “sunu”lanı görüyoruz. Tabi bu sunu/m halinden en çok nasibini alanlardan biri de, ayetle teşvik edilen “seyahat”tir. Seyahat, tarih boyunca müstakil anlamda insanın tekâmülünün yanında, genel çerçevede toplulukların ve hatta devletlerin de gelişimine doğrudan (bazen de dolaylı) etki etmiştir. Bugün, dünya tarihinden seyyahları ve ürünlerini çıkardığımız takdirde yaptığımız okumalar bir hayli eksik kalacaktır. Bir bölgeye dair inceleme/araştırma yapmak istediğimiz takdirde, seyyahların yazdıkları bu çalışmada öncül rol oynayacaktır. Nitekim tarih boyunca bu durumun farkına varan birçok devlet, siyasi ve içtimai meselelerde seyyahların sadece yazdıklarından değil, kendilerinden de istifade etmiştir. Çünkü bir bölgeye dair “dışardan” ancak “içeri”ye hâkim bir göz, nitelikli bilgiyi bir “değer” olarak size sunar. Peki, bugün görsel kültürle beraber varlığını kuvvetlendiren “sunu/m” mefhumu seyahatten ne götürmüştür?
Günümüzde bir yeri gezmek, asli ehemmiyeti ve katkısından çok, kişinin “prestij”ine dair bir çıktı haline geldi. Orada “ol”mak yerini orada “bulunmak”a bıraktı. Gezilen yere ait kazanımlar, yerini kişisel hesaplardaki “paylaşım”a bıraktı. Dünya, koca bir sahneye dönüştü. Başrolde bir kişinin olduğu bu oyunda gösterilenlerse bir “nesne” olmaktan öteye geçemiyor. Herkes ve her şey, sunu/m/un bir parçası adeta. Eldeki kamera, merkezde sahibinin olduğu bir oyunu gösteriyor bizlere. Bu oyundan etkilenenler ise kendi oyunlarını yazmanın (daha doğrusu çekmenin) peşine düşerken taklitten öteye geçemedi. Sosyal medyada seyahat içerikli paylaşımların büyük bir çoğunluğu, farklı başrollerde aynı oyunun bir ürünüdür: falanca şehirde aynı sokakta çekilen benzer fotoğraflar, Latin Amerika’da sokak lezzetleri yahut Avrupa’da gezilen müzeler… Kadim bir öğreti olan seyahat, bugün yerini bir “görsel” şölene bıraktı. Bugün artık seyahatin “tecrübesi”, yerini kimin gittiğine bıraktı. Alelade bir “rutin” haline dönüşen seyahat, sadece gezen kişiyi değil, gezilen bölge insanını da menfi anlamda etkiledi. Gelecek olan “turist”e göre bir hazırlık, tabiri caizse yapay muamele söz konusu. “Tanrı misafiri” gitti yerine “döviz getirisi” geldi.
Bahsi geçenlerin yanında, bir sektör haline de bürünen “gezginlik”, evvelde televizyonda, şimdiyse dijitalde tanıtım amacına dönüştü. Bir yeri gezme iştiyakından evvel sponsorların direktiflerine; yani reklamın kendisi öncelendi. Mesela bir seyahat belgeseli programının aynı ülkeye ve üstelik aynı beldelerine defaatle gitmesinin sebebi, bahsi geçen direktiflerle ilgili bir durumdur. Sektörleşme, beraberinde sınırlama da getirir. Bu sınır, ufku genişleten seyahat anlayışını da bu meyanda daraltmış ve hatta metalaştırmıştır. Artık gezginlerin yolculuklarından estetik fotoğraf, kıyafet linki ve bolca zihni yormayacak “içerik”ler bekliyoruz. Çıplak göz yerini kameraya bırakırken, seyahat düsturunun yerini ise sektörel kaygı aldı.
Nihayetinde, uhdesinde nice ezberi bozan seyahat mefhumu, bugünkü gelinen noktada bir kopya özelliği taşıyor. Hakikat arayışının yerini yapaylık, farklı tecrübelerinin yerini taklitçilik aldı. Oysa seyahat; insanın kendisini keşfetmesi, mukallit turistin prestijnin keşfedilmesi değildir. Bunu bir idrak edersek her anlamda yolculuk yeniden başlayacaktır.