Ev Gençleri: Eğitim ve İstihdam Dışında Kalan Gençlik Üzerine Yapısal Bir Okuma

Gençlerin sistemle bağ kurabilmesi için mesleki eğitimin güçlendirilmesi, rehberlik ve psikososyal destek mekanizmalarının yaygınlaştırılması, emek piyasasına geçiş fırsatlarının ve adil koşulların oluşturulması gerekiyor. İnsan imkan gördükçe yol alan bir varlık, gençlerin potansiyelini açığa çıkaracak olan da tam olarak bu imkânların varlığı.

Yüsra Ak

Doktora Öğrencisi, İstanbul Üniversitesi

Son yıllarda hem emek piyasasından hem de eğitim sisteminden kopan gençlerin sayısının dünya genelinde artması pek çok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Avrupa İstatistik Kurumu’nun 2024 verileri, Avrupa Birliği’nde 15-29 yaş aralığındaki gençlerin yaklaşık %11’inin ne eğitimde ne de istihdamda olduğunu gösteriyor[1]. Diğer bir ifadeyle Avrupa’da her 10 gençten biri sistemle bağını yitirmiş durumda. Türkiye’de ise bu tablo çok daha ağır. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2024 yılında, “ev gençleri” olarak da adlandırılan bu grubun oranı %22,9’a çıktı[2]. Bir başka deyişle Türkiye’de neredeyse her üç gençten biri eğitimden ve istihdamdan uzak bir hayat sürüyor.

Ev genci ya da literatürde daha yaygın olarak kullanılan eğitim ve istihdam dışı (not in education, employment, or training, “NEET”) genç kavramı esasında çok da yeni değil. İlk olarak 1980’lerde Birleşik Krallık’ta 16-18 yaş grubundaki gençleri tanımlamak için ortaya çıktı. Ancak zamanla genç işsizliğinden daha geniş bir olguyu ifade ettiği anlaşıldığından 1990’larda yaygınlık kazandı. Bugün farklı ülkeler kendi toplumsal dinamiklerine göre farklı yaş aralıkları ve farklı içerikler kullanarak bu grubu tanımlıyor.[3]

Yine de genel hatlarıyla “ev gençleri”, bir işi olmayan, eğitimde bulunmayan ve herhangi bir yetiştirme faaliyetinde yer almayan gençlere işaret ediyor. Bu tanım yalnızca iş arayıp bulamayanlarla sınırlı kalmayıp artık aramayı bırakmış ya da buna hiç niyet etmemiş gençleri de kapsıyor.

Dolayısıyla uzun yıllardır genç işsizliğine yönelik geliştirilen politikalar, heterojen bu grubun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalıyor.

Ev gençlerinin homojen bir grup olmadığını vurgulamak önemli. Zira gençlerin neden eğitim veya istihdamdan uzaklaştığı birbirinden oldukça farklı sebeplere dayanabiliyor. Bu çeşitlilik politikalara yön verenler için kritik bir uyarı niteliği taşıyor. Tek tip çözümler üretmek mümkün olmadığı gibi aynı noktaya varan her gencin aynı yoldan geçtiği varsayımı da mevcut gerçeklikle bağdaşmıyor. Eurofound’un bu gençler için yaptığı beşli sınıflandırma da ev gençlerinin heterojenliğine işaret ediyor[4].

Bunların en genişi, geleneksel anlamda işsiz gençlerden oluşuyor. İş arayan ama bulamayan, bazıları kısa süredir, diğer bazıları uzun süredir işsiz olan ya da emek piyasasına tutunamayan gençler… 2008 krizi sonrası birçok ülkede genç işsizliğinin kronikleştiği düşünüldüğünde işsiz gençlerin ev gençleri içindeki genişliği şaşırtıcı değil. Hızla değişen ekonomik koşullar, yeni teknolojiler ve rekabet koşulları da pek çok genç için iş bulma sürecini hem daha stresli hem de daha belirsiz kıldığı için bu grup ev gençleri içindeki payını artırarak koruyacak gibi görünüyor.

İkinci grupta bakım veren veya bakım gören gençler yer alıyor. Çocuklarına ya da hasta, yaşlı aile bireylerine bakan genç kadınların oranının Türkiye’de yüksek olduğunu biliyoruz. Oysa burada “çalışmıyor” dediğimiz birçok genç kadın, aslında tam zamanlı olarak ücretsiz emek veriyor. Diğer yandan, sağlık sorunları veya engellilik nedeniyle bakıma ihtiyaç duyan gençler de yine bu kategoride görünür hale geliyor. Bu noktada kritik olan şu soruyu sormak gerekiyor: Bu gençler gerçekten tercih ettikleri için mi evdeler, yoksa tercihlerinin önüne geçen engeller mi onları bu konuma itiyor?

Hem mekânsal hem kurumsal anlamda kapsayıcılığın sınırlı olduğu düşünüldüğünde cevap çoğunlukla ikincisine işaret ediyor.

Üçüncü grubu ise sistemden uzaklaşmış gençler oluşturuyor. Cesareti kırılmış olanlar, bir diğer ifadeyle yıllarca iş arayıp sonuç alamadığı için aramayı bırakanlar işsizlik istatistiklerinde bile görünmüyor. Bu grup içinde cesareti kırılmış olanların yanı sıra marjinalleşen gençler de yer alıyor. Riskli davranışlara yönelen, sosyal çevreyle bağları zayıflayan, erken yaşta kırılganlıklarla tanış olmuş gençler… Yapılan bir araştırma da ergenlik dönemindeki davranışsal zorlukların ileride emek piyasasından dışlanma riskini artırdığını gösteriyor[5]. Dördündü grup fırsat arayanlardan oluşuyor. Bu grup eğitim, yetenek ve beklentilerine uygun iş arayan ama mevcut piyasayla uyumsuzluk yaşayan gençleri ifade ediyor. Diğer bir ifadeyle çeşitli nedenlerle emek arzı ile talebi arasındaki uyumsuzluktan muzdarip olanlar bu grubu oluşturuyor.

Son grup olarak ise gönüllü ev gençleri öne çıkıyor. Seyahat eden, sanatla uğraşan, kendi kendine öğrenme yollarını tercih eden, formel istihdam ya da eğitim döngüsüne girmek istemeyen bu gençler, ev gençleri olgusunun yalnızca negatif bir duruma işaret etmediğini hatırlatıyor. Ancak bu grubun büyüklüğü genel grup içinde oldukça sınırlı kalıyor.

Tüm bu heterojenliğe karşın ev gençlerinin ortak bir risk alanı paylaştığı açık. Eğitim ve iş hayatından uzun süre uzak kalmak, bireysel anlamda yaşam doyumunu düşürürken psikolojik kırılganlığı, yalnızlığı ve bağımlılık riskini artırıyor. Ekonomik anlamda ise bu durum bir yara izi etkisi oluşturuyor. Gençler için uzun vadede gelir kaybı ve ileride daha düşük ücretli işlere sıkışma ihtimali doğuruyor. Dahası üretken insan gücünün atıl kalması, emek piyasasında nitelikli arzın azalması ve kamu maliyesinin yükünün artması gibi sonuçlar ortaya çıkıyor. Toplumsal düzeyde ise bu durum, sosyal uyumsuzluk riskini, yoksullaşmayı ve politik kutuplaşmayı tetikleyebiliyor.[6]

Bu nedenle ev gençlerini yalnızca bireysel bir “motivasyon eksikliği” meselesi olarak görmek hem analitik hem de ahlaki olarak yanıltıcı olur. Zira sorun gençlerin tembellik ettiği iddiasından çok daha geniş ve köklü bir nitelik taşıyor. Eğitim sisteminin niteliğinden sosyal politikaların kapsamına, aile yapısındaki dönüşümden ekonomik fırsatların dağılımına kadar uzanan bir mesele esasında ev gençlerinin oranının gün geçtikçe artması. Gençlerin sistemle bağ kurabilmesi için mesleki eğitimin güçlendirilmesi, rehberlik ve psikososyal destek mekanizmalarının yaygınlaştırılması, emek piyasasına geçiş fırsatlarının ve adil koşulların oluşturulması gerekiyor. İnsan imkan gördükçe yol alan bir varlık, gençlerin potansiyelini açığa çıkaracak olan da tam olarak bu imkânların varlığı.

Bu nedenle Türkiye’de son dönemde yaygınlaşan “ev gençleri” tartışması, doğru zeminde ilerlemeye muhtaç. Kavram bir yandan görünürlüğü artırıp politika yapıcıları uyarırken diğer yandan gençleri pasif, sorumsuz ya da “evde oturan” bir kesim olarak damgalama riski taşıyor. Gençlerin bu konuma hangi koşullarda sürüklendiğini anlamak ise kavramı yerli yerine oturtmanın ilk adımı niteliğinde. Zira hiçbir kurum tek başına çalışmıyor. Eğitim sistemi, çalışma hayatı ve aile destek mekanizmaları birbirlerine organik olarak bağlı. Genç kadınların istihdamı yalnızca kreşler ve bakım evleri değil iş güvencesi, engelli gençlerin istihdamı yalnızca ödenekler değil kapsayıcı işyerleri, genç işsizliği ise yalnızca ekonomik büyüme değil iyi kurgulanmış geçiş mekanizmaları gerektiriyor.

Dolayısıyla belki de soruyu değiştirmemiz ve “gençler neden çalışmıyor?” sorusu yerine “gençlere nasıl imkânlar sunuluyor?” sorusunu sormamız gerekiyor. Zira imkânlar arttığında ve koşullar adil olduğunda, gençlerin yolları da kendiliğinden açılacaktır.


[1] EUROSTAT, “Statistics on young people neither in employment nor in education or training”, 2025.

[2] TÜİK, “İstatistiklerle Gençlik, 2024”, 2025.

[3] Marie-Luise Assmann & Sven Broschinsk, “Mapping young NEETs across Europe: Exploring the institutional configurations promoting youth disengagement from education and employment” Journal of Applied Youth Studies, 4:95, 2021.

[4] Eurofound, NEETs, young people not in employment, education or training: Characteristics, costs and policy responses in Europe, Luxembourg, 2012.

[5] Mila Kingsbury, Iman Alaie, Zahra Clayborne, Bjørn-Atle Reme, Wendy Nilsen, & Ian Colman, “Pathways From Early Life Adversities to Youth Marginalization: A Longitudinal Study of Youth Not in Education, Employment, or Training”, J Adolesc Health, 2025.

[6] Yüsra Ak, Kübra Polat, Demet Toktaş ve Sevilay Şahin Söylemez, “Neden ve Etki Boyutlarıyla “Ne Eğitimde Ne İstihdamda Ne de Yetiştirmede (NEİY)” Olan Gençler”, Türkiye’de Eğitim, İstihdam ve Yetiştirmede Olmayan Gençler, Istanbul University Press, 2021.