Ayşe Şasa’nın “Yeşilçam Günlüğü” Üzerine

Yeşilçam Günlüğü’nde, Türk sinemasının 1960’lı yıllardan beri içine zorla itildiği yavan bir gerçekliğe maruz bırakıldığı iddia edilmektedir. Türkiye’deki sinemanın karmaşık durumunu Daryush Shayegan’ın Yaralı Bilinç kavramsallaştırmasıyla izah etmeye çalışmaktadır.[1] Şasa bu bilinç zedelenmesinin onarılması ve Türk sinemasında köklü bir bakış açısına sahip olmak için kapsamlı bir düşünüşün gerekliliğine işaret etmektedir.

Furkan EMİROĞLU

Araştırma Görevlisi, Sivas Cumhuriyet Üni.

Türkiye’nin, bünyesine tiyatro ve sinemayı almasıyla gerçekleşen siyasi, toplumsal dönüşümünü “kadraj”ın, dolayısıyla senaristin ve yönetmenin tutumları, bunların toplumumuz üzerindeki tezahürleri önemli hale gelmiştir. Bu sanat faaliyetleri, içerdiği estetik ve teknik unsurlar ile ele aldığı dönemlerin incelenmesinde faydalı materyaller olarak görülmektedir. Bu amaçla, Türk sinemasının duayen isimlerinden Merhum Ayşe Şasa’nın Türkiye’nin meselelerinden biri olan sinema alanına yönelik yaklaşımlarını incelemek kıymetli olacaktır. Bu metinde Şasa’nın içine doğduğu zaman ve mekan, onun Türk sinemasının geleneği, mevcut durumu ve geleceğine yönelik düşüncesi ele alınacaktır.

1941 yılında İstanbul’da doğan Şaşa 1960 yılında Arnavutköy Kız Koleji’nden mezun olmuştur. O, dünyaya geldiği evin sosyal yaşantısı, kültürel bakış açısı ve eğitim anlayışı çerçevesinde yer yer gerilimli bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmiştir. Lise yıllarında bir etkinlik çerçevesinde kaleme aldığı senaryonun çokça takdir edilmesi üzerine yeteneğinin keşfine varmış, 1960 yılında Robert Koleji’nde süren eğitimini yarıda bırakıp Türk sinemasında senaristliğe başlamıştır. Belli bir dönem geçirdiği psikolojik sorunlar nedeniyle bu uğraşına ara verse de 1980’li yıllarda yeniden senaryolar yazmaya devam etmiştir. Ah Güzel İstanbul, Muradın Türküsü, Gramofon Avrat, Dinle Neyden gibi filmlerin senaryosunda imzası olmuştur. Kendisiyle gerçekleştirilen söyleşilerden oluşan Bir Ruh Macerası, Yeşilçam Günlüğü, Delilik Ülkesinden Notlar ve Şebek Romanı gibi eserler onun fikirlerinin izinin sürülebileceği çalışmalardır.

Geçirdiği rahatsızlıklar, karşılaştığı kitaplar ve tanıştığı şahsiyetler, tüm bunların sevk ettiği derin muhasebeler etkisiyle Şasa zihni dönüşüm geçirmiştir. Edindiği tasavvufi tecrübe, hep peşinde olduğu hakikate yaklaşımını etkilemiştir. Bu muhasebeler neticesinde İslam’a ve müslümanlığa yaklaşımı, kendisine çocukluğunda ve gençliğinde Vurun Kahpeye gibi filmlerde aksettirildiği gibi olmadığının farkına varmasıyla değişmiştir. Tüm bu İslami düşünüş gayretleri çerçevesinde Yeşilçam’ı, İslam estetiği ışığında Türk sinemasının sorunlarını yeniden gündeme almıştır.[2]

“Türk sinemasının yüzeyini, dün olduğu gibi bugün de baştan başa kaplayan o kurşun rengi benliksizlik, kendi varoluş yasalarına bilinçsizce ve ahlâksızca sırt çevirmiş bir toplum yönetiminin, Türk toplumunun yakın tarihine ait kolektif bir aldanışın sefil sonucundan başka bir şey değildir.”[3]

Şasa, Yeşilçam Günlüğü adlı eserinde, yukarıda belirttiği gibi Türk sinemasının kimliğine yönelik bir sorgulama gerçekleştirmektedir.

Şasa, Mustafa Kutlu’nun talebi üzerine sinema, senaryo alanındaki değerli tecrübelerini Dergah dergisinde yayınlaması, Yeşilçam Günlüğü adlı eserinin oluşmasının ilk adımı olmuştur. Bu metinler, 1990 yılında derlenen, ilerleyen zamanlarda röportajlarla zenginleştirilmiş ve kitap hüviyetine kavuşmuştur. Kendisinin doğduğu aile ortamı, eğitim süreci, ruhsal gerilimleri ve mütemadi hakikat arayışı dikkate alındığında onun sinemaya yaklaşımının bu deneyimlerden hareketle gerçekleştiği fark edilecektir. Onun eleştirel tutumunun, Türk sinemasının farklı dönemler altında incelenmesine, kendisinin uzun kariyeri boyunca karşılaştığı kısıtlamalar ve zorluklar neticesinde perçinleştiği fark edilmektedir. Bu anlamda Yeşilçam Günlüğü, Türk sinemasının geçirdiği süreçleri derinlemesine ele alan bir metin olmasının yanı sıra ıstıraplı bir arayış öyküsü olarak da kabul edilmektedir.[4]

Yeşilçam Günlüğü’nde, Türk sinemasının 1960’lı yıllardan beri içine zorla itildiği yavan bir gerçekliğe maruz bırakıldığı iddia edilmektedir. Türkiye’deki sinemanın karmaşık durumunu Daryush Shayegan’ın Yaralı Bilinç kavramsallaştırmasıyla izah etmeye çalışmaktadır.[5] Şasa bu bilinç zedelenmesinin onarılması ve Türk sinemasında köklü bir bakış açısına sahip olmak için kapsamlı bir düşünüşün gerekliliğine işaret etmektedir. Şasa, medeniyet birikimimizden, geleneğimizden istifade edilmedikçe bir “hikmet sineması” oluşturulamayacağını, zemine sahip olmayan Doğu-Batı sentezi fikrinin geçerli bir kuram oluşturamayacağını vurgulamaktadır.

Şasa, büyük Rus sinemacı Eisenstein’a atıfta bulunarak ülkelerin özgün bir sinematografiye sahip olması gerektiğini vurgular. Düşünür, incelediği dönemler dahilinde mevcut olan Batı taklitçiliğine karşı çıkmış, Batılı olmayan ülkelerin sinemalarının dikkate alınmasının ehemmiyetine değinmiştir. Türk sinemamızın köklü tarihimize ve geleneğimize referans verilerek oluşturulmasının önemi eser boyunca  vurgulanmıştır. Düşünür, her toplumun kendi sinematografisini kendi
sosyal kültürünün işlevine uygun olarak kurması ve geliştirmesi gerektiğine işaret eder.[6]

Ele aldığımız düşünür, Türk sinemasının Batı sineması ve endüstrisi karşısında kalkınabilmesi için çok yönlü kuramsal bir şuura ve fikri birikime sahip olunması gerektiğine işaret etmektedir.[7] Türk kültürü ve sinemasının nasıl bir kimlik ve konuma sahip olduğuna yönelik düşüncelerini aktaran Şasa, Türk sinemasının ne gereğince Batılı, ne de yeterince Doğulu olduğunu belirtmektedir. Sahteciliği sahiciliğe dönüştürme yolunda çaba gösteren Şasa, Doğu’nun çeşitli sinemalarının, edebiyatının incelenmesinin bu çaba açısından önemli olduğunu belirtmektedir.

Onun ele aldığı sorunları sınıflandırmak gerekirse iki kategori üzerine bazı tespitleri daha görünür yapmak mümkün hale gelecektir; teknik, politik. Bu iki zaviyede Türk sinemasının kendisini aradığı, tutarlılığı arzuladığı görülmektedir. Teknik açıdan Türk sineması dahilinde üretilen filmlerin muhteva ve şekil arasında kopukluklar yaşadığı düşünür tarafından ifade edilmektedir. Ayrıca Türk sinema sektöründeki ticari zorunluluklar, kısıtlamaların da senaryo alanıyla ilgilenen Şasa tarafından engel olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Eseri kaleme aldığı zamana kadar üretilen sinema çalışmalarını değerlendiren Şasa’nın, Batılı sanat biçimlerinin yerli unsurlara giydirilmeye çalışılmasına sorunlu bir eylem olarak yaklaştığı anlaşılmaktadır. Bu çaba neticesinde filmlerde onulmaz sahte ve sakil neticelerin ortaya çıktığını yazar ifade etmektedir.

Yeşilçam Günlüğü, Türk sineması alanında senaryoları ve kritikleri ile alanın duayeni olan Merhum Ayşe Şasa’nın geniş bir zaman dilimi ve tecrübe alanı içerisinde müşahade ettiği meselelerin idrakine vesile olmaktadır. Onun bu bakış açılarının entelektüel birikim elde etmeye, sinemamıza yönelik bilinç ve duyarlılığımızın artmasına, güncel sinema eserlerinin daha nitelikli okunabilmesine, Türk düşünce dünyasının mihenk taşları olan münevverlerin ve sanat insanlarının anı kabilinde değerlendirilebilecek anektodlarının, buradaki vurguların anlaşılmasına büyük katkı sağlamaktadır.

Mütefekkirin dönemin düşünce dünyasının yeniden ele alınması, sonraki meseleler ve sorunlar için de yeni düşünce çabalarına ve çalışmalara kapı aralamaktadır. Bununla beraber sinema-din ilişkisi, siyasi açılım ve kısıtlama dönemlerinde etkilenilen ülkeler ve onların sinema formları, Klasik Türk sineması ve Milli Edebiyat’ımızın izdüşümleri gibi meseleler üzerine düşünme fırsatı vermektedir. Ayrıca, bahislerin Türk sinemasındaki birçok örnekle zenginleştirilmesi dikkatimizi çekmektedir. Son olarak aşina olduğumuz filmlerin perde arkasını öğrenmek, onlara yönelik ustalıkla getirilen eleştirileri okumak okuyuculara  farklı perspektifler kazandırmaktadır.


[1] Araştırma Görevlisi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi.

[2] Ayşe Şasa, Bir Ruh Macerası, 2. Baskı, 2010, İstanbul: Timaş Yayınları, s. 136.

[3] Ayşe Şasa, Yeşilçam Günlüğü, Küre Yayınları, 3. Baskı, 2010, s. 64.

[4] Sinema Tarihine Düşülen Bir Not: Yeşilçam Günlüğü | Murat Pay, BİSAV TV, 19 Nisan 2014 tarihli.

[5] Ayşe Şasa, Yeşilçam Günlüğü, Küre Yayınları, 3. Baskı, 2010, s.66.

[6] Ayşe Şasa, Yeşilçam Günlüğü, Küre Yayınları, 3. Baskı, 2010, s. 33.

[7] Ayşe Şasa, Yeşilçam Günlüğü, Küre Yayınları, 3. Baskı, 2010, s. 49.


[1] Ayşe Şasa, Yeşilçam Günlüğü, Küre Yayınları, 3. Baskı, 2010, s.66.