Köln’ün İkircikli Hali

Hohenzollern köprüsü hakkında hiç bilgi sahibi olmayan biri için iki şey ihtiva eder. Birincisi, büyük ve önemli bir demiryolu oluşu, ikincisi ise köprünün başından sonuna değin yaya kısmındaki korkuluklara asılan asma kilitler. Aşkların ebediyetine dair bir sözün tezahürü olarak gençlerin baş harflerini korkuluklara asması ile zaman içerisinde “âşıklar köprüsü” ismini de almış bu yapı turistler tarafından oldukça yoğun bir ilgiye mazhar oluyor.

Zübeyir ŞEKERCİ

Uçak inmiş, pasaport kontrolünden geçilmiş ve nihayetinde trene binilmişti. Köln ana tren garında indikten sonra henüz konaklama girişi için vakit gelmediğinden eşyaları kilit dolabına koyup doğrudan Dom Katedrali’ne geçmiştik. Merkezi bir konumda olan Dom Katedrali Kuzey Avrupa’nın en büyük ve görkemli ibadethanesi olup aynı zamanda 632 yıllık bir inşa süreci ile de ilginç bir öneme sahip.  Gotik mimariye sahip bu yapı dışarıdan içeriye doğru gezdiğimiz vakit zihnimizde birçok insan silüeti, yaratıklar vb. heykeller ile ürkütücü bir tablo çizmişti. İçeriye girdiğimiz vakit gönlümü kasvet basmış ve uzun süre orada kalmak istememiştim. Katedral’den çıktıktan sonra da kiliselerin genel olarak bende bir ürkme güdüsünü tetiklediğini teyit etmiştim.

 Katedral’den çıkıp Ren Nehri kıyısına geçmiş ve bir süre nehri ve çevresini seyre dalmıştık. Hafif yağmurlu ve biraz soğuk havasıyla Köln, modern Alman insanının özeti gibiydi. Bir süre sonra konakladığımız yere geçmiş, biraz dinlenmiş ve yemek için tekrar dışarıya çıkmıştık. Müslüman Türk nüfusun yoğun olduğu bu kentte helal yemek bulmak pek zor değil. Biz de bir dönercide karnımızı doyurmuş ve sonrasında kaldığımız yere doğru yürümeye başlamıştık. Tipik bir Alman kenti olan bu beldede akşam yedi sonrası insan sayısı bir hayli düşüktü. Ertesi gün bir festival sebebiyle bu sakinlik yerini tenakuz bir gürültüye bırakacaktı. Karnaval başlangıcına denk gelmemiz bize farklı bir deneyim yaşatmıştı. Yediden yetmişe insanlar ortaçağ kıyafetlerini giymiş, kentin belli bölgelerinde biralarını içip eğleniyorlardı. Eğlencenin ertesinde gördüğümüz manzara bize Alman kültür dinamiklerine dair önemli ipuçları veriyordu. Belirli zamanlarda olabildiğince eğlen ancak bunun dışında monotonluğa devam et.

 Gece iyice dinlendikten sonra önceki günden gezemediğimiz yerler için hareket etmiştik. Önce kentin meşhur köprüsüne gidecek daha sonra uzun uğraşlar sonucu yaklaşık 5-6 sene öncesinde açılan Köln Merkez Camii’ne geçecektik. Hohenzollern köprüsü hakkında hiç bilgi sahibi olmayan biri için iki şey ihtiva eder. Birincisi, büyük ve önemli bir demiryolu oluşu, ikincisi ise köprünün başından sonuna değin yaya kısmındaki korkuluklara asılan asma kilitler. Aşkların ebediyetine dair bir sözün tezahürü olarak gençlerin baş harflerini korkuluklara asması ile zaman içerisinde “âşıklar köprüsü” ismini de almış bu yapı turistler tarafından oldukça yoğun bir ilgiye mazhar oluyor. Seyahatin sonraki günlerinde farklı beldelerde de benzer uygulamanın olduğunu gördüğümüzde ve hatta asma kilit satan işportacılara şahit olduğumuzda aşkta salt tecessümün/gösterişin bir ticari malzeme haline gelebileceğini yakından tetkik etmiştim. 

 Akşam namazını kıldıktan sonra yola çıkmış ve yaklaşık 40- 50 dakikalık yürüme sonrasında Köln Camii’ne varmıştık. Almanya’daki kubbe ve minareye sahip ender yapılarından olan Köln Merkez Camii buradaki Müslümanların varlığını temsil etmesiyle ayrı bir öneme sahip hiç şüphesiz. İnşa sürecinde birçok tartışmanın olması, dönemin yönetimine dair aşırı sağcılar tarafından eleştiriler ve gecikmeli açılış İslam’ın bu topraklardaki hüviyetinin kabullenilemeyeşinin de bir tezahürü aslında. Mimarının Müslüman olmayışı da camiinin klasik İslam mimarisinden uzak olmasında da ayrı bir etkiye sahip.  Merhum Akif Emre abinin eleştirisine hak vermenin yanında en azından bir İslam nişanesi olmasından ötürü kıymetli.

 Modern bir külliye/kompleks olan caminin içerisi bir hayli ferah. Dom Katedrali’nin kasveti burada yerini ferahlığa bırakmıştı. Müezzin güzel sesiyle ezanı okurken yüreğimizi teskin etmişti. Sünnetler kılınmış, farz namaza durulmuştu. Sonradan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden ilahiyatta akademisyen olup tübitak bursu ile bir yıllık eğitime geldiğini öğreneceğimiz imam fevkalade bir ses ile namazı kıldırmıştı. Tesbihat sonrasında kendisiyle tanışmış ve camiinin yapılış süreci ile ilgili bilgi almıştık. Bir süre daha camide kaldıktan sonra ayrılmıştık. Karanlık ve ürkütücü bir ibadethane ile başlayan Köln seyahati, geniş ve esenlik veren bir camide son bulmuştu.