Bütün Maneviyatı Yalnız Bir Ümidin Tahakkukuna Muntazır

İncelikli bir düşünceye, zarafetle yapılan bir harekete, letafet dolu bir söze rastladığımda kendimi kaptırdığım doğru. İşte en çok o zaman haddimi bilmekte zorlanıyorum.  Çünkü gerçek zannediyorum zira ve bu tatlı rüzgara kendimi sorgusuz sualsiz teslim ediyorum. Hayatım boyunca da bununla sınanacağımı biliyorum.

Zehra TUNÇ

 “Evinizde, giyiminizde, mektubunuzda, işinizde, sözünüzde, namazınızda, duanıza, secdenizde, orucunuzda, insanlara ve hayvanlara muamelenizde hep güzel olun.”  “Kalbinizi yumuşatın ama iradeniz sert olsun.”

Evet bu sözleri bir sosyal medya hesabıma sabitledim.  Fakat aslında hayatıma sabitlediğim, en azından gayretinde bulunduğum cümleler bunlar. Zarifoğlu’ndan zihnime kazınan en güzel  sözler…

Zaafım inceliktir.

Zaafım; inceliktir!

İncelik, nezaket, zarafet, letafet ve nihayet; haddini bilmek.

İncelikli bir düşünceye, zarafetle yapılan bir harekete, letafet dolu bir söze rastladığımda kendimi kaptırdığım doğru. İşte en çok o zaman haddimi bilmekte zorlanıyorum.  Çünkü gerçek zannediyorum zira ve bu tatlı rüzgara kendimi sorgusuz sualsiz teslim ediyorum. Hayatım boyunca da bununla sınanacağımı biliyorum.

Bir insan biraz hayalı, edepli, terbiyeli, nezaketliyse; inceliklere karşı dikkatliyse, bu dünyaya ait olamayacak kadar kenarda, köşede. Çünkü riya yapamıyor, göz boyamayı beceremiyor, siyaset ilmine uzak. Dolayısıyla, bir şeyleri çözdüğünde çoktan geç kalmış oluyor. Çünkü sade, saf, kolay.

Ahiret unutuluyor, mahşerdeki hesap unutuluyor; sanki sadece buradaki birkaç gün gibi oyunlar kuruluyor, planlar işletiliyor. Yemin ederim, hepsi çok küçük. Fark edildiğinde daha da küçülüyor, hem insanlar  hem planlar. Yazık… Çok yazık. Üstelik, plan kurucuların üzerinde bir plan kurucu var. Allah Kâdir. Görmüyor mu sahi? Nasıl müsaade ediyor? Çünkü es-Sabûr. O halde, sen de sabret. Sabrı öğren ve tevekkül et. Bilmiyor olabilir mi? Daha neler?

İncelikler insana çok şey katar, diyeceğim ve devam edeceğim ama bunu dünya gözüyle göremeyeceksiniz. Bu durumda “katmak” göreceli bir mesele. Sırf bu dünya için yaşıyorsanız, incelikler sizden çok şey götürür. Eminim. Başlarda her şey güzeldir. Ama sonra? Zaman, emek, güven duygusu ve daha pek çok şeyi alır, götürür. Bir şarkıda geçiyordu: “siz yine de incelikli davranın.”  Çünkü eğer iman ediyorsanız, ebedi âleme taşıyabileceğiniz onurlu bir hayat mücadeleniz olmalı. Kimin gözünü boyamanız gerektiğini iyi kavramalısınız. Haysiyet, kişiyle ilgili değil; kişilikle ilgilidir. Allah “razıyım” dediğinde, tamam olacağız inşallah. O’nun terazisi en hassas olanı.

Nefsimize arka çıkıp adaleti bir kenara bırakmak ve yumuşak yumuşak konuşmayı incelik sanmak büyük bir yanılgıdır.  Zarafeti, hakikatin üzerini örtmek için  bir kılıf olarak kullanıyorsanız, fark edilmeyeceğini sanmayın. İki zıt şeyi bir arada tutmaya çalıştığınızda “kusma” yapar ya, işte öyle. Çünkü hakikatin doğasına aykırıdır. Ama gerçek hasletler dimdik ayakta, bilin isterim. Yakışmadığı yerde abes durur, eğreti görünür. Dolayısıyla bugün gösterilen yapmacık tebessümler gerçekten sadaka mıdır? Ya da bu imitasyon gülücüklerin, haddi aşan nobran bir vurdumduymazlığa ve tuhaf amaçlara hizmet edecek şekilde kullanılmadığını mı sanıyorsunuz?   Bakırı altın suyuna batırsanız da o yine bakırdır, dostlar. Gerçek güzel hasletler altının ta kendisidir. Ve haddimizi bilmek, ancak böyle mümkün olur.

Yani aslında dipdiri bir incelikten, dupduru bir zarafetten bahsediyorum. İtidalli, abartısız, gösterişsiz. Belki de bunun ulaştığı en yüksek mertebede,  duasında ve secdesinde güzel olmak. Çünkü insan,  orucunda, ibadetinde güzel olduğunda, yahut bunun için çabaladığında, hayatının her alanında bir düzen üzere hareket edebilir gibi geliyor bana. Zira muameledeki güzellik ve nezaket, ancak böylelikle yapmacıklıktan uzaklaşabilir.  Ve her anımızda Allah’ı memnun edebilmek çabası, bizi bu inceliğin en sahici haline taşıyabilir.

Evet, bu kavramların hepsi bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı. Hangi güzelliği söylesek, beraberinde bir diğerini getiriyor. Burada karşımıza “ihlas” bahsi çıkmıyor mu sizce de? Allah gördüğü ve razı olsun istediği için eşyaya bile güzel davranmak.. Benim çocukluğumda büyükler, yere bile nezaketle basardı, “toprak incinmesin” derlerdi. Şimdilerde ne kadar nazikseniz (gerçek nezaketten bahsediyorum), o kadar … Ne ara böyle olduk, bilmiyorum.

Ne güzel bir temenni… Ümit etmekten vazgeçmek, Müslümana yakışmaz. Hepimiz şahsımıza münhasırız ve hepimiz kendimizden mesulüz. Fakat İslam, cemaat dinidir. Topyekûn güzel olmak… Mis gibi bir iklimde, mübarek üç ayların içindeyiz. Bu güzel zamanlar, Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi her yerde güzel olmaya çabalamak için bir vesile olsun. Niyetimizi tazeleyip yeniden besmele çekelim. Zahiren kaybedişler, belki de gerçek kazanımlardır.  Hâl sârîdir. Güzellerle olalım, güzellerin güzellikleri bize de bulaşsın. Rabbimiz cümlemizi Reyyan kapısına layık kullarından eylesin. Dostlarımızla kol kola girdiğimizi hayal edelim. Fecr Suresi’nin son ayetlerinin muhataplarından olmak nasip olsun. Amin.