Kadının Haysiyeti ve Örtünme Emri

Sezai Karakoç, “Örtünüş, İslâm’ın, kadına haysiyetini bağışlayan bir buyruğudur.’’ der. Bu tanım, İslâm’ın temel ahlaki ilkeleri ve toplumsal huzuru sağlamaya yönelik hükümlerini bize özetlemektedir. Şunu da söylemek gerekir ki: giyinme insana has bir durum olup yaratılış gereğidir.

Ahmet POÇANOĞLU

Emekli Konya İl Müftüsü

   Sezai Karakoç, “Örtünüş, İslâm’ın, kadına haysiyetini bağışlayan bir buyruğudur.’’ der. Bu tanım, İslâm’ın temel ahlaki ilkeleri ve toplumsal huzuru sağlamaya yönelik hükümlerini bize özetlemektedir. Şunu da söylemek gerekir ki: giyinme insana has bir durum olup yaratılış gereğidir.

   Kur’an’daki örtünme emirleri; kadını baskı altına almak, toplumsal hayattan dışlamak ya da değersizleştirmek için değil, kadının haysiyetini korumak, onu metalaşmaktan alıkoymak ve güvenli bir toplumsal ortam inşa etmek içindir. İslam’ın kendine has bir örtünme anlayışı ve adabı vardır. İslam’a göre insan, bedenini sergilemek ve arzu uyandırmak için değil; bilakis bedenini örtmek, arzuları gemlemek ve azaltmak için giyinir. İslâm, şehvetin tahrik edilmediği, cinsel kaosun yaşanmadığı temiz ve dengeli bir toplum kurmayı amaçlar. Sürekli tahrik edilen bireyin doyumsuz şehveti, insanı psikolojik rahatsızlıklara ve cinsel anarşiye sürükleyebilir.

  İslâm dininin korumayı amaçladığı beş temel unsur vardır. Bunlar; din, akıl, can, mal ve nesil güvenliğidir. Zarurât-ı hamse olarak da ifade edilen bu hususlar, her insanın eşit şekilde sahip olduğu temel haklarıdır. Bu bağlamda örtünme emri, hem nesli koruma hem de toplumsal iffeti sağlama açısından önemlidir.

    Müslüman kadın, cahiliye devri kadınlarından farklı olarak örtünmek suretiyle kendi onurunu ve iffetini korur. Bu yazıda, Kur’ân’da kadının örtünmesine dair ayetler klasik tefsirler ışığında incelenecek; özellikle Nûr Suresi 31. Ayet, Ahzâb Suresi 59. Ayet ve Nûr Suresi 60. Ayet bağlamında örtünmenin anlamı, sınırları ve hikmetleri değerlendirilecektir.

   Nûr Suresi 31. Ayet

 Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz! (Nûr, 24/31)

   Bu ayet, cahiliye döneminin kadına dair yanlış uygulamalarını ortadan kaldırarak mümin kadınları onurlu bir kimliğe kavuşturmayı hedefler. Ayette geçen emirler birkaç temel ilkeyi içerir:

  • Bakışların korunması: Gözlerin haramdan sakınması, kalbin korunmasının ilk adımıdır. Zira haram bakışlar kalpte fitne doğurabilir. Göz, kalbe açılan kapıdır. “Zira bakmak, zinanın postacısıdır,” derler.
  • Ziynetlerin gizlenmesi: Ziynet kelimesi klasik tefsirlerde hem takılar hem de süs yerleri olarak yorumlanmıştır. Ayette kadınların ziynetlerini teşhir etmemeleri yalnızca mahremleri dışındaki kimseler için geçerlidir. Bu sınır, hem kadının onurunu hem de toplumun genel ahlakını korumayı amaçlar. Meşakkatin giderilmesi, günlük işlerde ve alışverişte bu uzuvların kullanılma ve açık tutulma gerekliliği; namazda ve hacda bu kısımların açık tutulmasının emredilmesi gibi gerekçelere binaen, Nur suresinin 31. ayetindeki “Kendiliğinden görünen uzuvlar hariç” ifadesinden kadının iki eli, yüzü ve ayağı gibi uzuvlar anlaşılmıştır. İsabetli olduğunu kabul ettiğimiz bu anlayışa göre kadının iki eli, yüzü ve ayağı tesettürden istisna tutulmuştur.
  • Başörtüsünün işlevi: Ayet, sadece başın değil, göğüs ve yaka bölgesinin de örtülmesini emreder. Bu, dönemin yaygın giyim tarzlarına bir düzeltme ve yeni bir ahlaki çerçeve önerisidir.
  • Yabancılara gösterilmesi câiz olmayan süsleri görmelerinde sakınca bulunmayan hısım akrabanın (bu mânada istisna edilenlerin) açıklanmasında: Kadınların iç ziynetlerini gösteremeyeceği erkeklerden, Nur Suresi 31. ayeti gereği kocası ve yakın akrabası olan erkekler istisnadır. Bu istisnanın illeti ise, yakınlığa bağlı olarak bu erkeklerin mahremi olan bayanlarla sürekli beraber yaşamaları, yanlarına sürekli girip çıkmaları dolayısıyla birbirlerine bakmalarını gerektiren bir zaruretin bulunması ve cinsel fitneden emin olunmasıdır.

   Bu ayet, örtünmenin yalnızca biçimsel bir giyim değil; aynı zamanda bir ahlaki duruş, bir bilinç, bir tavır, bir ibadet olduğunu ortaya koyar.

   Ahzâb Suresi 59. Ayet

“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”
(Ahzâb, 33/59)

   Bu ayet, İslâmî hayat tarzının toplumda görünür kılınmasını ve kadının dış ortamda güvenli bir şekilde var olmasını hedefler. Burada geçen “cilbab”, kadının elbisesinin üzerine giydiği dış örtüdür. Klasik tefsirlerde “cilbab”:

  • “Tepeden tırnağa örten giysi”,
  • “Çarşaf, ferace”,
  • “Kadının dışarı çıkarken vücudunu örttüğü örtü” “Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit tepeden tırnağa örten giysidir”,  gibi çeşitli şekillerde açıklanır.
  • Merhum Elmalılı Hamdi Yazır “cilbab” tabirinde iki vecih olduğunu belirtir: Birisi; cilbablarından birisiyle bütün bedenini sıkıca örtmek. Diğeri ise cilbabın bir tarafıyla başından yüzünü örtmektir. İki türlü örtünme şekli vardır. Birisi; kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek, yalnız tek bir gözünü açık bırakmaktır. İkincisi ise; alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp gözlerin ikisi de açık kalsa bile yüzün büyük kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır.

            Merhum Elmalılı, bu izahın arkasından tefsirinde;

“Ben 1310 (1893) yılında İstanbul’a geldiğimde hanımların tesettür tarzı; bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiyye bulunmak şartıyla tesettür tarzları bu idi.” notunu düşer. Bu ifade, tesettür ayetlerinin toplumumuzda nasıl yerleşip kök saldığını ve şehirli bir yaşama biçimi haline geldiğini gösteren tarihi bir örnektir.

  • Cilbâb, Müslüman kadınların cahiliye kadınları ve kölelerinden farklı olduklarının bilinmesi, iffetli olduklarının bilinmesi ve böylece eziyet edilmemeleri için farz kılınmıştır

   Ayet, kadının tanınarak iffetli bir kimlikle dışarıda bulunmasını, dolayısıyla kötü niyetli kişilerin saldırılarına veya tacizlerine karşı korunmasını hedefler.

    Ümmü Seleme (r.a.) şöyle anlatır:

   “Bu âyet nazil olduğunda Ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir vakar ve sükûnetle dışarı çıktılar ki, başlarında sanki kuş varmış gibi yürürlerdi.”

   Bu davranış, kadının toplumsal alanda hem saygı hem de güven içerisinde yer alabilmesinin ancak İslâmî örtünme ile mümkün olabileceğini göstermektedir.

   Nur Suresi 60. Ayet

  ‘’Evlenmekten umudunu kesmiş yaşlı kadınların, açılıp saçılmadan giysilerini çıkarmalarında onlar için bir sakınca yoktur, bununla beraber iffetlerini korumaya özen göstermeleri kendileri için daha hayırlıdır. Allah her şeyi işitip bilmektedir.’’ (Nur, 24/60)

   Oturan Kadınlardan Kasıt: “Yaşlanıp oturmuş kadınlar (el-kavâid)” ifadesiyle, yaşları dolayısıyla herhangi bir iş yapamayan, yerinde oturup kalan, çocuk doğuramayan, ay halinden kesilmiş, acuze kadınlar kastedilir.

   Buna ayete göre; yaşlanmış, âdet görmez hale gelmiş, normal şartlarda kendisine izdivaç teklifi yapılmaz olmuş kadınlar, gençlere nispetle daha az örtünebilecek, bir başka ifadeyle bazı giysilerini çıkarabileceklerdir.  Evlenme beklentisi olmayan kadınların, süslenip teşhir amacı gütmeksizin dış elbiselerini bırakmalarında günah yoktur. Yani çarşaf ve ferace gibi sokak elbiselerini giymemelerinde. Bununla beraber iffetlerini korumaya özen göstermeleri, kendileri için daha hayırlıdır.

   Kur’an’daki örtünme emirleri, kadını değersizleştirmek için değil; toplum içinde haysiyetli bir duruş kazandırmak için gelmiştir. Örtünme, kadının hem kendini hem de toplumu koruma bilincinin bir tezahürüdür. Aynı zamanda, mümin bir kadının Allah’a karşı duyduğu saygının ve bağlılığın da bir göstergesidir. Kadının örtünmesi, onun değerini artırır; dış dünyanın hoyrat bakışlarından korur ve onun izzetiyle, iffetiyle yaşamasına yardım eder.

   Modern zamanlarda örtünme, çoğu zaman bireysel bir tercih; kimi zaman ise baskı unsuru olarak tartışılsa da İslâm’ın perspektifinden bakıldığında örtünme, hem ibadetin şartı hem de bir ibadettir: kulluk bilinci ve ahlaki duruştur.