Muhammed Arif İnsan Vakfı’nın Gazze Çalışmalarını Anlattı

Gönderdiğimiz yardımlar, yağmalansa da, bozulup çöp olsa da biz Gazzeli kardeşlerimizi yalnız bırakmadığımız göstermek için her türlü yardım malzemesini Gazze’nin sınırlarına yığacağız ki düşman kiminle uğraştığını, iyi bellesin.

İNSİCAM

S: İnsan Vakfı, Kahire üzerinden Gazzeli kardeşlerimize yardım etmeye çalışıyor. İlk günden bugüne nasıl geldiniz? Kısaca anlatır mısınız?

7 Ekim sonrası Gazze’de yaşanmaya başlayan katliam ve yıkım, Türkiye’deki her Müslüman gibi bizi de derinden etkiledi, üzdü. Ancak bu katliamın sürekli hale gelmesi, hatta soykırıma dönüşmesi karşısında bir şey yapılamaması, bu siyonist barbarlığın durdurulamaması bizi ayrıca üzdü tabii ki. Bu düşüncelerle birlikte çaresiz olmadığımızı ve mutlaka herkesin yapabileceği bir şey olduğunun da farkındaydık vakıf ve fertler olarak. Çünkü herkes elinden geldiği kadarından sorumlu. Buradan yola çıkarak ve benim de daha önce Mısır’da bulunmam, çevremin, dostlarımın olması, Arapça bilmemin de avantajıyla İnsan Vakfı başkanımız Haluk Nas’ın yaptığı teklifi, hiç tereddütsüz kabul ederek Gazze’ye yardımları göndermek için hazırlık yapmak üzere Kasım 2023’te Kahire’ye geldim. Kısa sürede eski irtibatlarımı güncelleyip Mısır’ı, öncelikle Gazze’ye sonrasında ise sıkıntılı komşu ülkelere yardım göndermek için bir nevi lojistik merkezi olarak seçtik ve hazırlıklarımızı ona göre yapmaya başladık. Ve kısa sürede bu hazırlıklarımızı bitirip Kahire’deki depomuzdan gıda kolisi, çadır ve un tırları hazırlayarak Mısır Kızılay’ı ile koordineli bir şekilde göndermeye başladık. Aynı zamanda giden tırları Gazze’deki Filistin Kızılay’ının ve uluslarası yardım kuruluşlarının depolarından teslim alıp dağıtması için Gazze’deki yerel partner kurumlarla da koordinasyonu sağladık. Çok şükür, yaklaşık 2 senedir bu minvalde Mısır’dan yardım girişlerine müsaade edildiği sürece bu yardım tırlarını hazırlayıp gönderdik.

Bildiğiniz gibi siyonist işgal ordusu 7 Ekim’den bu yana bazen uzun bazen kısa süreli olarak yardım girişlerine izin vermiyor. Özellikle son ateşkes anlaşmasını ihlal edip Gazze’nin etrafını tamamen işgal edip Mısır’a açılan Refah sınır kapısını bombaladıktan sonra bugüne kadar hemen hemen hiç yardım girmedi. Son birkaç haftadır açlıktan ölümlerin artması ve uluslararası kamuoyu ve diplomatik baskıların yoğunlaşmasıyla birlikte insanlık vicdanında mahkûm olan ve yalnızlaşan, izole olan terör devleti bunu kırabilmek için kısmen de olsa gıda ve çadır yardımlarının girmesine müsaade etmek zorunda kaldı. Normal şartlarda bu soykırım öncesinde günlük ortalama 600 tır girerken, bu rakam 7 Ekimden bugüne kadar hiç gerçekleşmedi. Şu anda bunun ancak %20si kadar bir yardımın Gazze’ye girmesine müsaade ediliyor. Son bilgilere göre Mısır ve Ürdün sınırlarında depolarda veya tırların üzerlerinde 6000 tırlık yardım malzemesi beklemektedir. İnsan Vakfı olarak yardımların girmesine izin verilmediği dönemlerde biz de Mısır’daki Gazzeli hastalara, şehid ailelerine ve yetimlere yardım etmeye, yaralarını maddi manevi olarak merhem olmaya çalışıyoruz. Hâlihazırda 100 şehid ailesine “Kardeş Aile Projesi” kapsamında aylık 200 $ nakit (kefalet) yardım yapıyoruz. Aynı şekilde 300 yetim Gazzeli çocuğa (18 yaş altı) aylık, çocuk başına 25 $ nakdi yardımda bulunuyoruz. Bu arada şunu da özellikle belirtmem lazım, istisnalar hariç her ailede en az 4-5 çocuk bulunmaktadır. Şehid olanlar, kaçırılanlar veya Gazze’de olup da Mısır’a gelemeyenler hariç.

S: Gazze’ye yardımlar konuşulduğunda insanlar tereddüt yaşıyor. Gazze’ye bu şartlar altında yardım yapılabiliyor mu? Kimler yapıyor bunu? Doğrudan mı yoksa dolaylı olarak mı ulaştırılıyor bu yardımlar?

İnsanların böyle bir tereddüt yaşaması ve sorgulaması çok doğal, çünkü maalesef bilgi kirliliği çok fazla, gerçek bilgi ile yalanı ayıklamak, olayların uzağında olan ve uluslararası konjonktürü bilmeyenler için çok zor gerçekten.

Yukarıda da belirttiğim gibi siyonist işgal askerleri bu 2 yıl boyunca insani yardım girişlerine çoğunlukla izin vermediler. Ancak her zaman ve her yerde olduğu gibi bu gibi durumlarda “savaş baronları” devreye girer, birileri daha fazla silah satmak için tarafları birbirine kışkırtıp silah ve mühimmat satarken diğer taraftan bölgenin hakim ekonomik güçleri bu kaos ortamından maksimum ekonomik çıkar sağlamak için bu savaşları kendileri için fırsata çevirirler. Gazze’de de aynı durum yaşandı, yaşanıyor. Sina yarımadasının hâkimi olan ve İsrail’le de iyi ilişkileri olan kabile ve aşiretler, Bazı Filistinli tüccarlarla birlikte Gazze’ye ticari mallar sokup 10 katına, 20 katına sattılar. Parası, imkânı olan Gazzeliler pahalı da olsa hayatını minimum seviyede sürdürmek için ihtiyaçlarını bu şekilde giderdi bugüne kadar. İmkânı olmayanlar, 2-3 günde bir öğün yiyerek hayatta kalmaya çalıştı. Bu “savaş baronları”nın tek kazancı bu değil tabii ki. Gazze’den bir şekilde çıkmak isteyenlerden kişilerden astronomik geçiş ücreti alarak, servetlerine servet kattıkları biliniyor.

Gazze’ye Mısır’dan yardımların girişine izin verilmediği zamanlarda biz bir taraftan Mısır’daki Gazellilerin ihtiyaçlarını gidermeye çalışırken diğer taraftan Gazze’deki partner kuruluşları olan insani yardım derneklerle/vakıflarla protokol/sözleşme imzalayarak proje bazlı yardım faaliyetleri yürütüyoruz. Bunun için bize sunulan projeleri inceleyip onay verdiklerimizin bedelini onların banka hesaplarına gönderiyoruz. Gazze’de çoğunlukla nakit bulmak çok zor ve maliyetli olduğu için bizim adımıza projeyi yürüten kurum online/EFT ile ödeme yapıp dağıtılacak malzemeyi alıp eğer yemek projesi ise yemeği pişirip orada kurmuş olduğumuz çadır kampta kalan ailelere günde 1 öğün yemek dağıtıyorlar. Eğer eğitim projesi veya bayramlık elbise projesi ise ona göre satın almaları yapıp projeyi tamamlayıp bize kapanış raporlarını görselleriyle birlikte gönderiyorlar.

Bizim insanımız ne yapar eder Gazze’deki kardeşini yalnız bırakmaz. 7 Ekim’den hemen sonra Refah kapısında Gazze’ye girmek üzere binlerce tır birikti, yardımlar çok sınırlı ve zor şartlarda girdiği için aşırı birikme oldu ve bölgenin çok sıcak olmasından kaynaklı bazı gıdalar bozuldu, çöpe gitti vs. Diğer taraftan mallar yağmalanıyor, çalınıyor gibi söylentiler yayıldı. Bu ve benzeri olaylar, insanımızda yardımların ulaşıp ulaşmadığı konusunda şüphelenmesine, tereddüt yaşamasına sebep oldu maalesef. Ancak bu durumun kesinlikle bizi yanıltmaması lazım. Yaşanan istisnai hadiseler, özellikle genelleştirilip sanki hiç yardım girmiyormuş veya gönderilen yardımların hepsi yağmalanıyormuş gibi bir izlenim, ön yargı oluşturulmak isteniyor. Böyle bir durumda yapılması gereken bellidir. Gönderdiğimiz yardımlar, yağmalansa da, bozulup çöp olsa da biz Gazzeli kardeşlerimizi yalnız bırakmadığımız göstermek için her türlü yardım malzemesini Gazze’nin sınırlarına yığacağız ki düşman kiminle uğraştığını, iyi bellesin. Aksini düşündüğümüzde işgal devleti Gazzelilere, Filistinlilere diyecek ki, bak sizin din kardeşleriniz size bir kilo unu, pirinci, yağı bile göndermekten aciz, sahipsizsiniz teslim olun!

S: Gazze’ye yardım eden kuruluşlardan bahsedebilir misiniz? Türkiye’den, İslam dünyasından, batıdan, doğudan kimler Gazze’ye yardım etmeye çalışıyor?

Türkiye’den özellikle AFAD ve Türk Kızılay’ın topladığı yardımları gemilerle gönderdiğini belirtmek lazım. Diğer taraftan bizzat buraya bizim gibi gelip yardım faaliyetlerini buradan yürüten Hüdai Vakfı, İHH gibi vakıfların yanı sıra adını sanını ilk defa duyduğum onlarca vakıf/dernek topladıkları ayni ve nakdi yardımları bir şekilde Mısır’a getirip/gönderip hem Mısır’da yaşayan Gazzelilere yardım yapıyorlar hem de Mısır’da bizim gibi satın aldıkları ürünleri tırlara yükleyip uluslarası yardım kuruluşları veya Mısır Kızılay’ı üzerinden Gazze’ye gönderiyorlar. Aynı şekilde başta Katar olmak üzere diğer körfez ülkelerinin ve Asya Avrupa menşeli İslami/insani yardım kuruluşları, buraya yardım yağdırıyorlar diyebilirim. Çok şükür Gazze’ye sadece Müslümanlar değil, insanlığını henüz kaybetmemiş insaflı, vicdan sahibi insanlar veya onların himayesindeki yardım kuruluşları da sahip çıktı ve herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Daha yeni yaşadığım bir hadiseyi aktararak konuyu daha anlaşılır kılmak istiyorum. Gazze’de 15 yıldır anaokulu/ilk/orta/lise okulları olan eğitimci bir hanımın, Kahire’de çok özel çabalarla ve büyük riskler alarak açmış olduğu okulu ziyaret ettim. Anaokulu, ilk ve ortaokul bölümü olan ve ibtidai şartlarda Gazzeli yetim çocuklara ücretsiz eğitim veren bu okulun eğitim kadrosunda 73 yaşında Amerikalı bir hanım da vardı. Bu okulu açan Gazzeli aileyle daha Gazze’de iken tanışıp görüşen bu Amerikalı hanım psikiyatri uzmanı ve savaştan olumsuz etkilenen ve yetim kalan bu çocuklara psikolojik destek sağlamak için Mısır’a gelip bu eğitim kurumunda 3 aydır gönüllü olarak çalışmaya başlamış. Öğretmenlerin çoğu Gazzeli, birkaç tanesi Mısırlı ama hepsi ücret almadan gönüllü olarak bu yetimlere sahip çıkıyorlar. Bunun gibi örnekler çok fazla. Kurumsal olarak İslam dünyasının haricinde batı dünyasından da birçok yardım kurumu, profesyonel olarak buraya gelip yardımları ulaştırmaya çalışıyorlar.

S: Sizce bu yardım çalışmalarının önündeki en büyük sorun nedir? Nerelerde takılıyorsunuz?

Bu soruya Mısır özelinde cevap verecek olursam, kendi vakıf kimliğimizle çalışamadığımız ve burada temsilcilik veya İnsan Vakfı adına bir yer açamadığımız için istediğimiz veya planladığımız gibi rahat çalışamıyoruz. Mısır, yabancıların burada kendi kurumları adına yardım faaliyeti yürütmesine izin vermiyor. Oturum almak, çok sıkıntılı ve uzun bir süreç olduğu için ve çoğunlukla da olumsuz sonuçlandığı için çoğu kurum faaliyetlerini gayrı resmi olarak yürütüyor. Devlet, resmi izin vermiyor ancak milli güvenlik için tehlike arz etmediği sürece müdahale de etmiyor. Aynı şey Gazzeliler için de geçerli, hiçbirine oturum izni vermiyor ancak ürelerinde bir baskı kurulmuyor. Yukarıda bahsettiğim eğitim kurumunun çalışma izni yok ancak faydalı bir iş yaptıkları için faaliyetleri engellenmiyor.

S: Gerektiği kadar yardım geliyor mu? Bağışçıların gönlünü rahatlatmak için ne tür tedbirler uyguluyorsunuz?

Yukarıda da belirttiğim gibi dünyanın dört bir yanından yardım yağıyor diyebilirim. Çoğunlukla kapıların kapalı olmasına rağmen gerçekten çok fazla yardım geliyor ama yeteri miktarda girmiyor maalesef. Bu da zaman içinde dezenformasyonun da etkisiyle bağışların azalmasına sebep oluyor. Bağışçılarımızın gönlünü rahatlatmak için mümkün olduğu kadar faaliyetlerimizi belgelendirerek, fotoğraf ve videolarla besleyerek onları bilgilendiriyoruz ve yardımlarımızı Mısır’daki Gazzeli yardıma muhtaç şehid aileleri ve yetimlerle çeşitlendirerek farklı seçenekler sunuyoruz. Neticede bu savaş, öyle veya böyle bitecek ve burada bulunan Gazzeliler ülkelerine sağ salim dönmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında Gazze’dekilere yardım ulaştırmak ne kadar önemliyse Mısır’daki Gazzelillere yardım etmek de en az o kadar önemli.

S: Dergimiz İnsicam aracılığıyla Gazze’ye ve diğer bölgelere yardım eden kardeşlerimize ne söylemek istersiniz? Onlara bir tavsiyeniz olur mu?

Dünya 2 yıldır Gazze’deki katliamı, soykırımı canlı olarak izliyor. Biz Müslümanlar olarak kardeşlerimizin bu durumunu büyük bir üzüntü ve öfkeyle izliyoruz. Herkes bir şey yapamamanın sıkıntısını, kalbinin derinliklerinde yaşıyor. Herkes bir şey yapmak istiyor ama ne yapacağını, ya bilmiyor veya yaptıklarından mutmain değil, kalbini soğutmuyor. Bu sadece Müslümanlara mahsus bir durum değil, vicdanlı bütün insanlar da aynı hissiyatla hareket ediyor. Bunun en büyük delili, dünyanın dört bin yanında yapılan milyonlarca gayrı müslimlerin iştirak ettiği gösteriler, yürüyüşler, protestolar, İsrailli vatandaşların batı toplumlarında dışlanması, onlara karşı öfkenin artması vs…

Burada önemli olan şey şu: biz fertler ve halk olarak elimizden geleni yapıyor muyuz yapmıyor muyuz? Allah hiçbir kulunu altından kalkamayacağı bir yükle yüklemez veya “Niye yapmadı?” diye hesaba çekmez. Herkes sahip olduğu imkânları, en iyi şekilde değerlendirip bu yardım kervanında yerini alırsa, Allah kalan eksikleri tamamlayıp bize zaferi nasip edecektir diye inanıyoruz. Öyle de olacak inşallah.

الوكيل نعم و لله حسبنا