Fatıma Bint Esed (R.A.)
Hz. Muhammed, peygamberlikle görevlendirildiğinde, oğulları Ali ve Cafer Hz. Peygamber’e inandılar. Kocası Ebu Talib de Hz. Peygamber’e hep destek oldu. Fatıma bint Esed, bir peygamber yetiştirmiş, bir oğlu İslam ordusunun komutanı olarak Mute Savaşı’nda şehid düşmüş ve bir oğlu da İslam devletinin dördüncü halifesi olmuş büyük bir kadındır.
Rıza SAVAŞ
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üni. İlahiyat Fak. Emekli Öğretim Üyesi


Bilindiği üzere Hz. Peygamber’in dedesi Abdulmuttalib, torunu Muhammed’i ölümünden sonra amcası Ebu Talib’e emanet etti. Böylece Ebu Talib’in eşi Fâtıma bint Esed, ona sekiz yaşından itibaren annelik etmeye başladı. Hz. Peygamber’in belirttiğine göre kendi çocuklarından önce onu doyurup gözetirdi.
Fatıma bint Esed’in İslâmiyet’i kabul ettiği ve Medine’ye ilk hicret eden saliha bir kadın olduğu rivayet edilmektedir. Oğlu Ali, Rasulullah’ın kızı Fâtıma ile evlenince geliniyle aynı evde yaşamaya başladı. Hz. Peygamber yengesinin iyiliklerini hiç unutmaz, onu Medine’deki evinde ziyaret eder ve zaman zaman orada öğle uykusuna yatardı.[1]
Fatıma bint Esed, çoğu zaman kendi çocuklarını doyurmadan Muhammed’in karnını doyuruyor, çocuklarının temizliğinden önce onun temizliğini yapıp saçlarını tarıyordu. Onun, kendilerinin yanında olmasından memnuniyet duyuyor, annesinin boşluğunu ona hissettirmemeye çalışıyordu.
Hz. Muhammed, peygamberlikle görevlendirildiğinde, oğulları Ali ve Cafer Hz. Peygamber’e inandılar. Kocası Ebu Talib de Hz. Peygamber’e hep destek oldu. Fatıma bint Esed, bir peygamber yetiştirmiş, bir oğlu İslam ordusunun komutanı olarak Mute Savaşı’nda şehid düşmüş ve bir oğlu da İslam devletinin dördüncü halifesi olmuş büyük bir kadındır. Aynı zamanda Fatıma bint Esed, Hz. Peygamber’in torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’in de babaanneleridir.
Taberani bize senediyle beraber şu metni aktarmaktadır: “Enes b. Malik’ten nakledilen rivayet şöyledir: Ali b. Ebi Talib’in annesi Fatıma bint Esed öldüğü zaman Rasulullah (s.a.v.) onun yanına girdi, baş ucunda oturdu ve şöyle dedi: Ey annem! Allah sana rahmet etsin! Sen, benim annemden sonra annem idin. Sen beni doyururdun, sen giymez beni giydirirdin, sen yemez beni doyururdun ve bununla sadece Allah’ın rızasını ve ahiret yurdunu arzu ederdin. Sonra üç defa yıkanmasını emretti. Yıkanan suyun kabındaki su kafur kokusunun olduğu yere kadar azalınca Rasulullah kafur kokusunu aldı kendisi onun üzerine serpti, sonra gömleğini çıkardı ona giydirdi ve onu bir bezle kefenledi. Rasulullah sonra Üsame b. Zeyd’i, Ebu Eyyub el-Ensari’yi, Ömer b. el-Hattab’ı ve esmer bir köleyi kabir kazmak için çağırdı, onlar da kabir kazdılar. Lahde ulaşınca Hz. Peygamber lahdi kendi eliyle kazdı, toprağı eliyle çıkardı, Kabrin kazılması tamamlanınca Rasulullah kabre girdi oraya uzanıp yattı. Sonra şöyle dedi: Allah diriltir ve öldürür, O diridir ve ölmez. Allahım! Peygamberinin ve benden önceki peygamberlerin hakkı için annem Fatıma bint Esed’i bağışla, ona delilini bildir, onun girdiği yeri genişlet. Çünkü sen erhamerrahiminsin. (Merhamet edenlerin en fazla merhamet edeni sensin) Cenaze namazında dört tekbir aldı. Rasulullah, Abbas ve Ebubekir onu kabre koydu.”[2]
[1] İbn Sa’d, et-Tabakat, VIII, 222.
[2] Taberani, el-Mu’cemü’l-Kebir, Hadis no: 19519.