Mahremiyet Mahrumiyet İlişkisi Üzerine Sırlı Mülâhaza

Evlenmenin yasak olduğu akrabanız yoksa sarılacak kudretli kollardan mahrumsunuz, mahremiyet ile mahrumiyetin bağı bu sebeple kuvvetli. Mesela; yarası babası olan kız çocukları iyileşmez! Bir gram sevgi görebilmek uğruna her şeyi yapabilecek çocuklardır onlar, siz nereden bileceksiniz? Çocukluğundaki yaraların sarılması için her şeyi kabul edebilir veya her şeyi reddedebilirler. Mahremden mahrumiyet tehlikesi diyorum!

Zehra TUNÇ

İMH Genel Sekreter Yrd.

Mahrem; haram olma durumu. Mahrum; yoksunluk.

Mahremin yoksa mahrumsun, bu kadar net.

Helal olmayan, yasaklanan şey manasındaki mahrem kelimesi hepimizin bildiği gibi, kendileriyle evlenilmesi dinen yasaklanmış olan belli derecedeki akrabalar; yani kadın için baba, ağabey, amca… vs.

Bu durumda evlenilmesi yasaklanmış kimselerle kız çocuklarının sarılması gayet mümkün. Yanlarında başınız açık durabilirsiniz İslam’a göre, hasta olduğunuzda dizine kıvrılıp şifa bulmanız da imkân dâhilinde. Çünkü evlenmek yasak, o kadar yakın!

Evlenmenin yasak olduğu akrabanız yoksa sarılacak kudretli kollardan mahrumsunuz, mahremiyet ile mahrumiyetin bağı bu sebeple kuvvetli. Mesela; yarası babası olan kız çocukları iyileşmez! Bir gram sevgi görebilmek uğruna her şeyi yapabilecek çocuklardır onlar, siz nereden bileceksiniz? Çocukluğundaki yaraların sarılması için her şeyi kabul edebilir veya her şeyi reddedebilirler. Mahremden mahrumiyet tehlikesi diyorum! Kız babaları, evet, kızları olan saygıdeğer babalar; kız çocuklarınızı sevin, iki kat daha fazla sevin, onları kucaklayın, alın karşınıza konuşun, sohbet edin, dertleşin. Belki; tek talebeniz olsunlar, davetiniz, irşadınız, bütün yönelişiniz kız çocuklarınıza olsun. Dizinizde uyutun, saçlarını okşayın, sarılın! Bugün göstereceğiniz sevgiyle güzel bir gelecek kurmalarına vesile olacaksınız!

Daha fazla uzatmayacağım, bu burada bi’ dursun.

Aslına bakarsanız, mahremiyet sadece ilişkiler ile ilgili değil. Herkesin, her cümlenin, her işin bir mahremiyet alanı var.

Sözün mahremiyeti ise sırrında saklı; kâr-anlık, sır ömürlük! Sakladığım şeyin üstünü örten şeye, sır denir. Gözlerimi kapattığımda görmediğim şey, camın diğer tarafını göstermeyen, çömleğin toprağını kapatıp parlatan şey. “Sır saklamak” yanlış bir tabir bu durumda, zîrâ sır saklanan değil, sakladığım şeyin üstünü kapatan şey; sırlamak yani. Bu durumda görünen ‘sır’ olmuş oluyor, hem zaten göründüğü için sır, olmuş olsa bile görünmediğinde nereden

bileceksin olduğunu? Eğer bir şeyi sırlarsan, o şeyi pişirebilirsin artık, sırlanmadığı zaman akıl almaz bir şekilde dağılıp gidecektir zîrâ. Hem sırlayıp hem pişirdin mi, ömrünün sonuna kadar olur mu bilinmez ama uzun bir müddet seninle olacağı muhakkak. Ham kalma, hamlık, anlık kâr sana, sırlanıp pişmek elinde, sıkı tut ki kırılmasın. İşte o sıkı tuttuğun şey, mahremiyetle ilgili. Dostumuzla konuştuğumuz şeyi bir başkasından duymak, söyleyeni rahatlatır belki, işte bu anlık kâr! Karanlık zannettiğimizse içimizin aydınlığında saklı tuttuğumuz gerçek. Sözün mahremiyeti; o aydınlıkta sarılmak gibi kutsal, dışarı çıktığında kaybolup gidecek kadar narin, sıkı tut ki kırılmasın!

Pek çoğunuz karşı çıkacaksınız, bilhassa kadınlar; ama şunu söylemeden de kapatmak istemiyorum bu bahsi. Günümüzün de tartışma konularından biri, kabul ediyorum. Kadınlar için farz olan başörtüsü onların Müslüman olduğunun bir göstergesi, ya erkekler? “Hep kadınlar mı omuzlamak zorunda İslam olmanın sorumluluğunu?” sorusu çok geliyor gençlerimizden. Soruyla ne kadar bağlantılı bilmiyorum ama ilk aklıma gelen, bu tarz cümlelerin sebebi hususunda gençlerin kendini ne kadar değersiz hissettiği ile ilgili sorunları olduğu düşüncesi. Sevdiğimize mektup yazdığımızda; (evet o kadar yaşlıyım) onu kimsenin okumasını istemeyiz, sırdır zîrâ, mahremdir; başkasının okuması yasaktır, kıymetlidir! Kıymetinin farkında olan, neyin sırrı olduğunun da farkında olandır. Kıymetliysem buna göre davranmalıyım, kibirli değil, tam tersi. “İçimin aydınlığında sarıldığımı açık etmek zorunda değilim” bilinci.

Bu burada kalsın dediğim mevzuya geri dönecek olursak; mahremiyet işte bu yüzden mühim. Bir takım ilişkileri bir seviyede tutabilmek isteriz, bunun için ihtiyacımız olan şeyin adı; mahremiyet. Kul olma çabasıyla yaşamına devam eden Müslüman kadın, kulluğun edilgenliğinin farkındalığı ile mazruf ve tevekkül ile dopdolu olarak içinin aydınlığını saklama telaşında. Edep timsali, Musavvir isminin tecelligâhı! Babasından başkasına aynı şefkatle sarılması mümkün olmayan kız çocuklarının mahrumiyeti, sırlanmış bir cam parçasında tekrar kendini görmek gibi kıyıcı aynı zamanda. Fakat elbette mutmain, “…Yetim bulup barındırmadı mı?” ayetinin muhatabı olduğunun bilincinde. O halde anlık kâra iltica etmeyecek kadar da akıllı! Şimdi beyler düşünsün derim.