Tanrı Dağlarının Eteklerinde Bir Tefekkür Esintisi
Dar ve bakıma muhtaç bir mescid, bakkalı andıran market ve benzeri “şey”lerle bir başkent havalimanı imajından oldukça uzaktı. Mescidde namazlarımızı kılmış ve Hüseyin ile vedalaşmıştık. Onu İstanbul’a yolcularken, ben ise iki senenin ardından tekrar Özbekistan’a doğru yola koyulmuştum. Zübeyir ŞEKERCİ Almatı’dan karayoluyla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e geçmiştik. Sınırdan girişte pasaport kontrolü dışında eşya kontrolü olmamıştı. Belki de Türk devletleri arasında sınır geçişlerinde görece esneklik gösteriliyordur diye düşündük. Otobüsün indirdiği yerden yolculukta tanıştığımız Malezyalı bir arkadaşla konaklayacağımız yer geçtik. Bir taksi uygulamasından taksi çağırmış ve kendi ödemişti. Israrcı olmamıza rağmen zaten ücretin az olduğunu belirtmesine karşın biz de İstanbul’a yolu düştüğü takdirde bir yemek sözü vermiştik.…