Prizren: 21. Yüzyılda Bir Osmanlı Panoraması

Namaz vakti gelmiş, içeriye girdiğimizde ezan okunmak üzereydi. Aslında vaktin bir 10-15 dakika sonrasında okunuyordu ezan. Bunun sebebini Ülgün’de tanıştığım vaizden öğrenecektim: Ezan vakitleri, gün içindeki çalışma vakitlerine göre ayarlanmıştı. Camii derneği mütevellisinden olduğunu öğrendiğimiz Cengiz Abi, bizim Türk olduğumuzu öğrenince hemen “Ezanı okur musunuz?” sorusunu yöneltti. Zübeyir ŞEKERCİ 2022 senesinde Özbekistan seyahati için sözleşmiş, ancak avukatlık stajından ötürü birlikte yolculuk yapamamıştık. Rabbim bir başka kapıyı açmış ve kıymetli dostum Ali ile üç sene sonra bir başka coğrafyaya yelken açmıştık. Balkanların en hassas ülkelerinden, Avrupa’nın en genç devleti Kosova’yaydı yolculuk. Bir Eylül günü, sabah saat dokuz gibi Kosova’nın başkenti Priştine Havalimanı’na iniş yaptık. Oldukça küçük…

Okumaya devam edin Prizren: 21. Yüzyılda Bir Osmanlı Panoraması

Neyi Göz Ardı Ediyoruz?

Boyundan aşağısı tutmayan Şeyh Ahmet Yasin’in aşıladığı şuur somutlaşmış, Filistin halkı bir yandan zikrini eksik etmezken öte yandan taş ve sapanın yerini düşmanı yıldıracak silahlar almıştı. Şehit Ebu Ubeyde’nin belagatı, Şehit Yahya Sinvar’ın cesareti ve toprağını onca acıya rağmen terk etmeyen Filistin halkının kahramanlığı... İşte bunlar göz ardı ettiğimiz (yahut ettirildiğimiz) şeyler. Zübeyir ŞEKERCİ “Korku ve ümit içinde rablerine ibadet ve dua etmek üzere vücutları yatak görmez, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar.” (Secde, 16)   Bosna deyince akla ilk gelen şey nedir? Avrupa’nın orta yerinde, kim ölçtüyse, Barış Güçleri’ne rağmen Sırpların etnik temizliği yahut Dayton’a mecbur kalmak. Biraz daha düşünürsek Tito döneminde Müslüman…

Okumaya devam edin Neyi Göz Ardı Ediyoruz?

Seyahatin Sunusu yahut Kameranın Gözünden

Kadim bir öğreti olan seyahat, bugün yerini bir “görsel” şölene bıraktı. Bugün artık seyahatin “tecrübesi”, yerini kimin gittiğine bıraktı. Alelade bir “rutin” haline dönüşen seyahat, sadece gezen kişiyi değil, gezilen bölge insanını da menfi anlamda etkiledi. Gelecek olan “turist”e göre bir hazırlık, tabiri caizse yapay muamele söz konusu. “Tanrı misafiri” gitti yerine “döviz getirisi” geldi. Zübeyir ŞEKERCİ   “De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır." Gerçekten Allah her şeye kadirdir.” Ankebut, 20 “Tüfeng icat edildi, mertlik bozuldu” diye bir atasözü/deyiş vardır. Burada maksat, terakkinin bir neticesi olarak icat edilenin kendisine…

Okumaya devam edin Seyahatin Sunusu yahut Kameranın Gözünden

Eskişehir: İstanbul’a Açılan Kapı

Son olarak 2013-2014 yıllarında bugünkü hüviyetine kavuşan cami engellileri de gözeterek yeniden restore edilmiştir. Girişte yürüme engelliler için asansör bulunan camide Cuma günleri hutbe okunurken işitme engelliler için de işaret diliyle hutbenin irad edildiği bir projeksiyon bulunmaktadır. Engelsiz Cami Projesi ilk olarak aynı mahalledeki Hacı Hasan Camii’nde başlatılmıştır. Zübeyir ŞEKERCİ Kıymetli bir dostun nişanı için gittiğimiz Afyonkarahisar’dan İstanbul’a dönüşte anı fırsat bilip farklı bir yer görme niyetiyle üç arkadaş yola koyulduk. Şeyh Edebali’ye niyetlensek de yetişmez deyu rotayı Eskişehir’e çevirdik. Eskişehir, günümüzde görece seküler bir yaşantıyla anılan, belli sokaklarının bu çerçevede isimlendirildiği bir şehir olsa da tarihi serencamında İslam’a bayraktarlık yapmış bir şehirdir. Osmanlı’nın ilk…

Okumaya devam edin Eskişehir: İstanbul’a Açılan Kapı

John Lennon’ın Semerkant’ta İşi Ne?

Şirdar Medresesi’ne, ana giriş kapısındaki figürler nedeniyle halk arasında “Aslanlı Kapı” denmiştir. Uluğ Bey Medresesi esas alınarak inşa edilen bu yapıda, devletin gücünü simgeleyen motiflere yer verilmiştir. Sarı ve mavi tonların yoğun kullanıldığı eserde çiniler oldukça dikkat çekmektedir. İslam mimarisinde pek rastlanmayan hayvanlara dair sembollerin mitolojik arka planı bulunmaktadır. Zübeyir ŞEKERCİ   Bundan dört sene evvel ayağı, kırılan bir dostumu ziyaret ettiğimde, ahvaliyle ilgili oldukça düşündürücü bir cümle kurmuştu: “Hayat, sen planlar yaparken başına gelendir.” Sonradan öğrendim; bu söz, The Beatles’ın solisti John Lennon’a aitmiş.  Bu söz bende, Özbekistan’da karşılık bulmuştu.  Buhara’dan trenle yaklaşık iki – iki buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Semerkant’a varmıştım. Diğer…

Okumaya devam edin John Lennon’ın Semerkant’ta İşi Ne?

Kadim Şehrin Bize Söyledikleri

Şehir, en parlak dönemini Samaniler devrinde yaşamıştır. Uhdesinde birçok âlim, derviş ve şair yetişmiştir. İslam mimarisinin müşahhas örnekliği, şehirde inşa edilen birçok eserle vuku bulmuştur. 1920’lerde başlayan Rus işgaline değin şehir, inişli çıkışlı da olsa merkeziliğini korumuştur. Zübeyir ŞEKERCİ  Trenden indim, çıkışta yine oradaydılar. Oldukça kalabalıklardı ve terminalden çıkan insanlarla iletişim kurmaktan bıkmamışlardı. Taksicilikten geçimini sağlayan yüzlerce kişi vardı. Özbekistan’daki turistik faaliyetlerin gelişimi, beraberinde taksicilik sektörünü de beslemişti. Farklı meslek gruplarından birçok insan, günün belli vakitlerinde turist “dedektörlüğü” yapıyordu. Elbette bu durum, beraberinde kültürel bir “kırılmayı” da getiriyor; fakat bu, başka bir yazının konusu.   İki sene evvel geldiğim kadim şehir Buhara’ya adım attığımda, beni…

Okumaya devam edin Kadim Şehrin Bize Söyledikleri

Taşkent’te Bir Değişim Rüzgârı Yahut Gelenekten Beslenmek

Barakhan Medresesi, 16. yüzyılda inşa edilmiş ve ismini Müslüman Türk hükümdar Barak Han’dan almıştır. Sovyet dönemine kadar eğitim faaliyetlerinin sürdüğü medrese, bugün müze olarak kullanılıyor. Mavi kubbeleri, işlenmiş çinileri ve estetik mimarisiyle mest edici bir yapıdır. Ancak günümüzde yalnızca hediyelik eşya satanların dışında ilmi faaliyetlerinin olmaması oldukça düşündürücü. Zübeyir ŞEKERCİ Evvelsi gün, Bişkek-Oş arası süren 40 dakikalık kısa bir uçuşun ardından Sultan abinin kuzeni beni havalimanından alıp sınırdan geçirmiş, sonrasında Andijan’a varmıştık. Sultan abi ile 2022 yılında, ilk Özbekistan seyahatimde bir Özbek düğününde tanışmış ve düğün sonrası davetine icabet edip yaşadığı şehri,  Andijan’ı gezmiştik. O günden bu yana iki yıldan fazla iletişimde kaldık ve bugün…

Okumaya devam edin Taşkent’te Bir Değişim Rüzgârı Yahut Gelenekten Beslenmek

Tanrı Dağlarının Eteklerinde Bir Tefekkür Esintisi

Dar ve bakıma muhtaç bir mescid, bakkalı andıran market ve benzeri “şey”lerle bir başkent havalimanı imajından oldukça uzaktı. Mescidde namazlarımızı kılmış ve Hüseyin ile vedalaşmıştık. Onu İstanbul’a yolcularken, ben ise iki senenin ardından tekrar Özbekistan’a doğru yola koyulmuştum. Zübeyir ŞEKERCİ   Almatı’dan karayoluyla Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’e geçmiştik. Sınırdan girişte pasaport kontrolü dışında eşya kontrolü olmamıştı. Belki de Türk devletleri arasında sınır geçişlerinde görece esneklik gösteriliyordur diye düşündük. Otobüsün indirdiği yerden yolculukta tanıştığımız Malezyalı bir arkadaşla konaklayacağımız yer geçtik. Bir taksi uygulamasından taksi çağırmış ve kendi ödemişti. Israrcı olmamıza rağmen zaten ücretin az olduğunu belirtmesine karşın biz de İstanbul’a yolu düştüğü takdirde bir yemek sözü vermiştik.…

Okumaya devam edin Tanrı Dağlarının Eteklerinde Bir Tefekkür Esintisi

Almatı’dan Bize Kalan

Kazakistan özelinde, genel olarak Türkistan coğrafyasında yemekler et ağırlıklıdır. Elbette coğrafya, yemek kültürünü de şekillendiriyor; hayvancılık oldukça yaygın. Yemekleri yedikten sonra, her Türk’ün yaptığı gibi rastladığımız bir Türk restoranında çay içtik. Türk olduğumuz anlaşılmış olacak ki çayların bir kısmı ikram edildi. Çay faslının ardından otele döndük. Zübeyir ŞEKERCİ   Yaklaşık beş, beş buçuk saat süren uçak yolculuğunun ardından Almatı’ya varmıştık. Sabah namazının vakti çıkmaya yakın olması hasebiyle mescid aramaya koyulduk. İnternetten baktığımızda havalimanında bir mescid olduğu yazıyordu ancak bulamamıştık. Görevliye sorduktan sonra tarif edilen yere baktığımızda yine bulamamış ve son çare olarak yanımızdaki seccadeyi serip köşede bir yerde namazı eda etmiştik. İlk intiba kötüydü, Müslüman diyarında,…

Okumaya devam edin Almatı’dan Bize Kalan

Madrid Deyince Yahut Endülüs’ten Bir Parça

Şehir, diğer Endülüs şehirlerine göre “İslami” hafızadan oldukça uzaktı. Bugün şehri gezen birisi, burada bir zamanlar kocaman bir cami olduğunu ve bu caminin bünyesinde büyük âlimlerin yetiştiğini idrak edemeyebilir. Çünkü Reconquista sonrası cami yıkılmış, yerine bir kilise inşa edilmişti. Akabinde, İspanya’nın başkenti olması hasebiyle şehir, “öteki” unsurlardan büyük ölçüde arındırılmıştı. Zübeyir ŞEKERCİ Endülüs yolculuğumuzun son durağı olan Madrid’e doğru yola koyulmuştuk. Üç saatlik tren yolculuğunun ardından şehre varmıştık. Şehrin ulaşımı biraz karmaşık; metro ve tren hatları farklı sistemlere ve ücretlendirmelere tabi. Bu sebeple, kalacağımız yere gitmek için önce tabelaları takip edip nihayetinde görevlilere danışarak epey vakit harcamıştık. Ardından trenle bir durak gittikten sonra, kalacağımız yere…

Okumaya devam edin Madrid Deyince Yahut Endülüs’ten Bir Parça