Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 2015 yılında başlanan “Hayat Rehberi Kur’ân Tefsiri” projesi, kapsamlı ön çalışmalar, yoğun istişareler ve geniş müzakereler ile altı yıllık uzun ve titiz bir çalışmanın ardından tamamlandı. Bu kıymetli eser hakkında Prof. Dr. Mehmet Paçacı ile söyleşide bulunduk.
İNSİCAM

Kıymetli hocam öncelikle tefsirin ülkemize, Âlem-i İslâm’a hayırlı olmasını dileriz, hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun.
Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim. Rabbin okuyup yararlananlarını bol kılsın inşallah.
S- Hocam tefsir, neden “konulu tefsir” formatında kaleme alındı? Konulu tefsirden kısaca bahsedebilir misiniz?
C– Diyanet İşleri Başkanlığı uzun zamandır, “konulu tefsir” tarzından bir çalışma yayınlamak amacıyla çalışmalar yapmaktaydı. Daha önce Başkanlık, mushaf tertibini izleyen Kur’ân Yolu adlı çalışmayı gerçekleştirmişti. Son dönemde bu tarzda İslâm dünyasında ve ülkemizde örnekler verildi. Daha önceleri de Kur’ân’ın içerdiği bir konunun, risale boyutunda ele alarak işlenmesi birlikte günümüzde Kur’ân’ın bütün konularını ele alan çalışmalar görülmeye başlamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında, böyle bir çalışma ilk kez yer almış oluyor. Bu tefsir eserinde, önce, Kur’ân’ın içeriğinde yer alan konular belirlenmiş ve her bir Kur’ân konusunun başlığı altına giren âyetler bir arada tefsir edilmiştir. Böylesi bir tefsir çalışmasında, aynı konu altına giren âyetlerin bir bütünlük içinde görülmesi mümkün oluyor. Aynı zamanda, konu başlığı özelinde, okuyucu Kur’ân-ı Kerîm’in içeriğine ve mesajına yalın bir şekilde ve doğrudan ulaşabiliyor. Bu tarzın böyle bir kolaylığı ve belki meziyeti var, denilebilir. Belki de aynı zamanda Kur’ân’ın bu şekilde ele alınmasının, günümüz okuyucusunun zihin yapısı ve kalıbına yaklaştırılmak gibi bir işlevi olduğundan da söz edilebilir.
S- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın daha önce de “konulu tefsir projesi” vardı. Hatta örnek bir fasikül de basılmıştı. Ancak o proje akim kalmıştı. Bu yeni projeye başlarken öncekinin tedirginliği oldu mu?
C– Belirttiğiniz gibi, daha önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nın böyle bir tefsirin yayımlanması için girişimleri oldu. Bu girişimleri yaptığımız ve Allah’a şükür yayımlanması noktasına kadar getirdiğimiz için önceki çalışmaları uzun bir hazırlık aşaması olarak görmenin uygun olacağı düşüncesindeyim. Biz çalışmamıza altı yıl önce, bizi destekleyen güçlü bir iradenin sevkiyle başladık ve Allah’a şükür bu irade, çalışma basılıp yayımlanana dek devam etti. Bahsettiğim bu süre zarfında, biz her zaman bu desteği gördük. Kararlı, disiplinli ve yetkin bir editör grubu da işin mutfak tarafını başarıyla yürüttü. Herkes, artık bu çalışma için zamanın olgunlaştığını ve hatta bunun için geç kalındığını düşünüyordu. Sonunda çalışma güzel bir basımla okuyucuya ulaşmış oldu.
S– Tefsirin planlanması ile yayınlanması arasındaki süreç nasıl gelişti? Ne tür sorunlar yaşandı?
C– Çalışmamız, 2015 yılının haziran ayında başladı. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez ve dini yayınlardan sorumlu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar’ın kararları ve yönlendirmesiyle önce beş kişilik, kısa süre sonra da yedi kişilik bir çekirdek editör grubunun oluşturulmasıyla, Türkiye Diyanet Vakfı’nın Kocatepe İLKSAY Merkezinde çalışmalar başlamış oldu. Bu tefsir çalışmamız devam ederken, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda gerçekleşen görev değişikliği sonrasında da çalışmamıza olan ilgi sonuna kadar devam etti, Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş ve Prof. Dr. Huriye Martı hocalardan ve ilgili diğer arkadaşların heyecanı ve desteğini aynıyla gördük. Bu aşamada, editörler kurulunun sayısı yedi arkadaşımızın katılımıyla on dörde çıkmıştır. Yine bütün çalışma boyunca, çalışmalarıyla bize destek olan çalışkan ve disiplinli genç akademisyen arkadaşlarımızdan oluşan altı kişilik bir araştırma ekibimiz vardı. Tefsir çalışmalarımız, editör kurulunun düzenli ve gündemli olarak her hafta yaptığı yüz yüze veya çevrimiçi toplantılarla, konuları esas alınarak Kur’ân tefsirinin nasıl yapılabileceğini inceleyerek başlamıştı. Çalışmanın sonuna geldiğimizde altı yıllık süre içerisinde 600’e yakın toplantı yapmışız. Bu başlangıç aşamasında Editörler Kurulu, eserde kullanılacak kaynakların, metodun, dilin ve izlenecek üslubun belirlenmesi üzerinde durdu. Yapılacak tefsir çalışmasının, mümkün olduğunca geniş bir okuyucu kitlesine ulaşması hedefleniyordu. Editörler tarafından örnek metinler yazıldı ve metinler üzerinden yazım sırasında izlenecek ilkeler tartışıldı ve geliştirildi. Bu aşamada, daha önce benzer bir şekilde Başkanlığın yayımladığı Hadislerle İslâm adlı eserin hazırlanması sürecindeki tecrübenin sık sık gündeme geldiğini söylemeliyim. Yazılan örnek metinler üzerinden Kur’ân’ın bir konusunun nasıl işleneceği, konu yazıldığı zaman içeriğinde hangi unsurların mutlaka bulunması gerektiği, üslubunun nasıl, dilinin hangi düzeyde olacağı, ne kadar uzun veya kısa olması gerektiği gibi sorulara cevap arandı ve bir noktaya gelindi. Yine bu süreçte, daha çok örnek metin oluşturuldu ve metnin içeriğinin yanı sıra çalışmanın ilerleyen safhalarında izlenecek yol belirlendi. Bir konuyu oluşturan anahtar kelime ve kavramların, nerede, nasıl verileceği ve her konuda ele alınacak âyetlerin belirlenip listelenmesi konuları, örnekler üzerinden çalışıldı. Editörler Kurulu, örnek metinler üzerinde ayrıca redaksiyon çalışmaları yaparak, Kur’ân’ın bir konusunun okuyucuya en uygun şekilde nasıl aktarılabileceği üzerinde durdu ve metinleri geliştirdi. Kurul, Kur’ân-ı Kerim’in konularının belirlenmesinde bir nokta üzerinde özellikle durdu. Bu da tefsirde yer alacak konuların olabildiğince Kur’ân-ı Kerim’in içeriğinde yer alan konular olması ve onun içeriğinin doğru bir şekilde aktarabilmesiydi. Kur’ân’ın konuları, mesela kelam veya fıkıh disiplinlerinin bakış açısıyla da tasnif edilebilir yahut günümüzde ortaya çıkan bazı kavramlaştırma ve sorunsallar merkeze alınarak belli bir kalıba yerleştirilebilir. Esasında biz bu çalışmada, tabiri caiz ise doğrudan Kur’ân’ın kendi bakış açısını dikkate almaya ve bu bakışla Kur’ân-ı Kerim’in kendi konu ve kavram dünyasını belirlemeye gayret ettik. Böylece, sonunda Kur’ân’da 149 konu belirlemiş olduk. İkinci bir önemli nokta da konuları tefsir disiplininin yöntemine bağlı kalarak işlemek oldu. Bununla şunu kastediyorum: Mesela “Zekât” Kur’ân’nın bir konusudur. Bu konu pekâlâ fıkıh ilminin de bir konusudur. İşte biz, tefsir çalışmamızda bu konuyu işlerken bizzat âyetler ve onların rivayet tefsirlerinde işlenişlerini esas aldık ve kendimizi bununla sınırladık. Başka bir deyişle “Kur’ân’da Zekât” başlığı altında işlenebilecek bir tefsir metni oluşturduk.
Yazarlarımıza açılma aşamasına geldiğimizde, yazarlarımıza konu yazmalarını teklif ederken, onlara yukarıda bahsettiğim uzun ve disiplinli bir mutfak çalışmasının ürünü olan bilgileri ve dokümanları sunduk. Bunlar arasında, yazım sırasında, yazarların ihtiyaç duyacağı; Tefsir, hadis, Kur’ân sözlük kaynaklarının yanı sıra ele alacakları konunun içeriğine dahil âyetlerin mekkî ve medenî sıralaması dikkate alınarak hazırlanan bir liste ve Editörler Kurulu’nun her bir konu için hazırladığı bir Metin Yazım Planı sunduk. Bu plan, yazar hocamızın yazmayı üstlendiği konuyu nasıl işleyebileceğine dair, ona yol haritası teklif eden bir çalışmaydı. Konunun, Kur’ân’ın konu dünyası içinde aldığı yer, konuyu anlatan kelime ve kavramların işlenmesi, konuda yer alabilecek âyetler ve konunun alt başlıkları ve konunun anlatımıyla verilebilecek mesaj, Editörler Kurulu tarafından önceden ayrı ayrı her konu için çalışılarak, yazar hocalara gönderilen doküman içinde yer aldı.
Yazar Çalıştayı, tabir ettiğimiz on iki toplantıda, yazar hocalarımıza projedeki öncelik ve hassasiyetlerimizi ve izlediğimiz yolu aktardı. Onlara yazabilecekleri konuları, daha önceden hazır ettiğimiz konu ile ilgili dokümanları sunduk. Yazılar yazarlardan gelmeye başladığında, çalışmalarımıza yine alanın hocalarından, on dokuz akademisyenden oluşan bir Redaktörler Kurulu katıldı. Artık gelen yazılar, önce yine Editörler Kurulu’nun ve koordinatörün redaksiyonlarından sonra redaktör arkadaşların redaksiyonlarından geçiyordu. Editörler Kurulu’nda ve koordinatörce benzer okumalar ve düzeltmeler, redaktörlerin çalışmalarından sonra da tekrar edildi ve her bir yazı, tekrarlanan bu redaksiyon ve okumalarla okuyucunun önüne çıkabilecek hale getirilmeye çalışıldı. Çalışma, bölümler halinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na teslim edildikten sonra da orada yazıların bir kez daha titiz bir okumasının ve baskıya hazırlama aşamasından geçtiğini biliyoruz.
S- Tefsire katkı sunanlar kimler acaba? Bunların akademik, ilmî formasyonu nedir?
C– Bu çalışmamızda yer alan bütün arkadaşlarımız, Türkiye’nin tefsir alanında yetişmiş akademisyenleridir. Çalışma, doktora öğrenciliği ve araştırma görevliliğinden profesörlüğe kadar, editör olarak, redaktör, araştırmacı ve yazar olarak yüz elliye yakın, altmış beş farklı üniversitemizde bulunan İlahiyat Fakültelerimizin tefsir alanında çalışan akademisyenlerinin katkılarıyla varlık buldu.
S- Hayat Rehberi Kur’ân-ı Kerimin Konulu Tefsiri. Konular nasıl belirlendi? Yazım sürecinde, “Şu konular da olsaydı.” veya “Şu konular olmasaydı.” dediğiniz oldu mu?
C– Konuları belirlerken nasıl bir bakış açısına sahip olduğumuzu sanırım daha önceki bir sorunuza cevap verirken belirtmeye çalışmıştım. Tefsirde yer alacak konuların, bizzat Kur’ân’ın konu edindiği konular olması gerektiği düşüncesine sahiptik ve bunu başarmaya çalıştık. Çalışmanın hemen baş tarafında, gerek bölümlerine ve gerekse içinde yer alan konulara bakıldığında bu hemen görülecektir diye düşünüyorum. Böylece çalışma, beş bölümden oluştu. Dikkatlice bakıldığında da esasen bu tefsir çalışmasında iki ana konu bulunduğu görülecektir. Buna göre ilk ana bölüm, 1. Bölüm; Âlemlerin Rabbi Allah, Yüce Yaratan’ı, kendisi dışında bütün varlığı, yaratılmışları yaratan ve bir olan Yaratıcı’yı anlatır. Kur’ân’ı gönderen, evreni içindeki her şeyle yaratıp, onun varlığını sürdüren Yüce Rabbi anlatmak da zaten Kur’ân’ın indirilişinin en başta gelen amacıdır. 2. Bölüm, Yaratılanlar ile başlayan diğer dört bölümü ise O’nun yarattıklarını anlatır. Böylece eserin konuları, aslında Kur’ân’da da gördüğümüz gibi, Yüce Allah ile O’nun yarattıklarının ilişkisi eksenine oturmuştur. Yine 2. Bölüm, Yüce Yaratıcı’nın yarattıkları ve yarattıkları arasında da akıllı ve sorumlu bir varlık olarak insanın yaratılışını; 3. Bölüm, Allah’ın İnsanı Doğru Yola Daveti, Kur’ân’da anlatıldığı kadarıyla Yüce Allah’ın insanı yaratılışına uygun olan ilk insan ve peygamber Hz. Âdem’den başlayarak Hz. Muhammed’e (s.a.v) kadar olan doğru yola çağrısının tarihini; 4. Bölüm, Dünya Hayatı ve İnsanın İmtihanı ise insanın bu çağrı karşısındaki iman ve inkâr tutumları ile ilgili olarak Kur’ân’ın anlatımlarını ve örneklemelerini ele alır. Esasen burası, tümüyle insanın dünya hayatındaki sınavına dairdir. 5. Bölüm, Âhiret ve Ahvâli ise bu sınavın sonucunun görüleceği hesap, ödül ve ceza boyutlarıyla âhireti ve sonsuz hayatın anlatılmasını ele alır.
Yukarıdaki gibi bir konu tasnifi yaptığımızda, büyük çaplı bir tereddütümüz olmadan alt başlıkları da yerleştirmiş olduk. Belki bazı konuların, mesela “Abdest” ve “Teyemmüm” gibi konuların, birlikte mi yoksa birbirinden ayrı olarak mı işlenmesi gerektiğinde farklı görüşmelerimiz oldu fakat bunlara da uygun olduğunu düşündüğümüz şekilde karar vererek ilerledik.
S- Türkiye’de konulu tefsir çalışmaları, konu ve sure bazında, akademik sahada neredeyse otuz kırk yıldır yapılıyor. Kur’ân-ı Kerim bu tarzda ilk kez bir bütün olarak tefsir edilmiş oldu. Bu bağlamda şunu sormak istiyorum: Arapça, İngilizce ve diğer dillerde bu çapta, bu evsafta tefsir var mı?
C– Kur’ân’ın konuları esasına göre tefsir edilmesi, Müslüman dünyanın ilim ortamlarında üzerinde yazılıp konuşulmakta olan bir tarzdır. Ülkemizde de birçok hocamız konulu tefsir konusunda tez yaptılar, araştırma yayınladılar. Bu yolun, Kur’ân’ın anlaşılmasında yararlı olduğu düşüncesi, kimilerince daha vurgulu bir şekilde dile getirilir ve bunun gerekli olduğu savunulurdu. Bu noktada, mushaf sırasına göre veya konularına göre Kur’ân’ın yorumlanmasının birbirlerine göre belli üstünlükleri olabilir. Bu bakımdan iki yoldan da yararlanmak ve okuyucuya bu imkânları sunmak gerekir, diye düşünüyorum. Hayat Rehberi Kur’ân da öncelikle Türk okuyucusu için bu ihtiyacı karşılamış olmaktadır. Tabii ki Müslüman dünyada bu amaçla özellikle Arapça çalışmalar yapıldı ve yapılmaktadır.
S- Hayat Rehberi Kur’ân’ın diğer dillere tercümesi düşünülüyor mu?
C– Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türkçe dışında da güçlü bir yayın faaliyeti bulunmaktadır. Türkçe yayımlanan birçok değerli eser, diğer dillere tercüme edilmektedir. Başkanlığımız tarafından, Hayat Rehberi Kur’ân da kısa zaman içerisinde birçok dünya diline tercüme edilecek ve Türkçe dışındaki dilleri kullanan Müslüman okuyuculara ulaştırılacaktır, diye düşünüyorum.
S- Sizce okuyucular, hangi özelliklerinden dolayı bu tefsiri okumalıdırlar?
C– Daha önce de belirtmeye çalıştığım gibi, bu çalışmada okuyucumuz, Hayat Rehberi Kur’ân’ın içinde yer alan her bir konuda işlenmesi gereken âyetleri, topluca bir arada bulacaktır. Okuyucuya yine, bu konuların tabiri caiz ise Kur’ân’ın konu haritası içindeki yerini görecektir. Bunun için okuyucu, her konunun girişinde “Konunun Kavramsal Bağlamı” başlığı altında, ele alınan konuda Kur’ân’ın kullandığı kelime ve kavramların anlamını aktaran bir giriş kısmı bulacaktır. Yine yönteme bağlı kalınarak, âyetlerin indiği bağlamdaki olaylar ve bize ulaşmışsa onların iniş sebepleri, tefsir rivayetlerinden yararlanılarak verilmiştir. Mesela âhiret konusu işlenirken, Mekke’deki Müşriklerin âhirete karşı inançlarını yansıtan bir olay anlatılarak konuya girilir. Çünkü Müşriklerin âhiret inancını inatla inkâr etmesi, Kur’ân’ın bu konuyu ele alırken ve muhataplarına anlatırken, birçok âyetin inmesine neden olmuştur. Her konunun son paragrafında da okuyucu, konunun özünü ve bugün Müslüman bir birey ve toplum için ne anlama gelebileceğine dair mesaj ve yorumları okuyabilecektirler.
S- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı hocam?
C– Bizim ilim geleneğimizde, her nesil için Kur’ân’ın ayetlerini açıklayan tefsir eserleri yazılmıştır ve bundan sonra da yazılacaktır. Bu bakımdan Yüce Allah’tan bu çalışmanın her özelliğiyle okuyucusuna ulaşabilmesini ve sağlayabildiği en yüksek yararı sağlayabilmesini niyaz ediyorum. Hayat Rehberi Kur’ân’ın hazırlık çalışmalarından başlayarak yayım aşamasına kadar az veya çok katkı veren herkesin emeğinin takdir edilmeye layık olduğunu tekrar dile getirmek istiyorum. Bu önemli eseri anlatmama fırsat verdiğiniz için sizlere de teşekkürlerimi sunuyorum.
Kıymetli hocam, vakit ayırıp dergimiz İnsicam’a yaptığınız açıklamalar ve değerlendirmeler için biz teşekkür ederiz. Allah razı olsun.