İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Taha Boyalık başkanlığında yürütülen Ebussuud tefsiri çalışması, geçtiğimiz ay yayınlandı. “İSAM yayınları arasından çıkan İrşâdü’l-Akli’s-Selîm ilâ Mezâya’lKitâbi’l-Kerîm, müellif” nüshası ve en eski nüshalar esas alınarak hazırlandı. İslam dünyasında büyük bir heyecanla karşılanan eser, tefsir literatürünün önemli kitaplarından kabul ediliyor. Biz de İnsicam dergisi olarak Ebussuud Efendi ve İrşâdü’l-Akli’sSelîm tefsiri hakkında eserin hazırlanıp yayınlanmasında öncülük eden Taha Boyalık hocamız ile söyleştik.
İNSİCAM

Sayın hocam, isterseniz Ebussuud Efendi’den başlayalım, kimdir bu zat, ilim, fikir ve kültür hayatımızdaki yeri nedir?
Ebussuud Efendi XVI. yüzyılda Osmanlı ilmiyesi ve bürokrasisi için son derece önemli bir şahsiyettir. II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim, Kânûnî Sultan Süleyman ve II. Selim dönemlerini idrak etmiştir. İlim ve idarecilikteki parlak kariyerini hızlandıran birçok husus vardır. Bu konuda II. Bayezid’e yakınlığı dolayısıyla “hünkâr şeyhi” diye bilinen, babası Muhyiddin Muhammed’ten (Şeyh Yavsî) küçük yaşlarda aldığı sıkı eğitim, dikkat çeken zekâsı, üst düzey hitabet gücü ve babası vasıtasıyla gençlik dönemlerinden itibaren yönetici sınıfla kolaylıkla irtibat kurabilmesi zikredilebilir. İlim ve idarecilik kariyerine baktığımızda sürekli yükseliş yönünde bir seyirle karşılaşıyoruz. Yavuz Sultan Selim döneminde İnegöl’deki İshak Bey Medresesi’nde başlayan müderrislik kariyeri, Fatih Camii civarında bulunan Sahn-ı Seman medresesinde son bulmuş, ardından Kânûnî döneminde sırasıyla altı ay Bursa kadılığı, dört yıl İstanbul kadılığı, sekiz yıl Rumeli kazaskerliği yapmıştır. O dönemde kazaskerlik, adalet mekanizmasının işleyişindeki en önemli görevlerden biriydi. Kazasker, üst düzey müderris ve kadı atamalarından sorumlu olduğu gibi Dîvân-ı Hümayun’un bir üyesi olarak Sultan ile sürekli irtibat halindedir. Kazaskerliği boyunca Ebussuud Efendi, Kânûnî ile çok iyi ilişkiler kurarak onun itimadını kazanmıştır. Öyle ki Kânûnî uzun soluklu Korfu, Boğdan, Budin ve Estergon seferlerinde bile onu yanı başından ayırmamıştır. Ebussuud Efendi nihayet Şeyhülislam olmuş ve yirmi bir yılı Kanûnî, sekiz yılı ise II. Selim döneminde olmak üzere vefatına kadar yaklaşık otuz yıl bu görevini sürdürmüştür. Onun Şeyhülislamlığı döneminde bu makamın önemi gitgide artarak daha önce kazaskerlerin ifa ettiği önemli idari görevler de Şeyhülislam tarafından deruhte edilir olmuştur. Ebussuud Efendi kazaskerlik ve Şeyhülislamlık vazifeleri sırasında Osmanlı hukuk sisteminin işleyişini yeniden düzenleyerek büyük dönüşümlere imza atmıştır. Vakit alan bu yöneticilik vazifelerine rağmen ağırlıklı olarak tefsir ve fıkıh alanlarında çok sayıda eser kaleme almıştır. Çoğu yazma nüsha halindeki eserlerinin sayısı elli civarındadır.
Tefsiri İrşâdü’l-Akli’s-Selîm hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Tefsir tarihinde nasıl bir yerde durmaktadır Ebussuud Efendi’nin tefsiri?
Bu tefsir yazıldığı günden itibaren büyük teveccüh görmüş ve şöhrete kavuşmuştur. Daha tamamlanmadan büyük ilgi ve merak uyandırdığı anlaşılıyor. Öyle ki Kânûnî Sultan Süleyman tefsirin tamamlanmasını beklemeyip yazılmış bulunan Sâd sûresine kadarki kısmı derhal görmek istiyor ve hızlıca bir nüsha çoğaltılıp ona takdim ediliyor. Sultan, tefsiri büyük beğeniyle karşılayarak, Ebussuud Efendi ve çevresine cömertçe ihsanlarda bulunmuş. Bir yıl kadar sonra tefsirin tamamı ona sunulduğunda yine ihsanlarda bulunuyor. Tefsir kısa sürede çoğaltılıp bütün İslam âlemine ulaşmış ve ulemanın takdirini kazanarak tedris metni olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tarihi önemine gelince; bu tefsir, Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı ile birlikte başlayan edebî tefsir geleneğinin zirvesinde yer almaktadır diyebiliriz. Rivayet yönü özellikle öne çıkmamaktadır. Fıkhî ve kelâmî konularda fıkıh ve kelam meselelerine dair tartışmalara girilmeden, tefsir formasyonu içinde ayetlerin delaletleri çerçevesinde değinilmektedir. Sözlükbilim, dilbilim ve edebî açıklamalar ise neredeyse her ayetin tefsirinde karşımıza çıkmaktadır.
Sizce İrşâd ne kadar özgün bir tefsirdir? Hangi özellikleriyle diğer tefsirlerden ayrılmaktadır?
Ebussuud Efendi, tefsirinin girişinde Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı ile Beyzâvî’nin Envârü’t-tenzîl adlı tefsirlerini esas alarak, onların meziyetlerini yansıtacağı ve eksiklerini tamamlayacağı bir tefsir yazacağını bizzat belirtmiştir. Gerçekten de onun en temel kaynakları, bu iki tefsirdir ve bu ikisinde yer alan hiçbir inceliği kaçırmamaya özen göstermiştir. Fakat Ebussuud Efendi, nakilcilikle yetinmeyerek sözlükbilim, dilbilim, belagat ve fıkıh gibi alanlarda önemli katkılar sunmuştur. Tefsirin temayüz ettiği asıl alanlar, dilbilimsel ve edebi tefsirlerdir. Ebussuud tefsirinin, nahiv ve belagat merkezli tefsir geleneğinin zirvesini teşkil ettiğini söylersek mübalağa etmiş olmayız. Bu tefsirde cümle yapısı analizleri ve ayetlerin ihtiva ettiği edebi anlam inceliklerinin tespiti konusunda büyük çaba sarf edilmiş ve bu konuda önceki tefsirler aşılmıştır. Tefsirin bu alanlardaki üstünlüğü konusunda gerek geleneksel ulemâ gerekse çağdaş ulemâ söz birliği halindedir. Nitekim bu tefsir, sadece Anadolu coğrafyasında değil Arap âleminde de yaygın şekilde okutulmuş ve temel bir kaynak olarak kullanılagelmiştir.
Sizi böyle bir çalışmaya sevk eden amiller nelerdir? Daha önce çeşitli baskıları olan tefsirin yeni bir neşrini yapmayı gerektiren hususlar nelerdir?
Öncelikle Ebussuud Efendi gibi önemli bir Osmanlı âliminin İslam âleminde şöhrete kavuşmuş olan şaheserinin, ilmî kriterleri karşılayan bir neşri hak ettiği açıktır. Çok bilinen ve talep gören bir tefsir olduğundan, çoğu ticari kaygılarla birçok neşir yapılsa da maalesef bunlar ilmî kriterleri karşılamaktan uzaktır. Bazı neşirlerde uzun cümle düşüklüklerine varıncaya kadar önemli hatalar mevcuttur. Hepsinden önemlisi mevcut neşirlerde, müellifin kendi yazısıyla vücut bulan ana nüsha veya bu nüshadan yazılarak mukabele edilmiş olan nitelikli nüshalar kullanılmamıştır. İSAM bünyesinde hazırladığımız yeni neşirde, müellif nüshasını ve müellif nüshasından yazılarak onunla mukabele edilmiş olan en nitelikli nüshaları kullanarak tefsirin, Ebussuud Efendi’nin kaleminden çıktığı orijinal halini okurla buluşturmuş olduk. Bunu yaparken Ebussuud Efendi’nin kendi nüshasına kaydettiği açıklama maksatlı bütün notlarını da (minhüvât) dipnotlarda verdik. Bunların sayısı bini aşkındır ve bu notlar ilk defa bu neşirde gün yüzüne çıkarılmıştır. Dahası, Ebussuud Efendi’nin bütün kayıtları ve koyduğu harekeler de neşre yansıtıldı. Ebussuud tefsiri, dilbilimsel açıdan çözümlenmesi oldukça zor bir tefsirdir. Bu konuda okurun işini kolaylaştırmak adına metni gramatik açıdan çözümleme imkânı veren notlar ekledik ve gerektiğinde irap harekelerini koyduk. Hemen her sayfada karşımıza çıkan kıraat vecihlerinin tamamını ana kaynaklarından tespit ederek sahih ve şaz kıraatleri ayrıştırdık. Hadisleri, rivayetleri, şiirleri ve görüşleri ana kaynaklarından tespit ettik. Ayrıca indeksler hazırlandı ve kapsamlı bir inceleme yapıldı. Tüm bunların neticesinde ilmi kriterleri karşılayan bir neşrin ortaya çıktığını söyleyebilirim.

Tefsirin tahkikini gerçekleştiren, yayına hazırlayan heyetten bahseder misiniz? Kimlerden, nasıl oluştu bu heyet?
Bendeniz projenin yürütülmesi ve ilmi kontrolünü sağladım, ayrıca tahkik ekibinde yer aldım. Bir ekip çalışması olduğundan tahkik yöntemi ve imla konusunda üslup birliğini sağlamak üzere gayret ettim ve ilmî açıdan son okumayı gerçekleştirdim. Tefsirin önemli bir kısmını, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışan Ahmet Aytep ile birlikte tahkik ettik. Aytep projenin yürütülmesi konusunda da destek sağladı. Diğer iki muhakkik Doç. Dr. Ziyâüddin el-Kaliş ve İmâd en-Nabulsî ise tefsir, nahiv ve belagat alanlarında uzmanlaşmış, ayrıca çok sayıda klasik eser tahkik etmiş olan tahkik uzmanlarıdır. Onların tefsir ve tahkik alanlarındaki engin birikimleri ve ilmi hassasiyetleri, bu neşrin kısa sürede vücut bulmasını mümkün kıldı.
Tefsirin yayınlanma süreci nasıl gelişti? Ne zaman başladınız? Ne kadar sürdü çalışma? Ne tür sıkıntılar yaşadınız?
Yedi-sekiz aylık bir hazırlık aşaması ile birlikte üç yıla yakın bir sürede tamamlanmış oldu. Beş ciltten oluşan müellif nüshasının bir cildi kayıp. Bu kısmın tahkikinde kullanılacak nüshaların belirlenmesi bile altı ay kadar bir ön hazırlığı gerektirdi. Yoğun çalışmalar sonucu en nitelikli dört nüshada karar kıldık. Müellif hazretleri, tefsirin tamamlanmasından vefatına kadar geçen dokuz yıllık süre içinde kendi nüshasında bazı tashihler ve notlandırmalar yapmış. Bu tashihler ve notlar, erken dönemde çoğaltılmış olan nitelikli nüshalarda yer almıyor. Bundan dolayı müellif, nüshasının kayıp olduğu kısımların tahkikinde, müellifin vefatından sonra müellif nüshasının son halinden hareketle mukabele edilmiş olan nüshaların tespiti önem arz ediyordu. Müellifin vefatından sonra yazılan nitelikli nüshaları belirlemek bizi oldukça yordu, hatta birkaç kez nüsha değiştirmek durumunda kalarak başa dönüp tekrardan mukabeleler yapmak durumunda kaldık. Ebussuud Efendi’nin notlarının (minhuvât) çözümlenerek yerleştirilmesi de oldukça zorlu bir süreçti.
Tahkikte, eserin yayına hazırlanmasında izlenen yöntem hakkında neler söylemek istersiniz?
TDV İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ilmi eserlerin tahkikli neşri konusunda ilmi esasları belirlemiş durumda. Bu neşirde, İSAM tarafından belirlenen tahkik kuralları takip edildi. Bu kurallara topluca merkezin web sitesinden ulaşmak mümkündür. Biz, eserin tahkiki ve ilmi kontrolünü tamamladıktan sonra merkeze teslim ettik, merkezin tahkik uzmanlarının onayını takip eden süreçte tasarım işlemleri gerçekleşti. İnceleme kısmına da çok emek verildi. Bu kısım da İSAM bünyesindeki tashih süreçlerinden sonra yayına hazır hale geldi.
İSAM neşrinin önceki neşirlerden farkı nedir? Okuyucular hangi açılardan İSAM baskısını tercih etmeliler sizce?
Öncelikle bu neşir, kullanılan nüshalar bakımından eserin orijinal halini temsil etmektedir. Önceki neşirler için bunu söylemek mümkün değildir. Bu neşirde müellifin bütün kayıtları, koyduğu harekeler ve en önemlisi de düştüğü notların tamamı bulunmaktadır. Önceki neşirlerde bunlar yoktur. Hadis-i şerif, her türlü rivayet, deyim, şiir, kıraat gibi konularda tahrîc yapılarak asıl kaynaklar tespit edilmiş ve gösterilmiştir. Ebussuud Efendi’nin açıklamaları da ana kaynakları ile irtibatlandırılmıştır. İrabı zorluk içeren yerlerde irap çözümlemesi yapılmıştır. Tefsir, ilk defa kapsamlı bir inceleme cildi ve indekslerle birlikte yayımlanmıştır. İnceleme kısmında müellifin en güncel biyografisi, klasik kaynakların yanı sıra icazetnameler, arşiv kayıtları ve vakfiyelerden hareketle yazılmıştır. Tefsirle ilgili incelemede tefsirin yazım süreci, kaynakları, muhtevası ve yöntemi hakkında kapsamlı bilgiler verilmiştir. İndeksler kısmında ayetler, hadisler, şiirler, isimler (şahıs, yer, kabile vs.) ve kavramlar indekslenmiş, özellikle kavramlarla ilgili olarak seçme indeks hazırlanmıştır. Bunlar bir araya getirildiğinde, bu neşir birçok yönden temayüz etmektedir. Önceki neşirlerin, sayılan bu birçok özellikten birkaçına bile sahip olduğunu söylemek zor maalesef.
Bildiğiniz gibi İrşâd, Türkçe’ye tercüme edildi? İSAM neşri dikkate alındığında yeni bir tercüme yapmayı gerektirecek bir muhteva farklılığından söz edilebilir mi?
Gerektiğini söyleyebiliriz. Mevcut tercüme önemli bir boşluğu doldurmakla birlikte gerek tercümede esas alınan neşirler gerekse genel ilmi esaslar açısından önemli eksiklikler içermektedir. Eserin, metnin orijinal halini temsil eden yeni neşir esas alınarak, tekrardan tercümesi faydalı olacaktır.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ülkemizde ilim-irfan mirasımızın açığa çıkarılması ve gündeme getirilmesine yönelik bu tür projelerin hayata geçirilmesi çok önemli. Bu toprakların çocukları kendi miraslarına sahip çıkmış oluyor. Bu projeleri destekleyen ve yürüten İSAM gibi köklü kurumların ve yetişmiş ilim insanlarının varlığı ve bunların sayılarının gitgide artması gelecek açısından da ümit verici. Son olarak, bu şaheserin yeni tahkikli neşri memleketimiz ve İslam alemi için hayırlı olsun diyorum. Emek sarf edenler için de sadaka-i cariye olmasını niyaz ediyorum. Bu neşir, inşallah Ebussuud tefsirinin yeniden gündeme gelmesine ve üzerine nitelikli ilmi çalışmalar yapılmasına vesile olur.
Zaman ayırıp dergimiz İnsicam’ın sorularına cevap verdiğinizden dolayı teşekkür ederiz.
Bu imkânı sunduğunuz için ben teşekkür ederim.