Benim Gözümden Sezai Karakoç

Sezai Karakoç’ta beni en çok etkileyen sağlam kişiliktir. İstese çok zengin bir hayat sürebilecekken, istese popüler edebiyatın bir parçası olabilecekken, istese siyasette daha gözle görünür bir noktaya gelebilecekken bunları tercih etmeyişidir.

Zeynep KARACA

Benim gözümden Sezai Karakoç yazısını yazmamı istediklerinde aslında şöylece bir durup düşündüm. Bir düşünür hangi boyutu ile ele alınmalı; bir şair olarak mı, bir siyasi şahsiyet olarak mı? Bu özellikler, Sezai Karakoç’ta öne çıkanlar. Ama benim anlatmak istediğim, kişiliğindeki şahsiyetli duruşu ve hayata bir mümin hassasiyeti ile bakıyor oluşu.

Bir şairi, düşünürü ya da siyasetçiyi özel hayatından ayırarak yapıtlarını değerlendirmek tartışma konusu olmuş bir durumdur. Bugün Dostoyevski’yi yaşamından ayırıp yapıtlarına bakabiliriz. Eserlerinin bize ne söylediği ile ilgilenebiliriz. Necip Fazıl’ın hayatını ve eserlerini ayrı değerlendirebiliriz. Çağ, hayat ve arzular güncelin koşuluna göre akarken bazı insanların sütun gibi kendi öz benliği ile sağlam kalmasını nasıl değerlendirmeliyiz?

Sezai Karakoç’ta beni en çok etkileyen sağlam kişiliktir. İstese çok zengin bir hayat sürebilecekken, istese popüler edebiyatın bir parçası olabilecekken, istese siyasette daha gözle görünür bir noktaya gelebilecekken bunları tercih etmeyişidir. Dünyanın ona sunduğu nimetleri elinin tersiyle itip, kendine has karakterini bir mümin şuuru ile hayata damıtması sanırım; bütün benlik algılarımızın yer değiştirdiği bu çağda en dikkat çekici şey olmalı.

Ama bu özellik dikkat çekmez, çünkü biz bu asil duruşun uzağında yaşayan insanlar olduk. Birkaç güzel iltifata, biraz pohpohlanmaya, biraz paraya kendimiz olmaktan vazgeçişimiz, hiçbir şeyimizin olmadığı bir imaj çizmektedir. Bu durumu, bugünün Müslümanlarının; edebiyatta, sanatta, politikada, sosyal hayatta aldığı role, üstlendiği misyona bakarak çok kolay bir şekilde anlayabiliriz.

Biz sadece Allah’tan gelen ve bizim için tayin edilen rızık anlayışını kaybettik. Ama Sezai Karakoç bu anlayışı yaşayan biriydi. Hatta bir cumartesi konuşmasında: “Allah herkesin rızkını tekafül etmiştir. Daha fazla kazanmak ancak başkası içindir” demişti. Yani başkasının bir yarasına merhem olmak için daha fazla kazandığını iddia edebilecek kaç kişi kaldık.

Biz bir müminin nezaket ve letafetten oluştuğunu unuttuk. İlişkilerimiz nobran, başkasına bakışımız sadece hamaset yüklü. Halbuki Sezai Karakoç, insani ilişkilerinde son derece anlayışlı, kibar ve karşısındakine haksızlık etmeyecek bir tarzdaydı. Birini eleştiriyorsa ya da biri hakkında olumsuz bir kanaat getiriyorsa; ölçüsü adalet ve hakkaniyet bağlamındaydı.

Biz edebiyatı kişisel gelişimimiz ve ortamlarda daha havalı görünmek için yapıyoruz. Belki daha fazla beğeni almak, belki daha fazla adımız duyulsun diye. Ama Sezai Karakoç’ta edebiyat, peygamber kıssalarına dönüşebiliyor. Bizi ruhumuzdan kavrayan bir noktaya taşıyabiliyor. Malayani olandan derinliğe doğru yol aldırabiliyor.

Biz siyaseti çift maaş almak için, polemik üretmek ve daha fazla kişiyi kandırmak için yapabiliyoruz. Ama Sezai Karakoç, bizim ana ilkemiz hakikattir diyebiliyor. “Önce Müslüman coğrafyaya sonra tüm insanlığa; adaleti, iyiliği ve doğruyu getirmek için siyaset yapmalıyız” diyor.

Sezai Karakoç’un öne çıkan bir diğer özelliği de evrensel bir zihin yapısına sahip olmasıdır. Doğuyu da Batıyı da iyi bilmesidir. Doğu’nun ve Batı’nın düşüncede, politikada, devlet yönetiminde nasıl davrandığını, insan ilişkilerini nasıl düzenlediğini, bugünün gerçekleriyle de örtüşen bir bakışla geliştirmiş olmasıdır.

Sezai Karakoç’un yukarıda saydığım özellikleri açısından ele aldığınızda onda sadece Allah ile kul sözleşmesinde sadakat, İslam toplumunun yeniden dirilişi için mücadele yine Türkiye toplumsal hayatının Müslümanca yaşanması için sunduğu fikirler ve çözüm önerilerini göreceksiniz.

Bir konuya daha değinmek isterim. Sezai Karakoç yalnız mıydı? Belki onu düzenli olarak ziyaret eden bizler, fikirlerinden etkilenen insanlar sayesinde yalnız değildi diyebiliriz. Ama işaret ettiği İslam ufku ve henüz ona ulaşmayan bizler açısından baktığımızda yalnızdı.