Aliya’yı Mayıs 1994’te Mekke’de hac ibadeti yaparken görürüz. Burada hacılara ve Boşnaklara bir hitapta bulunmuştur.[1] 15.08.1994’te Tahran’dadır. 27 Eylül 1994’te New York’ta BM Genel Kurulu’nda hitap etmiştir. 5 Aralık 1994’te AGİT Zirvesi için Budapeşte’dedir. 13 Aralık 1994’te ise İslam Konferansı Örgütü Toplantısı için Kazablanka’ya geçmiştir.
Ahmet ÇAPKU
Prof. Dr., Kırklareli Üni., Fen Edebiyat Fak.

Kureyş suresinde kış (Yemen/güney) ve yaz (Şam/kuzey) dönemlerinde yapılan ticari yolculuklara yer verilir. Bu yolculuğun gerçekleşebilmesi şartı, îlâf (karşılıklı menfaat ve dayanışmaya bağlı anlaşma) halidir. Îlâf’ın kuvveden fiile geçebilmesi için Hz. Peygamber’in dedesinin ne çok gayret sarf ettiği, tarih kitaplarında kayıtlıdır. Çünkü, Mekke gibi ticaretle ayakta kalabilen bir şehirde hayatın devamı, buna bağlıdır. “O Allah ki, sizi açlıktan tokluğa, korkudan emniyete kavuşturmuştur” ayeti, sözü edilen hususa işarettir.[1] (Kureyş, 4) “Nerede hareket, orada bereket” deyişi, biraz da bu gerçeği yansıtır.
Mekke ticaret kervanlarının yaz-kış seyahatlerinde genç Hz. Muhammed’in de yolculuklara iştirak ettiğini biliyoruz. Amcası Ebu Talip ile yolculuk yapmış ve daha sonra Hz. Hatice’nin kervanının idaresinde görev almıştır. Bu da onun henüz genç yaşlarından itibaren bölgeyi ve insanı tanımasında önemli bir etken olmuştur. Hz. Peygamber’in getirmiş olduğu İslam dini, geçmiş peygamberlerden bahsederken, Kur’ân okuyanları adeta bir dünya tarihi yolculuğuna çıkarır. Tarih, coğrafyasız olmaz. Onun için peygamberler kıssaları okunurken önümüzde hep bir (eski) dünya tarihi haritası yer almalıdır. İbadetler için de durum böyledir. Özellikle hac ibadeti kişiyi, nice beldeleri ve insanları görmüş, onlarla ülfet kesbetmiş (uluslararası) bir kişi konumuna taşır.
***
Bugün, yakın tarih itibarıyla Bosna Hersek denildiğinde aklımıza Aliya İzzetbegoviç (v. 2003) gelir. Hayatı ve düşünceleri ile ilgili pek çok yazılar kaleme alındı, nice çalışmalar ortaya konuldu. Bu yazımızda, onun düşüncelerinin oluşumuna dolaylı katkı sağladığına inandığımız seyahatlerine kısa bir değini yapmak istiyoruz.
Aliya’nın çeşitli eserlerine serpiştirilmiş halde yer alan seyahatlerine dair bilgiler, onun İslam dünyası ve diğer ülkelerde pek çok yerleri gezdiğini, nice İslam düşünürü ve siyaset adamı ile fikir alışverişinde bulunduğunu bize gösterir.[2] Bu seyahatler, fikri, siyasi, ailevi olarak çeşitlendirilebilir. Ancak biz, genel bir bakış ile meseleyi ele almak, kronolojik bir seyir takip etmek ve bazı tespitlerine yer vermek istiyoruz. Özellikle Bosna savaşı sonrası gezileri bu açıdan bize bir bakış açısı sunabilir.
Aliya, yabancı bir ülkeye ilk resmi ziyaretini 25.03.1991’de Avusturya’ya yapmıştır. (Viyana, Tuna Nehri’nde Mozart isimli gemide azınlıklar konferansına katılması).[3]
1991 Mayıs’ında İran’a gezisi ardından Türkiye’ye gelmiş ve dönemin Cumhurbaşkanı Özal ile görüşmüştür. Özal, Aliya’ya şunu söylemiş: “Başkan İzzetbegoviç, tek kelime hatırlayın: Banka. Bankaları devreye sokmakla işe başlamalısınız.” Kendisi, 1991 Temmuz’unda Birleşik Devletleri ziyaret etmiştir. 28 Ağustos’ta Roma’dadır.[4] Mayıs 1992’de Lizbon’da şunları yazar: “Lizbon’da güzel bir yaz günü yaşanıyordu ama ben ölümcül bir ruh halinin pençesindeydim.”[5] 9 Temmuz 1992, Helsinki, AGİT toplantısındadır. 26 Ağustos 1992’de Londra Konferansı’na katılmıştır. Aralık 1992’de Cidde’de İslam Konferansı Örgütü’nde konuşma yapmıştır.
Konuşmalar isimli eserinde, Şubat 1993’te Kral Faysal Ödülü’ne layık görüldüğünü ve bunun için Riyad Radyo ve Televizyonu’nda kısa bir konuşma yaptığını görüyoruz. Konuşmasında şu cümle oldukça anlamlıdır: “… Akıl ve düşünce olarak batılı, ruh ve duygu olarak doğulu [olan] halkımın bir ferdi olarak doğdum. İnancım odur ki, İslam ve Müslümanlara hizmet ederken aynı zamanda tüm sağduyulu insanların hizmetinde bulunuyorum.”[6] 7 Ekim 1993’te ve 24 Ekim 1994’te New York’ta BM Genel Kurulu’nda konuşmacıdır.
Aliya’yı Mayıs 1994’te Mekke’de hac ibadeti yaparken görürüz. Burada hacılara ve Boşnaklara bir hitapta bulunmuştur.[7] 15.08.1994’te Tahran’dadır. 27 Eylül 1994’te New York’ta BM Genel Kurulu’nda hitap etmiştir. 5 Aralık 1994’te AGİT Zirvesi için Budapeşte’dedir. 13 Aralık 1994’te ise İslam Konferansı Örgütü Toplantısı için Kazablanka’ya geçmiştir. Burada şunu dile getirir: “Biz Bosnalı Müslümanlar, Avrupa’nın bize niçin yardım etmediğini sormayı neredeyse bıraktık. Ancak pek çok Müslüman ülkenin Bosna Müslümanlarının trajedisini neden duymak istemediklerini soruyoruz.”[8]
5 Aralık 1994’te Budapeşte’de AGİT Zirvesi’ne konuşmacı olarak katılan Aliya, 13 Aralık 1994’te yine Kazablanka’da İKÖ Liderler Zirvesi’nde Bosna’yı anlatmaktadır. 21 Ocak 1995’te Kahire, 17 Mart 1995’te Bonn’dadır. 30 Ağustos 1995’te ise Paris’te. 6 Aralık 1997’de Riyad’da İKÖ’nün Eğitim Bilim Kültür toplantısına katılmıştır. 11 Aralık 1997’de Tahran’da İKÖ Konferansı’nda şunları dile getirir: “Çok açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların yardımı olmaz ama acı gerçekler, bir ilaç olabilir. … İslam, en iyisi -bu hakikat-, ama biz en iyisi değiliz! (…) Din ve bilimin yardımıyla ihtiyaç duyduğumuz gücü yakalayabiliriz.”[9]
30 Haziran 1998’de Marmara Üniversitesi’nin Aliya’ya fahri doktora ünvanı tevcihi sebebiyle İstanbul’dadır. Burada, “Hukuk benim için bir meslek değildi yalnızca. Kararlılığım, inancım ve bir tür hayat felsefemdi” diyecektir.[10]
Burada ele alınan hususlar, fizikî seyahatlerdir. Fikrî seyahatleri ise başka bir yazının konusu olabilir. Konuşmalar’da sadece hapis hayatında elli bin (50.000) sayfalık bir kütüphaneyi okumuş sayar kendini.[11] Diyebiliriz ki, onun bu seyahatleri siyasi ve fikri manada nice faydalı meyveler vermiştir. Bütün bunlar Aliya’ya ve savunusunu yaptığı konulara ne sağlamıştır? Özellikle Bosna Savaşı döneminde savaş teçhizatı olarak dışarıdan temin edilen silahların temininde onun seyahatlerinin etkisi vardır.[12] Mezkur savaş yıllarında İslam dünyasının aklının ve kalbinin Bosna özelinde Aliya ve oradaki Müslümanlarla birlikte oluşunda, onun bu denli tanınmışlığının önemli etkisinin olduğu şüphesizdir.
Seyahatlerinden edindiği gözlem ve tecrübeye dayalı bilgi olarak Aliya şunları dile getirir: “Bir din olarak İslam tabiata dönük, Kur’ân ise gözlem ruhuyla dolu bir kitaptır. Dinî bir kitap için biraz alışılmış dışında olan ve ‘bakınız, gözlemleyiniz, yolculuk yapınız’ gibi Kur’ân’ın çağrılarını hatırlatırım. Bu çağrılarına başkaları uydu, biz ise uymadık. Batının gücü, öncelikli olarak ordularının veya ekonomilerinin kuvvetinde değil. Bu, hadiselerin dış yüzüdür. Bu gücün temelinde, batı medeniyetinin ta Bacon’dan (ö. 1626) beri tevarüs edip sahip çıktığı deneysel düşünce tarzı vardır.” Batı’daki durum böyle iken Aliya, İslam dünyasını şu şekilde resmeder: “Bizim dünyamız, sanki takvim ve saat yokmuş gibi, dakik değildir. Şehirlerimiz kirlidir. Ruhumuz uyuyakaldı ve mistisizme, bazı yerlerde bâtıl inanca yöneldik.” “Araştırma geliştirme alanında çalışan üç milyon bilim adamından %95’i Japonya, Rusya, Avrupa ve Kuzey Amerika’dadır. Müslüman ülkeler dahil, geri kalanına %5 düşmektedir…”[13]
Hapishane hayatında kaleme aldığı Özgürlüğe Kaçışım’daki notları, onun fikrî seyahatleri (düşünce kaynakları) açısından başlı başına incelenmeye değer bir eserdir. Bugün özgür Bosna-Hersek’in vücut bulmasında, özellikle savaş yıllarında Aliya’nın hemen her aşamada medyanın gündeminde olması önemli idi. Onun fikirlerinin dünya çapında bilinir olmasında da Aliya’nın seyahatlerinin (ve bir ölçüde seyyahlığının) payı olduğu kanaatindeyim.
[1] Emin Işık, “Kureyş Suresi Üzerine Bir Tefsir Denemesi”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, s. 3, 1995. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/162499 [Erişim: 21.01.2024]
[2] Bu metinde Aliya’nın, özellikle Bosna savaşı yıllarındaki seyahatlerine yer verildi. İlgili tarihler, Konuşmalar, Tarihe Tanıklığım, Köle Olmayacağız isimli eserlerinden alındı.
[3] Aliya İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım, İstanbul 2003, Klasik Yay., s. 99.
[4] Aliya İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım, 100-101.
[5] İzzetbegoviç, a.g.e., sf. 131.
[6] Aliya İzzetbegoviç, Konuşmalar, İstanbul 2003, Klasik Yay., sf. 66
[7] İzzetbegoviç, a.g.e., 87-89
[8] İzzetbegoviç, a.g.e., 220-221).
[9] İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım 414-15).
[10] İzzetbegoviç, a.g.e., s. 419-20
[11] İzzetbegoviç, Konuşmalar, sf. 248.
[12] İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım, 142.
[13] İzzetbegoviç, a.g.e., 201-203.
[1] İzzetbegoviç, a.g.e., 87-89