Şehit İsmail Haniye’nin Vasiyetine Sarılmak: Katar İzlenimleri

Cuma namazı ve akabinde cenaze namazını eda ettik. Hutbelerle ve sloganlarla şehidimizi uğurlamıştık ebedi istirahatgahına. Camiinin içinde ve avluya doğru giderken atılan sloganlarla ahitler yenilenmişti. Haniye şehitçe yaşamıştı. Allah da ona dünyanın her yerinden insanların hüsnü şehadetleriyle şehadeti nasip etti.

Mehmet YETİM

Bazı başlangıçlar için hareket gerekir. Düşünce ve oluşlar da ondan sonra gelecektir, diye inandım hep. Neticede kendimizi terbiye ettiğimiz, şahsımızı eğittiğimiz bir benlikle kararlar alırız. Faniyiz; düşer kalkar, üzülür ağlar, mutlu olur, güzel yarınlar umut ederiz. Gazze’de ölen insanların hikâyelerini anlatmaya çalışan “Sayılardan ibaret değiliz” projesinin kurucusu, Gazze İslam Üniversitesi profesörlerinden, yazar ve şair, şehit Refaat Alareer’in hikâyesini okuduktan sonra umudun manasını da yeniden idrak ettik diyebilirim.

“Eğer ölmem gerekiyorsa,

Hikayemi anlatmak için yaşamalısın

eşyalarımı satmak için

bir parça kumaş satın almak için

ve bazı teller,

(uzun kuyruklu ve beyaz olsun)

Böylece Gazze’de bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken, bir yangında giden babasını bekliyor

– ve kimseye veda etmeden

bedenine bile

kendine bile –

uçurtmayı görür, senin yaptığın uçurtmayı, yukarıda uçan

ve bir an için bir meleğin orada olduğunu düşünür

aşkı geri getirmek

Eğer ölmem gerekiyorsa

umut getirsin

Bir masal olsun”

Demişti, şehit Refeat Alareer. Gazze’de katliam sürerken arkadan patlama sesleri gelirken yayınlara çıkıp konuşmuş, şehit olan Filistinlilerin hikâyelerini kaleme almıştı. Yaşamak ve direnmek böyle bir destan olsa gerek. Şehit Refeat Alareer de bizlere böyle bir umut hikâyesi bıraktı. Hem zaten bizim şehitlerimiz böyledir, bizlere bir son getirmezler. Bizim şehitlerimiz bizlere umut getiren, umut elçileridirler.

Kendimizi bildik bileli İslam’ın çocukları hor görülüyor ve şehit ediliyor. Ezilen, yıkılan coğrafyalar İslam beldeleriyle dolu. Ancak 7 Ekim’de Aksa Tufanı ile bir avuç mücahit müşriklere unutamayacakları bir operasyon ikram etti. Siyonistler neye uğradığını şaşırdı. Bundandır ki aylardır Gazze halkına eşi benzeri görülmemiş bir soykırım uyguluyorlar. Siyonist mezalim dur durak bilmiyor. Direniş direnmeye, dünya halklarına Batı’nın ikiyüzlülüğünü göstermeye devam ediyor. 7 Ekim, bu anlamda dünya tarihinde kırılma anlarından birisi olarak bir emsal teşkil ediyor artık.

31 Temmuz günü sabah namazının ardından sosyal medyada bizleri derin bir hüzne boğan o haberle karşılaştık. HAMAS lideri, ümmetin mücahidi İsmail Haniye alçak bir suikastla şehit edilmişti. İnanmak istemedik, yalanlanmasını bekledik bir müddet. Ancak hareketin resmi organları da bu üzücü haberi doğrulamıştı. Bizlere umutsuzluk yoktu, Haniye hepimizin direncini pekiştirerek ve istediği şekilde şehadete ermişti. Birbirimize üzgünüz, öfkeliyiz evet, ama umut etmeye ve direnmeye devam edeceğiz dedik.

Şehit Haniye’nin cenaze merasimi Cuma günü Katar/Doha’da olacaktı. Biz de iki arkadaş bir ağabeyimizin evinde misafirken Katar’a gideceğini öğrendiğimiz bir başka arkadaşımızın aramasıyla gitmeye karar verdik. Ertesi gün süresi dolan pasaportlarımızı yeniletmek için biraz mücadele ettikten sonra uçağa yetişmek için Ankara’dan İstanbul’a yola çıktık. Gece BAE aktarmalı uçağımızla çıktığımız yolculuk, sabah saatlerinde Doha’da nihayete erdi.

Bizi Katar’da yaşayan bir dostumuz karşılamıştı. Kendisi ile bir arkadaşımız vesilesiyle henüz orada tanışmıştık. Samimiyetiyle, yardımseverliğiyle ve diğerkâmlığıyla beni ve arkadaşlarımı derinden etkiledi. Cenaze merasiminin olduğu İmam Muhammed bin Abdülvahhab Camii’ne ulaşmıştık. Her milletten Müslümanın olduğu bu kalabalıktan güvenlik geçitlerinden telefonlarımız olmadan geçmiştik. Ümmet olmanın ne demek olduğunu daha fazla hissettiğim saatler başlamıştı. Cuma namazı ve akabinde cenaze namazını eda ettik. Hutbelerle ve sloganlarla şehidimizi uğurlamıştık ebedi istirahatgahına. Camiinin içinde ve avluya doğru giderken atılan sloganlarla ahitler yenilenmişti. Haniye şehitçe yaşamıştı. Allah da ona dünyanın her yerinden insanların hüsnü şehadetleriyle şehadeti nasip etti.

Türkiye’den katılım da ziyadesiyle fazlaydı. Gerek devlet erkânından gerekse sivil toplumdan yüzlerce kişi Müslümanların farzı kifayesini yerine getirmişti. Müslümanlar dünyada yalnızdı, sayıları azdı. Ben de ümmetin bu büyük mücahidinin cenazesinde yer almayı çok istediğimden burada bulunmak nasip olduğu için duygusaldım, mutluydum. Beraber geldiğimiz diğer iki arkadaşım gibi hüznümü umutla yoğuruyordum. Bu ümmetin bir ferdi olmaktan, Müslüman kardeşlerimle bir arada bulunmaktan şeref ve mutluluk duyuyordum.

Akşam arkadaşlarımla beraber HAMAS tarafından kurulan taziye mekânına gittik. Direniş liderlerine taziyelerimizi sunduk. Taziye mekânında bulunmak, direniş erlerinin soluduğu havayı teneffüs etmek benim için okulların en iyisi olmuştu.

Ertesi gün arkadaşlarımla beraber Katar Ulusal Kütüphanesini ziyaret ettik. Girişte Filistin’i tanıtım amaçlı kitaplardan oluşan bir bölüm konulmuştu. Fotoğraf galerisinde de sömürgeciliği anlatan görseller mevcuttu. Kütüphane çok amaçlı ve çok kullanışlı bir şekilde Katarlıların hizmetindeydi. Burada bulunma amacımızı hep hatırda tutarak tekrar taziye mekânına döndük.

Biraz daha ortama alışmış olacağız ki o gün insanlarla daha çok sohbet ettik, ünsiyeti geliştirmek babında çokça hasbihalde bulunduk. Biliyorduk ki bu saatlerde İstanbul, Konya, Ankara ve diğer illerde Haniye’nin vasiyeti için yüz binlerce Türkiye Müslümanı meydanlardaydı. Arkadaşlarım acaba buradan canlı bağlantı yapabilir miyiz diye sordu, bu fikir üzerine düşünmeye başladık. Ardından İsmail Haniye’nin özel kalemi ile bazı istişarelerde bulunduk. Kendisi bizi Musa ağabeye yönlendirdi. Allah’ın nasibi ile Abdusselam Haniye, Konya meydanında Müslümanlara seslendi. Kendisine Mevlana meydanını, İstanbul’daki kalabalığı ve diğer gösterileri izlettik. Kendilerinin yalnız olmadığını bir nebze göstermekti amacımız. Onunla uzunca sarıldık ki bizlere direnişten bir esinti versin. Neticede Filistin davası, Haniye’nin davası bizim davamızdı. Abdusselam ağabeyimizle sarılmak bizim için her şeye değerdi. Ardından Abdusselam Haniye, çevrim içi bir yayınla Ankara’daki ABD Büyükelçiliği önünde de Ankaralılara hitap etti.

 “İsmail Haniye’nin kanı Gazze’nin çocuklarının kanından daha değerli değildir.”

Orada Halid Meşal ve sayamayacağımız pek çok Müslümanla bir arada bulunmak bizim için bir şerefti. Anlatılacak, konuşulacak çok şey var ama biz burada bitirelim. Haniye’nin şehadeti bizlere okul olmaya, umut olmaya devam edecek. Direniş tüm cephelerde sürecek ve de bizi birbirimize daha çok kenetleyecek. Aksa Tufanı bizleri diriltsin ve bütün ümmetin intikamına bizi mamur etsin.

Hamas’a selam, direnişe devam!