Zarifoğlu’dur o. Zarafet, duyuşta, düşünüşte, davranışta ölçülü ve dikkatli; içte ve dışta güzel ve incelikli olmak, onun âdeta kendiliğinden ve doğallıkla ortaya koyduğu bir hususiyet olmalı. Çocukları için hikâyeler, masallar ve şiirler yazması, sonra da bunları ülkemizin ve dünyanın çocuklarına sunması da bir bakıma zariflik jestidir
İbrahim DEMİRCİ

Adından başlayalım: Abdurrahman: Rahman’ın kulu, Abdürrahim değil. Besmelede önce Rahman anılır, sonra Rahim. İkisi de Allah’ın en güzel adlarındandır, esmâ-i hüsnâsındandır. Ancak Rahman, Allah’ın esirgeyici ve bağışlayıcı vasfının dünya hayatında; canlı-cansız, bitki-hayvan, mümin-kâfir ayırt etmeksizin tüm varlıklara yönelen kuşatıcılığını ifade eder. Abdurrahman Cahit Zarifoğlu’nun yüreğindeki sevgi ve merhamet duygusu da günaha batmış insanları dahi kucaklayan bir genişlik taşır.
“Berdücesi-1962” adlı şiirinin ilk bölümünde “bütün azaları kirlenmiş” bir kızı anlatırken söylediği şu sözler, her okuyuşumda içimi titretmiştir:
haydarpaşadan binip kurtalanda
trenden iner gibi bir kız
beklemek daha başka şey
sen benim kızlığını bildiğim
kiliselerden kaçmış yağmur gibi gözyaşlarınla
minareler gibi tutuldun
sır vermez dip odalarına atıldın kahramanlığın
başkalarına kalırsa her an dokunulmaktasın
bunca tanışıklığımız varken
sana dair
bana söz düşmüyor eğer düşerse
benimle kutsaldır
buna rağmen
başından bir maceradır geçmiş
bin türlü makam geçmiştir derim
Sıradan insanlara salt kötülük gibi görünen davranışların ve maceraların maverasında, “kahramanlığın sır vermez dip odaları”nı gören bir gözü vardır şairin; kulu olduğu Rahman’ın lütuf ve ihsanıyla edinilmiş bir göz, bir bakış.
Cahit’tir o, cehd eden, çabalayan, emek veren; enerjisini ve potansiyelini gücünün yettiğince, cömertçe ortaya koyan yürekli, gözüpek, civanmert ve mütevazı bir delikanlıdır. Mücahitlik taslamaktan da müçtehitliğe soyunmaktan da olabildiğince, hatta alabildiğine uzak durmuştur. (“Aşka Dair” adını taşıyan kaç şiiri vardır!)
“Zeynep ve Uzaktan Fırat Üzerine İkili Anlatım”ın unutulmaz kahramanına söylettiği şu sözleri, kendisi de aynı içtenlik ve inançla söylemekten çekinmeyecektir:
Ruhum Kollarım Günahım Sevabım
Ölçülerek tartılacağım
Zarifoğlu’dur o. Zarafet, duyuşta, düşünüşte, davranışta ölçülü ve dikkatli; içte ve dışta güzel ve incelikli olmak, onun âdeta kendiliğinden ve doğallıkla ortaya koyduğu bir hususiyet olmalı. Çocukları için hikâyeler, masallar ve şiirler yazması, sonra da bunları ülkemizin ve dünyanın çocuklarına sunması da bir bakıma zariflik jestidir. “Jest” ya da “artist” kelimelerini kullanırken herhangi bir küçümseme duygusu güttüğünü veya alaycılık eğilimi taşıdığını sanmıyorum.
“Sendeki Santa Luçiya gözleri / Benimkisi Harzemşah” derken de zariftir, “Bacın bazlama yağlasın sahana” derken de. İlki şehirde söylenmiştir, ikincisi kırda. Doğada olduğu gibi toplumda ve insan ilişkilerinde de ahengi gözeten, cereyana ve mecraya hürmetkâr bir tutumdur bu.
“Güzelin yari güzel olur” demeden önce, “Güzelin düşmanı güzel olur” diyen şairdir A. Cahit Zarifoğlu.
Sığlık, çiğlik, yüzeysellik, afra tafra, atıp tutma, gevezelik, slogancılık, mangalda kül bırakmama, palavracılık, ayran kabartıcılık, sövüp sayma.. Terbiyesizlik ve ucuzluk barındıran bu kalabalık, onun hatta eleştirmek maksadıyla bile dönüp bakmadığı kabalıklardır.
Şiirlerinden birinin adı: ORASI NERESi
_______________
BURASI BİR ADAM
İkinci şiir kitabının adı: Yedi Güzel Adam
Birinci Güzel Adam “bir kan” gördü ve gereğini belledi.
İkinci Güzel Adam “bir aşk” gördü ve gereğini belledi.
Üçüncü Güzel Adam “bir yar” gördü ve gereğini belledi.
Dördüncü Güzel Adam “bir bela” gördü ve gereğini belledi.
Beşinci Güzel Adam “bir dağ” gördü ve gereğini belledi.
Altıncı Güzel Adam’ın “bir sofra” gördüğünü ve gereğini bellediğini, yıllar sonra Menziller yayımlanınca öğrenebildik.
Yedinci Güzel Adam’ın ne gördüğünü bilmiyoruz. Çünkü Cahit Zarifoğlu onu yazmadı. Belki de yazmak istemedi.
Şaire sağlığında Yedinci Güzel Adam’ın ne gördüğünü/göreceğini soran olmuş mudur? Bu soruya verilecek “sanmam” cevabı, pek hazin, çok acı ve ziyadesiyle acıtıcı değil mi? Yedinci Güzel Adam’ın “bir ölüm” görmüş olabileceğini bir yerde dile getirmiş bulundum. Bu, yalnızca bir varsayım. Oysa ilk öykü kitabının adının İns olduğu bir hakikat. Ağaçkakanlar’ın dünya çapında bir eser olduğu da öyle. Bu henüz bilinmiyor ama vakti gelince öğrenilecek.