Sonrasında sohbetimiz, muhabbetimiz ilerledi. Aramızda neredeyse kırk yaş olmasına rağmen, hayatımızın merkezine oturdu. Araya hiyerarşi, mesafe, konum farkı koymayan, muhabbet temelli münasebetin insanlık numunesi, bedevi değil, medeni Müslüman Mü’min olarak, çağımızda benzerine ender rastlanır bir şahsiyetti.
Kazım ERTEN

(İsmail Safa Satoğlu Arşivinden: Ahmed Tahir Satoğlu Hoca, 30 küsur yıl sonra Fatsa ziyaretinde eski dostları ile yayla keyfi, 1992)
O’nu, 1982 sonbaharında tanıdım. Eylül sonu, bir pazar günü öğle vakti, Akevler’de, Süleyman Karagülle’nin İslam ekonomisi, ortaklık sistemi, ictihad metodolojisi, Usul-i Fıkıh, etimoloji merkezli Kur’an yorumu teatisi bitince, Üçüncü Blok’un altındaki kooperatif ofisinden çıktım ve Akevler Sitesi’nin önünde yürümeye başladım. Arkamdan naif sesli biri, “Hira!” diye iki defa üst üste seslenince dönüp baktım. Daha önce karşılaşmadığım, tanışmadığım beyaz uzun saçlı, uzun sakallı biri ile yüz yüze geldim. Tebessüm ederek selamlaştık. Bana, “Arkadan bakınca Hira Karagülle’ye benzettim. Amerika’dan döndü zannettim. Kusura bakmayın!” dedi. Elini uzattı, “Ahmed Satoğlu” diyerek kendisini takdim etti. Tokalaştık. “Kazım Erten, Artvinliyim. İzmir’e okumaya geldim. Hafta sonları Süleyman Karagülle’nin derslerine katılıyorum.” dedim. Bana, “Gürcüleri Süleyman Bey’den de önce tanırım. Doktor olarak ilk görev yerim Ordu Fatsa’ydı! Halen görüştüğüm çok sayıda dostum var.” dedi. İlk tanışmamızda, bizi de dostları arasına dâhil etmiş oldu.
Sonrasında sohbetimiz, muhabbetimiz ilerledi. Aramızda neredeyse kırk yaş olmasına rağmen, hayatımızın merkezine oturdu. Araya hiyerarşi, mesafe, konum farkı koymayan, muhabbet temelli münasebetin insanlık numunesi, bedevi değil, medeni Müslüman Mü’min olarak, çağımızda benzerine ender rastlanır bir şahsiyetti.
Başka bir hafta sonu, yine Akevler’in önünde yürüyerek muhabbet ederken, bana döndü ve “Kazımcığım, biliyorsun Fethullah Gülen diye bilinen bir hoca var. Onun bir de cemaati var. İzmir’de yenisin. Sana fazla tavsiyede bulunmama gerek yok! Yalnız şunu bilmeni isterim: O yapı bir cemaat değil! İlişkisi, bağı dışarıda olan bir organizasyon!” diye dikkatimi çekti. Daha 1982’de, ne dersek diyelim; tavsiye, uyarı veya tembih fark etmez, 40 sene önce yaptığı tarihi uyarısını hayatım boyunca önemsedim ve hatırımda tuttum.
1982’den 2025’e geçen zamanda, emanetini teslim edene dek, son ana kadar iletişimde olduk. Kendi özel yaşamında kimilerine göre aşırı muhafazakâr biri olarak nitelenebilir. Ancak herkese yakın ilgi alaka gösteren, sorunlarını çözmede destek olan bir şahsiyetti. İzmir’de bizim camiada tanıdığım herkesin mahrem konularını, sorunlarını onunla konuştuğunu, istişare ettiğini biliyorum. İzmir’de olduğumuz Ramazan ve Kurban bayramlarında Ahmed ağabeyimizin evi hepimiz için bayramyeri niteliğindeydi! Merhum Erbakan Hocamızın Bağımsızlar Hareketi’nden beri Milli Görüş’ün merkezindeydi. 1967’de İzmir’de kurulan Akevler Kooperatifi’nin kurucu başkanıydı. Merhum Süleyman Karagülle’nin ona ne kadar değer verdiğinin, saygı gösterdiğinin şahidiyim. Ahmed abi, konuşmalarımızda, “Süleyman Bey bana ve birkaç arkadaşa, her akşam beraber Kur’an okumamız gerektiğini söyledi. Biz tembel çıktık.” demişti. Bir gün evinde, namaz vakti gelmiş, cemaatle namaz kılmak İçin hazırlanmıştık. Benim namaz kıldırırken başımın açık olduğunu görünce, “O makam Resulullah’ın!” deyip başıma kendisi takke koymuştu. Osmanlı’nın son dönemi dâhil, 20. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecindeki şahsiyetlerin özel mikro tarihine vakıf birisiydi. Hiçbir yerde okuyup öğrenemeyeceğimiz özel konuşmaları, sohbetleri bizimle paylaşırdı. Ahmed Satoğlu sadece benim değil; eşimin, kızımın, tüm yakınlarımın çok sevdiği bir baba, bir dede konumundaydı.
Bir önemli husus daha: Ahmed Tahir Satoğlu, bilincinin açık olduğu son ana kadar Cuma namazlarını İlahiyat Fakültesi Camii’nde kıldı. Muayenehanesini kapatana kadar öğle ve ikindi vakitlerini Hisar Camii’nde kılmaya özen gösterirdi. Akşam, yatsı ve sabah namazlarını ise Akevler Aksaray Mescidi’nde kılardı. Teravihleri kıldığı yer ise Akevler birinci blokun çatısında hatimle kıldırılan mescitti. Bundan on beş sene önce, bölgede büyük bir caminin inşa edilmesine öncülük etti. Akevler Camii (Akevler Makbule-Durmuş Akkuş Camii), vefatından önce ibadete açıldı. Ancak kendisine bu camide ibadet nasip olmadı! Böylelikle, İzmir’de, Akevler Camii’nde büyük ictimanın gerçekleşmesine vesile oldu.
Ahmed Tahir Satoğlu, siyasi görüş farklılıklarının, cemaatlerin, tarikatların üstünde, başka bir yerde duran birisiydi. “Bizim çocuklar bir gün, denizaltılarını, savaş uçaklarını etkisiz hale getirebilecek teknolojiyi kullanabilme seviyesine geldiklerinde, tam bağımsızlığı konuşabiliriz.” derdi! Onu tanıyıp aleyhinde bulunan hiç kimse ile karşılaşmadım. Satoğlu ailesi ile kırk sene boyunca sadece mücavirlikten, komşuluktan kaynaklı bir yakınlığımız olmadı! Bunun çok ötesinde mukarrebûn ilişkimiz vardı. Abisi rahmetli Nazif ağabey ile de öyleydik. Çocukları, torunları ile de!
20. yüzyılda, Ehl-i Beyt ilişkisi olarak nitelenebilecek bir yakınlık, akrabalık! Rahmetli Süleyman Karagülle, yıllar önce gözleri yaşararak, “Öldükten sonra cennete gidersek, orada da Ahmed Bey ve Nazif Bey ile komşu olmak isterim.” demişti!
AK Parti’de kurucular arasında siyasi görüş ayrılıkları ve partiden ayrılmaların başladığı dönemde, “Ahmed ağabey, yine ittihad edemedik! Birlik beraberlik bir şekilde bozuldu. Yine başaramadık!” demiştim. Bunun üzerine, “Sabırlı olmak gerekir! Allah hepimizi cemian bir araya getirecektir.” demişti!
Yüz seneye varan ömrünü, bu çağda bir sahabi gibi yaşadığına şahitlik ettiğim, âlim, faziletli şahsiyet, ağabeyimiz, kıymetlimiz Ahmed Tahir Satoğlu’na Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.
İzmir İmam Hatip Lisesi, İlahiyat Fakültesi, Kestanepazarı, bizim mahalle Akevler… Altmış sene önce İzmir’de inşa edilmeye başlanan tüm unsur ve donatıları ile, şemsiyesini büyüterek yoluna devam ediyor. Vefat etmiş olan tüm mukarrabûn, evvelûn ve sâbıkûn olanları, hürmetle ve minnetle yâd ediyorum.