Çünkü bireyselliğin pompalandığı ve özgürlük alt metinlerinin dayatıldığı sosyal konjonktür, nesillerin kendi dışındaki bir şeyle ilgilenmesine fırsat vermiyor. Oysa evlilik, benlerini koruyarak “biz” olma temelinde yatıyor.
Sevde ÖZTÜRK
İbn Haldun Üni. Sosyoloji Bölümü Öğrencisi

Fark ettiniz mi, bayramların olmazsa olmazı teyzelerinden gelen “ne zaman evleneceksin guzum” soruları bile artık eskisi gibi ısrarcı değil. Hatta ebeveynler bu can sıkıcı soruyu daha gençler cevaplamadan kendilerince yanıtlıyor: Devir değişti!
2023 TÜİK verilerine göre Türkiye’de ortalama ilk evlenme yaşı kadınlarda 26 erkeklerde 28’e yükseldi. Son yıllarda yükselen ilk evlilik yaşı ve artan boşanma oranları, Türk toplumunun evliliğe bakışın değiştiğinin sinyalleri olarak yorumlanabilir. Çağımızda pek çok genç Müslüman, ne pahasına olursa olsun evlilik fikrinden kaçınıyor. Gerçekten evlenmek isteyen genç Müslümanlar bile samimi niyetlerini engelleyen benzeri görülmemiş zorluklarla karşılaşıyorlar. Peki, gençlerin evlilikle ilgili eğilimleri sadece eğitimle yahu meslek ile mi alakalı? Bugünün neslini sorumluluk almamakla ve evlilikten kaçmakla suçlayanlar, gençlerin niyetlerini engelleyen yozlaşmış bu çağın sosyolojisini düşündü mü?
Evlilik konusu sadece Türk toplumunun değil, modern çağın parçası olan tüm küresel toplumların ortak problemi. Bugün OECD ülkeleri arasında en düşük doğum ve evlenme oranına sahip olan Güney Kore, bu problemin sembol ülkelerinden. Güney Koreli gençlerin niçin evlenmeyi tercih etmediği veya evlenemediği sorusu ülkenin toplumsal yaralarında saklı. Güney Koreli gençler yaşadıkları toplumu Cehennem Kore (Hell Joseon) olarak adlandırıyor. Yaşadıkları toplumu bu şekilde adlandırmalarının pek çok sebebi var. Ancak burada yaşadığımız çağın ortaya koyduğu ortak sebepler dikkat çekiyor. Güney Kore’de maddiyat toplumsal bağlamda büyük önem taşıyor. Bunun için üniversite eğitimi Kore’de toplumsal bir takıntı haline gelmiş durumda. Ancak üniversite eğitimi, bu rekabetçi ve eğitim oranı yüksek toplumda işsizliğe çare olabilmiş değil. Finansal durumunu stabil hale getirmek isteyen Koreli gençler tıpkı Türk gençleri gibi devlet memurluğunu tercih ediyor. Memurluk sınavı Kore’de bir genç için en az iki yılı sınava hazırlanarak geçirmek demek. Türkiye’de ebeveynlerin çoğu eskiden olduğu gibi üniversite mezunu olmanın iş bulmak için yeterli olduğunu düşünüyor. Ancak tıpkı Güney Kore gibi Türkiye’de de iş bulabilmek için tek başına iyi bir üniversiteden mezun olmak yetmiyor. Türk gençler, özel sektörde emek sömürüsüne şahit oldukça memurluk sınavına daha çok yöneliyor. Buna bağlı olarak memurluk sınavı, gün geçtikçe zorlaşıyor. Üniversite mezunu işsiz gençler her sene artarak sınav öncesi yığılmalara sebep oluyor.
Evlatlarına bu noktada baskı kuran ebeveynler, gençlerin niçin iş bulamadığına anlam veremiyor. Hayatı boyunca zorunlu akademik eğitime maruz bırakılan genç insanlar, 25 yaşına kadar başka bir mesleki beceri edinemeyince ya işsiz kalıyor ya da hayata sıfırdan başlamak zorunda kalıyor. Bu durum ekonomik olgunluğu çok daha ileri yaşlara erteliyor ve gençlerin evlenme niyetine ket vuruyor.
Güney Koreli gençlerin ülkelerini cehennem olarak görmelerinin bir başka sebebi de evlilik masraflarının gençlerin sırtında ağır bir yük olması. Türk gençleriyle konuşulduğunda benzer kaygıları taşıdıklarını görüyoruz. Aileler maddiyat odaklı olmaya başladıkça gençler de modern çağın karakterlerine bürünüyor. Öyle ki bazı aileler “Seni biz okuttuk, mezun olunca bize çalışırsın” gibi cümleler bile kurabiliyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra “Ne yaparsan yap artık sana maddi destek yok. Başının çaresine bak.” denilen kız evlatların sayısı da hiç yadsınamayacak kadar çok. Dünden bugüne kız evlatların muhafazakâr aileler içerisindeki değişen rolü de çağın engellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Üniversite mezuniyet toplantılarında hanım kardeşlerin en çok yakındıkları sorunlardan birinin maddi olarak yalnız bırakılmak olduğunu duyuyoruz. Bu durum genç kızları maddi olarak güvensiz hissettiriyor. Kendi ailelerine bile yaslanamayan gençler, kariyerlerine daha çok odaklanıyor. Buna ek olarak evlendikten sonra da maddi anlamda eksik yahut yalnız bırakılma korkusundan dolayı genç kızların kariyerlerini, mesleklerini daha çok önemsediklerine şahit oluyor.
Beyefendileri gelince, gelecek kaygısı dolayısıyla koşuşturmaktan damat olmaya pek zamanları kalmıyor. Çünkü çoğu zaman aileler evlatlarını evlenme noktasında teşvik etme ve destekleme yerine, kendi başına buyruk bırakıyorlar. Bunun temel sebeplerinden biri de ailelerin evlatlarının kuracakları bu yeni yuva için asli vazifelerinin bilincinde olmamaları Bilhassa evlat yetiştirirken ortaya koydukları bilinçsiz davranışlar, gençlerin geleceğe yönelik hedef ve hayallerini olumsuz etkiliyor. Aile ortamında huzursuz, baskıcı, geçimsiz ilişki tiplerini gören gençler, evlilik ve aileyle ilgili olumsuz duygular geliştiriyor. Hem geleneksel hem modern ailedeki huzur ve güven ortamının en büyük düşmanı belki de iletişimsizlik. Aile bireyleri sosyal hayatta kaliteli bir iletişim ve sağlıklı bir ortam tesis etmediği takdirde gençler duygusal olarak olgun hissetmiyor. Aynı sağlıksız durumun içine düşmekten korkan gençler, evlilik yolunda bir başkasını yeni bir yuva kurmak için bırakın düşünmeyi, tanımak dahi istemiyorlar.
Elbette gençlerin evliliği, hayatlarının sonraki herhangi bir aşamasına ertelemek istemelerinin birçok nedeni var. Gençler sadece ekonomik, duygusal ve entelektüel olgunluğa ulaşmak gibi temel nedenlerle evliliğini geciktirmiyor. Aynı zamanda bulunduğu ortamda kendini diğer insanlarla kıyaslayınca evliliğin kendisini kısıtlayacağına da inanıyor. Çünkü bireyselliğin pompalandığı ve özgürlük alt metinlerinin dayatıldığı sosyal konjonktür, nesillerin kendi dışındaki bir şeyle ilgilenmesine fırsat vermiyor. Oysa evlilik, benlerini koruyarak “biz” olma temelinde yatıyor. Bir başkası ile inşa edebileceği ilişkilerinde bile kendisini merkeze alarak ve ilişkilerini dışarıdan dayatılanlara göre tüketerek yaşayan kişi, “biz” olma fikrine uyum sağlayamıyor.
Bugün medya, pek çok genç için en büyük cazibe kaynağı. Medyada gösterilen ilişkilerin ideal ve üst tip örnekler içermesi kişiyi bir çeşit algı yanılsamasına götürüyor. Oysa insan, kusurlarıyla var olmalı. Ancak kişi, kendini kusursuz görmeye ve kusursuz olanı aramaya başlayınca, ideal olanı sadece filmlerde buluyor. Zaten birçok gençlik dizisi estetik görünüşü ve maddi zenginliği idealize ediyor. Kendisini bir film yıldızı gibi görmek isteyen gençler, çok erken yaşta kendi görünüşünden dolayı memnuniyetsizlik hissediyor. Estetik yaptırma teşebbüsleri bu hususta sınırlayıcı olan muhafazakâr mahallelerde bile 17-18 yaş sınırına düşmüş durumda. Üstüne bir de beğenilme arzusu eklenince, Instagram ve Tiktok gibi sosyal medya uygulamalarında evlilik dışı yanlış ilişkilere özenmeler başlıyor. Dikkat çeken bir diğer durum da ‘mutlu ilişki’ paylaşımları ve videoları. Pek çok influencer ve youtuberların sosyal mecralarda paylaştığı harika ilişkilere ve yaşam standartlarına özenen gençlerin sayısı da hayli fazla.
Sosyal medyadaki gibi evlilik teklifi hayali kuran, balayı tatili planlayanların sayısı gün geçtikçe artıyor. Kıyafetler ve eşyaların uzun süre takibini yapan çiftler, kendilerini ve eş ilişkilerini geliştirmeye ve tanımaya evlilik yolunda yapacakları harcamalar kadar vakit ayırmıyor. Evliliğini sırf para ve beğeni uğruna kuran kısa süreli sosyal medya çiftlerinin itirafları bunun en açık örneği. Oysa evlilik ve mutlu ilişki emek ve sorumluluk istiyor. Evlilik ve aile terapisti Prof. Dr. Medaim Yanık, mutlu evliliklerin izinde ortak bir yaşam için emek verme ve karşılıklı olumlu bakış açısı inşa etmenin önemini vurguluyor. Velhasıl içi boş ve yapay ilişkiler değil; iş birliği, sevgi ve iletişimin paylaşıldığı gerçek ilişki örnekleri evliliğin çağın engeline takılmasındaki çözümü teşkil ediyor. Bu hususta gençleri çağın engelinden kurtaracak çözüm, niçin düştüğümüzü bilmek ile başlıyor. Zira Üstad Sezai Karakoç’un da belirttiği gibi “Niçin düştüğümüzü bilmezsek nasıl kalkacağımızı bilemeyiz”. (Çağ ve İlham, Dirili Yayınları, s. 79)
İnsan ve eşyaya değil, Allah’a kul olmanın gerçekliğine inanmadıkça, evlilikte çağa takılanların sayısı Türkiye sosyolojisinde de tartışılmaya devam edecek. Öyleyse bayramlarda sıkça sorulan şu popüler soruyu burada tüm gençler adına yanıtlayalım: Gençler evlilikte çağa takılıyor!