Sükûnet için Mesken

İyilik, öyle bir güce sahiptir ki ondan gafil olduğunuzda tükenebilir, zehirlenebilirsiniz. İyilik pek çok surete bürünebilir. Bu suretler arasında inşa ve imar da vardır. Mustafa ESER Öğretmen-Yazar Fotoğraf: Şehnaz Fındık  “Sanat eseri, varlık ve kâinat tasavvurunun yapılana yansımasıdır. Eserini ortaya koyarken aldığı her karar, sanatkârın varlık ve varlığın güçleri hakkındaki tasavvuruna göre şekillenir. Bu özellikleri ile sanat, din ve ahlak alanında yer alır. Biçim ve varlık tasavvurunun bütünlüğünün bilinci ile oluşan sorumluluk, tutarlılık duygusu “beşer”i “insan”a dönüştüren adımdır.” Turgut Cansever – Mimarî Üzerine Düşünceler  Debdebeli bir hayatın içinde modern insan. Öyle çok güzelliği ıskalıyor ki. Hızın ve hazzın peşinden delice koşarken çoğunlukla kendini de geride…

Okumaya devam edin Sükûnet için Mesken

Gün Sonlu, Dünya Yalan, Biz Fani idik

Doğan büyüyor, insan yaşlanıyor, yeni eskiyor, gün bitiyor, gece sonlanıyor, bahar yaza, yaz kışa olağanüstü bir hızla dönüşüveriyor. Rutin işler arasında zamanın etkileri, varlıkta derin ve istikrarlı bir şekilde vuku buluyordu. Öznur GÖRÜR KISAR Eğitimci Fotoğraf: Şehnaz Fındık Yeni gün, alacakaranlık görüntüsünü üzerinden yavaş yavaş atmaya çalışırken; sokaklar hayli hareketli bir koşuşturmaya sahne olmaya başlamıştı bile. Beyler ellerinde akşamdan hazır edilen çöp poşetleri ile apartman kapılarında birer birer beliriyor, mahalle başlarında öğrenci bekleyen okul servisleri, sokak trafiğini iyiden iyiye hareketlendiriyordu. Ellerinden tuttukları çocuklarını hafifçe çekiştirip, alelacele okula yetiştirmeye çalışan anneler bir taraftan da çocuğun gün içerisinde dikkat etmesini istedikleri hususları ardı ardına sıralıyorlardı. Emekli amcalar…

Okumaya devam edin Gün Sonlu, Dünya Yalan, Biz Fani idik

Ev, Mekân, Şehir Buharlaşırken, Sanal Dünyanın Gerçekliğe Dönüşmesi

Daha önce ev hayatın merkeziydi ve bütün hareketlilikler bir şekilde evle nihayete ererdi. İnsanlar için dışarısı bir gurbetti, hep yuvaya dönme heyecanı yaşanırdı. Modern hayat evden dışarıya adeta kaçarcasına bir akışı tetikleyen bu yeni mekânlarla, insanları dışarıya bağlarken evi de nesneleştirdi. Böylece ev bir tür otele dönüştürülmüş oldu.  İsa ÖZÇELİK Eşyayla kurduğu iletişimin cismani boyutu, insanı bir yer ile ilişkili kılar. Bu ilişkisel pozisyonlar farklı mekânsallıkların ortaya çıkmasını sağlar. Kevn kökünden gelen mekân olgusu, insanın var olma biçimine yön verdiği gibi ona varlığı şekillendirme imkânı da oluşturur. İçtimai bir varlık olan insan, doğada kalıcı olmak ve hayatını idame ettirmek için yoğun bir hareketlilik gösterirken, bu…

Okumaya devam edin Ev, Mekân, Şehir Buharlaşırken, Sanal Dünyanın Gerçekliğe Dönüşmesi

Ev, Çağrışımlar ve Ötesinde Kent

Yine Bachelard'a göre insan dünyaya “fırlatılmış” bir varlık olmaktan önce, evin beşiğine yatırılmış bir varlıktır. Beşiğin “bir şeyin kaynağı olan yer, bir şeyin doğup yetiştiği yer” anlamına vurgu yapılmış olup, evle arasında somut bir metafor kurmuştur. Fatiha Nur TERLEMEZ Y. Şehir Planlayıcısı Fotoğraf: Şehnaz Fındık             Hayatı tüm diyalektikleriyle birlikte nasıl ele alıp tüm bunlara uyum sağladığımız üzerine düşünmek gerekirse tam da bu noktada “ev” karşımıza çıkmaz mı? Ev, bir yönden de köşeye çekilip dünyanın bir ucundan tuttuğumuz ve oraya kök saldığımız yer değil midir? Ev tüm farklı tanımlamlamaların dışında dünyaya tutunduğumuz köşemizdir. Bachelard[1]'ın sözünü ettiği gibi içine doğduğumuz ilk evren olup bu açıdan bakıldığında…

Okumaya devam edin Ev, Çağrışımlar ve Ötesinde Kent

Mesken’den Konut’a

Bugün genel olarak ev dediğimiz barınma ve yaşama alanına, eski zamanlarda hane denirdi. Hane Farsça bir kelime olup birleşik isimlerin türetilmesinde mühim bir yeri vardır. Mustafa ÖZEL Prof. Dr., FSMVÜ İslami İlimler Fak. Minyatür: Mükerrem Mert Hayatta birçok şey değişir; yazı, resim, yemek, yol, ticaret, ulaşım. Listeyi uzatmaya gerek yok. Bu değişimler, hayatı bazen anlamsızlaştırır bazen de ona anlam katar. Bir kelimenin, bir kavramın ortaya çıkışı bir arka plana, bir tasavvura dayanır. Tasavvursuz hayat düşünülemez. Günlük hayatta bize ehemmiyetsiz gibi görünen ancak derinliğine bakıldığında hemen fark edilen çeşitli kelimeler, kavramlar vardır. Şehir’e kent demek, sadece bir ifade değildir. Bilenler bilir, bugün fırından aldığımız ekmeğe, ekmeklerin…

Okumaya devam edin Mesken’den Konut’a

Şehirlerimiz, Meskenlerimiz ve Medeniyetimiz

Büyük semtlerin merkezlerinde, yüzme havuzlarının da bulunduğu yerlerde, insanların banyo yapabildikleri umumi duşlar mevcuttu. Bu durum Avusturya toplumunun temizlik konusunda hangi seviyede olduklarını ifade etmek bakımından yeterliydi. Mucahid YILDIZ Bir cemiyetin medeniyet seviyesini, o toplumu meydana getiren insanların içinde yaşadıkları evleri, mahalleleri, köyleri, kasabaları ve şehirleri belirler. İçinde huzur ve emniyetin hâkim olduğu yerleşim birimleri uygarlıkta zirveye doğru yol alındığına işaret eder. Bu huzur ve emniyet hem madden hem de manen olmalıdır. Bu ikisi bir arada olamıyorsa mutlaka bir noksanlık vardır. Ömrümün büyük kısmını Avrupa'da geçirmiş biri olarak hem buralardaki şehirler, farklı mekanlar arasında mukayese yapabilme imkânı bulduğum gibi hem de memleketimizle Avrupa, hatta kısmen…

Okumaya devam edin Şehirlerimiz, Meskenlerimiz ve Medeniyetimiz

Mekân: Varoluşun Diğer Adı

İnsanın mekânla olan ilişkisi insanın varlık serüveni kadar eskidir. Dolayısıyla varlık tecrübemiz bizim mekânla ilişkimizin de başlangıcıdır. Yaratan, bizi bir “mekânda” yaratmıştır. İnsanın hem varlığı hem de varlık hakkındaki bilgisi mekân düşüncesi olmadan düşünülemez Mülayim Sadık Kul Mekân kelimesi ile birlikte aklıma ilk gelen, kelâm-ı kibar Arapların meşhur “şerefu’l-mekân bilmekîn” atasözüdür. Bir mekânın kıymetini, insanla yaratıcısı arasındaki bağla ilişkilendirerek kuran, bundan daha veciz bir söz var mıdır bilemiyorum. Bu deyim, taşı toprağından öte, bir mekânı şereflendiren asıl unsurun, o mekâna varlık verenle orayı kendine mesken tutan şahıslar olduğunu ifade eder. Elbette bu yaklaşım asla mekânın varlık değerini alçaltacak bir tespit değildir. Zira mekân kendi varlığıyla…

Okumaya devam edin Mekân: Varoluşun Diğer Adı

İzlerin Yansıması: Ev, Şehir ve Mekân

Bireylerin mekân düzeyindeki temsili, konutlardır. Dolayısıyla şehirler de toplumları temsil eder. Şehir; boşluk, mekân ve canlılardan meydana gelen heterojen bir kavramdır. Onu oluşturan elementler var oldukça değişmeye devam eden, toplumsal hayatın fiziki temsilidir. Zehra Betül SUNER Mimar Boşluk, kapsayıcı ve uçsuz bucaksızdır; tanımlayabileceğimiz bir niceliği bulunmaz. “Boşluğun tam ortası”, “boşluğun arkası” bir tanım değildir. Boşluğu tanımlayabilmek için bir referans noktasına ihtiyacımız vardır. Boşlukta bir küp düşünelim. Artık bu boşluk, küpün varlığıyla tanımlanabilir hale gelir. Küpün arkası, küpün önü, küpün altı, küpün üstü, küpün içi… Uzaklık, yükseklik, ölçek gibi kavramlar artık anlam kazanır. Böylece boşluk; küpün varlığıyla tanımlanmış, sınırlandırılmış ve özelleştirilmiş olur. Bu özelleşmiş boşluk ise…

Okumaya devam edin İzlerin Yansıması: Ev, Şehir ve Mekân

İnsanlar mı Mekânı Değiştirir, Mekânlar mı İnsanı?

Kendisini tanımlarken kültürel değerleri değil de modernlik, gelir ya da ihtiyaç durumuna göre tanımlamalar yapanlar için mekân, biraz daha farklı beklentiler ile inşa edilmekte, bu da şehirlerin ortak kültürden hızla uzaklaşılmasına ya da yeni bir kültür oluşmasına neden olmaktadır.  Sonuçta geriye dönüp baktığımızda tek tek konutlar belki kabul edilebilir ancak topluca bir değeri, kültürü, işaret etmeyen şehirlere doğru yol aldığımız gerçeği ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Ömer DOĞAN Yeryüzü Mühendisleri Derneği Başkanı                Mekân, her dönemde insanlar için önemli olmuştur. Yaşanılan mekân, insanların iç dünyasını, kültürünü, gelir seviyesini, sanat algısını en yalın şekli ile yansıtır. Mahalle ve semtler toplulukları, kentler ise daha büyük toplumları anlamak…

Okumaya devam edin İnsanlar mı Mekânı Değiştirir, Mekânlar mı İnsanı?

Edmondo De Amicis’in İstanbul’u

Bu maceraya, 19. yüzyılın İstanbul’una kapılanlardan biri de Edmondo De Amicis olur. Amicis’i tanıtırken oğlunun günlüklerinden ilham alarak yazdığı meşhur Çocuk Kalbi kitabı dersem epey bir okuyucu ilk ve ortaokul döneminden hatırlayacaktır. Gözde ÇİMEN (Edmondo De Amicis, 1874) İnsanın anlam arayışında, kimliğini ve benliğini keşfedip bulmasında hatta oluşturmasında en büyük destekçi kuvvetlerden birisinin yolculuk yapmak olduğunu söylesem? Basit bir mekân değişimi gibi görünse de aslında bu eylem, içinde bulunduğumuz ortamdan veya ruh halinden uzaklaştığımızı düşünürken tam olarak yine en çok kendimize ve ruhumuza yaklaştığımız anlar birikimidir. Çünkü insan, en çok da seyahat ederken kendisini anlamaya ve tefekkür etmeye yaklaşır. Bireysel tarihimizde öyle yolculuklarımız olmuştur ki…

Okumaya devam edin Edmondo De Amicis’in İstanbul’u