Bazan her şey vardır, anlam yoktur. Bazan aşk vardır; çoğu kez aşkın bir hali aşan aşk yoktur. Bazan menzil yoktur; yolcu kayıptır, yol hiç olmamıştır. Her şey nakıstır; tamam olması yıllar alır. Düşe kalka, yana yakıla düze çıkılır. Asıl olana ulaşmanın yolları çeşit çeşit olsa da, bir türlü menzil bulunmaz, menzil gösterilmez. Aransın, murat edilsin, bulunsun istenilir. Kulun hakikat yolculuğunda kendini kaybedip kaybedip bulmasıdır beklenilen. Kuyularda bırakılan kulluk; sultan olmaya, hakikat arayışına namzet olunsun istenilir.
Öznur GÖRÜR KISAR

Gerçek bir dünya yolculuğu; güzellikleri, hayrı, şerri, hayatın tamamını yaşarken ve seyreylerken aslolan anlamı unutmamaktır. Dünya sarhoşluğu esnasında aslolana tutunamamak gafletinden bahsedildiğinde; baş döndüren onca fâni güzelliğin cazibesine kapılmaktan, hayatın her alanına nüfuz eden bir unutma halinden söz edebiliriz. Öyle ki küçük bir çocuğu ekmek almaya gönderdiğimizde, asıl alması gerekenin dışında olmadık şeyleri satın alıp dönmesi gibidir böylesi bir dünya yürüyüşü. Bağlamından kopuk bir hayat sürmek demek bu hâl. Bu durum, hayatta ırmağın yüzeyindeki bir saman çöpü misali yol almaya benzer. O akıntının getirebileceği her şeye hazırlıksız yakalanmak demektir böylesi bir yaşayış. Bağlam, referans bu sebeple ehemmiyet arz eder.
Dünyanın bu baş döndüren halini yaşarken; kişisel hikayesinde ne baharlar, ne saadetler, ne şükürler, ne kıymetli anlar yaşar insanoğlu. Kimi zaman da düşüp kaybolmalar, koca koca savrulmalar, sarhoşluklar, büyüklenmeler, aldanmalar, kavgalar, kederler biriktirir sinesinde.
Bazan her şey vardır, anlam yoktur. Bazan aşk vardır; çoğu kez aşkın bir hali aşan aşk yoktur. Bazan menzil yoktur; yolcu kayıptır, yol hiç olmamıştır. Her şey nakıstır; tamam olması yıllar alır. Düşe kalka, yana yakıla düze çıkılır. Asıl olana ulaşmanın yolları çeşit çeşit olsa da, bir türlü menzil bulunmaz, menzil gösterilmez. Aransın, murat edilsin, bulunsun istenilir. Kulun hakikat yolculuğunda kendini kaybedip kaybedip bulmasıdır beklenilen. Kuyularda bırakılan kulluk; sultan olmaya, hakikat arayışına namzet olunsun istenilir.
O halde kaybolmadan bulunmak mümkün müdür? Rızık, bu arayışta yolda arayıp bulduklarımız değil mi aynı zamanda? Önce savrulacak, belki yerlerde sürüklenecek; çaresizlik her manada acı verecek, acı her zerrede hissedilecektir. “El aman!” denilen noktada buldurulacaktır hakikat. Bütün bu yol süreci, meşakkatli yürüyüşü kıymetli kılacaktır. Yola düşülmeden, dizler yara almadan, dünyaya aldanmadan, gönül incinmeden, sevdiğini yitirmeden yaratıcıya koşmak mümkün müdür? Arz edilecek halimiz, perişan pürmelalimiz olmasa, onun kapısında olabilir miyiz? Derunumuzdaki sırlarımızı bilene halimizi aşikâr kılacağız ki bize medet eylesin. O’na koşmanın lezzeti bizi güzel bir kulluğa taşıdığında, orda olmanın güzelliğinin dünyada karşılığı olamaz. Hiçbir dünya lezzeti bu kavuşma haline eş değer değildir. İyi ki de değildir. Yörüngesinden ayrılamayan gezegenler misali, kalplerimiz O’nunla sekinete erer. Bu hal bizi kul eyler.
İşte bu hal ile biliriz ki, unutulmadık. Vazgeçilmedi bizden. Ya vazgeçseydi? Vazgeçmemesi demek, bizim O’nun yanında var olduğumuzun delili değil midir? Öyleyse, her yüklediği vazifeyi hakkıyla yaşamak nimetine sahibiz. Öyleyse, daha çok yanına yaklaşmaya muhtacız. Gönlümüzün O’na meyyal hali bize sevdirildi ki, kulluk makamındayız. Sevdirene hamd ile.